5 Kasım 2010 Cuma

Dizilerin Bu Sezonki Hal ve Gidişatı vol.1

Daha iki ay bile olmadı sezon başlayalı gerçi, ama bu sezon dizilerin genel durumundan çok da memnun olduğum söylenemez. Başta umutlu olduğum ama sevmeyip yarım bıraktığım yeni diziler ve son sezonlarından çok şey beklememe rağmen sıkılarak izlediğim eski dizilerin yanında bu sezon izlemekten en çok zevk aldığım üç diziyi rahatlıkla Dexter, Supernatural ve In Treatment olarak (belli bir sırada değiller) sayabiliyorum. Bir de ne olursa olsun her zaman eğlenceli olacak The Office var. Bunların dışındaki dizilerin çok da bir önemi yok gibi şu ara benim için. Tek tek bakacak olur isek:

Beşinci sezonundaki dizinin altı bölümü yayınlandı, bu sezon biraz yavaş başladı, Everything is Illumenated isimli son bölümdeyse seyirciye "ınının" dedirtecek şeyler oldu sevgili izleyiciler. İlk beş bölüm durağan da olsa nefisti zaten, şimdi bir de aksiyon dozu yükselince tam oldu, geçen sezonki tadından yenmezlik seviyesine ulaştı Dexter. Şu kafa kesici çeteyle Lumen'a tecavüz eden kişiler aynı gruptan mı acaba? Bir nevi külte mi mensuplar? Ne şekilde olursa olsun hikayeyi şahane bağlayacaklarına eminim -bir şekilde kötü biteceğine inancım tam olsa da, Lumen'ın dizide kalmasını ve Dexter'la etkileşiminin devamını görmeyi çok istiyorum. Ayrıca Dexter bitmesin. En azından 10 sezon daha sürsün. Son olarak, die-die!


Supernatural'ın da ilk altı bölümü yayınlandı. İlk iki bölümü biraz fazla tuhaf ve noksan bulmuştum, ama üçüncü bölümle birlikte hızlı bir yükselişe geçti dizi. Castiel'in döndüğü ve cennetteki iç savaşı ve meleklerin "oyuncak"larının cennetten çalınıp yeryüzünde kullanılmaya başladığını anlattığı bölüm, dünyayı Bobby'nin gözlerinden gördüğümüz bölüm, Twilight'ın komik bir parodisinin yapıldığı ve Dean'in vampire dönüştüğü bölüm ve tabii ki Truth Goddess'ın boy gösterdiği son bölüm, hepsi birbirinden iyiydi. Sam'e (ve o bir türlü yerinde durmayan kaşlarına) ilk sezondan beri çok pis gıcık birisi olarak, bu sezonki big bad'liğini çok anlamlı (!) buluyorum. Her iblisin/yaratığın bir alfa'sının olduğu ve bu alfa'nın yeryüzü için bir takım planları olduğu storyline'ına da bayıldım. Ama vampirlerle ilgili getirdikleri yeni kural -yeni vampir insan kanı içmeden önce bir tedavinin, bir dönüşün mümkün olduğu- ve bunun diziye katacağı olası devamlılık hatalarının çok hoşuma gittiği söylenemez, yine de bu sezonla ilgili tek şikayetimin bu olduğu düşünülürse, devede kulak. Sam'in Lucy mi, bambaşka bir varlık mı yoksa duyguları, vicdanı alınmış sinir bozucu bir Sam mi olduğu hâlâ tam olarak açık değil (yedinci bölümün preview'larında bu konuya dair bolca spoiler varmış diyorlar, itinayla uzak duruyorum), fakat ben oyumu sonuncudan yana kullanıyor ve ilerleyen bölümlerde gözünden yaşlar gelerek Dean'in köpeği olacağını umuyorum. Supernatural seyircisinin genelinin son sezondan hiç memnun olmadığını duydum ama benim için tam tersi geçerli.


In Treatment sadece iki hafta önce başladı, ama In Treatment'ta iki hafta demek, tam sekiz bölüm demek :) Bir psikoterapistin odasında geçen ve sadece terapi seanslarından oluşan dizi, şahane oyunculukları ve nefis karakterleriyle her sezon olduğu gibi beni benden almış durumda. Umut bu sezonun çok da iyi olmayacağını, özellikle Frances (Debra Winger!) ve Jesse (Dane DeHaan) karakterlerini sıkıcı, stereotip ve renksiz bulduğunu söylüyor, ama ben In Treatment'tan şüphelenirsem dizi bana alınıp küsecekmiş gibi, laf söyletmemeye çalışıyorum. Oysa içten içe ben de bu sezonu ilk kez Amerikalı yazarlar yazdığı için endişeleniyorum -ilk iki sezondaki bölümler ve hastalar, olduğu gibi IT'nin uyarlandığı ve iki sezon sürmüş Israil dizisinden alınmıştı. Frances ve Jesse'nin birer hasta olarak Sunil (Irrfan Khan) ya da Paul kadar ilgi çekici olmadığı da bir gerçek [bu arada Adele (Amy Ryan), Paul'ün yeni psikiyatrı olarak süper olmuş!] yine de In Treatment olsun da, isterse sıkıcı olsun. En kötü haliyle bile ortalama bir diziye beş basar.


House bana eski tadını vermiyor artık. Aslında son birkaç sezondur böyle de, bu sezon daha bir zayıf, tonu fazla hafifletilmiş, ya sürekli tekrarlardan ya da eski House'ı deli gibi özleten ve hiç mi hiç zekice olmayan sıkıcı case'lerden oluşuyor gibi. House'ın Cuddy'le olmasına karşı çıkanlardan değildim, tam tersine artık yedinci sezonunda adamı bir ilişki içinde görmemiz gerek diye düşünüyordum. Ama artık yazarlar mı iyi işleyemiyorlar bu ilişki konusunu yoksa başka bir şey mi bilmiyorum ama hem dizinin genel havası, hem genel olarak ilişkiler (herkes herkesin özel hayatına haddinden fazla burnunu sokuyor gibi, sonra ne bileyim, Taub çok sinir bozucu değil mi?) hem de şimdiye dek bana hep hoş gelmiş olan hastalıklar/teşhisler pek zayıf bu sezon. Belki birkaç sezonda bitmeyen bir tıp dizisinin eninde sonunda geleceği nokta bu, sonuçta her bölüm aynı formülü kullanan bir dizi için uzun bile dayandı House.

Beşinci bölümde Gilmore Girls'ün Lane'i Keiko Agena cuk oturmuştu takımın kadın doktor koltuğuna, bir kere onun kadar hızlı uyum sağlayabilen bir başka doktor olmadı şimdiye dek, ayrıca hem kafası çalışıyordu, hem komikti, hem de çocuklardan nefret ettiğini söyleyen bir çocuk doktoruydu, daha ne isterdik? Ama sırf hikayenin ilerleyişine uysun diye saçmasapan, saçmasapan bir nedenle kıza işi reddettirdiler. Neymiş, Taub çocuk gibiymiş, bir karar verememiş. Yani, bu o kadar aptalca ki, neresinden gireceğimi bilmiyorum -ki özellikle her şeyi "mantık" etrafına kuran bir diziden bahsediyoruz burada. Bebekli storyline'lar da (özellikle hasta olan bebek ve onun kaltaklık üstüne kaltaklık yapan ablası) çok fenaydı. Bill Callahan'i duymak hoş oldu sadece. Yine de umudumu yitirmem, ne de olsa beş bölüm yayınlandı henüz. Sadece, artık içimden House'ı izlemek pek gelmiyor.


İkinci sezonundaki Glee'nin ilk beş bölümü gösterildi. Glee'de bu sezon doğru dürüst bir konu, süren bir hikaye yok, ama benim bundan şikayetim de yok. Şarkılara daha fazla zaman kalıyor böylece. Duygusal, ağır bir şeyler yapmaya çalıştığında (Kurt'ün babasının kalp krizi ve o bölüme yayılan inanç krizi gibi) Glee'yi hiç sevemiyorum, bu diziyi hiçbir şekilde ciddiye almadan neşelenmek için izliyorum sonuçta. Bazı şarkıları ve performansları hâlâ fazla geyik, fazla çiğ bulsam da, şarkıların çoğunu sevmeye başladığımı, hatta bölüm biter bitmez indirdiğimi ve her hafta bir parça seçip, bütün hafta onu dinlediğimi fark ettim. Dördüncü bölümde Lucky'e takmıştım mesela, Rocky Horror Glee Show'dan sonra da bir hafta boyunca Touch-a Touch-a Touch-a Touch Me'yi dinleyerek (ve işin kötüsü, söyleyerek) gezdim etrafta. Ayrıca Brittany'nin bu sezonki karakter gelişimine ve repliklerine, Mike Chang'in six-pack'ine, Santana'nınsa her şeyine bayılıyorum. Will Schuester'ı sempatik, iyi öğretmen karakterinden çıkarıp deli bir adama dönüştürmelerine bile bir lafım yok. Rachel daha fazla Barbra Streisand söylemesin, bir de Puck dönsün yeter. Evet.


The Office'le ilgili sağlıklı bir gözlem yapabilmem imkansız, çünkü ne yaparlarsa yapsınlar seveceğim. Mesela bu sezon (ilk yedi bölümü yayınlandı ama ben son bölümü izlemedim daha) Andy'i çok fazla öne çıkardıklarını ve bunu büyük ihtimalle Steve Carell'in diziden ayrılacağı bir sonraki sezon için zemin hazırlama amacıyla yaptıklarını, Andy'i "yeni Michael Scott" olarak göstermeye çalıştıklarını göz ucuyla görebiliyorum. Görebiliyorum görmesine de, pek aldırmıyorum. Evet Michael'i deli gibi özlerim, hatta "onsuz Office mi olur" diye düşünmüşlüğüm de var, artık aileden -sizi sürekli utandıran ama sevmekten de geri kalamadığınız- birisi gibi oldu Michael Scott, ama Office'te o kadar çok, o kadar çok birbirinden şahane karakter var ki (sırf başrollerdeki Dwight, Jim, Pam ve Andy'i kast etmiyorum; Creed'den Kelly'e, Toby'den Angela'ya tüm karakterler birbirinden komik, şimdi bir de Timothy Olyphant geldi, daha ne isterim bilmiyorum), toplu halde ayrılmadıkları sürece kim giderse gitsin ben bu diziyi izlerim. Sonsuza kadar sürebilir.


How I Met Your Mother
Altıncı sezonundaki dizinin ilk yedi bölümü gösterildi. How I Met (diye kısaltacağım) benim ilk beş sezonunu izlediğim, ama artık son bölümlerini ite kaka, resmen zorlayarak izlediğim bir sitcomdu. Çok bozduklarını düşünüyordum kısaca. Bu sezon diziyi takip etmek gibi bir niyetim de yoktu, ama zayıf bir anıma denk geldi, "aa ne kadar çok bölüm birikmiş, bunları arka arkaya izlesek nasıl da eğleniriz" diye düşündüğümü hatırlıyorum en son :) İlk üç bölüm faciaydı ama sonra bir şekilde toparlandı, yine de bana sesli kahkahalar attıran bir dizi değil artık How I Met. Çok zorlama geliyor pek açıdan. Pek çok öğesi "yuh artık!" dedirtecek gerçek dışılıkta. Hele hele şu bebek plot'u, neden sitcom'larda herkesin sevdiği çift er ya da geç çocuk yapmaya karar verir ve bunun her ama her aşaması diziye konu edilir, hiç anlamam. Bir zamanlar çok ama çok tatlı bulduğum, şu aralarsa gitgide daha antipatik gelen Marshall ve Lily çiftinin aptal saptal bebek yapma girişimlerinden, ya olmazsa korkularından, bütün mahallenin bunu takip etmesinden, daha hiçbir şey belli değilken isim kavgalarına girişmelerinden bıktım! Yani daha ortada hamile kalan birisi bile yok, sadece bebek yapmaya karar verildi ve şimdiden kaç bölümde bebek konusu işlendi? Bunun dışında New York'ta bilmemnereye gitme yarışı, Robin'in co-anchor'ı çocuk gibi konuşan kız (zaten Robin gitgide favori karakterim olma yolunda ilerliyor, Barney'nin biraz suyunu çıkardılar diye düşünüyorum) ve konuk oyuncu Jennifer Morrison'ın (oley!) karakteri Zoey, dizinin bu sezonunda hoşuma giden öğelerin/konuların/karakterlerin tamamını oluşturmakta. Sonuç, ben yine birkaç ay bir sürü bölümünün birikmesini bekleyip, boş bir zamanımda arka arkaya izleyeceğim How I Met'i -başka türlü çekebilmem imkansız gibi. Robin Sparkles'ın döneceği rivayet ediliyor ama, eğer öyle olursa tek bölümü de izlerim :)


Geçen sezon Umut'la benim Survivor yazılarımızı okuyunca merak edip Survivor'ı izlemeye bu sezonla başlayan birileri yoktur umarım, çünkü Survivor'ın bu sezonu tek kelimeyle berbat. Daha önce sıkıcı ya da ortalama Survivor sezonları izlemiştim, ama hiç bu sezondaki kadar aptal oyuncuları birarada görmemiştim. Özellikle epik olarak tanımlayabileceğimiz 20. sezondan (yani Heroes vs. Villains'dan) sonra 21. sezon (Nicaragua) çekilmiyor. Bir önceki sezonla yarışabilecek nitelikte bir sezon olmayacağını biliyordum aslında, öyle bir beklentim de yoktu, ama en azından ortalama bir sezon olur diyordum. Bu cast'ı çok aramışlar mı acaba? Sanki BBG yarışması izliyor gibiyiz, hepsi birbirinden aptal, şımarık ve kötücül; hata üstüne hata, embesilce 'stratejik' hamle üstüne embesillik, içi boş ukalalık üzerine ukalalık yapan bir dolu yarışmacı var burada. En son -dün gece- Alina'yı da göndermelerinin üzerine iyice sinir olmuş vaziyetteyim, artık tutacağım kimse kalmadı, tutmaya en yakın olduğum yarışmacı, şaka gibi ama, tüm egomanyaklığı ve saflığıyla Marty. Aslında Sash, Brenda ve Naonka kazanmadığı, herhangi bir underdog kazandığı sürece Survivor'ı izlemeye devam edelilirim. Ama Holly olmasın o kişi. Benry, Purple Kelly ya da Chase de olmasın. Dan hiç olmasın. Kim kaldı ki? Jane ya da Fabio. İnanılmaz ama, bu sezon kalan yarışmacılar arasında favorilerim, Marty, Jane ve Fabio. Kusmak istiyorum. Russell'ı, Parvati'yi, bunu söyleyeceğime asla inanmazdım ama Sandra'yı bile özledim. Bu sezon Umut'la ekrana bağırıp çağırmadığımız tek bölüm bile geçmedi, Survivor bizi deli insanlara dönüştürdü. Neyse ki bir dizi sezonu demek Survivor için iki sezon demek, neyse ki baharda yeni bir sezon olacak.


Geldik izlemediğim ya da yarım bıraktığım dizilere. Nikita'yı (çok sevdiğim bir filmin uyarlaması ve o filmin uyarlaması olan yine çok sevdiğim bir dizinin bir nevi yeniden çevrimi olduğu için) umutla bekliyordum bu sene. Yüksek beklentilerim yoktu, çok iyi bir şey çıkmayacağını tahmin de ediyordum, ama konuyu ve karakterleri çok sevdiğim için zevkle izleyeceğimi düşünüyordum. Öyle olmadı, üçüncü bölümden sonra Nikita'yı izlemeyi bıraktım. Nasıl tepkiler aldı onu da bilmiyorum, hakkında hiçbir şey okumadım. Ama benim dayanabileceğimden fazla çiğ, fazla yüzeysel bir diziydi. Umudu tamamen kesmiş değilim, sezon bittikten sonra -eğer iptal edilmemiş olursa tabii- toplu halde indirip izleyecek bir zaman yaratmayı planlıyorum, her nedense diziyi aylar boyu takip edip her hafta bölüm bölüm izlemektense, bütün bir sene uzak durup sonra bir sezonu birkaç oturuşta izlemek çok daha kolay ve zahmetsiz geliyor bana. Nikita'nın ilk sekiz bölümü yayınlanmış, eğer diziyi takip eden varsa, düşüncelerini yorum bölümünde paylaşırsa çok sevinirim.


The Event
The Event'in sadece pilot bölümünü izledim. Bölüm bazı açılardan çok ilginç ve geleceğe dair umut vadediciydi ama bolca taklide ve basit numaralara başvuruyormuş havası veren basit sahnelerden de geçilmiyordu. Oyunculukların bir kısmı iyi, bir kısmı kötüydü, diyalogların büyük kısmı sığ, zamanda geçişler fazla zorlama ve seyirciyi küçümseyiciydi, kaçırılan kız arkadaş plot'u gereksiz, ama solucan deliği kısmı çok ilgi uyandırıcıydı. Bir aksiyon ya da dram olarak bakıldığında başarısız olacak gibiydi, ama bir bilim kurgu dizisi olacaksa izlemeye değerdi. Bunları sadece ilk bölümden çıkardım :p Oysa dizinin ilk altı bölümü yayınlanmış, tıpkı Nikita gibi nasıl eleştiriler aldı, tuttu mu, hiç bilmiyorum. Yine Nikita gibi sezonun bitmesini bekleyip, eğer iyi tepkiler almışsa toplu halde izleyebilirim The Event'i de. Bu diziyi izleyen var mı peki?


Battlestar Galactica'nın spin-off'u (daha doğrusu prequel'i) olan, geçen sene on bölümden oluşan ilk sezonu yayınlanan Caprica, iptal edilmiş. Ben yeni sezon bölümlerini daha hiç izlemedim, dört bölüm yayınlandı, o dört bölümü indirmiş, hepsini arka arkaya birkaç gün içinde izleyip nasıl keyif yapacağımızı planlıyorduk ki, iptal haberi geldi. Şu an çekilmiş beş ya da altı bölümü daha var, sezonu tamamlamışlar yani (dizinin bittiğini bilmeden) ama Syfy onları ne zaman yayınlayacak belli değil, bu durumda ben de şu dört bölümü ne zaman izleyeceğim belli değil. Bu sezon nasıl başladı bilmiyorum ama (ki kesinlikle kötü olamaz, en fazla biraz zayıftır), geçen sezon şahaneydi Caprica. Çok sinir oldum, şu an devam eden doğru dürüst bir bilim kurgu dizisi bulmak bu kadar zorken, dünyanın en aptal dizileri yetmiş beşinci sezonları için deli bütçe alırken (Grey's Anatomy, Smallville, Ghost Whisperer ve sabaha kadar sayabilirim) Caprica iptal ediliyor. Syfy'ı yeni Fox ilan ediyor ve kendisine laflar hazırlıyorum.


27 yorumcuk:

Unknown dedi ki...

Yorumlarına genel olarak katılıyorum.

Dexter olması gerektiği gibi başladı, kafa kesenlerle tecavüz çetesi aynı kişiler olabilir mi emin değilim, olması için bir sebep göremedim ya da. Kadın oyuncuyu çok başarılı bulduğumu söyleyebilirim.

House evet ara ara yükselişler yaşayan ve artık tamamen Hugh Laurie'nin üzerine yığılan bir dizi ama bu da normal görünüyor, bu kadar uzun süren çok da hikayesi olmayan diziler için kaçınılmaz son gibi.

The Event'i ben izliyorum, dediğin gibi bolca klişe olsa da gizemli konusu şimdilik olayı devam ettiriyor ama bu hikayeki çabuk bağlamazlarsa sonları Flashforward gibi olabilir.

HIMYM ise (kısaca böyle diyor herkes:P) sadece bu sezon değil birkaç sezondur gerilemede, ara ara Barney-Robin olmasa çok da gülecek bir şey kalmadı diyebiliriz.

Benim tavsiyem yine Two and A Half Men olacak, zira bu dizi istiktarını hiç bozmadı hep bir doz güldürebiliyor :)

kişisel depresyon anları dedi ki...

The Event'a geçtiğimiz gün başladım. Su an 6. bölümü izlemekteyim. Belirttiğin gibi drama yada aksiyon kısmı oldukça başarısız. Gereksiz flashbackler ile izleyicinin kafasını karıştırmaya çalışmışlar ancak zaten sığ senaryoda her şey ortada. Şimdi ise daha çok o nereden geldikleri bilinmeyen insanlara yoğunlaşmaya başladılar. Bu diziyi daha da izlenilebilir kılıyor. Kimler, neler, güçleri ne gibi soru işaretlerini aramakla geçiyor dizinin süresi. Bakalım ilerleyen günlerde neler çıkacak karşımıza. Daha iyi mi olacak daha kötü mü?

Nikita için bende beklemedeyim...

bukalimon dedi ki...

dexter hakkında aynı hisleri paylaşıyorum, ilk bölümden itibaren "ah ya, sende mi dexter" diyordum ama 6. bölüm içime su serpti diyebilirim. lumen ve dexter'ın gireceği etkileşimden sonra da dizide hareketlenmeler olabilir, heycanla bekliyoruz.

ama bütün diziler bir yana, ben dört gözler lie to me'nin 3. sezona başlamasını bekliyorum.

SirEvo dedi ki...

Dexter müthiş, The Event izletiyor, Nikita baydı, Glee'yi 2 bölüm izleyip bırakmıştım, HIMYM'ı yeryüzünde izlemeyen tek insanım. Kısa bakış... :D

Bu arada Hawaii Five-0 ile Undercovers da bu sezonun bıraktığım dizileri. Blogda bir şeyler yazdım hatta onlarla ilgili...

irem dedi ki...

Çavlaan yemin ediyorum survivor nikaragua'dan ne kadar nefret ettiğimi sadece senlen umut anlayabilir, benim survivor'ım bu hallere mi düşecekti bu ghetto kaçkını gerizekalılar tarafından mı yönetilcekti... Madallion of power o kadar o kadar lamedi ki anlatamam sonra bu sezon challenge'lar acaip sıkıcı yani jeff olmasa gerçekten program yürümez. Amazing race'e başlıycam çok ciddiyim,izliyorum her hafta hatta alina'nın gittiği bölümü izledikten hemen sonra okudum bu yazıyı, herneyse izliyorum her hafta ama resmen acıyla, ben de tek başıma laptop ekranını karşıma alıp bağırıyorum bazen sizin gibi :))

Dan orda olmayı hak eden son kişi bana kalırsa, henry midir burney midir adı neyse işte o kendini yakışıklı zanneden serserinin teki, holy resmen deli, naonka hayatımda gördüğüm en bitter en evil insan ama aynı anda gerizekalının teki olmayı da beceriyor, marty çok ukala, fabio çok saf, saş çok ne oldum delisi kıçı kalkık, brenda çok pısırık ve aynı anda kaltak, jane hiç stratejik değil immunity challenge'da yendikten sonra oynamayı bırakması gerekiyordu, ve de allahaşkınıza blonde kelly kim? geriye sadece chase kalıyo ve yanlızca kendimi birisi için root etme mecburiyetinde hissettiğim için onun kazanmasını istiyorum ama kötü birşeyini henüz görmediğim için sadece yani kötünün iyisi gibi birşey. kelly b (bacağı olmayan) jill ve alina benim bu sezon tuttuğum ama elenen şanssız oyuncular oldular bu sezonki kast çok kötü! Özelikle naonka'nın yaptığı her ama herşey, yarışmayı adi bir mahalle yarışına dönüştürüyor. Umarım bu sezondan sonra ipini çekmezler survivor'ımızın...

Diğer dizilerden supernatural ve himym'ı izliyorum ben ve ikisi için de yaptığın tüm yorumlara sonuna kadar katılıyorum, sam dean'in köpeği olsun, olmalı, olacaktır!! ve himym'ı bırakmak istiyorum hep söz veriyorum kendime artık izlemiycem diye ama bi bakmışım yine yine izliyorum. Closer var takip ettiğim ayrıca ama ara verdi şimdi aralık'a kadar gerçi onda da bir kaç bölümle geri dönüp sonra yine yaza kadar tatile girecek.

Lord of Kobol dedi ki...

Ben Supernatural izliyorum ama güncel takip edemiyorum, dvd'lerden izliyorum, 3. sezonun sonlarındayım (çok iyi gidiyor). The Event'in 2 bölümünü izledim, aslında yeni başlayan dizilere bulaşmam genelde ancak bir arkadaşım getirip dvd çalara yerleştirince el mahkum, izledik. Lost'un açtığı boşluğu doldurmaya çalışan tabiri caizse "çakma" bir dizi kanımca, akıbeti Flashforward'a benzeyebilir. İyi malzeme çıkma olasılığı yok değil, dediğiniz gibi bilimkurgu kısmına ağırlık vermeleri lazım, ama ben de devam etmedim, belki tamamlandıktan sonra. Survivor'ı yazılarınızdan sonra çok merak ettiğimi de eklemeliyim :) Sevgiler.

gürültü dedi ki...

house bu sezon söndü gitti artık bitirsinler bence

Umut dedi ki...

Benim en büyük hayalkırıklığım Survivor. İrem denilecek her şeyi demiş zaten, hepsinin karakteri ayrı cins, felaket seçimler. Strateji falan sıfır zaten, bu kadar kötü bir sezon izlemedim. Türkiye versiyonuna özenmişler herhalde bu sene, yaşlılar ve gençler yerine mahallenin kıroları vs. karıları diye ayırsalarmış uyarmış yani, o derece.

In treatment da biraz kolpa bu sene sanki (Beklentimiz yüksek n'apalım) Gay karakter fazla HBO stereotipi, mesaj vercem diye kasmışlar da bi ilginçliğini henüz göremedik. Ama ikinci gün çıkan aktrist hanım daha sıkıcı. Bu sene genel olarak şöyle bir sorun var, geçen senelerde "hasta" olarak gelen karakterler, gerçekten hayatları bir şekilde aksadığı için zorunlu ve genelde isteksiz bir şekilde terapiye gelen, çok ilginç vakalardan oluşuyordu. Sunil dışındaki diğer 2 hasta çok geyik bu sezon, sanki "param bol, muhabbetine terapiye gideyim" demiş gibiler. Neymiş, biri line'larını unutuyormuş sahnede. Diğerinin yaşadığını söylediği sorunların herhangi ergen bir gençten farkı varsa da ben göremedim. Peh.

partihayaleti dedi ki...

iyi güzelde bored to death isimli şaheseri takip etmiyorsanız büyük bir kayıp içerisindesinizdir çavlan hanım. özellikle bu sezonuyla şaha kalkmışken. bayılacağınızın teminatını veririm kesinlikle.

Ayrıca bu sezon başlayan boardwalk empire başlamadıysanız bir göz atın derim zira emmy zamanı ödülleri toplarken pişman olmamak için.

ha birde daha pilot bölümünü izledik ama the walking dead'e bayıldım. tabi bende george a romero fetişistliği olduğundan tarafsız bakamıyorum zombi yapımlarına ama bu dizinin anlaşıldığı kadarıyla çok farklı havası olacak. çizgi romanlarından daha yeni haberim oldu onlara da bir göz atmak istiyorum.

raising hope diye bir dizi daha başladı my name is earl yapımcılarından ki o hava buram buram hissediliyor dizide. The event gibi kısır bir diziyi takip etme zahmetine girmişseniz buna da bir göz atın derim.

Bu sezon en çok zevk aldığım yapımlardan biride the big bang theory. Sheldon'ın emmy'den sonra daha bir aşmasının ve diğer karakterlerin daha bir olmuşluğunun etkisi büyük. ama ben amy farrah fowler karakterine alışamadım sinirim bozuluyor. özellikle penny karakteri bir süre ayrı kalıyorken diziden. buna rağmen dizi çok iyi ilerliyor 4.sezonda.

ama sözün özü bored to death diyorum susuyorum. Gerçekten bir şaheser ve kesinlikle kült olacak bir yapım.

even better than the real thing dedi ki...

Caprica içimde bir yara resmen. İptal kararırın bana ne kadar koyduğunu anlatamam. Çok doğru söylemişsin, zaten doğru dürüst bilimkurgu yok, zaten doğru dürüst dizi yok hatta ve gidip de Caprica'yı iptal ediyorlar. Anısına saygı duruşu.

House'a başladım geçen ay, şu an ikinci sezondayım ve beni bağımlı yaptı doğrusu. İnanılmaz bir dizi. Bunu bitirince Dexter'a da bir el atayım diyorum :)

Nikita'yı da seyrediyorum, senin gibi bırakmadım ama eleştirdiğin noktalara da sonuna kadar katılıyorum, ajan hatunlara zaafım var, klişe oldu bu tarz diziler ama yapacak bir şey yok. Şu an da Maggie Q ve Lyndsy Fonseca hatırına izliyorum denilebilir.

Ajan hatun demişken, kesinlikle Chuck'ı tavsiye ederim, hafif, eğlenceli bir spy dizisi. Umut da sen de seversiniz gibime geliyor.

Dizilerin hal ve gidişatı konseptini çok tuttum, bunu her ay yapsan ne güzel olacak.

Unknown dedi ki...

Supernatural bana da aynı şeyleri düşündürdü, ilk iki bölümde evyah eyvah dedim ama her zamanki gibi şaşırttı, çok iyi gidiyor şu an, sezon ortalarına doğru Sam'i Dean'in köpeği olarak göreceğimizi, kurtar beni abicim diye paçalarına yapışık izleyeceğimizi tahmin ediyorum, haketti kerata.

Harika dedi ki...

analizler muhteşem gerçekten, vol 2-3-4... devam etmeli =))

aslı hayvanı dedi ki...

caprica gayet süper gidiyordu. üzüldüm iptal edildiğine.

dexter bu sezon bana da pek yavan geliyor nedense. 4. sezonun şahaneliğinden olsa gerek, bu sezon sanırım gölgede kalıyor biraz.

glee mükemmel. hele the rocky horror picture show'u yaptıkları son bölümün tadı damağımda kaldı.

the event'i inatla seyrediyorum ama çok kıytırık.

bi de amc'nin yeni the walking dead'i başladı. amc'den babam çıksa seyrederim düsturundan hareketle buna da başladım ama resident evil'ı dizi yapmışlar. zombili mombili, 28 days later araklaması. tahammül edemedim.

Gozde dedi ki...

In treatment ile ilgili bi kaç şey söylemek istedim ben de. Yazıda Paul psikiyatrist diye geçmiş, oysa psikolog. Adele ise md olduğu için bu sezon psikolog-psikiyatrist çekişmesini de göreceğiz gibi geliyor bana ve bi tıp öğrencisi olarak çok da heyecanlandırıyor.
Ben 2. sezonda hastalara çok kendimi alıştıramamıştım, kalbim 1. sezonda kalmıştı ama bu sezon hemen adapte oldum. Jesse ve Frances'a haksızlık yapıyorsunuz bence, hele Frances'ın altından çok şey çıkacak. Sunil zaten ortalamanın üzerinde. Heyecanla bekliyoruz gelecek haftayı, bakalım.

Yalnız diziyi izleyenlerin artması da en büyük isteğim, konuşacak kişi bulamıyorum:(

Zeynep Ertaş dedi ki...

meraba, bloglarınıza bayıldığımı söylemek istedim, ikiside ayrı ayrı çok orjinal, dopdolu ve ilham verici. sevgilerimle.

Persephone dedi ki...

Supernatural için pek aynı şeyleri düşündüğüm söylenemez. Yani gene genel gidişhata ve ve finale göre bu sözlerimi çok pis yutabilirim ve bundan memnun da olurum ama şimdilik ne hallere düştün supe diye ağıtlar yakıyorum malesef. bunun nedeni tamamen aniden storylineı değiştirmiş gibi duruyor olmaları ama. yoksa mesela aynen yazdığın gibi twilightla dalga geçtikleri bölümdeki göndermelerde bir yandan bir şeyler içiyordum, boğulacaktım gülmekten falan. ama eğer 4 ve 5. sezonlarda uzun uzadıya anlattıkları lucy hikayesini bitirdilerse böyle pat diye - ki four hoursemenlardan bile ne death ne de pestilence öldü diye hatırlıyorum - benim için de biter supernatural. bu samuel'lar, campbell'lar falan zerre umurumda değil hele, cas'i minimum gösterip bunları gösterdikçe deliriyorum. sam'in sam, hatta insan olmadığı ortada, ama cehenneme gidip gelmişlikle ortaya çıkmış bir sorun olmasını da istemiyorum. lucy'yle ilgili bir şey çıkmak zorunda, koskoca şeytanın sonu bu kadar kolay gelmemeli. gerçi bu akşamki bölümü kaçırdım, onu izleyip yorum yazmam belki daha sağlıklı olurdu, bu bölümde dananın kuyruğu kopacaksa kopacak gibi görünüyor ama işte, zamanla görücez, yanılırım umarım. bu meleklerin silahları kara borsası hikayesi de mesela zerre umurumda değil. açık uçları bağlasınlar, yeni gizemler yaratmasınlar, akıllı olsunlar!

house konusunda aynen katılıyorum. aynı havayı alamadığım gibi izlemeyi de bıraktım. geçen sezon da son bölüm çıkmadan hepsini toptan izlemiş finale yetişmiştim, bu sene de öyle yaparım muhtemelen. gerçi lane demişsin, merak ettim, çok severdim o hatunu, sırf o yüzden başlayabilirim tekrar izlemeye :)

Glee ve Office konusunda da tam olarak aynı hisleri paylaşıyoruz, hatta How I Met Your Mother'da da sevdiğimiz (new yorklu bölüme bayıldım!) ve sevmediğimiz şeyler bile aynı. Ama onu da izlerim herhalde, o saatte televizyonda başka izleyecek bişey yok zaten.

Caprica için ben de çok sinirliyim. Sadece ilk bölümü izledim, insanların neden sevmediğini anlayabiliyorum, galactica'da da -hatırlarsan- az aksiyonlu, bol diyaloglu, bol alt metinli bölümler sevilmezdi. Aynen işte. Bir çok kişi sevmemiş, ama ben gayet sevmiştim. İptal edilmesini de başka kanalda olsa anlarım ama Syfy? yuh ya..

Nikita'nın ben de sadece ilk bölümünü izledim de hem hatun itici hem de dizi gereksiz geldi. Bilmiyorum ama belki düzelmiştir...

Vol.1 demişsin gerçi, devamı gelecek belli ki ama izlemediysen şayet Boardwalk Empire'ı ve Walking Dead'i tavsiye ederim. Bu sezonun iki ağır topu şu ana kadar.

sacidu dedi ki...

caprica 1x13 ü büyük bir hüzünle seyrettim ben. o jenerik, o müzik, guatrau ve tauronca fln. kalan bölümlerin aynı takvime uygun olarak kanadalı bir tvde yayınlanacağı söylenmişti ama ya yayınlanmadı ya da kaydedip nete koyan olmadı sanırım. göremedim hiçbir yerde.

himym dediğiniz gibi artık bitse de kurtulsak kıvamında devam ediyor. annenin kim olduğunu merak da etmiyorum artık.

house md, house un depresif hallerini seven benim için bu sezon sönük başladı. o da bitsin bu sene artık :)

modern family izliyorum ben. ikinci sezon ilk sezon kadar iyi değil sanki.

dexter için dediklerinizin üstüne söyleyecek bişeyim yok. muhteşem :)

the walking dead diye bi diziye başlıyorum şimdi ben. yorumlar çok güzel ekşi sözlükte.

Adsız dedi ki...

Açıkça bu diziler arasında sadece How I Met Your Mother'ı izliyorum ve bu yorumlarınızın sebebini çok çabuk tüketen bir toplum olmamıza bağlayacağım.Şöyle bir geçmişe bakıp Hımym seviyesine çıkabilen kaç tane sitcom var bakmak lazım. Ve bence Barney karakteri üzerine bile 3 sezon daha çekilebilir bir dizi. Takdir edersiniz ki bir dizinin yayınlandığı her sezon çok üst seviyede gitmesini bekleyemezsiniz. Nitekim Preason Break'ın muhteşem 1. sezonundan sonra arka arkaya 3 sezon dizinin bitmesini bekledik gibi bir şey oldu. Aynı şekilde Lost'un da flashbacklerle oluşmuş 10 larca bölümü vardır. Dexterın ilk iki bölümünü izledikten sonra iki kez uyuya kaldığımı düşündükten sonra nasıl bu kadar iyi yorumlar alıyor açıkçası merak etmiyor değilim.Diğer diziler hakkında da bir fikrim yok.

Şahsen izlenilesi bulduğum diziler sırasıyla verecek olursam ki muhtelen yazı dizisinin gelecek bölümlerinde bu dizilerden bahsedilecektir.
1)Fringe
2)The Mentalist
3)Entourage

Çavlan dedi ki...

ata ismet özçelik, dexter'da julie stiles bence de çok başarılı, o role de cuk oturmuş. kafa kesenlerle tecavüzcülerin aynı kişiler olduğuna dair ben de bir ipucu bulamadım aslında da, altı bölümdür çözülmemiş iki büyük cinayet olayı iki koldan ilerliyor ve ikisinde de katil yalnız değil, belki bağlarlar ikisini böylece diye olta attım sadece :) how i met'i ben de geçen sezon (hatta sanırım 4. sezonda) kötü bulmaya başlamıştım ama dizi çok hafif olduğu için midir nedir, bir şekilde izlettiriyor kendini. daha fazla barney'nin üstünden komedi yapmaya çalışmasalar sevinicem ama resmen, çok çok çok abarttılar, hiçbir inanılırlığı kalmadı. two and a half men ı-ıh, hiç izlemedim gerçi ama charlie sheen var ve o herifi görmeye dayanamıyorum, çok gıcığım nedense (sürekli kadınları dövdüğü için olabilir).

kişisel depresyon anları, ben sonradan zaman kaybı hissini yaşamamak için bu tarz (hani fena başlamayan ama fos da çıkabilecek, bir sürü kıytırık öğesi olan) dizileri yayınlanıyorken takip etmeme taraftarıyım artık. sezon bitecek de, dizi iptal edilmemiş olacak da, etrafımdakiler bana "çok güzel dizi" diyecekler de, ancak o zaman izlerim event'i (ve nikita'yı).

bukalimon, lie to me'yi sık sık duymaya başladım, hatta buffy'nin spike'ı james marsters arz-ı endam ediyormuş orada galiba?

sirevo, özetine katılıyorum :) glee'yi sevmem için (hala seviyorum denemez de, keyifle izlemem için) yarım sezon geçmesi gerekmişti benim bu arada.

irem, söylenecek her şeyi söylemişsin gerçekten de. karakter analizlerini inanılmaz doğru buldum. alina ve kelly b. benim de favorilerimdi.. marty'nin içi hava dolu koca bir ego baloncuğundan başka bir şey olmadığına da katılıyorum, ama kalan oyunculardan benim tutabileceğim tek kişi o gibi, en azından oyunu (kötü de olsa) oynuyor, elinden geleni yapıyor ve şu an bir underdog. aynen dediğin gibi, kötünün iyisi. ben de mi amazing race'e başlasam? bir önceki sezonu birkaç bölümünü izleyip bırakmış, takımların hiçbirine ısınamamıştım.

alper erkmen, eğer survivor'ı izleyecekseniz kesinlikle bu sezondan (nicaragua-21) başlamayın. onun dışında herhangi bir sezon olur :)

gürültü, ya bitirmesinler canım diziyi, iyileştirsinler :) ama haklısın, bu sezon son sezonu olacak gibi görünüyor.

umut, in treatment kolpa molpa değil işte! frances ve jesse'nin eski hastalar kadar ilginç olmadıklarına katılıyorum, ama ilginçleşecekler bence, reca ederim in treatment'ı bu kadar kolay harcamayalım. tiyatrocu hatunun repliklerini unutması tabii ki altta yatan çok daha büyük bir sorunu kapatıyor, kadının kardeşi kanserden ölürken onunla ayda bir görüşmesi ve bütün günlerini dolduracak bir işi alması tuhaf değil mi? ergen gay gencimiz de pek öyle "herhangi bir ergen" gibi gelmedi bana, ben 16 yaşında 'out of closet' olup da geceleri orgy'lere katılan, uyuşturucu kullanmakla kalmayıp satan, evlatlık olan ve öz annesini yeni bulmuş (ya da öz annesi tarafından bulunmuş) olan bir yeniyetme tanımadım hiç. tamam böyle yazınca stereotip gibi (gerçekçi olmasa da basmakalıp, tipik hbo karakteri) geliyor, ama derinleşicek. in treatment'ı sevelim.

partihayaleti, boardwalk empire konu itibariyle (buscemi olsa da), raising hope ve big bang de tarz itibariyle hiç ilgimi çekmiyor ama bored to death'i (ted danson varmış!) ve the walking dead'i (zombi dizisi başlamış, kimse bana söylemiyor, ayıp) ilk fırsatta izleyeceğim, kesin.

Çavlan dedi ki...

even better, dexter'ı nasıl izlemezsin! hemen başla tabii ki :) bir de arka arkaya o kadar house bünyede hafif hipokondriya etkisi yapabilir, uyarayım :)

priscilla, ne kadar çok kişi varmış sam'i dean'in köpeği olarak görmek isteyen :d

bellavista, teşekkürler, birkaç ayda bir bunlardan bir tane yazmayı planlıyorum, aşırı dizi izlemekten uyuşup ota dönmezsem tabii :)

aslı hayvanı, dexter süper geliyor bana bu sezon, sadece biraz yavaş başladığını, ilk bölümlerin ağır tempolu olduğunu düşündüm ama yine de çok çok güzeldi. geçen sezon epik bir sezon çıkmıştı ortaya ama, onunla karşılaştırılabilir mi bilmiyorum. walking dead'i izliycem ben, 28 days later ya da resident evil'ı dizi olarak görmek şahane olur gibime geldi düşününce :)

klenow, paul psikolog tabii ki, nasıl böyle bir hata yapmışım, hemmen düzelteyim. bu sezonla ilgili sadece hafif endişeliyim bu sezon yazarlar ilk kez kendi başlarına yazacağı için ama hafif :) sunil ve adele kadar ilginç gelmedi frances (ki altından çok şey çıkacağına katılıyorum) ve jesse, fakat bu demek değil ki sıkıcı olsunlar. her sezonunu bayılarak izledim/izliyorum ama, benim de en çok sevdiğim sezonu ilk sezonuydu dizinin.

zeynep ertaş, çok teşekkür ederiz.

persephone, suppo hep 5 sezon sürüp bitecekmiş gibi planlandığı için sanırım bu tuhaf hava değişimi, ama zannetmiyorum ki lucy storyline'ı tamamlanmış olsun, death meath çıkacak daha, hem bu alfa'lar, meleklerin kara borsası, cennetteki iç savaş falan hep bunlarla ilgili değil mi, bir şekilde bağlanmayacak mı? ben öyle izliyorum valla, öyle yapmayacaklarsa ayıp ederler. samuel benim de hiç umrumda değil hatta sinirimi bozuyor, ve daha çok castiel istiyorum. evet. (bu arada dün geceki bölümü ben de izlemedim, ancak önümüzdeki hafta izliyiciğim.) caprica'yaysa içim kan ağlıyor. ayrıca insanların çok salak olduğunu da eklemek istiyorum. battlestar'ın 3. sezonunda boks ringinde geçen bir bölüm vardı mesela, hatırladın mı, hani geçmişi (2. sezondan sonraki, 3. sezondan önceki bizim görmediğimiz geçmişi, cylon'ların işgalinden önce new caprica'da olanları hani) hatırlayıp hatırlayıp birbirlerini dövüyorlardı -ahah böyle yazınca tuhaf geldi ama değildi, çok nefis bir bölümdü. işte o bölümün puanı çok düşüktü mesela bilumum tv sitelerinde, bir gelişme olmadığı için, aksiyon olmadığı için herhalde ama acayip garibime gitmişti bu çünkü enfes bir bölümdü. işte ona benzettim insanların caprica'ya yaptığı muameleyi, ortada şahane bir şey var ve göremiyor kimse. ya da bilmiyorum, herkes görüyor ama syfy embesil. of. neyse, tez zamanda walking dead'e girişeceğim!

sacidu, aynen how i met'in anasının kim olduğu zerre umrumda değil artık. house'ın depresif olmayan hallerini de görelim tamam, işte değişiklik, karakter gelişimi falan ama pek akıllıca işlenemiyor sanki bu halleri.

ceteris paribus, how i met'in son sezonlarını beğenmememin çabuk ya da yavaş tüketmemle ilgisi yok, bana eski tadı vermiyor artık dizi, hepsi bu. mesela ben dexter'ı sevmemenizi ve izlerken uyuyakalmış olmanızı tüketim toplumunun bir parçası olmanıza değil, beğenilerinizin benimkilerden farklı olmasına bağlıyorum sadece :) fringe, mentalist ve entourage'ı çok duydum, başlamak da istedim -ilk ikisine özellikle- ama şu ara zaman bulabilmem biraz zor.

Unknown dedi ki...

Cavlan senin kadar tum yorumlara bu kadar ozenli ve uzun yanit veren var midir acaba :)

Çavlan dedi ki...

hayatımda ilk kez bu kadar uzun bir yorum yazdım ve yok, bir daha yapmayı düşünmüyorum :p o kadar uzun olmuş ki, blogger'ın karakter sınırını geçmiş, iki yorum halinde göndermek zorunda kaldım düşün :)

Short Skirt Long Jacket dedi ki...

Hakkaten daha önce herkesin yorumuna tek tek cevap yazdığını hiç görmemiştim, şapka çıkarıyorum, asıl yazıdan daha uzun nerdeyse =) survivorla in treatment dışında bahsettiğin bütün dizileri izliyorum ve hemen hemen hepsiyle ilgili aynı şeyleri düşünüyoruz, benim düşüncelerimi aktarmışsın :) fringe'i de tavsiye ederim! bu yazılardan olucak di mi bir kaç bölümde bir :)

Persephone dedi ki...

izleyip öyle geleyim dedim bu sefer, izledim suppo'yu taze taze geldim. :P ya aslında bu kadar haksızlık etmemeye çalışırdım 'daha ezon başı, daha düzelecek, belli olacak ne olacağı' derdim, ama belki eric kripke gittiğinden formatı mı değişmiş nedir, eskiden sezon başları böyle değildi. neredeyse standarttı, inanılmaz gaz giriş yaparlar, sezon süresince nelerle uğraşacağımızı öğreniriz, mükemmel bir kaç bölüm olur, sonra araya fillerlar girer, herkes soğur, sonra da inanılmaz gaz bölümlerle sezonu tamamlarlar. şimdi ilk bölümleri izlerken neredeyse supernatural izlemiyormuş gibiydim, espriler kötü değil ama eskisi değil, eski hava ve atmosfer yok falan. sonra sürekli farklı bir konu işleyeceklerine dair ipuçları vermeler falan. son bölümde sağolsunlar lucy'nin adı geçti sonunda, en azından ölmediğini anladık, ama ne bileyim. son sezon olmasaydı böyle hissetmezdim gene belki, ama son sezon, artık conclusion yapmaları gerekiyor, bütün bölümlerin gaz olması gerekiyor, filler ve gereksiz yeni konulardan uzak durmaları gerekiyor. bilmiyorum. son bölüm iyiydi gene, 3-5 bölüme son kararımı veririm. :P

galactica'da, aynen, tam olarak o bölümden bahsediyorum. :D hatta en sevdiğim bölümlerden biridir o, hem müzikal olarak, hem konusu, hem diyalogları, hem insan ilişkileri falan mükemmel bir blümdü. violence and variations şarkısının kullandığı bölüm bir kere. :D her neyse, ama evet, aksiyon olmadığı için puanı düşük. ortalama amerikan bilimkurgu izleyicisi sevmiyor öyle şeyleri anladığım kadarıyla, dövüş olsun, patlamalar olsun, şahane efektler olsun havamızı bulalım diyorlar sanırım. bok yesinler yani, caprica'nın başını yaktılar...

aslı hayvanı dedi ki...

bsg'deki o bölümün adı unfinished business ve dizinin en güzel bölümlerinden biri tartışmasız.

Jassinpera dedi ki...

Ben Dexter'ı ikinci sezon sonunda bıraktım düzenli izlemeyi.Şimdi rastlarsam izliyorum. Ben anlamıyorum nesi çekiyor insanları. çok da kınanıyorum bu yüzden!
House ve Fringe benim en sevdiğim iki dizi son senelerde. Fringe Lost'dan bile çok daha iyi bence.Şimdi onun da bitmesi gündemde. Bitirmesinler, biraz düzeltip bir hale yola soksunlar! Kedilerimi keserim!
House konusunda haklısınız ama bence o değişimin sebebi Wilson-House ikilisinin eskisi gibi takılmaması. Dizi bence o ikisi üzerine sürerken; Cuddyle ilişkisi diziyi biraz soğuttu.Du bakalım ne olucak!.
Capricayı yeni indirdim, bu hafta izlemeyi düşünüyorum. Bakalım..
Persons Unknownu izliorum şu an onuncu bölüme girdim ve enteresan bir senaryo nasıl bu kadar kötü oyucunluk ve cast seçimiyle bu hale gelir rezil olur anlayabiliyorsunuz.

Aysu dedi ki...

Caprica dizisindeki adama buffy'deki spike değil mi ya? Çok seviyorum onu keşke dizisini iptal etmeselermiş.How ı met your mother ise benim pek ısınamadığım bir dizi.Supernaturel ise korku dolu sahnelerden komediye geçişi beni hayal kırıklığına uğrattı.Yazı için eline sağlık.