14 Temmuz 2010 Çarşamba

The Crazies

Yönetmen: Breck Eisner
Yazar: Scott Kosar ve Ray Wright (senaryo), George A. Romero (1973'teki ilk çevrimin senaryosu)
Oyuncular: Timothy Olyphant, Radha Mitchell, Joe Anderson
Tür: Korku|Gizem|Gerilim
Yapım yılı: 2010
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
IMDB puanı: 6.8/10
Çavlan'ın puanı: 7.5/10
Umut'un puanı: 7.5/10

Film, Iowa'nın sessiz sakin kasabalarından birinde geçiyor. Huzurlu, tipik bir Amerikan kasabası gibi görünen Ogden Marsh'ta filmin başlamasıyla garip şeyler olmaya başlıyor. Sakinlerden biri, lisenin stadyumuna elinde bir tüfekle giriveriyor, oynanmakta olan beyzbol maçı kesiliyor, o sırada orada bulunan kasaba şerifi David Dutton (Timothy Olyphant) tüfekli adamı mantığa davet ediyor, fakat tüfekli elindekini şerife doğrultunca, şerif silahının tetiğini çekiyor. Adamı öldürmüş bulunan David vicdan azabıyla kıvranırken [bu arada kendisi kasabanın doktoru Judy (Radha Mitchell) ile evli, kadın hamile, bu olaya kadar çok mutlu parlak bir çiftler falan], kasabanın diğer sakinleri de bir tuhaf davranmaya başlıyor. Anlaşılıyor ki hükümetin çuvallamasından oluyor bunlar; biyolojik silah taşıyan uçakları düşünce içindeki virüs kasabanın suyuna yayılıyor, insanlar da birer birer enfekte olmaya ve birilerini vurmaya, bir yerleri yakmaya falan başlıyorlar. Hükümet işe el atıp felaketi frenlemek için bir operasyona, bir nevi "hayata dönüş operasyonu"na girişiyor (ki bunun ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz).

Bu arada parlak çiftimiz ve birinin yardımcısı, diğerinin de asistanı, hem enfekte olmuş kasaba halkından, hem de ölüm makinesi askerlerden kaçmaya çalışıyor. Falan filan. Hikaye tipik biyolojik-silah-insanları-zombiye-dönüştürdü hikayesi, pek orijinal sayılamaz. Zaten bu Romero'nun 70'li yıllarda aynı adla çektiği filmin yeniden çevrimiymiş -herhalde o zamanlar orijinaldi bu konu-. Ben ilk filmi izlemedim, o yüzden karşılaştırmasını yapamam. Ama The Crazies'in, basmakalıp konusuna (ve tekniklerine) rağmen, çok etkileyici bir korku/gerilim olduğunu söyleyebilirim. Bu türün kötü örnekleriyle o kadar sık karşılaşıyorum ki, beni yerimden hoplatırken görsel bir zevk yaşatabilen, beynimi az da olsa çalıştırabilen, iyi oyunculuklarla dolu korku filmlerine rastladığımda pek bir mutlu oluyorum.



Romero'nun The Crazies'inin yapımı, Vietnam Savaşı'nın son yıllarına denk gelmiş, film bolca savaş eleştirisiyle doluymuş. 2010 yapımı The Crazies'i de dünyanın bugünkü haliyle karşılaştırmamak çok zor; filmdeki askerlerin, daha doğrusu onları kontrol eden hükümetin yaptıkları, ABD'nin son yıllardaki savaş politikalarına dair bir metafor olarak görülebilir rahatlıkla. Orijinaline göre anti-militarist duruşu yumuşamış olabilir (pek de öne çıkarılmamıştı sistem eleştirileri açıkçası), ama yine de amacına ulaşıyor ve aynı türdeki diğer filmlerden farklı olmayı başarıyor diyebiliriz. Oyunculuklar da hiç fena değil; Radha Mitchell zaten bu tarz filmlerde parlıyor, ama Timothy Olyphant'ın performansını da çok başarılı buldum ben. Olyphant TV dizilerindeki kötü çocuktan filmlerdeki baş karakter olmaya gidiyor adım adım.

The Crazies'in sinematografisi çok başarılı -bir korku filmi için özellikle. Araba yıkama yerinde geçen sahne olağanüstü güzel mesela, aynı şekilde süpermarket ve elektrikli testere sahnelerinin başarısı, gerilim dozunun doğru ayarlanabilmiş olmasının yanında görsel olarak da leziz olmalarından kaynaklanıyor. Filmin bütçesi sadece 12 milyon dolarmış; bu kadar düşük bütçeye göre sinema dili çok şık, her sahnesiyle yüksek bütçeli bir yapım havası veriyor üstelik. The Crazies belki yeni bir şey sunmuyor, ama -özellikle türün meraklılarına- büyük keyif vaat ediyor.




2 yorumcuk:

Umut dedi ki...

Dediğiniz üzere filmin kendini izleten hoş bir havası vardı bence, ama ben zaten böyle filmleri pek severim, klişelerin insanıyımdır bilirsiniz Çavlan hanım. :p

Bizim izlediğimiz versiyonun da sesleri bir garipti ya, o yüzden belki de çok ürktük. Hani ürktük derken, sen daha bi ürkmüştün sanki, o ayrı :p Bana orjinal versiyonu bu diye izletseydim yerdim herhalde, pek bi eski gizemli atmosferik seslerle izledik :)

(Günün saatleri geçtikçe Umut'a sıkıntı basmıştır. O da blogunu boş görünce bunu fırsat bilip sağa sola kendini bilmez yorumlar bırakmaya başlar ve olaylar gelişir)

Çavlan dedi ki...

ahaha :) ben bilerek çok ürküyorum, öyle daha çok zevki çıkıyor böyle filmlerin. yoksa cesaretimi kanıtlama derdinde olsam senden çok daha az ürkerdim.

(günün saatleri ilerledikçe çavlan'a da sıkıntı basmıştır, belki yapılacak en akıllıca şey ikisi için de işten çıkmak olacaktır.)