15 Aralık 2010 Çarşamba

Harry Potter ve Sırlar Odası

Sırlar Odası, Felsefe Taşı'nın bıraktığı yerden sadece birkaç hafta sonra başlıyor. İlk kitabın sonunda Harry Potter, Hogwarts'taki ilk yılını sağ salim atlatmayı ve Voldermort'un dönüşünü engellemeyi başarmıştı. Şimdi Dursley'lerin yanında uzun, çok uzun, ona sonsuzluk gibi gelen bir yaz geçirmekte, okulun başlamasına kalan günleri saymaktadır. Dursley'lerden kimsenin hatırlamadığı doğumgününde (hatırlasalar da kulak temizleme çubuğu filan hediye ederlerdi herhalde), Dobby isimli bir ev cini konuk olur odasına. Dobby çok tatlı, Harry'ye büyük saygı duyuyor ve sağlığıyla son derece ilgileniyor gibi görünen bir yaratıktır ve kararlıdır: Harry Potter, Hogwarts'a dönmemelidir! Ona bir komplo kurulmaktadır, Potter Hogwarts'a döneceğine yaralansa daha iyidir çünkü okula giderse kesin ölecektir. Harry elbette bunu kabul etmez, Dobby de kendi sihrini kullanarak, Harry'nin başının Dursley'lerle derde girmesine neden olur. Vernon Enişte Harry'i odasına kitler, işi pencerelere demir parmaklık taktırmaya kadar vardırır, ama Harry umutsuzluğa düşmeye zaman bulamadan Ron Weasley, pek bir muzip ağabeyleri Fred ve George ile birlikte uçan bir arabayla onu kurtarmaya gelir. Harry Hogwarts'a dönmeden ve yine bol olaylı bir sömestre başlamadan, yazın kalanını Ron'ların büyü dolu evinde, Kovuk'ta geçirecektir. Ron ve Hermione'yle Hogwarts'ta geçecek günler de çok eğlenceli olacaktır kuşkusuz, ama dönemin başlamasından kısa süre sonra müthiş bir karanlık yayılır okula, ardı ardına Muggle-doğumlu öğrencilere saldırılar gerçekleşmeye başlar. Harry'nin okuldaki ikinci yılında hüküm sürecek olan gizem, kimsenin tam olarak ne olduğunu bilmediği, yüzyıllar kadar eski bir söylenceyle ilgilidir: Sırlar Odası.

Yine tek bir oturuşta, birkaç saat içinde bitirebileceğiniz bir Harry Potter kitabıyla karşı karşıyayız. Hikaye iyice karanlıklaşmadan ve çetrefilleşmeden önceki son kitap olarak tanımlayabileceğimiz Sırlar Odası, gençler ve yetişkinlerden çok çocuklara yönelik olan son kitap aynı zamanda, ama bu basit bir kurguyla karşı karşıya olduğumuz anlamına gelmiyor. İlk kitaptaki kadar iyi bir hikaye, mizah ve gerilimin yine çok başarılı bir şekilde harmanlanması, Dumbledore'un karakter gelişimi ve Harry, Ron ve Hermione üçlüsünün dostluklarının güçlenmesi, ikinci kitapta vuku buluyor. Bu, Sevin Okyay'ın tek başına çevirdiği ilk -ve tek- Harry Potter kitabı ayrıca (Felsefe Taşı'nı Ülkü Tamer çevirmişti, bundan sonraki kitapların tümünün çevirisi ise Sevin Okyay'la birlikte Kutlukhan Kutlu'ya ait.) Bundan bahsetmişken, kitapların Türkçesini ne kadar güzel bulduğumu belirtmem gerek. Harry Potter'ın dünyası ve onlarca, hatta belki yüzlerce tuhaf, dilimizde var olmayan, Rowling'in uydurduğu terim, olabilecek en şahane şekilde çevrilmiş. Tüm seri için geçerli bu.

Ayrıca Sırlar Odası'nda Voldy'e, büyücü dünyasındaki bağnazlık ve ırkçılıklara, Harry'nin anne ve babasına dair bir şeyler daha öğreniyoruz. Biraz daha, ama yeterli değil. Rowling'in tüm bu bilgileri son derece planlı bir bir biçimde yavaş yavaş vermesi, ilk okuyuşumda beni deli ediyordu, ama tüm seri bittikten sonra, başka türlü olamayacağını, ve bu şekilde tadının çıktığını gördüm nihayet. Yazının filmle ilgili kısmına geçmeden önce bir alıntı -Dumbledore'un kitabın sonlarında ettiği ve aklımdan nedense hâlâ çıkmamış olan, basmakalıp ama pek doğru söz-: "Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey yeteneklerimiz değil, seçimlerimizdir."

Columbus çektiği filmin salt çocuklar için bir eğlencelik değil, aynı zamanda bir sinema yapıtı olması gerektiğinin bu kez de farkına varamamış. Sadece bu cümleyle özetlenebilir Sırlar Odası'nın filmi aslında, yine de biraz açmaya çalışayım. İlk film kadar sadık kalınmamış kitaba, bunun iyi bir sonuç doğurmasını bekliyor insan (ilk filmin yazısında birebir uyarlamaların niçin işe yaramadığı konusunda uzun uzun bir şeyler gevelemiştim), oysa beklediğimiz çıkmıyor tabii ki, ilk film kadar zayıf olmasa da, başarısız bir uyarlama Sırlar Odası. Kitap aslında yavaş yavaş karanlık bir yöne gitmekteyken, Columbus yine neşeli mi neşeli bir sevgi kelebekleri filmi yapma teşebbüsünde bulunuyor. Özellikle son sahneler, Basilisk ile olan dövüşteki kötü efektler ve gülünesi bir "Yılan kör olmuş olabilir, ama seni hâlâ duyabilir!" açıklamamsısı, hele hele filmin son 10 dakikasına yayılan ve bir türlü bitmeyen (ve sanırım sadece çocuklara yönelik çekilmiş olan) atlamalı, zıplamalı, alkışlı ve coşkulu melodramatik yemek salonu sahneleri, beni ekrandan gözlerimi kaçırtacak kadar utandırdı.

Yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma hocası Gilderoy Lockhart rolündeki Kenneth Branagh, muhteşem. Zaten çok sevdiğim bir aktör, inanılmaz doğru bir yorumla Lockhart rolüne cuk oturmuş. Karakterinin bu filmden sonra bir daha görünmeyecek olması yazık. Babacan akıl hocası Dumbledore rolündeki Richard Harris'in de göründüğü son film bu, 2002 yılında yaşamını yitirince yeni bir Dumbledore bulmak zorunda kalmışlar sonraki filmler için. Draco'nun babası Lucius Malfoy rolünde kadroya yeni katılan Jason Isaacs de çok doğru bir seçim (ki zaten nefis bulurdum kendisini). Olağanüstü bir Snape olan Alan Rickman'ı yine azıcık bir şey görüyoruz, bundan sonraki filmlerde çok daha ağırlıklı olacak diye umuyorum. Yıldız çocuk oyuncularımız ise ilk filmdeki performanslarına göre kesinlikle gelişme gösteriyorlar, ama Watson'ın tuhaf aceleciliğiyle Radcliffe'in tüyler ürpertici sırıtışı hâlâ beni rahatsız etmeye devam ediyor. Sanırım Harry Potter filmleriyle birlikte deneyim kazandıklarını ve her filmle oyunculuklarını biraz daha geliştireceklerini kabullenmem gerek. Rupert Grint hâlâ aralarında gözüme en az amatör görünen oyuncu, bu filmde çok daha komik üstelik. Onunla avunuyorum.

Sonuç olarak, ilk iki filme kötü diyemem, belli bir eğlence vaat ettikleri apaçık, arkalarından gelecek pek çok filmi izlerken "Şunu nasıl atarlar? Bu nerde, bu kadar önemli bir ayrıntıyı nasıl almazlar, peki ya şu nerde?!" şeklinde kendimi kaybetmiş halde attığım öfke dolu nidalara maruz da kalmadılar. Ama hiçbir şekilde başarılı uyarlamalar sayılamazlar benim için. Üçüncü kitapla birlikte, seri çocuk edebiyatından çok ilkgençlik edebiyatı olma yolunda keskin bir dönüş yapıyor, ama ilk iki kitap her şeyden çok Harry Potter dünyasının ihtişamının büyüsüyle ilgili. Kloves ve Columbus, bu büyüyü yakalayabilmekte de, aktarabilmekte de son derece başarısız olmuşlar.


Diğer Harry Potter yazıları:
Felsefe Taşı | Sırlar Odası | Azkaban Tutsağı | Ateş Kadehi | Zümrüdüanka Yoldaşlığı | Melez Prens | Ölüm Yadigarları

12 yorumcuk:

Judy Abbott dedi ki...

kitabı bir solukta okunuyor, filmde ise ben de Kenneth Branagh'a ve ödüllü gülümsemesine bayılmıştım:))) Bu filmde Rupert Grint'i çok sevdim, o mimikler, o korkuğunda çıkarttığı inceden inlemeler pek eğlenceliydi.

irem dedi ki...

Çavlaaan süper bir seri fikri bayıldım harry'nin kitaplarıyla filmlerini inceliyor olmana! Kitaptan aklımda en çok kalan şey gildy'nin unutmabeni mavisi cüppesi ahahahahah! Koftiler, bulanıklar! Çok severim serinin bu halkasını ben aslında her halkayı çok severim ya :)) Oyunu da ilkine göre oynanabilirliği çok daha yüksek bir oyundu, felsefes taşı'nda mouse'la taşırmadan birşeyler çizdirmeye çalışıyorlardı da yuh demiştim benim laptopım vardı o ara ve hiçç beceremiyordum mouse'lı görevleri :) Ama bnun oyunu gerçekten daha iyiydi grafikleri biraz tırttı sadece. Filme gelince ben dublajlı izlemek zorunda bırakılmıştım, filmden hatırladığım şudur hermione'ye "harmoni, armoni" diye sesleniyorlardı dağılmıştım :)))

The Queen dedi ki...

Her kitap+film yazina yorum birakicam Cavlancim, cunku yaptiginin ne kadar zaman ve emek isteyen bir is oldugunun cok iyi farkindayim!

Kitap sahaneydi zaten sen de anlatilabilecek en iyi sekilde anlatmissin. Film, idare ederdi ama ben yine de hardcore bir fan olma ozelligimi kaybetmeden, daha da fazla, daha da fazla gormek istedigimi soylicem. Bu film daha karanlikti, bazi yerleri cocuklara gore degildi ve 4, 5 ve 6ya kiyasla izlenebilitesi yuksekti. (4,5 ve 6 icin ozel olarak laflar hazirliyorum :)) Ozellikle o Aragog sahnelerinde nasil korkmustum ilk izledigimde, Ron'un "neden orumcekler? neden kelebekler degil?" minvalindeki sitemine de cok gulmustum.

Kitaplar karmasiklasir ve daha da karanliklasirken, 3. kitabin hem kitap hem film, 4, 5 ve 6nin da ozellikle kitap analizlerini dort gozle bekledigimi soylemek isterim burdan :))

Çavlan dedi ki...

judycik ben de en çok onu seviyorum, bayağı bir güldürdü beni bu filmde hatta, yasak ormanlı, uçan arabalı ve bağıran barakalı sahnelerdeki haliyle özellikle.

ireem ben de hatırlıyorum sahi, nasıl bir şey ola ki unutmabeni mavisi acaba? (şimdi sözlüğe baktım, orda da lockhark bakınızı vermişler ahhaha) 'harmoni' fiyaskoymuş yalnız :d

gözdecim çok teşekkür ederim, sen de yorumlara gösterdiğin emekle bir blog açabilir, beni ilk sadık okuyucun olarak kazanabilirsin :) bundan sonraki hp yazılarını iki haftada bir yayınlamaya karar verdim, unutmaz ve takip edersin umarım! :)

The Queen dedi ki...

Unutur muyum, blog suan hem isyerinde hem de evdeki bilgisayarda bookmarklarimin arasindaki yerini coktan aldi, gunde 5 kez filan girip yeni-eski demeden yazilari okuyorum :))

Blogumu actim acmasina ama biraz biseye benzeyince reklamini yapmaya karar verdim. Aslinda blog acma fikrini bana sen verdin, senin DH Part I yazindan sonra daha da sekillenmeye basladi. O yuzden tesekku ediyorum :)) Buaralar biraz yogunum ama birkac yazi yazdiktan sonra halka arz etmeyi dusunuyorum kendisini :)

Persephone dedi ki...

Çocuklara hitap eden son kitap belki ama serinin en karanlık kitaplarından biri aynı zamanda. Columbus'u gördüğüm yerde bir kaşık suda boğabilecek olmamın sebebi bu.

Hep yazmaya üşendiğim, ertelediğim şeyleri sen üşenmeden yazıyorsun, üstelik şahane de oluyor ya, daha iyisini yazamayacağımı bildiğim için blog yazmaya olan bütün hevesim kaçıyor. :P Azıcık üşen, ne bileyim :P Şaka bir yana, nefis kritik, diğer kitaplar için araya iki hafta koymanı kınıyorum. :P

Çavlan dedi ki...

persephone, pardon da ben senin seçtiğin konular kadar yazı dilinin de ne menem bir şey (!) olduğunu biliyorum, o yüzden hiç ağlak yapma, şahane yazılar var blogunda gizlenmiş. (ayrıca ben de new york'ta yaşasam ben de biraz üşenebilirdim bunlarla uğraşmaya o yüzden çok kınayamıyorum ahaha.)

gözde, hevesle bekliyorum bir şeyler yazıp halka açmanı o zaman :)

Gozde dedi ki...

Gaza gelmis olabilirim. Efenim, buyrun simdilik yalnizca iki yazidan olusan, yepyeni blogumuz: http://kralicenintahti.blogspot.com/

Cavlancim reklamimi burdan yapmama izin verdigin icin tesekkuru bir borc bilirim. Sunu eklemeden gecemiycem ki, ben aslinda blog fikri kafamda olustugunda Harry Potter uzerine bir seylerle baslarim diye dusunmustum. Ancak bunu sen yapiyorsun simdi ve pek de guzel yapiyorsun. Ilerde yazmak istesem senden farkli ne yazabilirim bilmem :))

Tabii bu senden yine de, ne zaman canin cekerse tabi, bir LOTR analizi beklentimi degistirmez, fikirlerini cok merak ediyorum :))

Çavlan dedi ki...

oleey! şahane olmuş :)

closet monkey dedi ki...

Çok seviyorum Harry Potter'ı, onun dünyasını, Bulanıkları, Expalliarmus'u, Harmoni'yi, Snape'ciğimi, Sirius'u, Umbridge'i bile ve daha nice şeyi... Ben geç keşfettim ama iyiki de keşfetmişim, nasıl mükemmel bir seri anlatamam. Her kitapı ve filmi baştan analiz etme projesine bittim! Öperims!

NEKO dedi ki...

Harry Potter serisi bende çan eğrisi çiziyor. İlk kitap vasat gelmişti bana, giderek yükselmiş, sonra son kitapta eski vasat haline dönmüştü. (bence) Ama bu kitaptaki kurgu ile gerilim seriye tutunmamı sağlamıştı. Bunu okurken Harry'nin duyduğu seslerle tüylerimin diken diken olduğunu hatırlıyorum. :)

Levent dedi ki...

Pazartesi'nin üstüne şimdi bir de bu yazıyı okuyunca ben de yine Harry Potter aşkı depreşti ne yalan söyleyeyim. Daha önce yazdığım gibi üç yıldır hiçbir şekilde ilgilenmiyordum, son filme hala gidemedim. Film önemli değil, izleriz de şu kitapları ben bir daha okuyayım en iyisi. Çünkü ben büyürken Harry Potter da büyüdü ve ben Harry Potter'la ilgili bir şey okuduğumda direkt olarak çocukluğuma dönerim. Mesela, bu kitabı ikinci ya da üçüncü sınıfta okudum. Hatta, kitabı da sınıf kitaplığından almıştım. Onu da bir kız arkadaşım "sınıf kitaplığını geliştirelim" kampanyası dahilinde sınıf kitaplığına bağışlamıştı. :)