İlk defa okuduğum değil de okuyacağım kitaplar hakkında bir yazı yazacağım burada, nasıl olacak acaba? Bunlar Tüyap'tan aldığım ve önümüzdeki haftalarda büyük bir hevesle okuyacağım kitaplar oluyor -bu arada fuara son gelişimiz birkaç sene önceydi ve Umut orada karşılaştığı çileli müşteriler üzerine şu linkte bir hayli eğitici ve güldürücü bir yazı yazmış idi. Onu geçemeyeceğimi bildiğimden, kendi yazımı minik kitap tanıtımlarıyla sınırlı tutmaya karar verdim. Bir de çocuk kitapları yayımlayan dini yayınevlerinin ne kadar ama ne kadar artmış olduğuna ve hafta içi fuara sınıflarını olduğu gibi gönderen okullar sayesinde Tüyap'ın çığlıklarla dolu adım atılmaz bir çocuk bahçesine döndüğüne dair gözlemimi sıkıştırayım araya. Sevgili Judy'nin yöntemini izleyerek (zaten bu yazıya da ondan özendim) aldığım kitapları yayınevlerine göre grupluyorum. Kitapların adlarına tıklayınca, yayınevinin web sitesine, ilgili kitabın sayfasına gidiliyor. Buyrunuz, iş bu seneki fuarın ganimetleri:
YKY
Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler (Yalçın Tosun)
Peruk Gibi Hüzünlü (Yalçın Tosun)
Bay Fıstık (Adam Ross)
Yalçın Tosun'un adını daha önce hiç duymamıştım, öykü kitaplarını da tesadüf eseri aldım. Kapakları ve adları hoşuma gidince alıp baktım, öykü adları hoş gelince içine de bakayım dedim, gözüme çarpan bölük pörçük cümleler de hoş gelince kitapları satın aldım. Pek fena çıkabilirlerdi ama büyük şans oldu, iki kitaba da bayıldım (ikisini de hemencecik okudum, zaten incecikler). Yalçın Tosun aslında hukukçuymuş, henüz Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler ile Peruk Gibi Hüzünlü dışında yayınlanmış kitabı da yokmuş. İnsanı biraz çarpan, boğazına yumru oturtan ama çok güzel öyküleri var. Bay Fıstık'ıysa yine hakkında hiçbir şey bilmeden, konusu ilgi çekici geldiği için aldım, onun da yazarıyla ilgili bir fikrim yok. Yaklaşık 500 sayfalık kitabın arka kapak yazısına göre, "... Bay Fıstık'ta üç evliliğin hikâyesi iç içe geçiyor, evliliklerin karanlık tarafları gözler önüne seriliyor: Birbirinin ölümünü düşleyen eşler, aldatmalar ve kavgalar, bırakıp gitme hayalleri kan, ter ve gözyaşı. Sadece bunlar da değil ? bilgisayar oyunları, Hitchcock filmleri, Hawaii manzaraları ve eş öldürme hizmeti veren bir kiralık katil de Adam Ross’un bir labirenti andıran romanında buluşuyor."
Metis
At Çalmaya Gidiyoruz (Per Petterson)
Müzik Uğruna (Ketil Bjørnstad)
Doktor March'ın Dört Oğlu (Brigitte Aubert)
Mutlu Moskova (Andrey Platonov)
At Çalmaya Gidiyoruz, şehir yaşamını bırakarak Norveç ormanlarında inzivaya çekilen yaşlı bir adamın, içine sırlarını kaldırıp kitlediği çekmeceleri bir bir açıp, ergenlikte hayatını alt üst eden olaylarla hesaplaşması üzerine. Norveçli müzisyen ve edebiyatçı Ketil Bjørnstad'ın yazdığı Müzik Uğruna'nın kahramanı, hayatını piyanist olmaya adamış lise çağında bir müzisyen. Yayınevinin web sitesine göre yazar, "Kuzey Avrupa'ya özgü dehşet verici yabancılaşmayı kuvvetli kalemiyle ve sarsıcı bir duyarlıkla" işliyormuş. Fransız yazar Brigitte Aubert tarafından kaleme alınan Doktor March'ın Dört Oğlu'nun konusu hayli ilginç: Tesadüfen çalıştığı evdeki dördüzlerden birinin günlüğünü bulan evin hizmetçisi Jeanie, günlüğün bir katile ait olduğunu anlar. Katil cinayetlerini işlemeye ve yazmaya devam ettikçe, Jeanie de günlük tutar, hırsızlıktan arandığı için polise gidemezken, katilin dördüzlerden hangisi olduğunu anlamaya çalışır. Öykü katilin ve Jeanie'in günlüklerinden oluşur. Son olarak, 1930'larda yazılan Mutlu Moskova, Rusya'da ancak 1991'de yayımlanmış. Kitap, küçükken öksüz kalan Moskova Çestnova ve hayatına girip çıkanlarla ilgili, yani Mutlu Moskova'daki Moskova, kahramanımızın adı oluyor.
İletişim
Ankara, Mon Amour! (Şükran Yiğit)
Çatıkatı Aşıkları (Şükran Yiğit)
Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları (Şükran Yiğit)
Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde... (Mahir Ünsal Eriş)
Şükran Yiğit daha önce adını duymadığım bir yazar, kitaplarını tavsiye üzerine aldım. Ankara Mon Amour, arka kapak yazısına bakılacak olursa; "üst üste asılınca ertesi gün daha iyi ısıtan paltoların / cepli basma elbiselerin /dualarla ekilen simit ağaçlarının / üç tam bir paso’nun / troleybüs hızında giden bir hayatın / Zümrüt Pastanesi’nin ve Alemdar Sineması’nın / sabahtan öğlene bir yağmurla değişiveren dünyaların / ikindi sessizliklerinin / “bir hatırası olmanın” / “bir çay koyalımın” / mavi ODTÜ otobüslerinin / ciddiyetle Grundrisse okumaların / Nisan Tezleri’nde aranan şiirin / yirmi yaşında olmanın / tiril tiril yeşil elbiseler giyen bir hayalin / kaplumbağa soyunun / en zor geçen o ilk altı ayın / elinden kavuşanların sevinci, ayrılanların hüznü alınan Ankara Garı’nın / yani çocukluğun / arkadaşlığın / aşkın öyküsü" imiş. Bana Ankara'yı biraz olsun sevdirebilmesini bekliyorum kendisinden. Çatıkatı Aşıkları, yolları Arnavutköy'de bir çatıkatında kesişen üç kişi üzerine. Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları ise, bir kedinin ağzından yazılmış. (Bu tekniğe daha önce sadece Kedi Mektupları'nda rastlamıştım, harikulade bir fikir bence.) Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde... ise nasıl çıkacağına dair hiçbir fikrimin olmadığı, anlık bir kararla aldığım bir kitap oldu. Mahir Ünsal Eriş, çocukluğunu anlatıyormuş.
İthaki & Epsilon
AVM (S.L. Grey)
Bilge Adamın Korkusu [KralKatili Güncesi 2. Gün] (Patrick Rothfuss)
Kargaların Ziyafeti Kısım I [Buz ve Ateşin Şarkısı 4. Kitap] (George R.R. Martin)
Kargaların Ziyafeti Kısım II [Buz ve Ateşin Şarkısı 4. Kitap] (George R.R. Martin)
Uyuşturucu alayım derken bakmakla yükümlü olduğu (ve adını bile bilmediği) çocuğu alışveriş merkezinin içinde kaybeden Rhoda, kitapçıda çalışan sivilceli ve öfkeli ergen Dan'i peşinden sürükleyerek kayıp çocuğu aramaya çıkar. Tuhaf mesajlar ikiliyi binanın tozlu ve ıssız alt katlarına ve en alt katta durmayan, yerin altına doğru devam eden servis asansörüne sürükler. En korkunç kabuslarıyla karşılaşan ve çıkış yolunu bulmak için bir dizi garip görevi tamamlamaları gereken Dan ve Rhoda, kendilerini nihayet çirkin floresan ışıklarının altında, alışveriş yapan insanların arasında bulurlar. Fakat bir gariplik vardır -tezgahtarlar kasalarına zincirlenmiştir, bir kafe de kanlı kanlı et parçaları satmaktadır. AVM'nin böyle şahane bir konusu var işte, üstelik bir hayli iyi eleştiriler almış, çok zekice ve orijinal bir korku romanı olduğu söyleniyor. Bilge Adamın Korkusu, ilki Rüzgarın Adı olan Kralkatili Güncesi'nin 2.si (okumadıysanız durmayınız). İki farklı kitap olarak basılan Kargaların Ziyafeti de, Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin (ya da diğer bilinen adıyla Game of Thrones'un) 4. kitabı.
Everest & Can
04:00 (Hikmet Hükümenoğlu)
Yıldız Yaralanması (Perihan Mağden)
O Muhteşem Hayatınız (Oya Baydar)
04:00, benim okumaya 47 Numaralı Kamara ile başladığım Hikmet Hükümenoğlu'nun son kitabı. İlk romanı olan Kar Kuyusu'nu 47 Numaralı Kamara'dan daha çok, üç numara olan Küçük Yalanlar Kitabı'nı ise çok ama pek çok beğenince, yeni kitabının çıktığını duyar duymaz konusuna bile bakmadan aldım. Paralel dünyalardan birinde, distopik bir İstanbul'da geçtiği bir yana, konusuna dair başka bir bilgim yok hâlâ aslına bakılırsa. Ama fırsattan istifade, 1930'ların İstanbul'unda geçen ve her biri birbirinden ilginç üç farklı karakterin bakış açısından anlatılan Küçük Yalanlar Kitabı'nı tavsiye edeyim. Yıldız Yaralanması Perihan Mağden'in, O Muhteşem Hayatınız da Oya Baydar'ın son kitabı. İkisi de Türkiye'de yaşayan birer kadın yıldız üzerine diye duydum, fakat benzerliklerinin sadece bununla sınırlı kaldığını tahmin ediyorum. Bir de Yıldız Yaralanması'nın kapağı nedir öyle? Çok fena.
Domingo
Yatak (David Whitehouse)
Gölün Kıyısında (Mary Lawson)
Tavan Arasındaki Buda (Julie Otsuka)
Üçü de, Domingo'nun "3 Kitap 35 lira" kampanyasından. Yatak, 25. yaş gününde yatağından bir daha çıkmamaya karar veren ve geçen 20 yılda yarım tonu da aşarak dünyanın en şişman insanına dönüşen Mal ve ailesi üzerine. Çok iyi eleştiriler alan Gölün Kıyısında anne babaları bir trafik kazasında ölüp gitmiş dört kardeş ile, ödüllere boğulmuş Tavan Arasındaki Buda ise, bundan yaklaşık 100 yıl önce Japonya'dan Amerika'ya evlenmek için, müstakbel kocalarının sadece resimlerini görerek gelen bir grup genç Japon kadınla ilgili.
Siren
Kağıt İnsanlar (Salvador Plascenia)
Tanrı Öldü (Ron Currie Jr.)
Zombi (Joyce Carol Oates)
Hafiyenin El Kitabı (Jedediah Berry)
İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler (David Foster Wallace)
Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü (Etgar Keret)
Buzdolabının Üstündeki Kız (Etgar Keret)
Kağıt İnsanlar "kâğıdın ve kurmacanın büyüleyici olasılıklarına, başkaldırıya, kayıplara rağmen ayakta kalmaya", Tanrı Öldü "varoluşun keskin çaresizliği içinde bir yalnızlığa" ve "konuşan köpeklerden savaşan insanlara, çocuklarına tapanlardan anlamsız varlıklarının yarattığı sancıları kendilerine ve birbirlerine doğrulttukları namlularla dindirmeye çalışanlara", Zombi "gözünü kırpmadan can alan, cinayet ve işkence fantezileri kuran, kanla beslendikçe vahşet açlığı artan bir seri katile", Hafiyenin El Kitabı "yağmurun hiç durmadan yağdığı bir kentte ve cinayetler, filler ve düşler ekseninde dönen amansız bir maceraya", İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler "gündelik detaylardan grotesk anlara uzanan çağa özgü insanlık tecrübesine" ve "insan bilincinin karanlık koridorlarına", Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü "prensip sahibi olduğundan otobüsünü asla bekletmeyen bir şoför, interpol’ün peşine düştüğü küçük bir kız kılığına girmiş bir cüce, cehennem kapısındaki küçük delikten yakınlardaki bir kasabaya inen insanlar, sadece intihar edenlerin gittiği ve içinde yaşadığımızdan pek farkı olmayan sıkıcı bir öbür dünya, merhamet sahibi bir tetikçi ve merhametsiz bir tanrıya", Buzdolabının Üstündeki Kız ise "sevdiği kadın için duvarların içinden geçmeye hazır bir genç, hiçten yapılmış bir adamı seven bir genç kadın, rüyalarını öğüten canavarla kapışan bir adam, şapkasının içinden tavşan çıkarmak isterken kopmuş bir tavşan kafası çeken bir sihirbaz, kendini sorgulamaya yeltenen dünyanın en geri zekâlı gizli ajanı ve makineli tüfek ile bahçesindeki meyve ağacına dadanan çocukları kovalayan bir babaanneye" dair. (Tırnak içleri, yayınevinin sitesindeki kitap tanıtımlarından.)
Ayrıca Uykusuz'un Kötü Kedi Şero mousepad'leri, Metis'in 50 lira ve üstü alışverişlerde ücretsiz verdiği cep defterleri, Domingo'nun isteyene dağıttığı, kitap kapaklarından yaptıkları buzdolabı magnetlerinden "Tam Benim Tipim"inki, Sanat Fuarı'ndan da Soner Çakmak'ın resimleriyle Caner Karakaş'ın heykelleri önerilir.
YKY
Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler (Yalçın Tosun)
Peruk Gibi Hüzünlü (Yalçın Tosun)
Bay Fıstık (Adam Ross)
Yalçın Tosun'un adını daha önce hiç duymamıştım, öykü kitaplarını da tesadüf eseri aldım. Kapakları ve adları hoşuma gidince alıp baktım, öykü adları hoş gelince içine de bakayım dedim, gözüme çarpan bölük pörçük cümleler de hoş gelince kitapları satın aldım. Pek fena çıkabilirlerdi ama büyük şans oldu, iki kitaba da bayıldım (ikisini de hemencecik okudum, zaten incecikler). Yalçın Tosun aslında hukukçuymuş, henüz Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler ile Peruk Gibi Hüzünlü dışında yayınlanmış kitabı da yokmuş. İnsanı biraz çarpan, boğazına yumru oturtan ama çok güzel öyküleri var. Bay Fıstık'ıysa yine hakkında hiçbir şey bilmeden, konusu ilgi çekici geldiği için aldım, onun da yazarıyla ilgili bir fikrim yok. Yaklaşık 500 sayfalık kitabın arka kapak yazısına göre, "... Bay Fıstık'ta üç evliliğin hikâyesi iç içe geçiyor, evliliklerin karanlık tarafları gözler önüne seriliyor: Birbirinin ölümünü düşleyen eşler, aldatmalar ve kavgalar, bırakıp gitme hayalleri kan, ter ve gözyaşı. Sadece bunlar da değil ? bilgisayar oyunları, Hitchcock filmleri, Hawaii manzaraları ve eş öldürme hizmeti veren bir kiralık katil de Adam Ross’un bir labirenti andıran romanında buluşuyor."
Metis
At Çalmaya Gidiyoruz (Per Petterson)
Müzik Uğruna (Ketil Bjørnstad)
Doktor March'ın Dört Oğlu (Brigitte Aubert)
Mutlu Moskova (Andrey Platonov)
At Çalmaya Gidiyoruz, şehir yaşamını bırakarak Norveç ormanlarında inzivaya çekilen yaşlı bir adamın, içine sırlarını kaldırıp kitlediği çekmeceleri bir bir açıp, ergenlikte hayatını alt üst eden olaylarla hesaplaşması üzerine. Norveçli müzisyen ve edebiyatçı Ketil Bjørnstad'ın yazdığı Müzik Uğruna'nın kahramanı, hayatını piyanist olmaya adamış lise çağında bir müzisyen. Yayınevinin web sitesine göre yazar, "Kuzey Avrupa'ya özgü dehşet verici yabancılaşmayı kuvvetli kalemiyle ve sarsıcı bir duyarlıkla" işliyormuş. Fransız yazar Brigitte Aubert tarafından kaleme alınan Doktor March'ın Dört Oğlu'nun konusu hayli ilginç: Tesadüfen çalıştığı evdeki dördüzlerden birinin günlüğünü bulan evin hizmetçisi Jeanie, günlüğün bir katile ait olduğunu anlar. Katil cinayetlerini işlemeye ve yazmaya devam ettikçe, Jeanie de günlük tutar, hırsızlıktan arandığı için polise gidemezken, katilin dördüzlerden hangisi olduğunu anlamaya çalışır. Öykü katilin ve Jeanie'in günlüklerinden oluşur. Son olarak, 1930'larda yazılan Mutlu Moskova, Rusya'da ancak 1991'de yayımlanmış. Kitap, küçükken öksüz kalan Moskova Çestnova ve hayatına girip çıkanlarla ilgili, yani Mutlu Moskova'daki Moskova, kahramanımızın adı oluyor.
İletişim
Ankara, Mon Amour! (Şükran Yiğit)
Çatıkatı Aşıkları (Şükran Yiğit)
Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları (Şükran Yiğit)
Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde... (Mahir Ünsal Eriş)
Şükran Yiğit daha önce adını duymadığım bir yazar, kitaplarını tavsiye üzerine aldım. Ankara Mon Amour, arka kapak yazısına bakılacak olursa; "üst üste asılınca ertesi gün daha iyi ısıtan paltoların / cepli basma elbiselerin /dualarla ekilen simit ağaçlarının / üç tam bir paso’nun / troleybüs hızında giden bir hayatın / Zümrüt Pastanesi’nin ve Alemdar Sineması’nın / sabahtan öğlene bir yağmurla değişiveren dünyaların / ikindi sessizliklerinin / “bir hatırası olmanın” / “bir çay koyalımın” / mavi ODTÜ otobüslerinin / ciddiyetle Grundrisse okumaların / Nisan Tezleri’nde aranan şiirin / yirmi yaşında olmanın / tiril tiril yeşil elbiseler giyen bir hayalin / kaplumbağa soyunun / en zor geçen o ilk altı ayın / elinden kavuşanların sevinci, ayrılanların hüznü alınan Ankara Garı’nın / yani çocukluğun / arkadaşlığın / aşkın öyküsü" imiş. Bana Ankara'yı biraz olsun sevdirebilmesini bekliyorum kendisinden. Çatıkatı Aşıkları, yolları Arnavutköy'de bir çatıkatında kesişen üç kişi üzerine. Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları ise, bir kedinin ağzından yazılmış. (Bu tekniğe daha önce sadece Kedi Mektupları'nda rastlamıştım, harikulade bir fikir bence.) Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde... ise nasıl çıkacağına dair hiçbir fikrimin olmadığı, anlık bir kararla aldığım bir kitap oldu. Mahir Ünsal Eriş, çocukluğunu anlatıyormuş.
İthaki & Epsilon
AVM (S.L. Grey)
Bilge Adamın Korkusu [KralKatili Güncesi 2. Gün] (Patrick Rothfuss)
Kargaların Ziyafeti Kısım I [Buz ve Ateşin Şarkısı 4. Kitap] (George R.R. Martin)
Kargaların Ziyafeti Kısım II [Buz ve Ateşin Şarkısı 4. Kitap] (George R.R. Martin)
Uyuşturucu alayım derken bakmakla yükümlü olduğu (ve adını bile bilmediği) çocuğu alışveriş merkezinin içinde kaybeden Rhoda, kitapçıda çalışan sivilceli ve öfkeli ergen Dan'i peşinden sürükleyerek kayıp çocuğu aramaya çıkar. Tuhaf mesajlar ikiliyi binanın tozlu ve ıssız alt katlarına ve en alt katta durmayan, yerin altına doğru devam eden servis asansörüne sürükler. En korkunç kabuslarıyla karşılaşan ve çıkış yolunu bulmak için bir dizi garip görevi tamamlamaları gereken Dan ve Rhoda, kendilerini nihayet çirkin floresan ışıklarının altında, alışveriş yapan insanların arasında bulurlar. Fakat bir gariplik vardır -tezgahtarlar kasalarına zincirlenmiştir, bir kafe de kanlı kanlı et parçaları satmaktadır. AVM'nin böyle şahane bir konusu var işte, üstelik bir hayli iyi eleştiriler almış, çok zekice ve orijinal bir korku romanı olduğu söyleniyor. Bilge Adamın Korkusu, ilki Rüzgarın Adı olan Kralkatili Güncesi'nin 2.si (okumadıysanız durmayınız). İki farklı kitap olarak basılan Kargaların Ziyafeti de, Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin (ya da diğer bilinen adıyla Game of Thrones'un) 4. kitabı.
Everest & Can
04:00 (Hikmet Hükümenoğlu)
Yıldız Yaralanması (Perihan Mağden)
O Muhteşem Hayatınız (Oya Baydar)
04:00, benim okumaya 47 Numaralı Kamara ile başladığım Hikmet Hükümenoğlu'nun son kitabı. İlk romanı olan Kar Kuyusu'nu 47 Numaralı Kamara'dan daha çok, üç numara olan Küçük Yalanlar Kitabı'nı ise çok ama pek çok beğenince, yeni kitabının çıktığını duyar duymaz konusuna bile bakmadan aldım. Paralel dünyalardan birinde, distopik bir İstanbul'da geçtiği bir yana, konusuna dair başka bir bilgim yok hâlâ aslına bakılırsa. Ama fırsattan istifade, 1930'ların İstanbul'unda geçen ve her biri birbirinden ilginç üç farklı karakterin bakış açısından anlatılan Küçük Yalanlar Kitabı'nı tavsiye edeyim. Yıldız Yaralanması Perihan Mağden'in, O Muhteşem Hayatınız da Oya Baydar'ın son kitabı. İkisi de Türkiye'de yaşayan birer kadın yıldız üzerine diye duydum, fakat benzerliklerinin sadece bununla sınırlı kaldığını tahmin ediyorum. Bir de Yıldız Yaralanması'nın kapağı nedir öyle? Çok fena.
Domingo
Yatak (David Whitehouse)
Gölün Kıyısında (Mary Lawson)
Tavan Arasındaki Buda (Julie Otsuka)
Üçü de, Domingo'nun "3 Kitap 35 lira" kampanyasından. Yatak, 25. yaş gününde yatağından bir daha çıkmamaya karar veren ve geçen 20 yılda yarım tonu da aşarak dünyanın en şişman insanına dönüşen Mal ve ailesi üzerine. Çok iyi eleştiriler alan Gölün Kıyısında anne babaları bir trafik kazasında ölüp gitmiş dört kardeş ile, ödüllere boğulmuş Tavan Arasındaki Buda ise, bundan yaklaşık 100 yıl önce Japonya'dan Amerika'ya evlenmek için, müstakbel kocalarının sadece resimlerini görerek gelen bir grup genç Japon kadınla ilgili.
Siren
Kağıt İnsanlar (Salvador Plascenia)
Tanrı Öldü (Ron Currie Jr.)
Zombi (Joyce Carol Oates)
Hafiyenin El Kitabı (Jedediah Berry)
İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler (David Foster Wallace)
Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü (Etgar Keret)
Buzdolabının Üstündeki Kız (Etgar Keret)
Kağıt İnsanlar "kâğıdın ve kurmacanın büyüleyici olasılıklarına, başkaldırıya, kayıplara rağmen ayakta kalmaya", Tanrı Öldü "varoluşun keskin çaresizliği içinde bir yalnızlığa" ve "konuşan köpeklerden savaşan insanlara, çocuklarına tapanlardan anlamsız varlıklarının yarattığı sancıları kendilerine ve birbirlerine doğrulttukları namlularla dindirmeye çalışanlara", Zombi "gözünü kırpmadan can alan, cinayet ve işkence fantezileri kuran, kanla beslendikçe vahşet açlığı artan bir seri katile", Hafiyenin El Kitabı "yağmurun hiç durmadan yağdığı bir kentte ve cinayetler, filler ve düşler ekseninde dönen amansız bir maceraya", İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler "gündelik detaylardan grotesk anlara uzanan çağa özgü insanlık tecrübesine" ve "insan bilincinin karanlık koridorlarına", Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü "prensip sahibi olduğundan otobüsünü asla bekletmeyen bir şoför, interpol’ün peşine düştüğü küçük bir kız kılığına girmiş bir cüce, cehennem kapısındaki küçük delikten yakınlardaki bir kasabaya inen insanlar, sadece intihar edenlerin gittiği ve içinde yaşadığımızdan pek farkı olmayan sıkıcı bir öbür dünya, merhamet sahibi bir tetikçi ve merhametsiz bir tanrıya", Buzdolabının Üstündeki Kız ise "sevdiği kadın için duvarların içinden geçmeye hazır bir genç, hiçten yapılmış bir adamı seven bir genç kadın, rüyalarını öğüten canavarla kapışan bir adam, şapkasının içinden tavşan çıkarmak isterken kopmuş bir tavşan kafası çeken bir sihirbaz, kendini sorgulamaya yeltenen dünyanın en geri zekâlı gizli ajanı ve makineli tüfek ile bahçesindeki meyve ağacına dadanan çocukları kovalayan bir babaanneye" dair. (Tırnak içleri, yayınevinin sitesindeki kitap tanıtımlarından.)
Ayrıca Uykusuz'un Kötü Kedi Şero mousepad'leri, Metis'in 50 lira ve üstü alışverişlerde ücretsiz verdiği cep defterleri, Domingo'nun isteyene dağıttığı, kitap kapaklarından yaptıkları buzdolabı magnetlerinden "Tam Benim Tipim"inki, Sanat Fuarı'ndan da Soner Çakmak'ın resimleriyle Caner Karakaş'ın heykelleri önerilir.
28 yorumcuk:
kitapları görünce iştahım kabardı, kitap fuarına gidemedim ama burada da şahane bir liste oluşmuş durumda. ne iyi ettin :)
Derli toplu bir tanıtım olmuş, teşekkürler. fuarın ilk günü YKY standında Yalçın Tosun'un imza günü vardı, ben de okuyup sevdiğim Peruk Kadar Hüzünlü'yü imzalattım ona. bunlara ek olarak, keşke Kanat Kitap standına da uğrasaydınız, üçü on-üçü onbeş liraya şahane kitapları var.
bu arada, Bangır Bangır Ferdi'yi çok beğeneceğinizi düşünüyorum.
sevgiler.
ben son güne kadar fuardayım zaten, zaman bulabilirsem mutlaka uğrarım. (yalnız gözüm doysun)
ne cok kitap almissin :) secimlerine bayildim, benim alinacaklar listem de iyice kabardi sayende, tesekkur mu etsem yoksa lanet olsun mu desem bilemedim :D fuarin cocuk kalabaligini ben de fark ettim, sakin olur, haftasonu kadar kalabalik olmaz diyerek haftaici gittim, gitmez olaydim.
zaten gunlerdir kitap fuari yazilarinin ustune fuar askim tavan yapmis durumda bunca kitabi bir arada gormek beni iyice depresyona soktu yahu, bende istiyorummmm!
kitaplarin hepsine cok ozendim, en cokda George Martin e sanirim...
Keyifli okumalar ;)
keytifle okumanı dilerim:)
Yalçın Tosun'u ben de tesadüf eseri keşfettim, yanılmıyorsam geçtiğimiz yıldı. Çok güzel bir keşif oldu benim için.
Kralkatili Güncesi, Buz ve Ateşin Şarkısı kadar başarılı olmasa da Martin'in 6. kitabı yazmasını beklerken yaşadığımız boşluğu en iyi dolduran serilerden. Bu türde Riftwar Saga ile Kushiel’s Legacy'i de tavsiye ederim.
Kağıt İnsanlar, Müzik Uğruna ve At Çalmaya Gidiyoruz'u okumuştum, sizin de beğeneceğinizi düşünüyorum. Etgar Keret'e zaten birşey demiyorum.
Şükran Yiğit hiç okumadım, okuduktan sonra önerdiğiniz yazarlar arasına girerse okumak isterim. Ankara Mon Amour, oldukça ilgimi çekti doğrusu.
Oya Baydar'ın son kitabını ben de aldım, ilk fırsatta okuyacağım.
AVM'nin ve Tavan Arasındaki Buda'nın konuları çok ilginçmiş, okuma listeme ekledim onları da. Hükümenoğlu'nun Küçük Yalanlar Kitabı'nı da.
Metis ve İletişim edebiyatta benim de en çok tercih ettiğim yayınevlerinden. Bir de Ayrıntı'yı ekleyebilirim. Doğan ve Can'ın toplu alındığında bile pek bir indirim yapmamaları ve bu konudaki sert tavırları beni oldukça soğuttu diyebilirim. Sanal fuarını beklemek çok daha akla yatkın onlar için. Aldıklarınız arasında büyük yer kaplayan yeni yayınevlerinden Siren ve Domingo'yu ben de beğeniyor ve takdir ediyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı El Sanatları çok uygun fiyatlara ilginizi çekeceğini düşündüğüm kitaplar yayımlamış, indirimleri de oldukça yüksek. Sizin stantın birkaç stant yanındaydı yanlış anımsamıyorsam.
Sanat fuarı'nı bu sene sönük buldum. 2. salonda sahaflardan uzun zamandır arayıp bulamadığım birkaç kitabı aldım. Daha bitmedi sizin için ama, benim için bu yılki kitap fuarı da böyle geçti gitti diyelim :)
evet biliyorum orayı, daha yeni tam adı ne olarak geçiyor diye konuştuk hatta, babam cilt cilt cemal süreya, tanpınar, türk edebiyat tarihi vs. vs. aldı ordan :)
dinci yayınevlerinin acaip artmış olması benim gezme keyfimi bozdu resmen, genelde bildiğim yayınevleriyle sınırlı kaldım o yüzden. april şahane hatalar'ın 3.sünü basmış diye duyunca hevesle aldım kitabı ama anladım ki yazar farklı,şahane hatalar'ın devamı falan da değil kitap, tek olay choose your adventure tarzı olması. april'in pazarlamada kulandığı bu şark kurnazlığını kınıyorum, kitap berbat açıkcası. keşke almadan biraz kurcalasaydım da almasaydım, keşke.
Şu an yapabileceğim buradan, önümüzdeki sene okuyabileceğim 10-15 kitabın listesini çıkartmak olacaktır. Yazı için teşekkürler. Bu arada burda yeni bir yazı gördüğümüzde sevinir olduk artık :)
o kadar nadir yazmıyoruz canım :)
p.s. tabii ben de keyifli okumalar diliyor ve ilerdeki "kisa kisa"lardaki yorumlarini bekliyorum.
Küçük Yalanlar Kitabı'nı beğenmenize çok sevindim. Çok eğlenerek yazdığım bir romandı ama nedense zamanında fazla ilgi görmedi. Şimdi okurların güzel yorumlarını duymak beni çok sevindiriyor. Yeni kitaplarınızla keyifli günler dilerim.
www.hikmethukumenoglu.com
sizin yorumunuzu burada görmek de beni çok sevindirdi. teşekkürler.
Pek Sevdiğim Çavlan :),
Yalçın Tosun da Oya Baydar da ilk gün oradaydı , ben de Tosun'un kitaplarını acaba bu adam da kim diye merak ederek almıştım.
Bu arada Oya Baydar'ın Erguvan kapısı bambaşkadır :)
çok sevgili callieach bheur :) yalçın tosun'un kitaplarını pazartesi aldım sanırım, son kitabın son öyküsünün son satırında gözümden minicik bir damla yaş süzülüverince yazarı merak da etmedim değil hani, ama kaçırmışım. erguvan kapısı'nı ben de severim, ayrıca okumadıysan kedi mektupları'yla sıcak külleri kaldı'yı öneririm, erguvan kapısı'nın öncesi gibi bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam, aynı karakterler üzerineydi. bakalım o muhteşem hayatınız nasıl çıkacak?
Metis'ten ben de bir Platonov kitabıyla çıktım. Stand başında duran kişinin de etkisi oldu tabii.
Fuarı gönlümce gezemedim, o yüzden güzel geldi bu yazıyı okumak. Teşekkürler;)
Domingo Yayınevini eni konu sevmeye başladım. Fuardan alamadıklarımı İdefix sanal fuarından alacağım, Yatak ve Gölün Kıyısında'yı
Kitap kapakları ne güzel yapılıyor artık değil mi, sırf güzel kapaklar bile aynen senin yaptığın gibi kitabı seçtirebiliyor, okutmak istiyor kendini. Baskısı güzel, böyle şömiz ciltli, kendinden ayraç ipi olan kitapları okumak ayrı bir hoşuma gidiyor:))
bir de Kedi Mektupları ve Akdenizli Kedinin Günlüğü'nü hemen idefix listeme ekledim:))) Kedinin ağzından yazılmış kitaplar var ve benim haberim yok, olacak iş değil:))
Bir tane köpeğin ağzından yazılmış bir kitap okumuştum, pek hafif ve eğlenceli idi o da : Yakala Chet
benim kedim kitap yazsa idi pek kısa olurdu ama : Sabah uyandım ve akşama kadar uyumaya karar verdim :) Akşam uyandım, mama yedim, yoruldum, uyudum.
kitap bitti:)))
judycim kedi mektupları çok güzel ama bir akdeniz kedisinin hatıraları'nı tavsiye edip etmediğimden emin değilim - biraz okumaya çalıştım, sarmadı..
yanlış hatırlamıyorsam paul auster'ın timbuktu'su da bir köpeğin ağzından yazılmıştı, ya da işte, köpeğin bakış açısından anlatılıyordu. o da çok güzeldi.
Sevgili Cavlan,
Oncelikle ankarada olmanin en kotu yani sanirim dogru duzgun kitapcinin olmamasinin yanisira (avm'lerdeki bazilarini tenzih ederim) boyle kapsamli bir fuarin da olmamasi.
ama bu yazinin ustune aklima gelen bir seyi paylasmak farz oldu. muhtemelen www.goodreads.com adli siteyi duymussunuzdur ya da biliyorsunuzdur. Sizin listelerinizi gorebilmek cok guzel olmaz miydi :)) bence olurdu :))
coook daha fazla kitaplarda bulusmak dilegiyle :)
goodreads'i özellikle son zamanlarda çok fazla duymaya başladım ama şimdi girişirsem fena halde sardırırım diye bulaşmadım henüz, ilk bol zamanımda artık :))
dün arabayla hızlıca geçerken bir billboard'da çok kısa "kitap fuarı 1-7 aralık" gibi bir şey gördüm (ankara'da). artık nedir, nerdedir bilemiyorum, tüyap olmadığını biliyorum gerçi yani dandik bir fuar olma olasılığı var ama ilgini çekerse diye söyliyeyim dedim :)
derhal arastiriyorum :) goodreads cok kitabi olan birinin cidden zamanini alabilir ama inanilmaz zevkli ve tesvik edici ayni zamanda :)
çok güzel bir tanıtım olmuş daha var ama İzmir kitap fuarı için yavaş yavaş listemi hazırlamaya başladım bile bu sayede teşekkürler :)
biraz geç bir yorum olacak gerçi ama "Bu tekniğe daha önce sadece Kedi Mektupları'nda rastlamıştım, harikulade bir fikir bence." diyorsanız Akif Pirinçci'nin Felidae serisini tavsiye etmeden geçemeyeceğim. İyi okumalar..
kutusuzkutkut öneri için teşekkür ederim, çok ilginç görünüyor cidden, hemen yarın ediniyorum bir kopyasını :)
Bu sene ki kitap fuarı kısa kısasını olur mu ki? Geçen sene o kadar faydası olmuştu ki bana tekrar beklemekteyim..
henüz hiç kitap alamadım fuardan, alıp almayacağım da meçhul :) ama olur da bir şeyler alırsam yazarım dönüşte mutlaka.
Yorum Gönder