Israil yapımı bir diziden uyarlanan In Treatment, alıştığımız dizilerden çok farklı. İki sezonu da (şu an ara vermiş durumda, üçüncü sezonu önümüzdeki yıl yayınlanacak) haftanın beş günü, her gece yarım saatlik bölümler halinde HBO’da yayınlanmış. İlk sezon 43, ikinci sezon 35 bölümden oluşuyor. Her bölüm, bir psikoterapist olan Paul’ün (Gabriel Byrne) hastalarıyla yaptığı seanslardan ibaret. Her sezona dört farklı hasta düşüyor. Pazartesi günü biri, ertesi gün bir diğeri şeklinde cumaya kadar onları izliyoruz, cuma günü ise hasta koltuğunda bu sefer Paul’ün oturduğu bir başka seans izliyoruz. Evet, sadece tek bir mekanda ve inanılmaz sınırlı sayıda karakterle geçiyor In Treatment. Sadece konuşuyorlar. Ve ben "2000’lerin En İyi 20 Dizisi" yazısındaki dizileri keşke bu diziyi keşfettikten sonra oluştursaymışım, diye hayıflanıyorum. O listeye tepelerden bir yerden girerdi, kesin.
Başroldeki Paul’ü, Usual Suspects filminden anımsayabileceğiniz İrlandalı aktör Gabriel Byrne canlandırıyor, ki kendisi benim çocukken video kasetini kiralayıp her nedense onlarca kez keyiften dört köşe olarak izlediğim Gothic isimli korku filminin başrollerinden birindeydi, bir nevi çocukluk kahramanım haline gelmişti o karakterle ve o aksanla. In Treatment’ta olağanüstü bir performans sergiliyor, nitekim geçtiğimiz yıl Altın Küre’yi götürmüş dizideki oyunculuğuyla.
Başroldeki Paul’ü, Usual Suspects filminden anımsayabileceğiniz İrlandalı aktör Gabriel Byrne canlandırıyor, ki kendisi benim çocukken video kasetini kiralayıp her nedense onlarca kez keyiften dört köşe olarak izlediğim Gothic isimli korku filminin başrollerinden birindeydi, bir nevi çocukluk kahramanım haline gelmişti o karakterle ve o aksanla. In Treatment’ta olağanüstü bir performans sergiliyor, nitekim geçtiğimiz yıl Altın Küre’yi götürmüş dizideki oyunculuğuyla.