1 Kasım 2014 Cumartesi

Dreamfall Chapters Book One: Reborn


Oyun türü: Adventure
Çıkış tarihi: 21 Ekim 2014
Platform: PC, Mac, Unix/Linux, PS4
Firma: Red Thread Games
Artıları: Seçimlerin güzelliği, harika müzikleri ve başarılı seslendirmeleri, zaman azlığından doğru düzgün işlenemese de sağlam bir zeminden gelen dolu dolu hikayesi, Zoë'nin günlüğü, Zoë'nin yeni ve gelişmiş sesi+aksanı (!)
Eksileri: Bug ve glitch bolluğu, tek bir bölüm olduğu için hikaye namına pek fazla bir şeyin olup bitmemesi, kafamızdaki sorulara yenilerinin eklenmesi, nispeten rahatsız kontroller, zayıf optimizasyon, oyuncuyu zorlayacak bulmaca/puzzle eksikliği, auto-save checkpoint sistemi nedeniyle istediğimiz anda save edemememiz
Metacritic eleştirmen notu: 73/10
Metacritic oyuncu notu: 8.1/10
Benim notum: 7/10


Eğer bu blogun sıkı takipçilerindenseniz ve adventure oyunlarla da biraz ilgiliyseniz, büyük ihtimalle benim Longest Journey serisine olan düşkünlüğümü biliyorsunuzdur - evet Longest Journey diyorum çünkü hâlâ ilk oyun Longest Journey, diğerleri de onun uzantılarıymış gibi geliyor bana, insan yıllarca doğru bildiği şeyden kolay kolay vazgeçemiyor. Oysa yapımcılar artık Dreamfall'u (zamanında Longest Journey'nin devamı olarak çıkmış olmasına rağmen) apayrı bir oyun, Dreamfall Chapters'ı da onun devamı kabul ediyorlar. The Longest Journey'nin ikinci oyunu ise, ne zaman çıkacağı belli olmayan The Longest Journey Home olacakmış.

Büyük engeller ve zorlukları aşıp geldi bu oyun önümüze, Norveçli oyun firması Funcom online oyun yapmaya yönelince, oyunların yazarı Ragnar Tørnquist'in ve kendi küçük bağımısız oyun stüdyosu Red Thread Games'in yeterli bütçeyi bulamadıkları için oyunu geliştirmelerinin imkansız göründüğü, umudu nerdeyse kestiğimiz bir zaman bile oldu, ama Kickstarter ve sadık oyuncular sayesinde 1.5 milyon dolar para toplandı, Norwegian Film Institute de yardım etti ve geçmek bilmiyor gibi görünen yıllardan sonra, Dreamfall Chapters bizimle buluştu.



Umut geçen yıl, Walking Dead'in oyunuyla ilgili bir yazı yazmıştı burada. Dreamfall Chapters da aynı onun gibi, kendi içinde bütünlüklü, tek bir oyun olarak piyasa sürülmek yerine bölüm bölüm ve zaman içinde piyasaya çıkıyor. Episode yerine book sözcüğünü kullanıyor oyun stüdyosu, tek farkı bu. (Walking Dead'e bir açıdan daha benziyor Dreamfall Chapters: seçimler. Oyunun gidişatını, yolculuk boyunca karşımıza çıkan karakterleri yaptığımız seçimler, verdiğimiz kararlar belirliyor. Kilit kararlarda, oyuncuların yüzde kaçı hangi seçimi yapmış, görebiliyoruz. Seçimlerimiz minik birer detay gibi göründüğünde bile, "... bunu hatırlayacak" diye bir uyarı çıkıyor.) Bu yazıda bahsedeceğim oyun da, oynanma süresi 5 saat civarı olan, bize aslında cevaptan çok soru sunan, Dreamfall Chapters'ın ilk bölümü. Bana kalırsa bu evrene, bu uzun vadeli hikayeye hiç uymayan bir mantık, oyunu kendi içinde bölümlere ayırıp zaman içinde yayınlamak. Hele hele ilk oyun çıkalı ta 15 yıl olmuşken, ikinci oyundan sonra da biz 8 yıl beklemişken hiç tatmin etmiyor bu format. Deli gibi acıkıp, akşam yemeğe sözünüz olduğu için her türlü yiyecekten uzak durmaya, en sonunda davete gittiğinizde de tüm yemeğin lezzetli ama dişinizin kovuğuna gitmeyecek iki lokma aperatiften oluştuğunu görmeye benziyor biraz.





Oyunun konusuna gelirsek: Bilimin ve düzenin dünyası Stark ve sihrin ve kaosun dünyası Arcadia paralel olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Bu ikiz dünyaların arasındaki denge, Guardian tarafından sağlanıyor. Kendilerine Shifter denilen çok az sayıdaki insan, dünyalar arasında geçiş yapabiliyor. Bazı insanlar ise, farklı bir şekilde seyahat edebiliyor: düşler yoluyla. Başka dünyalara rüyalarda geçiş yapıp, aynı anda iki yerde birden olabiliyorlar. Onlara ise Dreamer deniyor. Şu an, ikiz dünyalarda bilinen tek bir Dreamer var: Zoë Castillo.

İkinci oyunun sonunda komada bıraktığımız Zoë'yi bu sefer Storytime'da, WATICorp'un bir eğlence aleti olarak satışa sunduğu, fakat çok tehlikeli yollara birer kapı niteliğinde olan düş makinelerine bağlanıp da düş görerken düşenlerin geçici bir süreliğine geldiği boyutta buluyoruz. Komadaki bedeni hastanede, ama bilinci burda. Storytime'a sıkışıp kalanların uyanmasına ve bu kabusvari boyuttan kurtulmalarına yardım ediyor.

Zoë eninde sonunda gerçek dünyaya -Stark'a- çıkan yolu buluyor ve komadan uyanıyor, ama anıları Storytime'da kalıyor. Birkaç ay sonra Europolis'te farklı milletlerden, farklı kültürden insanların yaşadığı, dünyanın dört bir yanından yemeklerin satıldığı, yürürken kulağınıza binbir çeşit aksanın çalındığı, bambaşka dillerden reklam panolarına ev sahipliği Propast'ta (eski Prag) kendine bir yaşam kurmuş buluyoruz Zoë'yi. Storytime'da geçen ve bir nevi tutorial işlevi gören bölümü saymazsak, tıpkı ilk iki oyunda olduğu gibi ana karakterlerimizin gündelik hayatlarından birer kesitle başlıyor Dreamfall Chapters da. Zoë işine giderken, terapi görürken ya da erkek arkadaşına yemek götürürken onunla birlikte Propast sokaklarında geziniyor ve her taraftan konuşmalara kulak misafiri oluyoruz.

Yine ikinci oyundan aşina olduğumuz Kian Alvane'i de kontrol ediyoruz Dreamfall Chapters'da, kısacık da olsa. Son oyunun sonunda kendi adamları tarafından hainlikle suçlanıp hapse atılan Kian'ın öyküsü Arcadia'da başlıyor; hapisten kaçırıyoruz kahramanımızı. Arcadia'da hapishane dışında başka yerlerde pek gezinmiyor olmamız üzücü, ama ileride çıkacak olan oyunlarda bu dünyanın da yeniden-keşfedileceğine şüphem yok.




İlk oyun gibi point-and-click adventure değil belki Dreamfall Chapters, ama Dreamfall'daki (son derece gereksiz ve kolay olan) aksiyon sahneleri atılmış. Puzzle'lar ise fazla basit ve doyurucu değil. Asıl vurgu oyunun hikayesinde, yaptığımız seçimler ve sonuçlarında. Oyun, öncekiler gibi diyalog ağırlıklı ve yer yer oyun oynamaktan çok interaktif film izliyor olduğunuz hissini yaşayacaksınız büyük olasılıkla. Dreamfall Chapters Unity 4 motorunu kullanıyor ve optimizasyonu bana kalırsa hiç
 iyi değil. Sisteminiz bir hayli iyi de olsa, FPS'yi düşürmek zorunda kalabilirsiniz. Özellikle ışıklı ortamların glitchten geçilmemesi, oyunu keyifle oynamayı zorlaştıran etkenlerden birisi. Aslında gayet basit olan puzzle'ları çözmek, arayüzün hantallığından, optimizasyonun zayıf oluşundan dolayı uzun zaman alıyor, en azından bende böyle oldu. Aslında yarım saatte geçilebilecek chapter'ları yaklaşık bir saat oynayıp geçebilmek de ara sıra sinir bozucu olabilen bir deneyim. Grafiklere çok iyi diyemem, zaten böyle bir oyunda grafiklerden çok atmosfere bakmak lazım. Ve de sanırım projenin büyük, ama oyun stüdyosunun küçük olduğunu hatırlamak lazım.

Nitekim bütün bunlara rağmen, sonuçta Longest Journey'nin üçüncü oyunundan bahsediyoruz. Kontrolleri hantal, animasyonlar ve lip sync zayıf da olsa, kısa olup da yıllar süren bekleyişimizi sadece ağzımıza bir parmak bal çalarak karşılamaya da kalkışsa, Longest Journey'nin üçüncü oyunu bu! Ancak belli bir yere kadar yerebilirim. Kötü bile olsa piyasadaki çoğu oyuna bin basar, ki kötü değil, sadece eksik. Bu girişin ardından çok ama çok güzel bir şeyler mi gelecek, yoksa oyuncuyu tatmin etmeyecek ortalama bir şekilde mi ilerleyip bitecek hikaye, emin olamıyor insan. Belki de yapılması gereken, tüm episode'ların çıkmasını bekleyip öyle başlamak oynamaya. Benim kadar sabırsız değilseniz.

Oyunun trailerını buradan izleyebilirsiniz. Eğer ilk iki oyunu oynayalı uzun zaman geçtiği için (eh, ikinci oyun çıkalı 8 yıl olmuş) hikayeyi bölük pörçük hatırlıyorsanız, ya da ilk oyunları oynamadığınız halde buna bir şans vermek istiyorsanız ama hikayenin başını bilmediğiniz için olayların çoğunu anlamamaktan endişe ediyorsanız; oyunun firması, üç buçuk dakikalık bir video hazırlamış, şimdiye kadar neler oldu çok hızlıca geçip oyuncuya hatırlatalım şeklinde. İşte burda. Tabii bu videoda gelmiş geçmiş en şahane kadın oyun karakterlerinden biri olan April Ryan'a yer verilmemiş olması biraz içimi acıtmadı değil, ama April The Longest Journey Home ile kendi oyununa kavuşacak. Dreamfall Chapters'dan (ve sanıyorum beş bölümün kalan dördünün tümünün de tek tek yayınlanmasından) sonra piyasaya çıkacak olan, adventure oyunlarının ruhuna Dreamfall Chapters'a göre çok daha fazla sadık olacağını tahmin ettiğim, grafik tarzı olarak da ilk oyuna daha çok benzeyecek olan point-and-click bir adventure The Longest Journey Home. April'in ilk iki oyun arasında ve Dreamfall'dan da sonra başına gelenlere odaklanacak. Zoë'yi de seven ama April'a gönlünde çok farklı bir yer kaptırmış birisi olarak, bu oyunu, Dreamfall Chapters'ın diğer kitaplarından çok daha büyük bir hevesle beklemekteyim. Artık 3 yıl mı olur, 5 yıl mı olur...



İlk oyun olan The Longest Journey'le ilgili yazımı okumak isterseniz buraya, ikinci oyun Dreamfall'un yazısını okumak içinse buraya tıklayın.

7 yorumcuk:

Umut dedi ki...

Karar verme şeklini Walking Dead'e benzetmeleri ilginç olmuş.

Ben de episodik olayını sevmiyorum açıkçası, oyunlar söz konusu olunca çok doyurucu gelmeyebiliyor, bir de tabii yapımcının düzenli çıkaramaması halinde devam etme motivasyonum çok düşüyor. Umarım bunda arayı çok açmazlar.

Adsız dedi ki...

Bir bakıma güzel bir oyun. Ben bu tarz oyunları dizi gibi görüyorum. mesela walking dead oyunu. 1. sezon 5 bölümdü, 2. sezonda öyleydi (kaç bölüm olduğunu hatırlamıyorum). Tv'de de eskiden sadece sinema vardı ve daha sonra diziler de aynı oranda sevilmeye başladı. Gelecek zamanda (bence) bu tarz oyunlar çok bol olacak...

gereksiz bir konuşma oldu :D

ya bir şey daha eklemek istiyorum konu dışı. Umut ve Çavlanın biyografisini çok merak ediyorum. Geçmiş ve bugüne dair. Günlük yaptıklarınızı falan. Muazzam bir blog. Blogun çok farklı bir havası var. içeriye giriyorsun, ne soğuk ne sıcak ne de ılık... Çok ilginç... (Umut gariplik bende mi?)

Melih Varol dedi ki...

Uzun bir yorum yazacaktım ama kısaca söyleyebilirim, hayal kırıklığına uğradım. Normal bir oyun olsaydı 6 veya 7 puanı rahatça hak ederdi ama burada Longest Journey serisinden ve 8 yıllık bekleme süresinden bahsediyoruz o yüzden puanım 1.

Ama inceleme yazısını keyifle okudum düşüncelerimiz hemen hemen aynı. Umarım sık sık yazmaya devam edersiniz.

Çavlan dedi ki...

@melih ben de 7'yi bol keseden verdim aslında, çok çaktırmamaya çalışsam da epeyce hayalkırıklığına uğradım. bu kadar iki saniyede bir cutscene'e filan kasacaklarına (ve pek başarılı olamayacaklarına) iddiasız ama sorunsuz, kolay oynanan bir oyun yapsalarmış keşke. neyse artık umudum tljh. tabii o da çıkarsa.

@batu, dizi formatı longest journey serisine uymamış, yoksa walking dead'de gayet mantıklıydı. diğer konuda... acaba kişisel bir blog olmadığı, oturup özel hayatlarımızı anlatmadığımız ama kendimizi de saklamadığımız için mi öyle düşündün? valla bilmem ki, bilindik şeyler yapıyoruz gün içinde :) ben en iyisi bunu cevaplamayı umut'a bırakayım :)

Umut dedi ki...

Batu, gereksiz olmamış yav, benzer yorumu biz kendi aramızda yapmıştık konuşurken hatta :) Ben Walking Dead'i çok sevmiştim, o setting'e o anlatım/karar sistemi çok güzel gitmişti sanki ama her oyuna uyabilecek bir şablon gibi kullanılabileceğini düşünmüyorum ya o formülün. Sanki longest journey / dreamfall'ın insanı heyecanlandıran bir tarafı da farklı dünyaları/mekanları keşfetmek ve orada bulunma hissiydi bi de, bu oyuna bakınca o yüzden pek heyecanlanamadım. Ama oynamadığım için bilemiyorum tabii.

Çavlan topu bana atmış ama ben de çok farklı bir şey söyleyemeyeceğim, gündelik hayatlarımızda da işimize gidip sonra eve geliyoruz işte, herkesten farklı değil :) Böyle güzel mesajlar gelince de mutlu oluyoruz işte :)

Adsız dedi ki...

Dreamfall the Longest Journey...

Blogdaki yazıyı okuduktan sonra tekrar oynamak için edindim oyunu. yaklaşık 5 veya 6 yıl önce oynamıştım bu oyunu. Tekrar oynadığımda ise oyun bana daha bi mükemmel göründü. en sonunda Zoe'ye ne olacağını hep merak etmiştim. Yeni çıkan oyunlarını mutlaka oynamam gerek. Aslında izlemem gerek diyebilim çünkü oynanacak pek şey yok. Arasını bulayım ve yeni oyunları seyroynamak istiyorum...

Adsız dedi ki...

Bu arada ekleyeyim de. Keşke Hepsi ilk oyun gibi olsaydı harika yani...