Aslında, edebiyat sanatının inceliklerine hiç de vakıf olmayan benim gibi bir adamın yazacağı kitap incelemesini çok da ciddiye almamanız gerekir, ama bu yazıyı okumak için çok daha önemli bir sebebiniz var: Winkie'nin çevirisinin, pek kıymetli ve muhterem blog yazarınız Çavlan'a ait olması! :) Uzun bir süre, bu kitabın çevirisini yaptığından haberdar değildim (çeviriyi biz tanışmadan önce yapmış, bir ara laf arasında çok önemsiz bir şeymiş gibi söyleyince öğrendim şans eseri), tabii bunu öğrendiğim zaman hemen oturup okumak ve buraya yazmak istedim. Bunu geç söylemesinin nedeni sanırım Çavlan'ın o zamanki çevirisini çok beğenmeyişi, ama eski işlerine bakıp "şimdi daha iyisini yapabilirim" diyenlerin genelde aşırı mükemmeliyetçi insanlar olduğunu düşünürsek bunu pek sallamamak gerek, süper bir çeviriye sahip bu kitabı alınız, okuyunuz!
İthaki Yayınları'ndan çıkmış olan Winkie, tek kelimeyle "ilginç" bir roman. Herkesin seveceği bir kitap değil ama kesinlikle sıradan veya çerez bir kitap da değil, tam tersine fazlasıyla sıradışı bir kitap. Nasıl mı? Baş karakter bir oyuncak ayı ve bu oyuncak ayı hareket edebiliyor, konuşabiliyor hatta tuvaletini yapabiliyor. Bununla kalsa iyi, romanın başında FBI tarafından ele geçirilen Winkie, terörist olarak damgalanıyor ve toplam 9678 (doğru hatırlıyorsam!) suçtan yargılanmak üzere hapse atılıyor. Bu suçların arasında terörizm, vatan hainliği, bomba hazırlamak, cinayete teşebbüs gibi eylemlerin yanında Atina'daki gençleri doğru yoldan çıkarmak, müstehcenlik, büyücülük, dinimize sövmek, güneşin dünyanın merkezinde olduğu ve dünyanın hareket ettiği gibi asılsız bir öğretiyi yaymak, Londra'daki bazı genç adamlarla ahlaksız şeyler yapmak gibi ilginç suçlar da var.
Yaklaşık 80 yaşındaki oyuncak ayımız, küçükken kendisiyle oynayan fakat büyüdükten sonra onu unutan çocukların en sonuncusu olan Cliff de (kitabın yazarı) onu terk ettikten sonra, açıklanamaz bir şekilde hareket kabiliyeti kazandığını farkediyor ve biraz da sıkıntıdan olsa gerek, bırakıldığı odanın camından çıkıp kendi hayatını kurmaya karar veriyor, hatta mucizevi bir şekilde dünyaya bir bebek getiriyor ve kitabın hemen başında öğrendiğimiz üzere onun ölümüyle beraber yıkılıyor. Ormanda inzivaya çekilen Winkie, işlediği iddia edilen suçlardan habersiz bir şekilde sanık olarak yakalanıyor ve böylece hikayesini zamanda bir ileriye, bir geriye giderek anlatan, ABD'nin terörizmle başa çıkışında özellikle son yıllarda artan mantıksızlık, acımasızlık ve paranoyaya ciddi bir taşlama niteliğinde olan Winkie başlamış oluyor.
İthaki Yayınları'ndan çıkmış olan Winkie, tek kelimeyle "ilginç" bir roman. Herkesin seveceği bir kitap değil ama kesinlikle sıradan veya çerez bir kitap da değil, tam tersine fazlasıyla sıradışı bir kitap. Nasıl mı? Baş karakter bir oyuncak ayı ve bu oyuncak ayı hareket edebiliyor, konuşabiliyor hatta tuvaletini yapabiliyor. Bununla kalsa iyi, romanın başında FBI tarafından ele geçirilen Winkie, terörist olarak damgalanıyor ve toplam 9678 (doğru hatırlıyorsam!) suçtan yargılanmak üzere hapse atılıyor. Bu suçların arasında terörizm, vatan hainliği, bomba hazırlamak, cinayete teşebbüs gibi eylemlerin yanında Atina'daki gençleri doğru yoldan çıkarmak, müstehcenlik, büyücülük, dinimize sövmek, güneşin dünyanın merkezinde olduğu ve dünyanın hareket ettiği gibi asılsız bir öğretiyi yaymak, Londra'daki bazı genç adamlarla ahlaksız şeyler yapmak gibi ilginç suçlar da var.
Yaklaşık 80 yaşındaki oyuncak ayımız, küçükken kendisiyle oynayan fakat büyüdükten sonra onu unutan çocukların en sonuncusu olan Cliff de (kitabın yazarı) onu terk ettikten sonra, açıklanamaz bir şekilde hareket kabiliyeti kazandığını farkediyor ve biraz da sıkıntıdan olsa gerek, bırakıldığı odanın camından çıkıp kendi hayatını kurmaya karar veriyor, hatta mucizevi bir şekilde dünyaya bir bebek getiriyor ve kitabın hemen başında öğrendiğimiz üzere onun ölümüyle beraber yıkılıyor. Ormanda inzivaya çekilen Winkie, işlediği iddia edilen suçlardan habersiz bir şekilde sanık olarak yakalanıyor ve böylece hikayesini zamanda bir ileriye, bir geriye giderek anlatan, ABD'nin terörizmle başa çıkışında özellikle son yıllarda artan mantıksızlık, acımasızlık ve paranoyaya ciddi bir taşlama niteliğinde olan Winkie başlamış oluyor.
Gerek yakalanmasından önceki, gerek yakalanmasından sonraki macerasında, Winkie'nin kendisini tanımaya dair olan süreci sürekli devam ediyor. Winkie hepsinden özellikler taşısa da ne bitki, ne hayvan, ne de insan olduğunun farkında ve bunun farklı düzeylerde (gerek kendi içinde, gerek dış dünyayla yani onu farklı bulduğu için nasıl konumlandıracağını bilemeyen Amerikan toplumuyla olsun) getirdiği çatışmaları da sürekli yaşamak durumunda kalıyor. İşlemediği suçlarla itham edilmesi ve sürekli aşağılanması bir yana, çok basit görünen başka şeylerin bazen onun için daha rahatsız edici olabileceğini görüyoruz, hapse düştükten sonra etrafındaki insanların (ajanlar, gardiyanlar, mahkumlar vd.) onu sürekli erkek ya da dişi olarak sınıflandırma gereksinimi duymaları mesela. Roman boyunca, onu olduğu gibi, cinsiyetsiz bir "oyuncak ayı" olarak kabul edebilen belki de tek insan (yazarın kendisini saymazsak) müslüman ve lezbiyen olan François adında bir temizlikçi.
Bu noktada kitabın beraberinde getirdiği fantastik olaylara dair gizemlerin Lost'un gizemlerine kıyasla açıklaması çok daha zor şeyler olduğunu görmek zor değil: Görülür başka fantastik bir öğenin olmadığını bildiğimiz ve tanıdığımız bu dünyada, bir oyuncak ayı nasıl yürür, düşünür, konuşur diye düşünebilirsiniz. Ama zaten bu kitap hiçbir yönüyle bilim kurgu ya da fantezi türüne ait olmaya çalışan bir kitap değil, alegori (anlatımında ağırlıkla sembolizme dayanan) ve taşlamaya dayanan bir fabl'a çok daha yakın duruyor tür olarak. Büyüklerin dünyasına ait birçok politik sorunu, masalsı bir bakışla işlemeye çabalıyor. Bu anlatım tarzından dolayı, okurken beklentilerinizi ona göre ayarlamayı öğreniyorsunuz: Yazar normal gözüken bu dünyanın içerdiği aykırı fantastik öğeleri daha gerçekçi ve inandırıcı kılmak adına ekstra çaba sarfetmiyor, tam tersine olan tüm garip şeyler o evrende anlam ifade edecek şekilde açıklanmak yerine, abartılı ve bir çizgi filmden çıkmışçasına gerçekdışı kalmaya devam ediyor. Bu şekilde biz de farklı olanın normal olarak kabul edilen dünyada gördüğü tepkileri ve farklı olanın hislerini okuyoruz yazarın gözünden. Bazen olaylar sizi (iyi anlamda) güldürecek seviyede absürdleşiyor ve çok keyif verici oluyor. Özellikle kitabın son bölümünde Winkie yargılanırken, tarihten bilinen ve dünya üzerinde büyük etkisi olmuş ünlü insanların eski duruşmalarında yer almış tanıkların mahkemeye katılmasıyla ortaya çıkan, güzel göndermelerle dolu bölümde kitap kendini buluyor diyebilirim. Hele hele Winkie'nin avukatı Unwin (ki soyadı hiç dava kazanamamasını simgeliyor), kendine güvensiz duruşu ve fakat sürekli çabalamaya devam etmesi ve etrafındakileri çılgına çevirmesiyle çok eğlenceli bir karakter.
Diğer yandan romanın seçtiği masalsı anlatım dili, herkesin rahat okuyamayacağını düşündüğüm bir tarz ortaya koyabiliyor, özellikle ilk bölümlerde. Bunu kötü anlamda söylemiyorum kesinlikle, kullanılan dil oldukça yalın fakat anlatım bazen "yaşam öyküsü" tarzına kaydığı için bu herkesin ilgisini çekmeyebilir. Kitabın ortalarında uzun bir bölüm, yazarın çocukluğunda Winkie'yle geçirdiği zamanları anlatıyor (ki Winkie gerçekten yazarın oyuncak ayısıymış küçükken). Bunun yanında bazı bölümlerde Winkie'nin duygu salınımları, orman içindeki gezileri, etrafındakilere dair hissettikleri, yaprakların hışırtısı, rüzgarı uğultusu falan derken kendinizi çok uzun sürebilen sembolizmle dolu paragraflar içinde bulabiliyorsunuz (şahsen benim için buraları okumak çaba gerektirdi). Eğer kurgudan akıcılık ve ilginizi sürekli ayakta tutacak süprizler bekliyorsanız, olaylara dahil olan her şeyin bir şekilde ortaya yeni bir şeyler katması adına bir beklentiniz varsa, kendinizi Winkie'nin anlatım tarzına (özellikle başlarda) uzak bulabilirsiniz. Yine de çabuk pes etmeyip devam ettiğiniz takdirde çok ilginç ve farklı bir roman okuduğunuzu fark edeceğinizi tahmin ediyorum.
(Ayrıca bu kitabı Çavlan çevirmiş demiş miydim ben? E o zaman zaten gidip sorgusuz sualsiz okumanız gerekir ki? Çabuk çabuk hadi!)
Bu noktada kitabın beraberinde getirdiği fantastik olaylara dair gizemlerin Lost'un gizemlerine kıyasla açıklaması çok daha zor şeyler olduğunu görmek zor değil: Görülür başka fantastik bir öğenin olmadığını bildiğimiz ve tanıdığımız bu dünyada, bir oyuncak ayı nasıl yürür, düşünür, konuşur diye düşünebilirsiniz. Ama zaten bu kitap hiçbir yönüyle bilim kurgu ya da fantezi türüne ait olmaya çalışan bir kitap değil, alegori (anlatımında ağırlıkla sembolizme dayanan) ve taşlamaya dayanan bir fabl'a çok daha yakın duruyor tür olarak. Büyüklerin dünyasına ait birçok politik sorunu, masalsı bir bakışla işlemeye çabalıyor. Bu anlatım tarzından dolayı, okurken beklentilerinizi ona göre ayarlamayı öğreniyorsunuz: Yazar normal gözüken bu dünyanın içerdiği aykırı fantastik öğeleri daha gerçekçi ve inandırıcı kılmak adına ekstra çaba sarfetmiyor, tam tersine olan tüm garip şeyler o evrende anlam ifade edecek şekilde açıklanmak yerine, abartılı ve bir çizgi filmden çıkmışçasına gerçekdışı kalmaya devam ediyor. Bu şekilde biz de farklı olanın normal olarak kabul edilen dünyada gördüğü tepkileri ve farklı olanın hislerini okuyoruz yazarın gözünden. Bazen olaylar sizi (iyi anlamda) güldürecek seviyede absürdleşiyor ve çok keyif verici oluyor. Özellikle kitabın son bölümünde Winkie yargılanırken, tarihten bilinen ve dünya üzerinde büyük etkisi olmuş ünlü insanların eski duruşmalarında yer almış tanıkların mahkemeye katılmasıyla ortaya çıkan, güzel göndermelerle dolu bölümde kitap kendini buluyor diyebilirim. Hele hele Winkie'nin avukatı Unwin (ki soyadı hiç dava kazanamamasını simgeliyor), kendine güvensiz duruşu ve fakat sürekli çabalamaya devam etmesi ve etrafındakileri çılgına çevirmesiyle çok eğlenceli bir karakter.
Diğer yandan romanın seçtiği masalsı anlatım dili, herkesin rahat okuyamayacağını düşündüğüm bir tarz ortaya koyabiliyor, özellikle ilk bölümlerde. Bunu kötü anlamda söylemiyorum kesinlikle, kullanılan dil oldukça yalın fakat anlatım bazen "yaşam öyküsü" tarzına kaydığı için bu herkesin ilgisini çekmeyebilir. Kitabın ortalarında uzun bir bölüm, yazarın çocukluğunda Winkie'yle geçirdiği zamanları anlatıyor (ki Winkie gerçekten yazarın oyuncak ayısıymış küçükken). Bunun yanında bazı bölümlerde Winkie'nin duygu salınımları, orman içindeki gezileri, etrafındakilere dair hissettikleri, yaprakların hışırtısı, rüzgarı uğultusu falan derken kendinizi çok uzun sürebilen sembolizmle dolu paragraflar içinde bulabiliyorsunuz (şahsen benim için buraları okumak çaba gerektirdi). Eğer kurgudan akıcılık ve ilginizi sürekli ayakta tutacak süprizler bekliyorsanız, olaylara dahil olan her şeyin bir şekilde ortaya yeni bir şeyler katması adına bir beklentiniz varsa, kendinizi Winkie'nin anlatım tarzına (özellikle başlarda) uzak bulabilirsiniz. Yine de çabuk pes etmeyip devam ettiğiniz takdirde çok ilginç ve farklı bir roman okuduğunuzu fark edeceğinizi tahmin ediyorum.
(Ayrıca bu kitabı Çavlan çevirmiş demiş miydim ben? E o zaman zaten gidip sorgusuz sualsiz okumanız gerekir ki? Çabuk çabuk hadi!)
10 yorumcuk:
Hemen hemen :) Bu hafta alıyorum kitabı , en kısa zamanda ben de okuyorum.Teşekkürler.
aaa inanmıyorum okumuştum ben bu kitabı! çok değişikti cidden böyle ağır bol sembolizmli başlıyor, ortalarında biyografik bir romana dönüşüyor ikinci yarasından sonra mizah kitabı olmaya geçiş yapıyordu.. yani böyle değildir eminim de bana öyle gelmişti, özellikle ikinci yarısından sonrası çok eğlenceli çok komikti. abd'nin yaptığı akla mantığa sığmaz tutuklamalara falan da çok güzel koyuyordu çevirisi de çok şıktı müthişti :d
Yazınızı okuyunca ufak çaplı bir araştırma yaptım, anladığım kadarıyla çok başarılı bir ilk roman olarak görülüyor Winkie. Konusu da çok ilginç. İlk fırsatta alıp okuyacağım.
Oleeeeey okurum ben de hem de hemen ilk fırsatta!
Ben de okumuştum ve hatta gerek ilginç konusu, gerekse mizahi diliyle oldukça etkilemişti beni. O zaman Çavlan'a hem tebriklerimizi, hem de teşekkürlerimizi sunalım bizi bu güzel kitapla buluşturduğu için :)
konusu çok hoşuma gitti ama ondan ziyade elbette Çavlan çevirdiği için hemen alınıla ve okunula!!!
utandırıyorsunuz beni kuzum.
Rafi Zabor'un Ayı Eve Dönüyor kitabını hatırlattı bana. Orda da başrolde Caz grubunda saksofon çalan bir boz ayı vardı. Ama cinsiyeti bayağı ön plandaydı onun, hatta insan bir sevgilisi vardı. Kitapta geçen bir Türk hikayesinden olduğu söylenen şöyle bir deyiş vardı "ayıydı mayıydı ama kocamdı", işte ayıyla dağa kaçan bir kadının akrabaları tarafından ayının öldürülmesi sonucu böyle bir laf ettiği düşünülüyormuş. Ben çok sevmiştim değişik bir fabl gibiydi. O yüzden onu seven bunu da sever taktiğiyle Winkie'yi de listeme aldım :)) Teşekkürler.
yazılarınızı hortlatıyorum ama konu müthiş!! çeviriyi de çavlan yaptıysa tadından okunmaz ^^ ilk fırsatta alacağım :))
Önerileriniz doğrultusunda bir liste hazırlamıştım, bu kitabı sıraya almıyorum, birinci sıraya yerleştiriyorum :o) Çavlan çevirmiş ne de olsa....
Yorum Gönder