25 Ekim 2011 Salı

Interview with the Vampire

Yönetmen: Neil Jordan
Yazar: Anne Rice (senaryo ve roman)
Oyuncular: Brad Pitt, Tom Cruise, Kirsten Dunst, Antonio Banderas, Stephen Rea, Christian Slater
Tür: Dram|Fantastik
Yapım yılı: 1994
Süre: 123 dk.
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
IMDb puanı: 7.5/10
Çavlan'ın puanı: 8/10
Umut'un puanı: 9/10

İnsanların hikayelerini kayda alan, şansı açık olduğunda bir gecede 3-4 kişiyle röportaj yaptığını söyleyen genç bir gazeteci, vampir olduğunu iddia eden ve hikayesini anlatmak isteyen gizemli görünümlü bir adamla tanışır ve onu boş, sıradan bir odaya kadar takip eder. Başlarda adamın gerçeklik algısında bir sorun olduğuna ve gerçek dünyada vampir diye bir şeyin olmadığına emindir, ama adının Louis olduğu anlaşılan bu adam 200 yıl önce, 1700'lerin sonlarında başlayan vampir olma/karanlığa doğma hikayesinin derinlerine indikçe inandığı her şey tepetaklak olacaktır.

Interview with the Vampire'ın yönetmen koltuğunda, The Crying Game'le büyük çıkış yapan İrlandalı yönetmen Neil Jordan oturuyor. Genelde hiç haz etmediğim bir aktör olan Tom Cruise, Lestat rolünde tam anlamıyla döktürüyor. Brad Pitt, Christian Slater ve İspanyol aksanı yer yer fazla ağır, ağdalı ve anlaşılmaz kaçsa da Antonio Banderas da çok iyi, ama bana kalırsa film çekildiği sırada 11 yaşında olan Kirsten Dunst nasıl olduğunu cidden bilmediğim bir şekilde "küçük bir çocuğun bedenine sıkışmış yaşlı kadın"ı seyircinin iliklerine kadar hissettirerek resmen sahne çalıyor diğer aktörlerden.

Filmin konusuna dönecek olursak: 1791'de 25 yaşında olan Louis, erkek kardeşini (sanırım filmde karısı ve bebeği olmuştu bu) kaybetmiş ve hayattan umudunu kesmiş, gecelerini içki ve kumarla, ölüme kucak açarak, onu bekleyerek, hatta davet ederek geçiren genç bir adamken acımasız vampir Lestat'la karşılaşır ve Lestat ona, kendisine asla verilmeyen bir seçim şansı sunar: ölüm ya da ölümsüzlük. Bıçak kemiğe dayanınca ölümsüzlüğü seçen Louis, vampir olduktan sonra dönüştüğü canavarı asla kabullenemez ve ona "karanlık hediye"yi veren, ona yeni bir dünyanın kapılarını açan Lestat'ı asla Lestat'ın istediği şekilde sevemez. Louis'nin kendisini terk etmek üzere olduğunu anlayan Lestat, vebadan ölmüş annesinin cesedinin başında ağlayan küçük bir kız olan Claudia'yla karşılaşınca aylardır adam öldürmeyi reddederek fare kanı içtiği için iyice zayıflamış olan iradesini yitiren ve kızın taze kanının kokusundan sarhoş olarak ondan beslenerek küçük kızı ölüme terk eden Louis'yi sonsuza kadar kendisine bağlamak için Claudia'ya kendi kanını içirir ve onu vampir yapar. Bu plan gerçekten de Louis'yi "eve" bağlar ve üçlü, Claudia niçin bir türlü büyümediğini, saçlarının uzamadığını ve bedeninin değişmediğini sorgulamaya başlayana kadar uzun yıllar tuhaf, mutlu bir aile olarak yaşar.

Anne Rice'ın aynı adlı kitabından beyaz perdeye uyarlanan Interview with the Vampire çekileli tam 17 yıl olmuş. Elbete kitabın kendisi çok daha doyurucu -karakterizasyonlar kitapta çok daha derinlemesine yapılmış, ayrıca filmin romanın hikayesinden saptığı yerler de çok ama her ayrıntıyı filme aktarmaya çalışmak ortaya en az beş saatlik bir filmin çıkmasıyla sonuçlanacağından ve sinemayla edebiyatın kullandıkları diller de son derece farklı olduğundan, çok tutarlı olmasa da kesinlikle başarılı, üstelik sadece senaryosuyla değil yapım değeri, müzikleri, kostümleri ve oyunculuklarıyla da çok başarılı bir uyarlama.

Interview with the Vampire'ı yeniden izlemeden biraz kararsızdım açıkçası, ama yıllar sonra (tahminen otuz yedinci kez) izleyebilmiş ve Anne Rice hayranı bir çocukkenki fikirlerimin değişmemiş olduğunu görmüş olmam, filmin repliklerini çocukken ezberlemiş olmamın sadece vampirler ve yakışıklı Hollywood aktörlerinden kaynaklanmadığını kanıtlamış oldu bana. Anne Rice'ın vampir metaforunu çok başarılı bir şekilde kullandığını, sonsuza kadar başka insanların canını almaya ve karanlığa mahkum edilmiş bir hayatın getireceği yalnızlığın mızmız Louis karakterinin üzerinden bile şahane bir şekilde aktarılmış olduğunu ve vampirlerin 90'lı yıllarda vampir gibi vampir olduklarını, günümüzde pek bir popüler olan Twilight ve türevlerinin vampir edebiyatı ve sinemasını ne kadar çarpık çırpıp dandik bir hale sokmuş olduklarını hatırlattı bir kez daha.

Her ne kadar ardından apayrı bir oyuncu kadrosuyla çekilmiş The Queen of the Damned bir facia olsa ve tüm zamanların en sevdiğim vampir karakteri olan Lestat'ı başrole koyan The Vampire Lestat sinemaya uyarlanma fırsatını hiç bulamamış olsa da, zamanında bir şekilde kaçırdıysanız mutlaka Interview with the Vampire'ı izleyin, işleri güçleri yokmuş gibi liseye gidip liseli kızlara aşık olmaktan, geceleri o kızları uyurken gizlice izlemekten ve "evlenmeden olmaz, günahtır, cehennem falan" diyerek evlenmeden seks yapmayan vampirlerden sıkıldıysanız ve vampir edebiyatına doğru yazardan giriş yapmak istiyorsanız Anne Rice'ın vampir efsanesini bundan otuz beş yıl önce ters yüz ederek yeniden inşa etmiş The Vampire Chronicles'ıyla işe başlayın derim.






Hatırlanası Replikler:

Lestat: God kills indiscriminately. And so shall we.

Lestat: Enough! Stop!
Claudia: I want some more.

Claudia: Where's mama?
Lestat: Mama... mama has gone to heaven, cherie, like that sweet lady right there. They all go to heaven.
Louis: All but us.
Lestat: Shh. Do you want to frighten our little daughter?
Claudia: I'm not your daughter.
Lestat: Oh, yes, you are. You're mine and Louis' daughter now. You see, Louis was going to leave us, he was going to go away, but now he's not. Now, he's going to stay and make you happy.
Claudia: Louis.
Louis: You fiend.
Lestat: One happy family.

Lestat: Claudia... You've been a very, very, naughty little girl.

Louis: Vampires pretending to be humans, pretending to be vampires.
Claudia: How avant-garde.

Lestat: No one could refuse me, not even you, Louis.
Louis: I tried.
Lestat: (gülümseyerek) Yes, you tried. And the more you tried, the more I wanted you.

Armand: The world changes, we do not, there lies the irony that finally kills us.

Lestat: Oh Louis, Louis. Still whining Louis.





10 yorumcuk:

zoitsa dedi ki...

kitabını okumuştum filmini izlemek bir türlü kısmet olmadı

even better than the real thing dedi ki...

Kült bir film benim için, çekileli 20 yıl olacak nerdeyse ama hala vampir ya da korku filmiyim diye geçinenlere beş basar. Süper olmuş hatırlatma ve alıntılara da yarıldım :)

HuysuzKuzu dedi ki...

benim de hiç sıkılmadan 10 kere fln izlemiş olduğum filmdir, çok da güzel bir inceleme olmuş eline sağlık :)

7down dedi ki...

zamanında methini çok duyduğum ama hiç fırsat bulupta izleyemidiğim film.. şimdi bu yazıyı okuyup üstüne böyle bir oyuncu kadrosunu görünce çok merak ettim doğrusu, derhal izlenile..

MeL jones' dedi ki...

ilk izlediğimde sanırım küçüktüm ve vampirlerin yakısıklı oldugunu dusunmustum :D:D

Orhun Gençosmanoğlu dedi ki...

Okuduğum ya da izlediğim en iyi vampir hikayesi diyebilirim. Ama hala vampir hikayelerini sevemedim. Bir gün oturur tekrar izlerim belki o zaman severim. En azından denerim :) Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.

JAMES WHITE dedi ki...

Kaç defa izlediğimi hatırlamıyorum. Çok etkileyici bir film. DVD arivimde en iyiler arasında raflarda boy gösteriyor. Tatil günleri için ideal seçim.

Alielle dedi ki...

Hem vampirle ilgili şeylerin -kitap olur film olur artık neyse- genelinin çerez olduğu kanısında olup hem de bu tür şeylerden uzak duramayan biriyim. Ama izlediğim diziler olsun filmler ya da kitaplar olsun her defasında beni hayal kırıklığına uğrattılar. Vampir günlükleri dizisi, twilight kitapları ve filmleri, gece evi serisi, true blood dizisi bunların hiçbirinden umduğumu bulamadım. Ama bu film çok başkaydı. İlk defa vampir konulu bir şeyden etkilendim Lestat karakterine, Kirsten Dunst'ın o yaştaki oyunculuğuna hayran kaldım. Filmi izlememin üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen tekrar izleyesim var. Bu sitede çok fazla gördüğüm için Buffy'yi de izleyesim geldi ne dersiniz sizce onda aradığımı bulabilir miyim?

Çavlan dedi ki...

@alielle, evet, buffy vampirli olup da dandik olmayan çok az sayıda yapımdan biri bence. ilk sezonun prodüksiyon kalitesi çok yüksek değil ve biraz yavaş başlıyor belki ama sabredip devam ederseniz ikinci sezon ortalarına doğru çok çok şahane bir diziye dönüşüyor ve 7. sezonun sonuna kadar da öyle gidiyor.

Berna dedi ki...

Vampir Lestat film oluyormuş. Meraklardayız...