26 Nisan 2010 Pazartesi

Hollywood Filmlerindeki Klişeler

Dün movie cliches diye bir site keşfettim, böyle bir liste yapma fikri oradan geldi aklıma -hatta ilham gelsin diye sitede bolca dolaştığımı da gizlemeyeceğim :) Aslında Amerikan gişe filmlerini izleyerek büyümüş herkesin filmlerdeki basmakalıp (ve genellikle akla mantığa pek sığmayan) öğeler konusunda bir fikri, aklında da mutlaka birkaç örneği vardır. Bu yazıdakiler de benim aklıma gelenler. Sizin aklınıza gelen farklı klişeler varsa, yorum bölümü sizi bekler.



– Arabalar hiçbir zaman kilitlenmez. Anahtarları da (sahibi çok uzaklarda olsa da) hep üstündedir.

– Bebekler kanlı ve iğrenç bir şekilde doğmak yerine tertemiz çıkarlar analarının karınlarından. Genelde olmaları gereken boyutun iki katıdırlar, saçları falan da çıkmıştır.

– Bilgisayarın işletim sistemine bakılmaksızın, İnternette gezinmek de dahil tüm işlemler klavye kullanımıyla gerçekleştirilir -sanki mouse diye bir şey yoktur.

– Birisini, onu oksijensiz bırakarak ya da kafasına bir kez vurarak bayıltmak çok kolaydır. Kalıcı bir zarar da olmaz.

– Bombanın mutlaka ve mutlaka patlamasına ne kadar süre kaldığını gösteren bir zaman göstergesi vardır, mutlaka son saniyede durur. Ayrıca bombanın onu etkisiz hale getirmeye çalışan insanları kandıracak farklı renklerde bir sürü gereksiz kablosu bulunur.

– Çok gizli devlet dosyalarını hack'lemek için tek gereken bir dizüstü bilgisayardır. Biraz olsun bilgisayardan anlayan herkes klavyedeki tuşlara hızlı hızlı basmak suretiyle bunu yapabilir, üstelik bu iş sadece birkaç saniye alır.

– Dedektifimiz cinayeti çözmeye çok yaklaştığında, mutlaka görevden alınır. Ama kendisi bunu takmaz ve tek başına çalışmaya devam eder.

– Dişlerini fırçalayan karakter, hiçbir zaman ağzını çalkalama ihtiyacı hissetmez. Dişlerini uzun uzun fırçalar, sonra lavaboya tükürür -sadece bir kez-, hemen ardından ağzını (ve büyük ihtimal bir sürü macun kalıntısını) kurular, diş fırçalama böylece biter. Olur da ağzını çalkalayacak olursa -ki çok enderdir bu-, hiçbir zaman musluktan akan suyla yapmaz bunu. Orada bir bardak su vardır her zaman, o bardaktan minik, kibar bir yudum alınır, hemencecik de tükürülür.

– Dünyaya inen uzaylıların amacı her halükarda kötülük yapmaktır -bu da genellikle insan ırkını yok etmek olarak kendini gösterir.

– Eğer bir ajan üniformalı herhangi birini bayıltıp (garson, hemşire, polis, asker, itfaiyeci vd.) üniformasını giyerse, o üniforma beden ve cinsiyet farkı gözetmeden ajanın üstüne cuk oturur.



– Eğer film bir lisede geçiyorsa, mutlaka asosyal ama aslında bir alanda çok yetenekli bir karakter vardır.

– En kötü, en tehlikeli, en umutsuz durumlarda bile karakterler umutsuzluğa kapılmaz, ya da gerçekte düşündüklerini birbirlerine söylemezler. Kurşuna dizilmek üzereyseler bile, güçlü olan zayıf olana "Everything's gonna be alright" der.

– Evindeki bir yabancı tarafından kovalanan genç kız, sokak kapısını açıp güvenli sokağa çıkmak yerine, merdivenlerden yukarı çıkar.

Geek'ler ve nerd'ler her zaman gözlük takar. Kahramanlar asla gözlük takmaz.

– Her zaman tuvalete kusulur. Asla halıya, kanepeye, lavaboya falan kusulmaz. Tuvalet her zaman tutturulduğu gibi, kusma süreci en fazla üç saniyedir, hemen ardından gürültülü bir sifon çekme sesiyle olay biter.

– İnsanlar emekli olduktan sonra mutlaka bir tekne alır.

– İyi adam katili öldürdükten sonra nabzına bakmak yerine hemen rahatlar, silahını yere bırakır, sırtını katile döner. Birden katil zıplayarak iyi adamın üzerine atlar; aslında ölmemiştir.

– Kahraman bir noktada mutlaka yere inerek kapanmak üzere olan bir kapının ya da asansörün altından atlamak zorunda kalır.

– Kahraman düşmanlarıyla karşılaştığında, bu düşmanlar 20 kişi de olsalar teker teker ya da ikişer ikişer saldırırlar, kalanlar sıralarını bekler.

– Kahraman hareket halinde bir trenin vagonlarından birinin tepesinden düşecekse (rakibiyle dövüşürken mesela), bu her nedense her zaman tren altında nehir olan bir köprüden geçerken olur.



– Karakterler asla oralarını buralarını kaşımaz, burunlarını çekmez, gözlerini ovuşturmaz.

– Karakterlerden biri bir e-mail aldığında, bilgisayar ekranını kocaman bir zarf simgesi kaplar.

– Korku filminde sevişen bir çift varsa, muhtemelen ilk ölenlerden olacaklardır.

– Korku filmlerinde yaşı 21'den küçük olduğu halde içki içen karakterler de mutlaka öldürüleceklerdir.

– Kötü adam kahramanı öldürmek üzere tam tetiği çekmek üzereyken duyulan silah sesi, kahramanı vuran silahtan çıkan ses değildir. Üçüncü bir kişi gelmiş, tam doğru anı yakalamış ve ateş ederek kötü adamı vurmuştur.

– Londra yağışlıdır. Yağış yoksa bile karanlık, sisli, çamurludur.

– Market alışverişinden plastik torbalarla değil, göğüslerine dayayarak taşıdıkları büyük kesekağıtlarıyla döner karakterler. Kesekağıdından görünen yiyeceklerden biri mutlaka ince uzun bir baget ekmeği olur. O kesekağıtlarından biri mutlaka yırtılır ve alınan her şey mutfak tezgahının üzerine dökülür.

– Meksikalılar çok yoksul, çok çirkin, çok cahildir. Aynısı Küba, Şili gibi ülkelerin vatandaşları için de geçerlidir.

– NASA gibi yerlerde kullanılan son derece gelişmiş bilgisayarların fena halde gelişmiş programlarının, okula yeni başlamış çocukların bile uzaktan anlayabileceği, basit ötesi arayüzleri vardır.

– Sabahları aynı yatakta uyanan çiftler, hiçbir ağız kokusu sorunu olmadan öpüşmeye başlarlar. Zaten çapak, şiş gözler, akmış makyaj gibi dertleri de olmaz. Yeni uyanmış kadınların saçları yapılı, yüzleri zaten makyajlıdır.



– Saldırıya uğrayacak kişi, saldırı anında asla saldırganla yüzyüze gelmez. Nedense başka taraflara bakmakta direnir, sonuç olarak da arkasından bir yerinden çıkıp üstüne atlar saldırgan.

– Seksten sonra kadının üzerine bir utangaçlık gelir (oysa -doğal olarak- çıplak sevişmiştir) ve çarşafı çenesine kadar çeker.

– Şayet bir arabaya bir kurşun isabet ettiyse, o araba mutlaka patlar (ve tabii ki içindeki insanlar son anda arabadan çıkarak patlamadan kılpayı kurtulur).

– Şayet bir karakterin İngiliz aksanı varsa, o kötü adamdır.

– Şehrin ortasındaki araba kovalamacaları bir araba yarışı oyununu anımsatacak kadar gerçekdışı olur, arabalar seksener kez bir yerlere çarptığı halde asla kovalamacayı sonlandıracak kadar zarar almazlar.

– Telefonla konuşan karakter, karşı tarafın yüzüne kapattığını arka arkaya 5 kez "Hello? Hello?" demeden önce anlamaz.

– Uyuşturucu ticareti söz konusuysa, mutlaka silahlar patlayacak, birileri birilerini sırtından vurmaya çalışacak, ortaya çok kanlı bir tablo çıkacaktır.

– Uzun saçlı kadın karakterler telefonla konuşurken, telefon ahizesini saçlarının altından sokup kulaklarına dayama ihtiyacı hissetmezler. Ahizeyi saçlarının üstünde tutarak hem öbür taraftaki insanı gayet iyi duyabilir, hem de rahat edebilirler.

– Viski gibi gayet acı bir içki de içse karakterler, hiçbir zaman azıcık da olsa yüzlerini buruşturmazlar.

– Yaşlı adamlar kalp krizinden ölür, yaşlı kadınlar ise uykularında, ecelleriyle.

20 yorumcuk:

Loreathan dedi ki...

hehe süpermiş, aa evet yaaa diyorsun okudukça ^_^
Benim de konu ile ilgili bir yazım olmuştu
http://loreathan.blogspot.com/2009/08/hollywood-kliseleri.html

Ayrica oyunlar için de ayrı bir tane var:D

http://loreathan.blogspot.com/2009/12/oyun-kliseleridegismezleri.html

Loreathan dedi ki...

Bu arada bana yaptığın yorumda bir sorun var, onay verilmiyor :(

Yoğurt. dedi ki...

Ehuehuehe süper bir yazı olmuş, nefis tespitler, elinize sağlık!

Birkaç tane de ben ekleyeyim madem öyle:

* Kahramana dört bir yandan kurşun yağarken, her nedense bir tanesi bile kahramana isabet etmez. Ülen hepiniz mi bu kadar kötü nişancısınız?

* Bir de vurulduğu halde ortamın amına koymaya devam eden kahraman var. Atlar, zıplar, koşar, dövüşür, ateş eder... Vuruldun sen be adam bi acıdan iki büklüm ol, bir şoka gir!

* Bir de çocuğu ölmüş, o yüzden karısıyla arası çok bozuk ama karısını hala seven dedektif tiplemesi var, acaip sinirimi bozar o.

Persephone dedi ki...

Ahaha sabah sabah iyi güldüm :D Alışveriş ve kese kağıdı sorunsalı hakkında çok güldüm özellikle, new yorka gittiğimde ilk kez bir markete girdiğimde bir hevesle kesekağıdı aradım ama gayet vermiyorlar onlardan, herkes bildiğin gima poşetlerinde taşıyor her şeyi :P

korku filmlerde ayrıca komik zenciler de ilk gidenlerden :P

gatto dedi ki...

kahraman kötü adamı öldürmeden önce yok sen şöylesin, sen böylesin vır vır konuşur. kötü adam da bir yolunu bulup kurtulur.

Sinem Ergun dedi ki...

mükemmel tespitler, sabah öpüşme benide hep deli eder gerçekten, birde Amerikalılar sürekli dünyayı yokolmaktan kurtarır saolsunlar

Umut dedi ki...

FBI olsun CIA olsun hepsinin member log-in sayfaları pek şaaşalıdır ama aynı zamanda hep okunaksız fontlarla, 80'lerin teknoloji estetik anlayışından çıkma arkaplanlarla bezelidir. Hele ki "access denied" yazısı kocaman olmasa, böyle kırmızı kırmızı yanıp sönmese olmaz. :)

Arama motorları 90'larda çıkmış olduğundan olsa gerek, onda böyle şeyler yapmıyorlar ama onlarda da fi tarihinden kalma alta-vista benzeri tasarımlar oluyor genelde :)

kurtlu kitap dedi ki...

çok eğlenceli bi yazı olmuş :)

naif aile komedilerinde her zaman ailenin iki çocuğu vardır. büyük olanı kız çocuktur, karşı cisle fingirder, küçük erkek kardeşi de pislik kardeş karateri çizer.

bi de bu aileler nedense hep karavanla seyahat ederler.

Persephone dedi ki...

He arama motorları çılgındır bir de. Bu film karakterlerinin hepsinin bildiği ama dünyanın geri kalanının bilmediği bu çok özel arama motorları, maşallah sanırsın CIA'in falan database'i; her şey vardır ve ilk linkte hemen aradıklarını bulurlar, ikinci sayfaya falan gitmek, dur bu olmadı başka şey yazayımlar, ya da did you meanler falan yoktur. Hangi site bu gugıl amcadan bile yüce, bilelim biz de yani.

Baronvonplastik dedi ki...

* İyi adam, kötü adam hiç fark etmez, silahların mermisi bitince kaldırır atarlar, bir daha işe yaramayacakmış gibi.

* Kötü adamlar hep çok egzantriktir. Bazıları kravat takmadan beyaz gömlek giyip, üst düğmesini kapalı tutar, Bazıları klasik müzik dinleyip, bir hayvanın tüylerini fırçalar.

* İyi adam en garip, en tehlikeli durumlarda bile espri yapabilme yeteneğine sahiptir.

* CIA, FBI, NSA her yerde ciddi görünüşlü (ama bir o kadar da) yavru gibi bir üst düzey hamfendi olur.

*New York'ta hç bir taksi şöförü Amerikalı değildir.

The Dude dedi ki...

*canavar esasoglana/kiza saldirmadan evvel uzunca sure hirlar, bogurur ki karakterimiz bir hinlik dusunup kacabilsin. (feast ve feast 2 o yuzden guzel filmler, kliseyi biraz kirdiklari icin)
*bilgisayarlarda apple egemenligi vardir.
*yangin sondurme musluklari patlamali ve pis mekanlardaki isiklar yanip sonmelidir
*bel hizasindan ates etmek dedigin nedir ki? kolayca yapilir.

Manxcat / KuyruksuzKedi dedi ki...

en gıcık olduğum klişelerden biri: filmin kötülerle savaşan iyi kalpli karizmatik başrol oyuncusu bir şekilde silahı eline geçirir ve kötü adama doğrultur ama o kadar iyidir ki tetiği çekmeye vicdanı el vermez. sonra o kötü adam ne yapar eder o silahı tekrar ele geçirir ve tabi ki hiç acımadan çeker tetiği. o sahnede tetiği çekemeyen salak ama iyi kalpli karakterin ölmesini istiyorum ki bence mantıklı olan da bu.

Adsız dedi ki...

Süper :D
Bir iki tane de benden:

1)Ruh veya hayalet gören kişiler "neyin var?" diye sorulduğunda asssla ne gördüklerini söylemezler! Halbuki "ya birini gördüm, böyle çürümüş gibi, ölü gibi bişi, tü tü tü evlerden ırak!!!" filan dese hem rahatlıycak hem bir sürü kişinin hayatını kurtarcak.

2)Karakterin biri yanındaki adama durduk yere bir anısını yada bir derdini anlatınca karşısındaki eleman kafası karışmış bir surat ifadesiyle "bana bunu neden anlatıyorsun ki?" diye sorar. Böyle de anlayışsız insanlardır.

Hmmm birinci maddenin sırrı böylece çözülmüş oldu sanırım. :P

kerevizli kedi dedi ki...

harika gözlemler :))
evet evet, sabah gayet "hijyenik" bir şekilde uyanıp da öpüşen karakterlere ben de uyuz olurdum. gerçek değil ki bu yahu!!

Adsız dedi ki...

öncelikle blogunuzu yeni keşfettim, pek beğendim:)
şimdi benim klişelerime gelelim.

-her türlü romantik komedinin sonunda karakterler mutlaka halka açık bir yerde (arabaların vızır vızır geçtiği bir yol, işyeri vb.) öpüşürler.

-suratına tokat, yumruk gibi bir darbe alan karakterin darbenin şiddetine bakılmaksızın mutlaka burnu, ağzı vb. kanar. bu sadece hollywood'da değil, tüm dünyada kabul görmüş bir klişedir.

- lisede geçiyorsa mutlaka esprili bir zenci ve ezilen bir şişman vardır.

- kaçırılan bir karakter mutlaka kaçıran tarafından yüzüne silah sürülmek, enseden yaklaşarak fısıldamak suretiyle taciz edilir.

bir de shrek'te, shrek prensesi sabah öperken "günaydın ağız kokusu" diyerek bahsettiğiniz klişeyle dalgasını geçmişti :)

lavinya dedi ki...

selamlar ,blogunuzu yenı kesfettım kısa bır sure oldu ..klişelerle ilgili yazınız da cok hosuma gıttı çorbada benımde tuzum olsun dedım ve ılk yorumumu yapmak nasıp oldu:)
bılmem farkettınız mı hıç,yuksek bıyerden (bı apartman daıresınden falan)dusen yada atlayan bırısı muhakkak asagıda hazır bekleyen bır arabanın uzerıne duser..cok dıkkatımı cekmıstır bu.nedense özellıkle de hep bır araba olur asagıda bekleyen!

Çavlan dedi ki...

sağolun var olun, şahane klişeler bulmuşsunuz, hemen hepsine "aa sahi nasıl da gelmedi benim aklıma" dedim okuyunca. kimbapsushi'yle kıyısız deniz, ayrıca teşekkürler :)

Adsız dedi ki...

1.Bir seri katile fena halde takan polisin eşi ve tek çocuğu mutlaka katil tarafından öldürülmüştür.Her akşam eve yalnız gelip boş buzdolabından buzlu bir içecek içer.Polis teşkilatındaki kadınla aralarında aşk yaşanacaktır.Ayrıca seri katille polis arasında her daim özel dialoglar ve bir bağ bulunur, gizli aramalar da suçlunun yerini tespit etmeye saniyeler kala aramanın sonlanması yüzünden hep hüsranla sonuçlanır.

2.Gençlik filmlerinde de şişman karakterler hep aseksüel yansıtılır.Aşk sadece hem sarışın, hem uzun saçlı, hem masum hem de güzel, şanslı vs. kız tarafından yaşanmak zorundadır.

filkadarküçükgözlümaymun dedi ki...

ehe

Unknown dedi ki...

baş karakter asla nerd olmaz ama mutlaka çok iyi ve ona yardımcı olmaya dünden razı nerd bir arkadaşı vardır.
Herhangi bir bilgisayardan bomba bir yazılımı internete upload ederken mutlaka son saniyede kötü adam arkadaşıyla konuşarak kapıya yaklaşır, tam o sırada kapıyı acar ve aksiyon tavan yapar.
En sevmediğim şey de daha büyük bir kitleye hitap etmek için aksiyon filmine aşk, aşk filmine biraz aksiyon katma çabası.
Bir de romantik filmlerde istisnasız tam kavuşmuşken, birbirlerini sevdiklerini anlamışken falan biri kanser olur. O hastane sahnesini illa ki koyarlar.
Kötü adamlardan korkanlar kendilerini odaya kilitler ve polisi aramak yerine arkadaşlarını ararlar, tam telefonda konuşurlarken kötü adam sesini duyar. Telefon düşer ve aradığı arkadaşı kötü bir şey olduğunu anlar. Hızla gelir ve kötü adama yakalanır. Diğer arkadaşıyla birbirlerini mutlaka görürler ve işaretleşerek kurtulma yolunu bulurlar.
Önemli şeyleri asla telefonda söylemezler. Buluşmamız lazım, telefonda söylenecek bir şey değil.
Bir de topuklu ayakkabı ve elinde kahveler, dergiler, kese kağıdı ve çantayla koşan ya da arabanın kasasını açmaya çalışan ablalar klişesi var.
Lise filmleri klişeleri de var tabii. Mutlaka birisi dolabından eşyalarını alırken diğeri onunla konuşmaya çalışır.
Ve nedense o alışveriş merkezinin önü asla arabalarla tamamen dolu olmaz ve o kadın o arabayı oraya park ederken izleriz.
Sizin kese kağıdı klişenize de ayrıca bayıldım, çünkü geçenlerde gazetede amerikada bir eyalette kese kağıdı kullanmaya başlama kararı alındığını duyup şok olmuştum.