18 Nisan 2010 Pazar

Celda 211 (Cell 211)

Yönetmen: Daniel Monzón
Yazar: Francisco Pérez Gandul (roman), Jorge Guerricaechevarría & Daniel Monzón (uyarlama)
Oyuncular: Luis Tosar, Alberto Ammann, Carlos Bardem
Tür: Aksiyon|Dram
Yapım yılı: 2009
Süre: 110 dk.
Ülke: İspanya
Dil: İspanyolca
IMDB puanı: 7.8/10
Çavlan'ın puanı: 4/5

Juan Oliver isimli kahramanımız, bir hapishanede gardiyan olarak işe başlayacaktır. İyi bir izlenim bırakmak istediği için işe başlaması gereken günden bir gün erken gider; böylece hem iş arkadaşlarıyla tanışmış, hem de hapishaneyi gezmiş olacaktır. İki gardiyan kendisine hapishaneyi gezdirirken, tavandan bir şeyin düşüp başına isabet etmesiyle bayılır kahramanımız. Meslektaşları, biraz uzanıp kendine gelebilmesi için, hemen yakınlarındaki 211 numaralı boş hücreye götürüp yatırırlar onu. Planları, Juan kendine geldikten sonra onu revire götürmektir. Ama tam o sırada hapishanede bir ayaklanma çıkar, iki gardiyan da kendilerini kurtarabilmek için kapılar kapanmadan çıkışa doğru bir koşu tutturur, Juan'ı boş hücrede bırakırlar.

Juan gözlerini açtığında, kendini hücrede tek başına bulur. Dışarıda kıyamet kopmaktadır. Bunun bir ayaklanma olduğunu ve eğer öldürülmek istemiyorsa tutuklu rolü yapmak zorunda kalacağını hemencecik kavrayan keskin zekalı kahramanımız, gardiyanlardan birinin kendisine verdiği bilgileri hatırlar ve ayakkabılarının bağcıklarını, kemerini, cüzdanını çıkarıp saklamaya koyulur. Artık parmaklıkların diğer tarafındadır ve "asıl ait olduğu taraf"a tek parça halinde geçmesi, çok düşük bir ihtimal gibi görünmektedir.

Basit bir operasyonla bastırılabilecek isyan kontrolden çıkar. Üç ETA üyesi de mahkumların arasındadır ve ayaklanmanın başındakiler, eğer talepleri karşılanmazsa ya da içeri operasyon düzenlenirse, bu üyeleri öldüreceklerini söyleyerek, başına bela almak istemeyen hükümeti korkutur. Küçük bir yerel hapisanede başlayıp orada bitebilecek olay devlete, medyaya, askere, hatta Juan'ın hamile karısına kadar sıçrar.

Direnişin lideri, herkesin korktuğu Malamadre lakaplı mahkum, kendine yeni bir sağ kol bulmuştur: çiçeği burnunda gardiyanımız Juan Oliver. Juan başlarda Malamadre'ye çaktırmamak için, başını belaya sokmamak için, canından olmamak için mahkum rolü yaparken, ilerleyen dakikalarda öyle şeyler olur ki, kendini parmaklıkların diğer tarafına -alışık olmadığı tarafa- daha yakın hissetmeye başlar. Devletle hiçbir derdi olmayan, işini severek yapan, kendi küçük dünyasında mutlu mutlu yaşayan Juan'ın geçirdiği dönüşüm müthiş bir incelikle ve inandırıcı şekilde verilmiş.



Anti-kahraman Malamadre (afişte de görünen) o kadar ilgi çekici, onu canlandıran Luis Tosar da o kadar etkileyici ki, filmin asıl kahramanına duymamız gereken sempatiyi kendine çekiyor, resmen çalıyor. Tosar bu rolle müthiş bir iş çıkarmış, bir yandan her an etrafındakileri çıplak eliyle teker teker öldürmeye başlayabilirmiş gibi hissediyorsunuz, bir yandan da müebbet yemiş bu suçluya garip bir şekilde güveniyorsunuz.

Goya Ödülleri'nde "En İyi Film" dahil tam 8 ödül almış olan bu filmin yönetmeni Monzón, gerçek oyuncularla sokaktaki adamı karıştırarak ayaklanmayı inandırıcı ve korkutucu bir şekilde çekebilmek ve daha gerçekçi bir belgesel havası yakalamak istemiş, bunun için de hem bir set kullanmak yerine filmi gerçek bir hapisanede (Zamora) çekmiş, hem de figüran rollerde gerçek mahkumları kullanmış. Gerçekten de hapishanenin duvarları, köşebaşları ve hücrelerinin kendi dilleri var sanki, sürekli konuşuyorlar. Mahkumlar da vücutları dövme dolu safi kastan oluşan adamlar değil, gerçek tutuklular.

Celda 211'in bana zayıf gelen öğeleri yok değil: hamile eşin hikayeye kattığı melodram, filmin ilk yarısında kullanılan (sonra bir şekilde düzeliyor) korkunç müzik ve mahkumların bazılarının aşırı karikatür karakterler olmaları örneğin. Ama özellikle ikinci yarısıyla beni benden alan bir film bu; film bittikten, perdede yazılar göründükten sonra uzun bir süredir nefesimi tuttuğumu fark ettim mesela. Bol kanlı, aşırı şiddet dolu sanhelere başvurmadan, şahane bir senaryoyla ilerliyor film. Sonunda size kötü adamın kanun adamından çok daha asil olduğunu düşündürmek gibi de bir yan etki yapıyor.



Film, festivalin Sinemada İnsan Hakları Yarışması bölümünde gösteriliyor.

Festival filmleri/yazıları da sona eriyor böylece. Bu seneki festivalde, bu film de dahil olmak üzere çok beğendiğim birkaç film oldu, "izlesem de olurmuş, izlemesem de" dediğim birkaç film oldu, hiç ama hiç beğenmediğim, beni neredeyse hayattan bezdiren (!) birkaç film de oldu. 2009'un En İyi Filmleri listesini güncelledim, listedeki filmlerin sayısı 25'ten 30'a çıktı, ayrıca listeye giremeyen filmlerden bahsettiğim kısma da genel olarak festival filmleriyle ilgili kısa bir bölüm ekledim. Buyrun buradan gidin dilerseniz.

5 yorumcuk:

pariseda dedi ki...

Çavlan film hakkında yazını okuduktan sonra hemen izledim.Konusu hapishaneyle ilgili olan filmleri severim.Esaretin bedelinden sonra en iyi hapishane filmi bence..Başrol oyuncu luis tosar daha önce Güneşli Pazartesiler'de izlemiştim.İki karakteri düşününce oyunculuk bu diyorsun:D

Short Skirt Long Jacket dedi ki...

Bu sene ki festivalin en iyi filmlerinden, kesinlikle. Yazı çok güzel ama katılmadığım tek birşey var, Juan'ın karısının filme melodrama kattığı. Belki gerçekten öyle ama mutlaka olması gereken bir şeydi bence çünkü o olmasa.. Spoil etmiym izlemeyenler için ama anlatabildim umarım :)

Çok güzeldi blogdaki festival teması, benim çok işime yaradı açıkcası. Hem gideceğim ve gitmeyeceğim filmlere yazılarınız sayesinde karar verdim hemde zaten gideceğim/gittiğim filmlerin ciddi uzun incelemelerini okumuş oldum, başka yok internette çoğu film için. en beğendiğim filmler Dog Tooth, Cell 211 ve Mother oldu. Yine de beni benden alan bir festival olmadı, bu sene ki program o kadar iyi değildi bence.

Eski banner'a dönmüşsünüz :) Özlemiştik ama festivalli olan da çok güzeldi. Şimdi oyun ve kitap yazılarına da dönüyorsunuz o zaman?

evvah dedi ki...

ben de senin yazının üzerine filmi izledim ve gerçekten inanılmaz keyif aldım. klişe bir konsept korkusuyla başladım izlemeye ama juan'ın dönüşümü ve malamadrenin beklenmedik sempatik karakteri beni benden aldı.
ikinci yarısından sonra kusursuz buluyorum filmi oraya ulaşma adına birinci yarının dozu biraz daha hızlı artsaymış keşke
Benim filmle ilgili izlerken beklediğim ve hayal kırıklığına uğradığım tek şey ETA üyesi karakterlerin biraz filme aktif olarak dahil olmasıydı. oldukça karizmatik tiplerdi yazık oldu :)(bknz. in the name of father'daki IRA bombacısı etkisi)
ve juanın CALZONES'e dönüşümünü tamamladığı Utrilla'yı devirdiği sahneyle 211 nolu hücredeki Morao'nun duvar yazılarını okuduğu sahneye bayıldığımı söylemeliyim "BAŞIM BENİ ÖLDÜRECEK" "HASTAYIM HASTAYIM HASTAYIM"

arda dedi ki...

Kesinlikle festivalin en iyilerindendi.Prodüksiyon nefis,flashbackler nefis,romantizm nefis,gerilim nefis , oyunculuk nefis.Hapishane temalı filmler açısından iyi bir sene geçirdik diyebiliriz.

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

dun akşam izledim. suç/suçlu kavramlarına ilişkin ezberleri bozduran bir filmdi. çok sarsıcıydı.
juan ve eşinin beyaz ortu altındaki masum flashbackleri nefes aldırıyor, umut veriyor ama sonra cezaevi karanlıgı yine cehennem hissi yaratıyor. geçişler nefisti