4 Aralık 2009 Cuma

Call of Duty : Modern Warfare 2

İnceleyecek bir sürü oyun dururken MW2'yi seçmenin çok iyi bir karar olmadığının farkındayım, keza:

1) Bu tarz oyunlarla ilgili olan zaten bu oyunu çoktan oynamıştır.
2) Şu zamana kadar ilgisiz olan adam da, bu saatten sonra "aa bu neymiş" deyip bakmaz.

Kısacayı bu yazıyı da kendimi eğlendirmek için yazmaktayım sevgili okuyucu. Öte yandan nihayet popüler ve güncel bir oyunla ilgili yazı yazıyor olmanın verdiği ferahlık da yok değil. Yine de 2. maddeye dahil edilebilecek olanlar için not düşeyim, bu önünüze çıkan çoğu şeyi vurmaya çalıştığınız oyunlardan. İşin ilginci ben hangi gruba dahilim bilmiyorum, FPS severim ama uzun süredir oynamamıştım (yaşlanma belirtileri), bu da ilk oynadığım COD oyunu açıkcası. [Kısaltmalardan sıkılanlar için, Modern Warfare 2 (MW2), Call of Duty (COD) serisinin 6. oyunu]

Modern Warfare 2'nin şimdiye kadar çıkmış en iyi FPS (First Person Shooter) olduğu çoğu yerde konuşulmakta zaten. Muhteşem grafikler ve Hans Zimmer'ın müzikleri eşliğinde sinematik (bu lafa da yapıştım, farkındayım) deneyim denen şeyin dibine vurmuş adamlar. Single player oynanan kısmı inanılmaz kısa olmuş, toplam saatini saymadım ama kasarsanız toplam bir gecede bitirilebileceğiniz bir oyun çıkmış. Ama special-ops opsiyonu bu deneyimi uzatıyor, farklı zorluk seviyelerinde stand-alone görevleri oynayabiliyoruz. Multiplayer oynama şansım olmadı ama deli gibi eğlenceli olduğunu tahmin etmek zor değil.



Yine de sevgili MW2 ile ilgili sormak istediğim (kime olduğu da belli değil ya) çeşitli sorular var. Alakasız detaylara takılan rahatsız bir insan olduğumdan değil ama kafama takıldı, sizinle de paylaşayım:


1) Neden oyunun yarısında suratımızda reçelle dolaşıyoruz anlamadım.



Evet, o şeyin kan olduğunu biliyorum ama ekranı tamamen kapattığını farkedince iyice şeffaf yapmışlar. Tamam güzel gözüküyor, bazen komposto niyetine ekranı yalamak istiyorum ama iki saniyede bir oradan buradan kurşun yediğim bir oyunda her ekran kana bulandığında yarım dakika onun geçmesini beklemek biraz klostrofobik bir hal alıyor.

Ice Age: Dawn of Dinosaurs'un oyununda yaratıklara ahududu (ya da benzeri bir meyve) atıp "sevecen bir şekilde" öldürüyordunuz, bir süre sonra ondaki talihsiz hayvanlar gibi hissetmeye başlıyorum kendimi.

Bir de bu kanın geçmesini beklemekle ilgili olarak; esasında eskiden bu tarz oyunlarda böyle bir kendi kendine iyileşme olayı yoktu, healthkit (ya da medikit) diye bir kavram vardı, bunu bulduğunuz yerde mucizevi şekilde artardı canınız. Şimdi o yok, artık mucizevi şekilde kopmakta olan uzuvlarımız geri kaynıyor ve yüzümüzdeki kan buharlaşıyor.

2) Oyun sırasında bana komutlar veren komutanın bana olan ilgisi beni korkutuyor.



Görevler sırasında bana emir veren rütbelilere dair sıkıntılarım var (Karakterlerden hangisi ne zaman konuşuyor çoğu zaman bakamadım, çünkü o sıradan kafamın üstünden kurşunlar geçiyordu). Komutanların nedense tam düşman tepeme çullanmışken bir şeyler isteyeceği tutuyor, "Umut git şuradaki dosyayı getir", "hadi oğlum sallanma git şu silahı bi yüklen", "canım çekti bi dondurma alsana" falan gibi bildiğiniz şeyler. Komutan bence bize bir şey anlatmaya çalışıyor, bu kadar ilgi meraklısı olmak hayra alamet değil.

3) Amerikan ajanları gerçekte de bu kadar saf mı?



Bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere, oyunun en çok ses getiren bölümü, başlardaki havalimanı bölümü (bu bölümde oyun uyarı veriyor, herkese uygun değildir, isterseniz burayı atlayıp devam edebilirsiniz tarzı şeyler söylüyor). Olay şu, gizli bir görev dahilinde, rus mafyası tarzı bir yapılanmanın içindeki elemanların arasına sızıp, onların terörist eylemine ortak oluyorsunuz. Mafya elemanları havalimanına dalıp herkesi öldürmeye başlıyor. Siz onlara katılmak zorunda değilsiniz, bu bölüm daha çok ara demo gibi yapılmış zaten, ilerde olacak büyük olayların tetikleyicisi olayı birebir yaşatmak amaçlı olarak.



GTA'da eğlence diye üzerlerinden geçip kurşunlarla süzgece çevirdiğiniz sivilleri, bu bölümde rahatça vurmaya tereddüt ediyorsunuz çünkü o derece gerçekçi ve biraz da rahatsız edici bir sunum dahilinde yapılmış her şey (sanırım bu karmaşayı bana yaşatan ilk oyun MW2 oldu).

Fakat gerçek dünyada böyle bir şeyin olması mümkün değil. ABD, bir örgütün böyle bir eylem düzenleyeceğini bilse elemanını gizli bir göreve göndermek yerine daha farklı önlemler almaz mı? Soğuk savaş yok bir şey yok, Rusya'yla temasa geçer önce herhalde. Hani ayrı bir evren, soğuk savaş devam ediyormuş desek, o zaman da böyle bir intel almış olsa bile hiç karışmamış olmayı yeğleyebilir en azından. Mevcut senaryo doğrultusunda, haliyle adamlar içerdeki köstebeği bulup suçu onun üstüne atıyorlar ve Rusya, Amerika'nın gizli ajanlarının havalimanına saldırdığını sanıp savaş açıyor. Hihoh. Ruslar Rusları öldürüyor ve arka planda mağdur durumda kalan temiz çocuklar ise Amerikalılar. Gerçekten yeterince ilgi çekip, fazla tepki çekmemek açısından pek politik bir yol olmuş. :)

4) Köpekler dostumuz değil miydi?..



Tamam bu pek soru gibi olmadı ama olsun.. Hep derler ya kediler bencildir, köpekler dostanedir bilmem ne.. Bu düşüncelere katılanlar MW2 oynasalar ilk yapacakları iş içeri gidip zavallı köpeklerini dışarı atmak olur. O derece tırsınç köpekler var oyunda, en belalı düşmanlar köpekler. Mutlaka yakalanıyorsunuz ve tepenize çıktıkları an onları öldürebilmek için sadece 0.14 milisaniye gibi bir süreniz var.

Special-ops'ta köpekler tarafından her öldürüldüğünüzde, öldürme tuşuna erken ya da geç bastığınızı belirten bir mesaj çıkıyor. Yanında da sempatik bir köpek simgesi. Gece yatağa yattığınızda ne savaşın yarattığı vahşeti, ne silah seslerini, ne de oyunun diğer detaylarını hatırlıyorsunuz; gözlerinizi kapadığınızda tek aklınıza gelen sizi korkutan sıçırtan (!) köpeklerin sevimli suratları oluyor.

Özet olarak...




Özet olarak, hayat zor, MW2 daha zor. Tamam anafikir bu değildi ama olsun. Forumlarda falan veteran seviyesi dışında zorlanmadığını söyleyen tipler gördüm, tokatlamak istedim sonra artık lisede olmadığım ve deli gibi boş zamanım olmadığı bahanesine sığınıp kendimi avuttum. Sanırım bundan sonra flash oyunları falan hakkında yazacağım, hard-core oyun çağım geride kalıyor giderek.

Tekrar toparlayayım o zaman, özet olarak MW2 güzel bir oyun; kedilerin bencil olduğunu düşünen herkesin oynamasını öneririm. Sevgiler, saygılar.

3 yorumcuk:

Adsız dedi ki...

Efem, oyunla ilgili sorularınıza elimden geldiğince cevap vermeye çalışayım, yalnız belirtmek isterim ki, her ne kadar gayet eğlenceli, profesyonelce kotarılmış bir oyun olsa da MW2, gelmiş geçmiş en iyi FPS olduğu konusunda hemfikir olmadığımı belirtmek isterim. (Half Life 2`yi tek geçerim bunun üzerine.)

1)Gökhan Dabak`ın "Reçel" adlı nadide parçası bu sorunun fon müziği olsun; hatta "suratına reçel, reçel bulaşmış/sordu "bez nerede"?/Dedim ki "sakladım"/Bil bakalım niye?" diye giden sözleri de vardı, o aklıma geldi şimdi. Surata bulaşan reçel her ne kadar intense firefight`larda oynanabilirliği etkilese de, yapımcılar artık oyuncunun oyunun içine daha çok "girebilmesi", daha doğrusu nasıl diyeyim, bu "immersion" dediğimiz hadiseyi daha sağlam yaşayabilmesi için healing konusunda bu yöntemi tercih ediyorlar. İlk defa yine COD`un birinci oyununda çıkmıştı bu hadise, sonradan türün diğer kalburüstü oyunlarında da kullanılmaya başladı: bkz Crysis, Far Cry 2.

2)Görevler esnasında dört bir yandan gelen kurşunlardan korunmaya, bir yandan da o kurşunları bize yollayan muhtelif düşmanı bertaraf etmeye çalışırken bir yandan da yeni görevleri veren telsiz, çığırtı ve benzeri mesajlarını dinlemek zor oluyor hakkaten, yanlız işte COD serisinin genel izleği bu yönde; oyuncuyu, insan algı kapasitesinin bir miktar üzerinde uyarıcıya maruz bırakmak ve bu sayede oyunucun sürekli diken üzerinde kalmasını sağlamak. Hepsi yapımcının yaratmak istediği atmosferin bir parçası.

3)Havaalanı bölümü hakikaten rahatsız ediciydi. Ama bir yandan da başarılı buldum yapımcıyı; iş dönüp dolaşıp oyunu oynarken insanın o atmosferin içine ne kadar girebildiğine geliyor. O bölümü ilk kez oynadığımda ekipteki diğer elemanlar havaalanında ortalığı birbirine katarken hiç birşey yapmadan bekledim, seyretmesi zordu, garip hissettim, bir yandan da acaba bunu durdurabilir miyim diye düşünüyordum, ama yine bir yandan da eğer ters bir hareket yaparsam görevi mok edeceğimi biliyordum. Dolayısıyla böyle enteresan sıkıntılar içerisinde geçirdim o bölümü. Ama anladığım kadarıyla yapımcının da tam olarak istediği buydu. Dolayısyla olmuş bence.

İşin senaryo bakımından bir miktar absürd oluşuna gelince, ona ben de katılıyorum, ama zaten COD serilerinde çok tutarlı bir senaryo beklememek lazım; oyunda asıl mevzu aksiyon, işin senaryo kısmı sadece birbirinden çok farklı bölümleri birbirlerine bağlamak için oluşturulmuş bir zemin.

4)O köpekler hakikaten COD oyunlarındaki başa çıkması en zor düşmanlar, işi melee kısmına vardırmadan, isterse 30, isterse 50 mermiye mal olsun, hayvan uzaktayken bitirmek lazım. Benim tavsiyem o, o kadar COD oynadım, daha bir köpeği melee ile telef etmişliğim yok. O kadar diyim.

Özet olarak, evet MW2 zor, doğrudur. Ben Regular`da oynadım, zaten başka bir sürü işe kasıyoruz, tutup da oyun oynarken de kasılmaya gerek yok. Ama, eğlenceli, ama aksiyon desen gırla, ama şimdiye kadar gördüğüm en havalı bazı scripted eventleri bu oyunda gördüm (misal oyun sonu, misal cliffhanger bölümünün başı). Ama eğer hakikatle "zor" bir FPS isterse oyuncu, onu Armed Assault 2`ye doğru yönlediririm. Onun bir miktar daha hafifletilmişi var, Operation Flashpoint: Dragon Rising, o da olabilir mesela. Benden tavsiyesi sizden oynaması. :)

Umut dedi ki...

Öncelikle avis'im durgan'ım, bu güzide ve yalnız yazımı yorumladığın, ayrıyetten bir de blogumuza link vererek şereflendirdiğin için teşekkür ederim. :)

Immersion olayında amaçlananın başarıldığı kesin, öyle reçel meçel dedim ama oyunu oynarken adrenalin salgılarım yoruluyor resmen, güzel de gözüküyor bir yandan. Gears of War'da görmüştüm bu sistemi ilk, onda da ekranın ortada kırmızı kurukafalı cog simgesi çıkıyordu, ekran kızarıyordu falan. Hoş şeyler bunlar.

Telsiz seslerine de laf attım ama deli gibi sevdim seslendirmeleri esasında. Cidden scripted-event'ler de pek havalıydı oyunda..

COD'a dair sevdiğim detaylardan biri de Crysis gibi makinenin über kuvvetli olması gerekmiyor, tüm efektleri kapatıp benim antika makinada eli yüzü düzgün bir fps ile oynayabildim(1 gb ram ve 256 mb geForce 7500 ekran kartıyla). Mutlu oldum, uzun süredir oyun kurmamıştım o alete. Dediğin oyunları çalıştırabilir mi makine, emin değilim yani. :)

Böyle işte, bekleriz efenim tekrar :)

evvah dedi ki...

ben de oyunu inanılmaz keyifli buldum ve hala arada special operationlara katılıyorum :P:P çağırıyolar kıyamıyorum. gel kardeş al sniperı eline :D herneyse havaalanı bölümü gerçekten çok zekice tasarlanmış sinir bozucu bi atmosfere sahipti, hele baştaki isterseniz geçin bak uyarıyorum yazısı pek kışkırtıcıydı hakket :)ve köpek ahh o köpekler ilk üzerime atladıklarında tırstığım kadar tırstığımı resident evilın ilk oyununda camdan içeri dalan köpeklerde yaşamıştım (düşündüm de resident evil'dakinin yanına yaklaşamaz eet eet yaklaşamaz)
ve multiplayer oynama fikri hala aciip heyecanlandırıyor beni :D
güzel yazı vesselam