15 Nisan 2011 Cuma

2010'un En İyi Filmleri

1- Inception
Yönetmen: Christopher Nolan
Yazar: Christopher Nolan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Ellen Page, Tom Hardy
Tür: Aksiyon|Gizem|Bilimkurgu|Gerilim
Yapım yılı: 2010
Süre: 148 dk.
Ülke: ABD|İngiltere
Dil: İngilizce
IMDb puanı: 8.9/10
Metacritic puanı: 74/100

2- Kynodontas (Dogtooth)
Yönetmen: Giorgos Lanthimos
Yazar: Giorgos Lanthimos ve Efthymis Filippou
Oyuncular: Christos Stergioglou, Michele Valley, Aggeliki Papoulia
Tür: Dram
Yapım yılı: 2009
Süre: 94 dk.
Ülke: Yunanistan
Dil: Yunanca
IMDB puanı: 7.3/10
Metacritic puanı: 73/100

3- Black Swan
Yönetmen: Darren Aronofsky
Yazar: Heinz (hikaye), Heyman, McLaughlin & Heinz (senaryo)
Oyuncular: Natalie Portman, Vincent Cassel, Mila Kunis
Tür: Dram|Gerilim
Yapım yılı: 2010
Süre: 108 dk.
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
IMDb Puanı: 8.4/10
Metacritic puanı: 79/100

11 Nisan 2011 Pazartesi

Gemini Rue

İnsanın kendisini antika gibi hissetmeye başlaması için 29 yaş biraz fazla erken değil mi? Aynı oyuna baktığımızda ben süper grafikler görürken, Çavlan’ın “eeö bunun grafiklerinde değil belli ki olayı, o yüzden pek screenshot’a gerek yok” demesi bunun yaştan bağımsız bir şey olduğunu söylese de (tamam gerçi Çavlan benden yaşça biraz küçük ama :p), kabul etmem lazım ki artık kocaman pikselli oyunlar, özellikle platformer falan gibi belli türlerde göze sokula sokula yapılıp “retro” etiketinin rüzgârını arkasına almadığı sürece, birçok insan tarafından -bir kısmı eski oyunlarla haşır neşir olmuş olmasına rağmen- kötü gözüken oyunlar kategorisine dahil edilmekten kaçamıyorlar.

Anlatacağım oyun da belki bazılarınız için fazla eski gözükebilir ama eski oyunların grafiklerinin estetiğiyle büyüyenler ve bunun yanında nostalji yapmaktan öte insanın varoluşuna dair sorulara değinen distopik bir bilim kurgu/gizem/dedektiflik macerasına atılmaktan çekinmeyecekler için denenmesi gereken bir oyun bu. Bence grafikleri (ve müzikleri) çok çok güzel ama böyle düşünmeseniz bile şuradan konuya göz atmanızı ve buradan bedava demosunu indirip denemenizi tavsiye ederim.

Gemini Rue, 2010 IGF'de en iyi öğrenci oyunu ödülünü kazanmış olan, Joshua Nuernberger’in programcılığını, senaryosunu ve grafiklerini toplam üç senede tamamlamış olduğu ve 2011’de üretim sürecinin bitimine yakın yine bağımsız (indie) bir oyun yapımcısı olan Wadjet Eye Games’le güçleri birleştirerek çıkardığı bir adventure oyunu. Oldukça küçük bir ekip var yani arkasında.


5 Nisan 2011 Salı

Çocukluktan Kalan Pembe Diziler

Çocukluğunu 90'lı yıllarda geçirmiş biri olarak televizyonla ilgili -en kibar tabiriyle- 'tuhaf' anılarım var. Alf, Cosby Ailesi, Mavi Ay ve Cinayet Dosyası gibi zamanına göre gayet de iyi ve eğlenceli sayılabilecek diziler yerine, "bu dandik şeyleri nasıl da seviyormuşum, ne zavallıymışım" diyerek andığım uyduruk dizilerden bahsedeceğim bir yazı yazmak istedim. Benim ve çevremdeki yaşıtlarımın her nedense izlemeye bayıldığı gençlik dizileri ve pembe diziler yani. Hâlâ Alcanzar'ın ya da Gençlik Rüzgarları'nın jeneriklerinde çalan şarkıları ezberden söyleyebiliyorum, oysa Cosby ailesinin üyelerinden birinin bile adını hatırlayamıyorum. İşte ne kadar istesem de belleğimden silemediğim, çocukluğuma ve ilkgençliğime damgasını vurmuş, bir zamanlar kendimden geçerek izlediğim -ve de zamanında sevme şiddetime göre sıralanmış- 10 dizi:

1- İlk Öpücük (Premiers Baisers)

İlk Öpücük, neredeyse bütün sınıfın izlediği ve her gün bir önceki bölümün kritiğini yaptığı bir Fransız gençlik (hatta ilkgençlik) dizisiydi. Aklımda hiç öyle kalmamış, ama şimdi bakınırken fark ettim ki sitcommuş bir de, kahkaha efektleriyle falan. Annesi ve babasına isimleriyle hitap eden Justine isimli liseye giden bir kız ve arkadaşlarının etrafında gelişirdi İlk Öpücük; bu arkadaşlar sürekli aynı kafede takılır, sürekli tilt oynar, sürekli öpüşürlerdi.

1 Nisan 2011 Cuma

Çoğunluk

Yönetmen: Seren Yüce
Yazar: Seren Yüce
Oyuncular: Bartu Küçükçağlayan, Settar Tanrıöğen, Esme Madra
Tür: Dram
Yapım yılı: 2010
Süre: 111 dk.
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
IMDb Puanı: 7.5/10
Umut'un puanı: 7.7/10
Çavlan'ın puanı: 8.3/10

Uzun süredir her şeyiyle beğendiğim bir Türk filmi izlememiştim, ilginç bir şekilde bu zinciri bozan film ise -tarz olarak benim ilgi alanımın dışına düşen bir film olmasına rağmen- Çoğunluk oldu. Esasında yazının başında bu filmi, sırf görüntüleri yavaş akıyor diye Avrupa sinemasıyla özdeşleştirilip "sanat filmi" diye yüceltilen (Türk veya yabancı) birçok filme nazaran neden daha başarılı bulduğumu uzun uzun anlatmaya uğraşacaktım ama sonra bunun için bir cümleden daha fazlasına gerek olmadığını farkettim. Çoğunluk'un insanı içine çeken, durağan da olsa merak uyandıran bir senaryosu ve çok başarılı oyunculukları var (film için güzel sıfatını kullanacaktım ama bu kadar iç karartan bir film için biraz isabetsiz olabilir). Bu filmin herkese hitap edeceğini düşünmesem de, yakın dönemde Türkiye’de büyümüş olan birçok kişinin Çoğunluk'u gerçekçi bulacağını düşünüyorum.

Bayık girişi daha fazla uzatmayıp, konuyu özet geçersek: Mertkan, tanıdığımız ve tanımadığımız birçok insanın günümüzde çektiği yegane çile olan anne-baba tarafından konulan ağdalı isim akımından dolayı içten içe sıkıntı çeken bir gencimizdir (ki filmde isminin kim tarafından gururla konduğunu, filmin başında Mertkan'ın küçüklüğüne göz attığımız bir sahnede, evin temizlikçisinin “Mertçim” dediği için babadan azar yemesiyle anlıyoruz. Bunun üstüne bir de küçük Mertkan’ın temizlikçiyi tekmelemesiyle filmin ilerleyen noktalarında iyice ilginçleşeceğini tahmin etmek zor olmuyor). Bu kısa girişten sonra film, babasının inşaat şirketinde getir-götü işlerine bakarken askerliğe mümkün olduğu kadar geç gitmek için de açıköğretimde okuyan 20'li yaşlarındaki Mertkan’ın hayatından bir parça sunuyor bize.