Dizilerin çoğu kış tatiline girdi, ara vermeyenler de sezonu kapattı gitti. İzlediğim dizilerin genel durumuyla ilgili kısaca fikirlerimi yazdığım şu yazılardan yeni bir tanesinin zamanı gelmiş demek bu, ne de olsa bir iki ay dizi mizi olmayacak ortalıkta.
(Yayınlanan son bölümü: 6-11 Appointment in Samarra. Dönüş tarihi: 28 Ocak)
Bugünlerde favorim Supernatural. Son bölümdeki konuk oyunculardan biri, Robert Englund (Freddy Krueger) idi. Bunun yanında Death'i de unutmamalı; herhalde şimdiye dek gelip geçmiş kötüler arasında en karizmatik sayılabilecek karakterin dönüşünü, cennetteki savaşla da bir bağlantısı var gibi görünen gizli alfa bıdılarının ruhlarla bir ilgisi olduğu bilgisini veren bölüme denk getirir, sonra da bölümü Sam'in ruhunu geri almasıyla bitirir ve bir buçuk aylık ara verirlerse, haklarında hoş şeyler düşünmemek de benim hakkım olur sanırım. Supernatural şu Noel arasında özleyeceğim tek dizi. Zaten Dexter ve In Treatment'ın bitmesiyle, kalan diziler arasında en severek takip ettiğim dizi tahtına kuruldu. Canım benim. İlk sezonunda sıkılmıştım falan, uyumuştum bazı bölümlerinde, ne kadar salak bir insanmışım. Şu dizinin muhteşem karanlık havası başka nerede var ki?
House'la ilgili iki cümle yazmak gelmiyor içimden, o kadar sıkıcı buluyorum bu sezonu. Zaten son yazıdan beri sadece üç bölüm yayınlandı, tam bir aydır yeni bölüm yok. O üç bölüm de sezonun geneliyle ilgili fikrimi değiştirmedi işte. Son gelen kız iyi hoş, tamam. Ama onun dışında her şey sıkıcı artık House'ta. House-Cuddy ilişkisi olmuyor, ne eğlenceli ne etkileyici hiçbir şey çıkmıyor o ilişkiden, ilişki sorunu diye önümüze koydukları şeyler hem basmakalıp, hem aptalca, hem de inandırıcılıktan uzak geliyor bana. Hastalıklar ve teşhisleri de hiçbir şekilde ilginç bulmuyorum. Belki biraz silkinip, güçlenip öyle döner iki aylık aradan sonra dizi. Ya da kan kaybetmeye devam eder. Bekleyip görelim -ya da görmeyelim, pek severek takip ettiğim söylenemez artık House'u, sezonun bitmesini bekleyip bölümler biriktiğinde izlesem bu kadar sıkıcı olmaz herhalde.
(Yayınlanan son bölümü: 2-10 A Very Glee Christmas. Dönüş tarihi: 6 Şubat)
Glee nefis mash-up'ları, saçmasapan hikayeleri, yer yer çiğ, yer yer leziz müzikleriyle sezonun başından beri acayip istikrarlı ilerliyor. Sanırım diziden beni eğlendirmesi haricinde hiçbir beklentim olmadığı için en ufak bir hayalkırıklığına uğramıyorum artık, eğlendirme görevini de büyük bir başarıyla yerine getiriyor, zaten sırf Brittany ve Sue karakterleri olsa yeter. Evet, yeni favorim Brittany. Bu kadar mı komik olunur? Nefis geliştiriyorlar karakterini bu sezon. Ayrıca daha çok Santana, daha çok Quinn, daha çok Mike Chang var bu sene, sanırım en sonunda sürekli Rachel ve Finn'le gitmeyeceğini, birazcık gözümüzün gönlümüzün açılması gerektiğini akıl edebildiler. Hadi birazcık daha Puck o zaman.
(Yayınlanan son bölümü: 7-12 Classy Christmas. Dönüş tarihi: 20 Ocak)
Office'le ilgili bu sefer hiçbir şey yazmamaya, görsellerin kendi adlarına gayet iyi konuşacaklarına karar verdim. Bu görüntüler en son yayınlanan iki bölüm uzunluğundaki Noel bölümünden. Evet. Office'in hayatımda izlediğim en komik dizi olduğunu söylemiş miydim?
How I Met de House gibi ite kaka izlediğim dizilerden ama House gibi sinir etmiyor artık. Ayda bir, canımın sıkıldığı bir anda birikmiş birkaç bölümünü toplu halde izlemeyi, bir de diziden beni sesli güldürmesini beklememeyi öğrendim sanırım. Jennifer Morrison çok hoş oldu bu sezon. Ayrıca Kyle MacLachlan oynadığı sürece diziye kötü tek bir laf bile etmeyeceğim, öpüp başıma koyacağım.
(21. sezonu bitti, 22. sezon şubat ayında)
Bitti dedim ama, ben izlemedim henüz finali, bu yazının yayınlanmasından bir iki saat önce gösterilmiş olması lazım. Benry'den sonra kimin gittiğini bilmiyorum, bir önceki bölümü bile izlemedim yani, ilk kez bir Survivor sezonu (ve finali) ile ilgili bu kadar aldırışsız davranıyorum ama zaten ilk kez bu kadar kötü bir sezon izliyorum. Tüm zamanların en zayıf sezonu, tüm zamanların en embesil oyuncuları. Kazanacak kişi umrumda bile değil açıkçası. Şubatta başlayacak olan 22. sezonun kastı, bu sezondaki gibi CBS recruit'leri ile dolmaz umarım. Gerçekten anlamıyorum, her sene onbinlerce hardcore fan'ın başvurduğuna eminim, neden buna rağmen kendi seçtikleri birkaç aptal yarışmacıya bu kadar büyük bir şans veriyorlar -Dan gibi son derece gereksiz, oyunun ne olduğunu bile bilmeyen ve önemsemeyen moruklarla Purple Kelly gibi sadece saç rengi sarı ve vücudu fit diye seçilmiş olan gerizekalılar gibi. Bu oluyor işte sonunda, oyunu bırakıp giden zayıf karakterli kuş beyinliler ve stratejinin s'sinden anlamayan ama kendini bir bok zanneden şımarık ukala piçler, koskoca bir sezonu mahvediyor.
(17. sezonu bitti, 18. sezonun ilk bölümü 20 Şubat'ta)
Survivor beni ne kadar hayalkırıklığına uğrattıysa, Amazing Race de o kadar şaşırtıp sevindirdi, bu sezonki reality show ihtiyacımı (!) fazlasıyla karşıladı. Amazing Race, ikişer kişiden oluşan takımların dünyayı dolaşarak birbiriyle yarıştığı, farklı ülkelerdeki farklı hedeflere ilk ulaşan takım olmaya çalıştığı bir yarışma. Ayrıntılı fikir edinmek isterseniz, fi tarihinde yazmış olduğum şu yazıyı okuyabilirsiniz: http://kedilervekitaplar.blogspot.com/2010/06/amazing-race.html. Geçen yıl bahar sezonu birkaç bölümünü izleyip bırakmış, takımların hiçbirine ısınamamıştım. Bu yılsa tersi oldu; daha başından beri tutulabilecek bir sürü eğlenceli takım vardı, gittikleri ülkeler çok hoştu, detour ve road block'ların da büyük bölümünü izlemesi acayip keyifliydi. Kuaför hatunlar ve onları sürekli ezen ruh hastası sevgililerinden oluşan çiftlerin ilginç bir pattern oluşturduğunu da söylemem gerek. Kazanan ve ikinci olan takımlaraysa bayıldım, Amazing Race'te sadece kadınlardan oluşan bir takımın birinci olmasının zamanı gelmiş de geçiyordu, tarihin yazıldığı bir sezona şahit olmuş olduk böylece.
The Walking Dead bir çizgi roman uyarlaması ama çizgi romanı bilmiyorum ben, yapacağım yorum tamamen bağımsız olacak o yüzden. Bir zombi dizisi oluyor kendisi. Dünya üzerindeki insanlar nedeni bilinmeyen şekilde zombilere dönüşüyor, hayatta kalmayı başarmış bir avuç insan da yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Sadece bu, oturup altı bölümden oluşan ilk sezonu izlememe yetti, ama daha fazla bir şey de bulduğum söylenemez zaten. Gore öğeleri çok nefis, ona bir şey demiyorum. Kanlar, et parçaları, zombiler falan, hepsi harikulade. Ama az var bunlardan. Bölümün çoğu gereksiz karakterlerin gereksiz tripleriyle geçiyor, ben de artık parmağımın ucu kadar aldıramadığım karakterlerin arasındaki son derece beceriksizce yazılmış diyalogları çekemiyorum. İsimleri ezberleyemedim; asıl adam, en iyi arkadaş ve asıl adamın karısı diye bahsedeceğim. Asıl adam ve en iyi arkadaşı oynayan aktörler yeterli karizmadan yoksun geldiler bana, böyle bir dizinin başrolünde olmak için yanlış seçim gibi görünüyor ikisi de. Asıl adamın karısı ise hayatımda gördüğüm en uyuz karakterlerden biri. Sarah Wayne Callies'e ta Prison Break zamanlarından uyuz olurdum ben, burada ise Michael'ın Sara'sının yaklaşık yedi yüz katı uyuzlukta birini canlandırıyor. Sırf canlandırdığı karakter değil, hatunun kendisi de, oyunculuğu da itici geliyor bana herhalde, bilemedim. The Walking Dead ikinci sezon için onay almış, artık gelecek yıl göreceğiz herhalde potansiyelini kullanıp kullanamayacağını bu zombi dizisinin. Bu arada müzikler, Battlestar Galactica ve Caprica'nın müziklerini yapan dahi adam Bear McCreary'e ait.
(3. sezonu sona erdi)
İkinci sezonla son sezon arasında bizi tam bir buçuk yıl beklettikten sonra, bir buçuk ay gibi kısacık bir süre içinde bitiverdi yeni sezon. Kabullenmek istemiyorum ama, In Treatment'ın her hafta 4 bölüm yayınlanan, 28 bölümden oluşan üçüncü sezonu da bitti işte. Çok başarılı bir sezondu; ilk iki sezon kadar güçlü değildi belki ama yine de çok güzeldi, özellikle Adele ve Paul'ün etkileşimi ve Paul'ün hasta konumunda olduğu seanslar harikuladeydi, sonracıma Sunil olağanüstüydü, Frances de çok iyiydi. Hâlâ bittiğini kabullenmek istemiyorum, tadı damağımızda kaldı, her şey çok çabuk oldu bitti, olacak iş değil :)
Pek çok kişinin Dexter'ın final bölümünden memnun olmadığını, hayalkırıklığına uğradığını biliyorum. Anlamıyor değilim (sanırım herkes daha büyük bir şeyler bekliyordu), ama katıldığım söylenemez. Dexter'ın beşinci sezonu, final bölümü de dahil olmak üzere şahaneydi benim için. Dördüncü sezon kadar epik değildi belki ama çok çok iyiydi (zaten Trinity hikayesinin geçilmesi imkansız gözümde). Dexter hiçbir zaman Lost gibi sonuç odaklı bir dizi olmadı, son bölümünün son sahnesindeki büyük twist'le seyirciyi ters köşeye yatırmayı vaat etmedi, her zaman süreç odaklıydı ki çok daha zordur bu şekilde bu kadar başarılı ve kaliteli bir yapım ortaya koyabilmek. Ama sanırım geçen sezonun finalindeki sürprizden dolayı insanlar bu finalde de benzer bir şey beklemeye başladı; Lumen'ın tutuklanması ya da Deb'in Dex'le ilgili gerçeği öğrenmesi gibi çok büyük bir gelişme, yahut seyirciyi şok edecek bir cliffhanger. İyi ki olmadı öyle bir şey, iyi ki her sezon sonunda olduğu gibi ortaya atılan tüm sorular cevaplandı, hikayeler toparlandı ve her parça yerli yerine oturdu. Jordan Chase inanılmaz tüyler ürpertici bir herifti, biraz daha çok görseydik onu keşke, daha fazla deşilebilirmiş karakteri sanki, benim bu sezonla ilgili tek şikayetim bu. Lumen'ın gidişini bazı seyircilerin aksine zorlama ya da gereksiz bulmadım, tersine, çok gerçekçi ve mantıklıydı -üzücüydü tabii ki, o ayrı. Dexter için de, Deb için de büyük gelişmelerin olduğu, karakter odaklı süper bir sezon izledik sonuç olarak. Şimdi sekiz aylık bir bekleyiş.
Ayrıca bkz:
Bu Sezon İzlenesi Diziler
Dizilerin Bu Sezonki Hal ve Gidişatı vol.1
(Yayınlanan son bölümü: 6-11 Appointment in Samarra. Dönüş tarihi: 28 Ocak)
Bugünlerde favorim Supernatural. Son bölümdeki konuk oyunculardan biri, Robert Englund (Freddy Krueger) idi. Bunun yanında Death'i de unutmamalı; herhalde şimdiye dek gelip geçmiş kötüler arasında en karizmatik sayılabilecek karakterin dönüşünü, cennetteki savaşla da bir bağlantısı var gibi görünen gizli alfa bıdılarının ruhlarla bir ilgisi olduğu bilgisini veren bölüme denk getirir, sonra da bölümü Sam'in ruhunu geri almasıyla bitirir ve bir buçuk aylık ara verirlerse, haklarında hoş şeyler düşünmemek de benim hakkım olur sanırım. Supernatural şu Noel arasında özleyeceğim tek dizi. Zaten Dexter ve In Treatment'ın bitmesiyle, kalan diziler arasında en severek takip ettiğim dizi tahtına kuruldu. Canım benim. İlk sezonunda sıkılmıştım falan, uyumuştum bazı bölümlerinde, ne kadar salak bir insanmışım. Şu dizinin muhteşem karanlık havası başka nerede var ki?
House
(Yayınlanan son bölümü: 7-8 Small Sacrifices. Dönüş tarihi: 17 Ocak)House'la ilgili iki cümle yazmak gelmiyor içimden, o kadar sıkıcı buluyorum bu sezonu. Zaten son yazıdan beri sadece üç bölüm yayınlandı, tam bir aydır yeni bölüm yok. O üç bölüm de sezonun geneliyle ilgili fikrimi değiştirmedi işte. Son gelen kız iyi hoş, tamam. Ama onun dışında her şey sıkıcı artık House'ta. House-Cuddy ilişkisi olmuyor, ne eğlenceli ne etkileyici hiçbir şey çıkmıyor o ilişkiden, ilişki sorunu diye önümüze koydukları şeyler hem basmakalıp, hem aptalca, hem de inandırıcılıktan uzak geliyor bana. Hastalıklar ve teşhisleri de hiçbir şekilde ilginç bulmuyorum. Belki biraz silkinip, güçlenip öyle döner iki aylık aradan sonra dizi. Ya da kan kaybetmeye devam eder. Bekleyip görelim -ya da görmeyelim, pek severek takip ettiğim söylenemez artık House'u, sezonun bitmesini bekleyip bölümler biriktiğinde izlesem bu kadar sıkıcı olmaz herhalde.
(Yayınlanan son bölümü: 2-10 A Very Glee Christmas. Dönüş tarihi: 6 Şubat)
Glee nefis mash-up'ları, saçmasapan hikayeleri, yer yer çiğ, yer yer leziz müzikleriyle sezonun başından beri acayip istikrarlı ilerliyor. Sanırım diziden beni eğlendirmesi haricinde hiçbir beklentim olmadığı için en ufak bir hayalkırıklığına uğramıyorum artık, eğlendirme görevini de büyük bir başarıyla yerine getiriyor, zaten sırf Brittany ve Sue karakterleri olsa yeter. Evet, yeni favorim Brittany. Bu kadar mı komik olunur? Nefis geliştiriyorlar karakterini bu sezon. Ayrıca daha çok Santana, daha çok Quinn, daha çok Mike Chang var bu sene, sanırım en sonunda sürekli Rachel ve Finn'le gitmeyeceğini, birazcık gözümüzün gönlümüzün açılması gerektiğini akıl edebildiler. Hadi birazcık daha Puck o zaman.
(Yayınlanan son bölümü: 7-12 Classy Christmas. Dönüş tarihi: 20 Ocak)
Office'le ilgili bu sefer hiçbir şey yazmamaya, görsellerin kendi adlarına gayet iyi konuşacaklarına karar verdim. Bu görüntüler en son yayınlanan iki bölüm uzunluğundaki Noel bölümünden. Evet. Office'in hayatımda izlediğim en komik dizi olduğunu söylemiş miydim?
How I Met Your Mother
(Yayınlanan son bölümü: 6-12 False Positive. Dönüş tarihi: 3 Ocak)How I Met de House gibi ite kaka izlediğim dizilerden ama House gibi sinir etmiyor artık. Ayda bir, canımın sıkıldığı bir anda birikmiş birkaç bölümünü toplu halde izlemeyi, bir de diziden beni sesli güldürmesini beklememeyi öğrendim sanırım. Jennifer Morrison çok hoş oldu bu sezon. Ayrıca Kyle MacLachlan oynadığı sürece diziye kötü tek bir laf bile etmeyeceğim, öpüp başıma koyacağım.
(21. sezonu bitti, 22. sezon şubat ayında)
Bitti dedim ama, ben izlemedim henüz finali, bu yazının yayınlanmasından bir iki saat önce gösterilmiş olması lazım. Benry'den sonra kimin gittiğini bilmiyorum, bir önceki bölümü bile izlemedim yani, ilk kez bir Survivor sezonu (ve finali) ile ilgili bu kadar aldırışsız davranıyorum ama zaten ilk kez bu kadar kötü bir sezon izliyorum. Tüm zamanların en zayıf sezonu, tüm zamanların en embesil oyuncuları. Kazanacak kişi umrumda bile değil açıkçası. Şubatta başlayacak olan 22. sezonun kastı, bu sezondaki gibi CBS recruit'leri ile dolmaz umarım. Gerçekten anlamıyorum, her sene onbinlerce hardcore fan'ın başvurduğuna eminim, neden buna rağmen kendi seçtikleri birkaç aptal yarışmacıya bu kadar büyük bir şans veriyorlar -Dan gibi son derece gereksiz, oyunun ne olduğunu bile bilmeyen ve önemsemeyen moruklarla Purple Kelly gibi sadece saç rengi sarı ve vücudu fit diye seçilmiş olan gerizekalılar gibi. Bu oluyor işte sonunda, oyunu bırakıp giden zayıf karakterli kuş beyinliler ve stratejinin s'sinden anlamayan ama kendini bir bok zanneden şımarık ukala piçler, koskoca bir sezonu mahvediyor.
(17. sezonu bitti, 18. sezonun ilk bölümü 20 Şubat'ta)
Survivor beni ne kadar hayalkırıklığına uğrattıysa, Amazing Race de o kadar şaşırtıp sevindirdi, bu sezonki reality show ihtiyacımı (!) fazlasıyla karşıladı. Amazing Race, ikişer kişiden oluşan takımların dünyayı dolaşarak birbiriyle yarıştığı, farklı ülkelerdeki farklı hedeflere ilk ulaşan takım olmaya çalıştığı bir yarışma. Ayrıntılı fikir edinmek isterseniz, fi tarihinde yazmış olduğum şu yazıyı okuyabilirsiniz: http://kedilervekitaplar.blogspot.com/2010/06/amazing-race.html. Geçen yıl bahar sezonu birkaç bölümünü izleyip bırakmış, takımların hiçbirine ısınamamıştım. Bu yılsa tersi oldu; daha başından beri tutulabilecek bir sürü eğlenceli takım vardı, gittikleri ülkeler çok hoştu, detour ve road block'ların da büyük bölümünü izlemesi acayip keyifliydi. Kuaför hatunlar ve onları sürekli ezen ruh hastası sevgililerinden oluşan çiftlerin ilginç bir pattern oluşturduğunu da söylemem gerek. Kazanan ve ikinci olan takımlaraysa bayıldım, Amazing Race'te sadece kadınlardan oluşan bir takımın birinci olmasının zamanı gelmiş de geçiyordu, tarihin yazıldığı bir sezona şahit olmuş olduk böylece.
The Walking Dead
(1. sezonu tamamlandı)The Walking Dead bir çizgi roman uyarlaması ama çizgi romanı bilmiyorum ben, yapacağım yorum tamamen bağımsız olacak o yüzden. Bir zombi dizisi oluyor kendisi. Dünya üzerindeki insanlar nedeni bilinmeyen şekilde zombilere dönüşüyor, hayatta kalmayı başarmış bir avuç insan da yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Sadece bu, oturup altı bölümden oluşan ilk sezonu izlememe yetti, ama daha fazla bir şey de bulduğum söylenemez zaten. Gore öğeleri çok nefis, ona bir şey demiyorum. Kanlar, et parçaları, zombiler falan, hepsi harikulade. Ama az var bunlardan. Bölümün çoğu gereksiz karakterlerin gereksiz tripleriyle geçiyor, ben de artık parmağımın ucu kadar aldıramadığım karakterlerin arasındaki son derece beceriksizce yazılmış diyalogları çekemiyorum. İsimleri ezberleyemedim; asıl adam, en iyi arkadaş ve asıl adamın karısı diye bahsedeceğim. Asıl adam ve en iyi arkadaşı oynayan aktörler yeterli karizmadan yoksun geldiler bana, böyle bir dizinin başrolünde olmak için yanlış seçim gibi görünüyor ikisi de. Asıl adamın karısı ise hayatımda gördüğüm en uyuz karakterlerden biri. Sarah Wayne Callies'e ta Prison Break zamanlarından uyuz olurdum ben, burada ise Michael'ın Sara'sının yaklaşık yedi yüz katı uyuzlukta birini canlandırıyor. Sırf canlandırdığı karakter değil, hatunun kendisi de, oyunculuğu da itici geliyor bana herhalde, bilemedim. The Walking Dead ikinci sezon için onay almış, artık gelecek yıl göreceğiz herhalde potansiyelini kullanıp kullanamayacağını bu zombi dizisinin. Bu arada müzikler, Battlestar Galactica ve Caprica'nın müziklerini yapan dahi adam Bear McCreary'e ait.
(3. sezonu sona erdi)
İkinci sezonla son sezon arasında bizi tam bir buçuk yıl beklettikten sonra, bir buçuk ay gibi kısacık bir süre içinde bitiverdi yeni sezon. Kabullenmek istemiyorum ama, In Treatment'ın her hafta 4 bölüm yayınlanan, 28 bölümden oluşan üçüncü sezonu da bitti işte. Çok başarılı bir sezondu; ilk iki sezon kadar güçlü değildi belki ama yine de çok güzeldi, özellikle Adele ve Paul'ün etkileşimi ve Paul'ün hasta konumunda olduğu seanslar harikuladeydi, sonracıma Sunil olağanüstüydü, Frances de çok iyiydi. Hâlâ bittiğini kabullenmek istemiyorum, tadı damağımızda kaldı, her şey çok çabuk oldu bitti, olacak iş değil :)
Dexter
(5. sezonu sona erdi)Pek çok kişinin Dexter'ın final bölümünden memnun olmadığını, hayalkırıklığına uğradığını biliyorum. Anlamıyor değilim (sanırım herkes daha büyük bir şeyler bekliyordu), ama katıldığım söylenemez. Dexter'ın beşinci sezonu, final bölümü de dahil olmak üzere şahaneydi benim için. Dördüncü sezon kadar epik değildi belki ama çok çok iyiydi (zaten Trinity hikayesinin geçilmesi imkansız gözümde). Dexter hiçbir zaman Lost gibi sonuç odaklı bir dizi olmadı, son bölümünün son sahnesindeki büyük twist'le seyirciyi ters köşeye yatırmayı vaat etmedi, her zaman süreç odaklıydı ki çok daha zordur bu şekilde bu kadar başarılı ve kaliteli bir yapım ortaya koyabilmek. Ama sanırım geçen sezonun finalindeki sürprizden dolayı insanlar bu finalde de benzer bir şey beklemeye başladı; Lumen'ın tutuklanması ya da Deb'in Dex'le ilgili gerçeği öğrenmesi gibi çok büyük bir gelişme, yahut seyirciyi şok edecek bir cliffhanger. İyi ki olmadı öyle bir şey, iyi ki her sezon sonunda olduğu gibi ortaya atılan tüm sorular cevaplandı, hikayeler toparlandı ve her parça yerli yerine oturdu. Jordan Chase inanılmaz tüyler ürpertici bir herifti, biraz daha çok görseydik onu keşke, daha fazla deşilebilirmiş karakteri sanki, benim bu sezonla ilgili tek şikayetim bu. Lumen'ın gidişini bazı seyircilerin aksine zorlama ya da gereksiz bulmadım, tersine, çok gerçekçi ve mantıklıydı -üzücüydü tabii ki, o ayrı. Dexter için de, Deb için de büyük gelişmelerin olduğu, karakter odaklı süper bir sezon izledik sonuç olarak. Şimdi sekiz aylık bir bekleyiş.
Ayrıca bkz:
Bu Sezon İzlenesi Diziler
Dizilerin Bu Sezonki Hal ve Gidişatı vol.1
24 yorumcuk:
Supernatural yorumun ilk sezonu görüp kaçanlara kapak olmalı :)
House 7'ye başlamadım daha ama sen bunları yazınca da şimdi izleyesim gelmedi bak. Geçen 6. sezonun da ilk yarısı pek bi bayık gelmişti bana House'ın terapileri hariç ama ikinci yarıda yani yılbaşından sonraki bölümlerde coşmuştu. Umarım gene öyle olur. Glee ise hiç tahammül edemediğim diziler sıralamasında en başta gelir. Zombi dizisi de sarmadı beni ama In Treatment'a bi ara başlamayı düşünüyorum.
house ve how i met your mother için hemfikiriz. bu sezonun son sezonları olmasını dileyerek izliyorum ikisini de. zombili yaratıklı şeyleri sevmem ama the walking dead i bir deneyim dedim. ilk 2 bölüm olayı anlamaya çalıştığımız için güzeldi. sonrasında gereksiz muhabbetler, karakterleri tripleri, ateş başında oturup nostalji yapmalar. şu şartlarda hayatta kalan insanların ateş başında oturup espri yapmaları garip geldi bana biraz. çok fazla klişe vardı bir de. tahmin edilebilirlik üst düzeydeydi.
dexter ı unuttum. o konuda da hemfikiriz. finali vasat buldum ama dexter a harcadığım zamana yazık fln demiyorum yani. lost için öyle diyenlere selam olsun :p 5. sezondan 6. sezona kalan en önemli merak unsuru debranın perdenin arkasındakinin dexter olduğunu anlayıp anlamadığı sanırım. quinn de liddy i öldürenin dexter olduğunu anlamış olmalı, başka kim öldürecek. seneye dexter ın polis içinde iki destekçisi olabilir belki de :)
Caprica'nın iptaline çok üzüldüm ben. Survivor konusunda yazdıklarınıza harfiyen katılıyorum, büyük bir hayal kırıklığı oldu Nicaragua. Amazing Race'i ben de düşünüyorum, 7. ve 11. sezonlarını izlemiştim önceden. Önümüzdeki sezon da All-Stars olacakmış, Unfinished Business temalı. Son olarak Curb Your Enthusiasm için 2011'i bekliyorum.
Dexter'a bayiliyorum, yazdiklarina da sonuna kadar katiliyorum. In Treatment da olaganustu bir dizi, son sezonunu bulamadım daha ancak gerekli calismalara basladim :] Bunlardan basta House ve Glee'ye bakiyorum ama ikisi de tatsiz geliyor, biraz zorluyorum kendimi. Sanirim bastan izleyecegim bir dizi ariyorum, soyle en az birkac sezonu birikmis. Six Feet Under gibi.
Sevgiler.
dexter, walking dead, survivor ve in treatment'ı takip eden biri olarak yazdığınız herşeye katılıyorum.bu toplu dizi yazılarını da çok seviyorum.
supernatural'a bayılıyorum benimde en çok severek sevdiğim program o. başlarda beni çok kızdırdı açıkcası ama süper toparladılar sonra, kripke gitmesine rağmen müthiş gidiyor. keşke benim izlediğim diğer dizileri de yazsan çavlan ya :)
Dexter ile alakalı yazdıklarına katılıyorum. Zaten, Dexter'ın dördüncü sezon finali hariç ters köşeye yatmadık (belki birinci sezon finali, ki onda da bu şok dalgası bölümün geneline yayıldığı için dördüncü sezon finali gibi beni yerime mıhlayan bir etki bırakmamıştı). Sorular cevaplandı, aklımızda kalan bir şey olmadı, bence böyle daha iyi. Sadece son anda Dexter'ın, "...ama hayaller çocuklar içindir." ile bitirmesini altıncı sezona ufaktan bir selam olarak yorumluyorum.
Debra'daki değişimler çoğumuzun tahmin edebileceği gibi önümüzdeki sezon diziyi de büyük ölçüde etkileyebilir. Hatırlarsak, ikinci sezondaki The Bay Harbor Butcher dosyasında öldürülenlerin suçlu olduğunu bildiği halde Dexter'a bilmeden de olsa az sövmemişti. :) Bu sezon ise Fuentes'i öldürüp, "Onu öldürdüğüm için üzülmüyorum, sorun da bu" lafıyla başlayan evrimini "Ben de öldürürdüm" diyerek tamamladı. Üstüne de vigilante aşkına hayranlık duyması ve Dexter ile Lumen'ın gitmelerine izin vermesi sos oldu. Önümüzdeki sezonun ben büyük ihtimalle final sezonu olacağını düşünüyorum ve ama sezon içinde, ama sezon finalinde Debra Dexter'ı öğrenecek, ve bu değişim sayesinde sadece hüzünlü bir sahne izleyeceğiz gibime geliyor. Sanmıyorum ama, belki Debra da Dexter ile birlikte çalışmaya başlar. Dexter aslında onu anlayabilen tek kişinin yine kızkardeşi olduğunu düşünür, falan.
Lumen demişken, o sevimsizin gitmesine çok sevindim. Hatta 11. bölüm sonunda Jordan Chase'in onu öldürmesi için dua bile ettim. O kadar kıl oluyordum. Rita'yı sevmezdik, başımıza daha beteri geldi. Neyse ki, kurtulduk. :)
Jordan Chase gerçekten ürkütücü bir karakterdi. Trinity'yi kategori dışı bırakırsak (ki onu geçmeleri çok zor), en kötü karakter olarak Jordan Chase'i yazarım birinci sıradan.
Bi' de, Liddy'ye yazık oldu be! Robocop Reyis, sensiz üşüyoruz. :(
Burada geçen dizilerden Dexter ve House'ı takip ediyorum (burada geçmeyen dizilerden de takip ettiklerim çok var) ve fikirlerinize tamamen katılıyorum. Dizilerin ara verdiği bu ayları Buffy ve Lost'un son sezonlarını izleyerek değerlendireceğim :)
Bence bi yerlerden bulup bulusturup facebooktaki gibi bir "like" hatta "uberlike" butonu koymalisiniz her yazinin altina :)) duygularimi sozcuklerle daha ne kadar sure iyi bir sekilde ifade ederim bilmem :))
Burada bahsettigin dizilerden Dexter, House ve How I Met Your Mother'i izliyorum (ama Office'i oyle guzel anlatiyorsun ki Cavlan sanirim ona da baslicam, ve cok direnmeme ragmen Glee'ye) ve her biri hakkindaki yorumlara ancak bu kadar katilabilirim. House'u cekilir kilan Hugh Laurie (biraz da Chase'le ugrasmasi ve ikinci kisisel favorim Wilson) ama bu artik her bolumde ciddi ciddi sıkıldıgım gercegini degistirmez! How I Met'i de oylesine izliyorum, takip etmekten cok, zaman gecirmek icin.
Ama yarabbim Dexter neydi oyle! Evet 4 gibi sok edici bir sekilde bitmedi (4 sezonu 2 haftada uykusuzluktan akan gozlerle bitirmistim, 5i son iki bolum kala yakaladim), Jordan Chase'den olesiye nefret ettim hele o dudak hareketi yok mu igrenmis gibi... Bu da karakterin ne kadar iyi kotarildigini ve elbette aktorun cok iyi oynadigini kanitliyor. Hic kimse Rudy'min yerini tutamaz, o ayri :))
Ellerine saglik Cavlancim :))
ahaha çok sağol gözdecim :) jordan chase konusunda sana katılıyorum, mesela ısıracak gibi bir hareket yapması çok tırstırdı beni finalde, acayip tüyler ürpertici bir herif yaratmışlar. glee'ye bir şey diyemem (ondan nefret eden de çok var, ayrı bir tarz hem) ama office'e mutlaka mutlaka başla!
hamiş: var ama like butonu yazıların altında, sen göremiyor musun ki?
haha gormemisim daha dogrusu facebook'un like butonuymus ben siteye ozel bise ariyorum iki saattir.
e oyleyse hemen like! :D
bende Houseu sevdim Dexter'ı sevdim ama SuperNatural'dan memnun değilim. Olmuyor bu sezon olamıyor. Bir tek Deanle yürümezki bu iş karddeşim :D
Merhaba, çok hoş bir yazı yine. Ben Supernatural'ı izlemeye eylülde başladım fakat çok sürükleyici çıktı, şu an 5. sezonun sonuna geldim bile. Şu ara başka dizi izlemiyorum yalnız Supernatural'da güncel bölümlere yetişince yeni dizi aramak, bu vesileyle de kaynak olarak bu yazılara başvurmak zorunda kalabilirim :)
aslında yabancı dizilerle aram pek yoktur ama çevremdeki baskılara daa fazla dayanamayıp house ile dextera başladım, house pek sarmadı doğrusu belki konusu bana hitab etmediğinden, hastalıklarında yarısını anlamadığımdan iki bölüm izleyip bıraktım (: ama dextera bayıldım bayıldım mükemmel bir diziymiş! şimdi gece gndüz onu izliyorum ((:
Ben internetten dizi izlemeyi sevmiyorum burdaki dizilerin çoğunu izlemedim ama ama Dıgıturk ün bize sunduğu yüzlerce (!) yabancı programlardan sürekli olarak Project Runway ve Bachelor'ı izliyorum güzel oluyor sıkılmıyorum. Project Runway'in sadece üç veya dört sezonu olduğu için sürekli aynı şeyleri izliyorum fakat bence iki programda güzel ve izlenebilir. :))
Walking Dead'e büyük umutlarla başladım çünkü çok büyük bir Raimi ve Argento hayranı olarak çok sevdiğim zombi mitini beyazperde yerine küçük ekranda izleyecek olmak beni çok heyecanlandırmıştı ki çizgiromanı da biliyordum (bu arada esas adamın karısı diye bahsettiğin kişi çizgiromanda da çok uyuz, hakkaten). Veee klişe de olsa bir sürü filmden hacılanmış sahnelerle dolu da olsa hevesle izlemeye koyuldum. Şimdi sezon bitti, dönüp baktığımda pek sevmediğmi anlıyorum. İlk bölüm iyiydi ama sonra seninde yazdığın gibi gereksiz dram hatta drama, gereksiz ateş başı muhabbetleri filan bıktırdı. Şimdi bilmiyorum valla önümüzdeki sezon ne olacak, kendine gelip toparlayacak mı.
Bu arada @Kadir Bey, bende netten izleyerek başladım hiç sevmiyordum ama arkadaşlarım istediğim dizileri dvdlere çekip vermeye başladılar sonra, torentten indiriyor onlar.Size de onu tavsiye ederim çok rahat oluyor koltukta tv ekranında :)
Sevgili Çavlan;
Ben -çoook ayıp ama- Dexter'a yeni başladım. Belki kıskanırsınız diye yazıyorum:))
Gergin ve tatsız geçen iş dönemi içinde olduğum bu sürede beni gerçekten sakinleştirdi. Ben biraz seri katil ve onlarla ilgili konulara -gereğinden fazla- meyilliyimdir. DAHA birinci sezonu yeni bitirdim, ne diyeyim şahane...
Biraz tereddütlüyümdüm ama diğer Dexter yazılarını okumam bu tereddütümü ortadan kaldırdı.
Teşekkürler
Sevgiler
Ayşenin Kitap Kulübünden
Billur
Teşekkürler @Mavi :))
pioneer one isimli bir diziden bahsedildiğini okudum geçen, ilgimi çekti ilk bölümünü izledim. hoşuma gitti.
http://vodo.net/pioneerone
Survivor feci bir hayal kırıklığıydı benim için de.Ben iki salak kadının oyunu bıraktığında bıraktım izlemeyi.
House hakkında sonunda katıldığım bir yorum.İlginç gelmiyor bana artık gezi.Ne house ne cuddy ilişkisi gerçekçi ne de vakalar.Dizinin popüler kültür tarafından sömürüldüğünü düşünüyorum.
Amazing Race'i merak etti bakayım.
teşekkürler yazı için.Gayet leziz olmuş.
Supernatural'ın ilk sezonki haliyle sonraki sezonlar için onay alabilmiş olması bir mucize, ancak ondan sonra kendisini öyle bir toparlıyor ki hâlen aklıma geldikçe diziye hayran kalıyorum. Gece ışıklandırmasını düzgün bulduğum ender yapımlardan da biri ayrıca (sinemayı da buna dahil ediyorum). Özellikle bazı efsanevi bölümleri var ki unutmak ne mümkün, Ghostfacers bölümü, eski Hollywood yaratıklarının canlandığı bölüm, televizyon dizileri bölümü.. Of of.. Ailecek hastasıyız, gerçi son sezon birazcık tıkandılar sanki ama severek izlemeye devam ediyoruz.
The Office'e gelirsek, evet, çok komik, hele ki 2. sezonu ah ah.. Ama onlar da tükenmek üzereler, Steve Carrell'in zaten son sezonu, tam tadında bırakacak sanırım. Ben yine kesin dayanamaz izlerim ama o ayrı. Ancak en komik derken bir durup düşünmek lazım, It's Always Sunny in Philadelphia ve The League gibi dizilerin yanında özellikle son sezonları artık iyice sakin bile sayılabilir.
The Walking Dead için ise tek tesellim şu anda tüm yazarlarının kovulmuş olması ve 2. sezonda freelance yazarlarla çalışacak olmaları. Demek ki senaryonun bayıklığının onlar da farkında. Bu da kurtaramazsa erkenden iptal olan diziler furyasına katılır zaten.
İletişim kısmı aradım bulamadım, benim beceriksizliğim olabilir ama yok işte bulamadım, o nedenle bir ricamı da buradan ileteyim, bloga sadece Google hesabımız ve Open ID ile yazmak zorunda bırakılmasak ne de güzel olur. Ayarlar kısmından kolaylıkla açılabilen bir özellik.
Gerçi şimdi baktım da Walking Dead olayında bazı gelişmeler olmuş ve başta yanlış aktarılmış. Gerçekler şöyleymiş efenim:
http://www.tvsquad.com/2010/12/03/robert-kirkman-says-the-walking-dead-writers-werent-fired/
Araştırmacı gazeteceliğimi başarısız buldum, göndermeden bakıversene..
the dude, şu an sadece anonim yorumlara kapalı ayarlar, adsızlara yani. adsız yorumlar gözümüze hoş gelmiyor, özellikle biz blogda kendi adımız sanımızla yazıyorken.
it's always sunny ile the league'i izlemediğim için bilmiyorum, ama office'ten önce seinfeld, cye ve coupling en komikler listemdeydi benim. zayıf bölümleri (hatta sezonları) olduğunun farkındayım, ama sanırım karakter odaklı bir dizi olduğu için ve o karakterler de bir şekilde gönlümde taht kurduğu için, dizi ne hale gelirse gelsin, "en komik" olarak kalacak benim için.
iletişim adresi kedilervekitaplar@gmail.com bu arada.
Yanlış anlaşılmasın, The Office'in hastasıyım. Diğer dizileri yeni dizi arayan vs. varsa biraz da tavsiye olur belki diye yazdım. İkisi de bayılarak izlediğim diziler, hatta yanlarına Eastbound & Down (Jody Hill'in parmağının dokunduğu her şeyi izlemek lazım o ayrı) ve Bored to Death de ekleyerek bugünki dizi geekliği dışavurumu seansımı tamamlayarak ortamı terkediyorum.
Yorum Gönder