En baştan belirtmek isterim ki, ağırlıklı olarak olumsuz bir yazı yazmak üzere olmama, Lost'tan ciddi ciddi televizyon tarihinin rezilliği olarak bahsedecek olmama rağmen, "6 senemi çaldın Lost!" diyenlerden değilim. Şu bir gerçek ki, 6 sezon boyunca keyif alarak izledim bu diziyi, o keyfin büyük bölümü Lost'un büyük bir beceriyle ortaya attığı gizemlerden (ve bir gün aydınlanacakları umudundan) kaynaklanıyor olsa da, "fiyasko" olarak tanımlanabilecek finali, geçmişi -ve bu dizinin nefis bir eğlence kaynağı olduğu gerçeğini- değiştirmiyor. Lost'u izlemiş olmaktan da, saatlerce teori üretmiş, üzerinde kafa patlatmış olmaktan da, bu sezon her bölümünün incelemesini yapmış olmaktan da pişman değilim; bu diziye harcadığım saatler zevkli geçti hep. Üstelik açıkçası beklentilerim çok da düşük olarak başladım finali izlemeye, sorularımın büyük kısmının yanıtlanacağına dair çocukça heveslerim (!) Ab Aeterno isimli bölümden sonra kırılmaya başlamıştı, 6. sezonun ikinci yarısında da yazarların, seyircilerin tamamını tatmin edecek bir formülle gelmelerinin imkansız olduğunu idrak etmiştim (5 sezon önce yaşamam gereken bir aydınlanmaydı bu da, çocukluk işte). Fakat tüm bunlara rağmen, finalin son 10 dakikasında yaşadığım hayal kırıklığını öngöremedim ve engelleyemedim. Hemen hemen her şeyin cevapsız bırakılmış ve koskoca bir TV fenomeninin finalinin, bana acayip ucuz gelen romantik reunion'lar ve ilk sezondan kolajlarla geçiştirilmiş olmasına itirazım bile olmayacaktı, o kadar sinmiştim, tabii eğer sonunda hep birlikte ışığa doğru koştukları, abidik gubidik dinsel göndermelerle dolu son 10 dakikası olmasaydı. Nokta. Şimdi incelemeye geçebiliriz :)
Dizinin yaratıcılarının, seyircinin sezonlar boyunca takip ettiği asıl öyküyü tamamen bıraktıkları gerçeğini maskeleyebilmek için, dizinin geçmişinden duygusal anları kullandıkları bir bölüm olmuş bu. Yıllardır Lost'un karakter-merkezli bir dizi olduğunu söyleyip duruyorlardı, ama Lost karakter-merkezli bir dizi değildi bana göre; yıllardır diziyi götüren Kate gibi sıkıcı, derinliksiz, bazen iki boyutlu ve çoğunlukla da gelişimden yoksun karakterler değil, konuydu. Konusu ilginç olduğu için ilgi çekiciydi Lost, bu kadar basit. Zaman yolculuğu ve gizemli sayılar mesela, Claire ve Jack karakterlerinden çok daha fazla taşıdı diziyi. Yine de eğer Lost'u karakterler için izlediyseniz, finalin büyük bir başarı olduğunu düşünüyorsunuzdur muhtemelen. Karakterizasyon ve karakter gelişimi bana hiçbir zaman başarılı gelmediği, Ben başta olmak üzere elle sayılabilir birkaç karakter dışında çoğu karakterle de ilgilenmediğim için bu gruba dahil değilim ben, ama finalin, karakterler ve onların hikayesini tatmin edici bir şekilde sonlandırmak açısından ne kadar başarılı olduğunu anlayabiliyorum.
Şayet büyük resim için izlediyseniz Lost'u; gizemli bir ada ve mitolojisi idiyse ilginizi çeken, finali büyük bir başarısızlık olarak görüyorsunuz muhtemelen. Ben bu gruba giriyorum. Sezonlar boyunca ada hakkında sürüyle bilgi edindiğimiz doğru —bitki örtüsü nasıldır, üzerinde yüzyıllar boyu kimler yaşamıştır, hangi şaşırtıcı olaylara ev sahipliği etmiştir o ormanlar vs.—, ancak bu bilgilerin arkasındaki "neden"leri asla öğrenemedik. Görünüşe göre bunun nedeni, yazarların da bu konuda bir fikri olmaması.
Bu bölümle ilgili önceden tahmin etmeyi becerdiğim ve en çok hoşuma giden iki şey, Rose ve Bernard'ın 70'lerin sonunda bizimkilerle birlikte 2007'ye geçmiş ve adada şöyle uzun, bol huzurlu bir hayat yaşamış olmaları ile, Juliet'in LA X'te Jack'in eski karısı olarak ortaya çıkması ve "uyanış"ının Sawyer sayesinde gerçekleşmesiydi (aynısı Sawyer için de geçerli). Karakterlerin uyanışlarını aşırı duygusal ve manipülatif bulduğumu gizleyemem, ama Juliet'li, Sawyer'lı ve Apollo'lu sahnede benim bile gözlerim doldu. Juliet ve Sawyer'ın ilişkisi, Lost'un son iki sezonunun duygusal açıdan özünü oluşturuyordu bana kalırsa. Juliet dizinin en güçlü karakterlerinden biriydi, Kate ve Claire gibi aslında pek bir varlık gösteremeyen kadın karakterlerin aksine, hem gerçekçiydi Juliet, hem de çok güçlü. Hurley'nin yeni Jacob olması (aa bunu da bilmişim) ve Ben'in Hurley'nin sağ kolu olarak çok sevdiği adasında kalması ile LA X'teki Jack'in boynundaki ve karnının oralardaki yara izlerinin adada aldığı bıçak darbelerinden oluşması da [bunu da bilmiştim ama galiba bu dört (rakamla: 4) ayrıntı dışında önceden tahmin edebildiğim hiçbir şey yok, bravo bana gerçekten], finalle ilgili hoşuma giden nadir öğelerden. Bölümle ilgili hoşuma gitmeyen şeylerin başında ise, LA X'te yaşanmış her şeyin, orasının salt varoluşsal bir bekleme odası, bir araf olduğu gerçeğiyle önemsiz hale gelmiş olması ile, bu sezon ortaya atılan Jacob ve Flocke çekişmesi hatırına, önceki sezonlarda yaşananların tamamen hiçe sayılmış olması geliyor.
Yazarların amacı sadece cevaplanmamış sorulara aldırmayacak ve karakterlerin en sondaki reunion'ından etkilenip coşacak izleyiciye hitap etmek idiyse bile, o izleyiciyi (ki ben o izleyici değilim hayır) 6. sezon boyunca LA X'in gerçek doğasına dair kandırmaları gerekti -ki en sondaki biraraya geliş şaşırtıcı ve etkileyici olabilsin. Ama LA X'in ne olduğunu bilerek geriye baktığımda, burada olanların büyük kısmı mantıksız geliyor bana. Örneğin ben Sun olsam, öldükten sonra "ışığa doğru" gitmeden hemen önce sevdiğim insanlarla olabilmek için bilinçaltımda yarattığım bir nevi bekleme odasında (bu cümlenin kulağa ne kadar deli saçması geldiğine dikkat etmeyelim lütfen), yine bilinçaltımda bana ateş edip hastanelik edecek bir Keamy yaratır mıydım mesela? Adanın okyanusun dibinde olduğunu gösterdikleri sahne neydi örneğin, evet amaç seyirciyi LA X'in alternatif bir zaman çizgisi olduğuna inandırarak, dizinin sonunda daha çok şaşırmasını sağlamaktı tamam, ama LA X'in sadece araf olduğunu ve içindeki hiçbir şeyin gerçek olmadığını bilerek izleyen seyirci, sular altına gömülmüş ada hakkında ne düşünür? LA X'te geçen tüm sezonu, orada yaşananların ve oradaki karakterlerin hiçbir anlamı olmadığını, LA X'in sadece karakterlerimizin kim olduklarını hatırlamaları için bir "patika" olduğunu, sonra da bir kiliseye gidip oradan ışığın içine geçiş yapıp yok olacaklarını öğrenmek için izlemişiz. Flash-sideways aslında sadece, çoktan ölmüş eski karakterlerin dönüşünü kullanarak izleyicilerin ağzına çalınan bir parmak balmış. Ama aslında seyirciye istediği değil, farkında olmadan gereksindiği şey verilmelidir; Juliet ve Sawyer'ı tekrar birlikte görmeyi istiyor olabiliriz (ki herhalde bunu en çok isteyenlerden biriydim ben) ama onları birleştirmek, ta başta ayrılmış olmalarının sarsıcı etkisini azaltıp anlamsız kılmaktır. Sun ve Jin'in ölümlerine üzülebilmemizi istiyorlarsa, iki bölüm sonra onları birlikte ve mutlu olarak göstermemeleri gerekir mesela. Herkes için mutlu son söz konusu olduğunda, sonuçların hiçbir önemi, anlamı ve mantığı kalmamış olur. Bu da hikayecilikteki en büyük falsolarından biri oldu Lost'un, ama elbette nedenini anlamak zor değil (neydi hatırlayalım: seyirci başka şeylerden şikayet edemesin diye ağzına bal çalmak). Lost'un karakter-merkezli bir dizi olduğunu iddia edip bununla övünüp duran yazarlar, flash-sideways'in karakterleri nasıl harcadığının farkında mı acaba? Aslında buna çok benzer bir sorun flashback'lerde de vardı ve final de aynısından nasibini almış vaziyette: karakterler üzerine olan dizilerde karakter gelişimi diye bir şey olur, karakteri bulup çıkarma değil. Lost'un başından beri yaptığı sadece buydu; karakterleri bize parça parça göstererek onları "keşfetmemizi" sağlama. Derinleştirme ya da geliştirme adına hiçbir şey yapmama.
Ada gerçekten de, cehennemi ait olduğu yerde tutan, dünyaya yayılmasını engelleyen bir tıpaymış demek. Sadece metaforik olarak değil, ciddi ciddi cismen bir tıpa varmış adada yani. Tıpa çıkarıldığında, adadaki kurallar geçersizleşiyor, ışığın koruyucusu ve Dumancık ölümlü hale geliyor, ada sallanmaya, sarsılmaya başlıyor, tıpa yerine konulmazsa yok olacak (diye tahmin ediyoruz). Across the Sea bölümünü sevenlerin, bu tıpa olayını da sevdiğini tahmin ediyorum. Ben sevemedim.
Lost her ne kadar "kurallar"dan bolca bahsetmiş olsa da, o kuralları istikrarlı bir şekilde belirlediği söylenemez; örneğin Smokey'le ilgili gerçekte neler olup bittiğine asla değinmemiş olması, Flocke'ın ölümünü rastgele ve keyfi hissettirdi bana. Ab Aeterno ve Across the Sea bölümlerinde gördüğümüz, Titus Welliver'in canlandırdığı karakterle, karakterin iki sezondur gördüğümüz Locke versiyonu, tamamen farklı motivasyonlara sahip, ayrı varlıklar gibiydiler. Terry O'Quinn de, Titus Welliver de süper oyuncular, buna rağmen hiçbir zaman aynı karakteri canlandırıyorlarmış gibi hissedemedim ben. Düşününce, Flocke'ın bu sezon yaptıklarının büyük kısmı anlamsız. Bu bölüme bakacak olursak, Flocke'ın planı aşama aşama şöyleymiş:
— Jacob'ı öldürebilmek için koşulların kusursuz olmasını iki bin yıl beklemek,
— Jacob'ı öldürmek,
— Sawyer'a "birlikte adadan gidelim" teklifi yapmak (adayı terk edemeyecek olsa da),
— Desmond'ın ayağına gelmesini beklemek, sonra da onu bir kuyuya atmak,
— Sonra Desmond'ı öldür(t)meye karar vermek ama gerçekten ölüp ölmediğini kontrol edecek kadar da önemsememek,
— Adayların kalanının ayağına gelmesini beklemek,
— Onları denizaltıyla adayı terk etmeye ikna edip hepsini öldürmek,
— Onları öldürmenin bir önemi olmadığını, sadece Desmond'a ihtiyacı olduğunu açıklamak,
— Aslında adadan ayrılmaktan çok adayı yok etmek istediğini açıklamak,
— Desmond'ı bulup da adayı yok etmek için kullandıktan sonra, başından beri sahip olduğu yelkenliyle adayı terk edeceğini açıklamak (adaylar hayatta olsa da, olmasa da).
Hmmm, peki.
Adanın ve kaynağın koruyucusu yani yeni Jacob olunca, herhangi bir bilgi, farkındalık, hiçbir şey kazanmıyormuşsunuz. Bunun bana çok ama çok saçma geldiğini gizleyemeyeceğim. Ne yapacağını, Dumancık'ın ne olduğunu ve nasıl yenilebileceğini, ışığın, tıpanın, kaynağın ne olduğunu, adanın ne menem bir şey olduğunu, kendisinin nasıl bir varlığa dönüştüğünü, kaç yıl yaşayacağını bilmiyordu Jack, hiçbir fikri yoktu. Neden bunu yaptıklarını anlayabiliyorum elbette, ancak Jack hiçbir şey bilmezse istenilen sona ulaşılabilinir ve seyirciye nihai reunion ve Jack'in gözünün kapandığı son sahne sunulabilirdi. Ama sırf Jack'in gözü, ilk bölümün ilk sahnesinde açıldığı yerde kapansın da etkileyici olsun diye, Jack'i o noktaya getirebilmek için bir hayli aptalca şeyler yaptırmalarını anlamıyorum. Kahramanımızın Flocke'ı yenmek için büyük planı, Flocke ne isterse onu yapmasına izin vermek, sonra da işlerin iyiye gideceğini ummaktı mesela, sonuçta da bu kötülüğün vücut bulmuş (güya) epik halini yenmek için yapması gereken bir kez ateş edip bir de tekmeyle uçurumdan ittirmek oldu. Bıçaklandı, buna rağmen adayı boydan boya kat edip uzun bir ipten tırmanabildi, tıpkı Dumancık'a dönüşen Jacob'ın kardeşi gibi kaynakta patladı etti ama ölmedi, tüm bunlardan sonra ormanı tökezleyerek de olsa geçebildi, tek amacı da ilk bölümün başında kendini bulduğu noktaya varıp huzurlu bir şekilde orada ölebilmekti. Buna da peki.
Benjamin de, bu sezonki hikayesinden mantıksızlık akan karakterlerden. Bir bölüm önce büyük bir soğukkanlılıkla Widmore'u öldürüp daha da bir sürü insanı öldüreceğini söylemişti, bu bölümdeyse bunlara değinilmedi bile. Eğer son iki bölüm olmasa, Ben'in kefaret ödeme hikayesi sıkıcı da olsa mantıklı sayılabilirdi. Peki niçin tövbe etmişken caydı ve eski karanlık haline döndü, kızının mezarını gördü diye mi? Hadi bir nedenden oldu bu diyelim, finalde niçin bütün sezon boyunca gördüğümüz iyi kalpli haline döndü, Flocke adayı yok edeceğini açıkladı diye mi? Bu soruları hâlâ soruyor olmam çok saçma ama elimde değil, her şeyden önce Benjamin Linus niçin yıllaaaar önce Henry Gale rolüyle bizimkilerin kampına sızmıştı ki? Jack'in kendisini ameliyat etmesini istiyordu tamam, ama belki en baştan Jack'e gidip rica etse, her şey daha kolay olurdu, Libby ve Ana Lucia da ölmezdi, falan. Ölmek üzereyken birilerini kandırması, tutsak alınması, sonra başkalarını kaçırıp onları tutsak alması ve bu arada çok değerli haftaları kaybetmesi gerekmiyordu herhalde.
Neredeyse her karakterin diziye romantik bir buluşmayla dönüş yapmış olmasını çok garip buluyorum açıkçası, özellikle de ilişkiler hiçbir zaman Lost'un merkezi olagelmemişken. Düşünsenize, Faraday'den Jack'e, Claire'den Hurley'e bütün karakterlerin "gerçek aşk"larıyla buluşup öpüşüp yiyişmelerini izledik, tamamen ajitasyona dayalı ilk sezondan görüntüler eşliğinde. Üstelik Sayid'in ruh eşi Shannon mıydı şimdi, hadi oradan demek istiyorum. Daha birkaç gün önce Flocke'la yaptığı anlaşma Shannon'ın değil, Nadia'nın hayatta olduğu bir dünyaya dönebilmek üzerine kuruluydu.
Gerçek dünyada neler yaşadı insanlar, Jack'in ölmesi ile kurtulan karakterlerin ölümünden sonra araftaki kilisede buluşmaları arasındaki zaman diliminde neler yaşandı, hiçbir fikrimiz yok. Hurley ve Ben kaç yıl yaşadılar, kaynağı (ve şu kahrolası tıpayı) nasıl korudular, sevgilileri olmadı mı hiç? Desmond adadan ayrılıp Penny'sine kavuşabildi mi? Kate, Sawyer, Claire, Miles ve Lapidus uzun ve sağlıklı birer yaşam sürdüler mi? Kate ve Sawyer kaybettikleri aşklarının tesellilerini birbirlerinin kollarında mı buldular? Aaron büyüyüp de önemsiz, sıradan bir adam mı oldu? Bunlara aldırdığımdan değil ama, karakterlerin öldükten sonraki hallerini bu kadar uzun (tüm sezon boyunca hatta) görecek idiysek, ölmeden önce neler yaşadıklarını da şöyle genel hatlarıyla bilmek fena olmazdı.
Lost, mutlu son verebilmek adına araf ve cennet kavramlarıyla oynayarak ucuz bir numaraya girişti ve hikayenin ada kısmını (yani asıl kısmını) son tahlilde son derece gereksiz bir fazlalığa dönüştürdü. Eğer hepsi sonunda buluşacak idiyseler, Jack'in başarılı olup olmamasının, Sawyer'ların uçağı yakalayıp yakalamamasının, hatta Dumancık'ın serbest kalıp herkesi öldürüp öldürmemesinin ne önemi kaldı ki? Jack'in kendini feda etmesi mesela, manasızmış aslında, ne de olsa öldükten sonra sevdikleriyle elele tutuşup ışığa doğru gidebilirmiş. Öldün mü Jack, ne olacak ki, arafta yine bir doktor olabilirsin, hatta bonus, bir de oğlun olabilir! Üstelik bu sadece ilk kısmı, o bittikten sonra tam olarak ne olduğunu kimsenin bilmediği cennete gideceksin ama herkesin gülümsemelerle koşar adım gittiği bir yer olduğuna göre, araftakinden de şahane olmalı! Sadece kaçınılmaz olanı yani ölümü erteliyordu karakterler, ölümden sonrası bu kadar harikuladeyse ertelemeseler daha bile iyi olurmuş üstelik. Altı yıl boyunca Lost'ta olup biten hiçbir şeyin ehemmiyeti yokmuş, konu dışıymış her şey, anlamsızmış, yersizmiş, gereksizmiş.
Lost'a dair yazdığım son yazıyı aklımda kalan sorularla bitirmek istiyorum, dizinin genel temasına da uyacaktır böyle bir veda :) Ben çok sıkı ve dikkatli bir takipçi sayılmam, üstelik ikinci sezonu örneğin tam üç sene önce izledim, buna rağmen bir oturuşta bu kadar soru çıkarabiliyorsam, tüm bölümleri arka arkaya ve bu yıl içinde izleyip de çok daha fazla ayrıntıyı yakalayabilmiş ve benim gibi bir sürü şeyi unutmamış olanların listelerinin kaç sorudan oluşacağı merak konusu :) Tabii bu soruların şu noktadan sonra hiçbir anlamı kalmadı, özellikle yazarların bizden bile daha az şey bildiğini öğrendikten sonra. Olsun. Yazayım, eksik kalmasın.
"Hayatın anlamını bulmayı mı bekliyordunuz bir diziden," diyorlar beğenenler beğenmeyenlere. Her yerde bu lafı görüyorum ve dizinin yıllar boyunca ortaya attığı gizemlerin çözülmesiyle hayatın anlamı arasındaki bağlantıyı gerçekten kuramıyorum. Dramatik eserlerde, izleyicinin bir sonraki bölümde ya da sahnede ne olacağını merak etmesini sağlamak önemli bir unsur, ama asıl mühim olan, nihai olarak yapılması gereken, tüm olayların toplarlanması, açıkların kapatılması, soruların cevaplanmasıdır. Aksi takdirde, izleyicisini aptal yerine koymuş olur o yaratı ("Sağabildiğimiz kadar sağalım," mentalitesi.) "Bu bir televizyon dizisi, ne bekliyordunuz ki," diyenlere buradan selam göndermek istiyorum. TV dizileri de anlamlı, mantıklı ve kaliteli olabilir dostlar. Televizyonda sanat yapmanın dahi mümkün olduğuna inanıyorum ben. Enayilik, ne yapalım :)
Eğer ilk sezonun sonunda böyle bitseydi Lost, söyleyecek hiçbir şeyim olmazdı. Yine araf, kilise, tıpa, ışık gibi bazı öğeleri sevmezdim ve olayların nihai olarak bağlandığı yer bana hitap etmezdi, ama şu an yaptığım gibi eleştirmezdim kesinlikle, çünkü kendi içinde tutarlı ve mantıklı bir son olmuş olurdu o. Oysa ilk sezonda bitmedi, seyircisinin asla sonlandırılmayacak binlerce çözümsüz gizemle karşılaşıp şaşırması ve bir gün onların çözüleceği umuduyla heyecanlanması için, tamı tamına beş yıl daha izlettirdi kendini. Kabul etmek gerekir ki, deliler gibi yeni bölümleri beklememizin, üzerine kafa yormamızın, teoriler üretmemizin, arkadaşlarımızla hakkında konuşmamızın ve üzerine yazılar yazmamızın, kısacası bu kadar sevmemizin en büyük nedeni, bizde merak uyandırmasıydı. Evet flashback'ler şöyle yaratıcı fikirdi de Evangeline Lilly böyle güzel bir hatundu, Terry O'Quinn şöyle şahane bir oyuncuydu da müzikler böyle nefisti falan filan, ama bunların tümü ikinci plandaydı benim için, yan öğelerdi bir bakıma; Lost'u asıl Lost yapan, sezonlar boyunca ilginç, yaratıcı gizemler atmasıydı ortaya. Ve bunu yapmak kolay, hele hele arkanda ABC gibi bir network, elinde de doğru dürüst bir bütçe ve bu kadar yetenekli oyuncular varken. Zor olan, izleyici tarafından Lost'un bittikten sonra da başarılı ve kaliteli bir yapım olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan, bu gizemleri çözülebilmesi, olayların toparlanıp parçaların yerli yerine oturtabilinmesi.. Bu bağlamda yazarlar 'zor'u başaramadılar. Büyük ihtimal zora gelemediklerinden (!) değil de, başından beri bir cevapları, bir planları olmadığından. Ki neyi nereye bağlayacaklarını bilmemeleri, daha en baştan kafalarında bir şey olmadan yola çıkarak, dizi tuttukça ortaya daha fazla soru atmaları, hikayeyi iyice çetrefilleştirmeleri ve asla toparlayamayacaklarını bildikleri halde sırf daha fazla ekmek yiyebilmek için çamura daha fazla gömülmeye razı olmaları bir fiyasko bana göre, ama yine de böyle olacağını son sezonun ikinci yarısında hafif hafif anlamaya başlamış, beklentilerimi ona göre ayarlamış, finalin başına oturmadan dokuz yüz beş bin altmış üç milyon soruya yanıt alamayacağımızı bilerek izlemeye başlamıştım; beklediğim şöyle sürprizli, şaşırtıcı, aksiyon dolu bir final izlemek, çok fazla cheesy duygusal sahneyle karşılaşmamak, çok fazla teolojik öğeyle de karşılaşmamak, bir de altıncı sezonun başında ortaya çıkmış olan flash sideways'in açıklamasını mantıklı ve tatmin edici bulmaktı. O bile olmadı.
PS: Lost'un final bölümüyle ilgili anket kapandı, blogdan kaldırmadan önce sonuçların kalıcı olması için burada belirteyim dedim. 1522 kişi oy vermiş, bunların 378'i yani %24'ü "nefisti", 327'si yani %22'si "asap bozucuydu", 817'si yani %54'ü "hayal kırıklığına uğratıcıydı" şıklarını seçmiş. Bu da demektir ki izleyen 4 kişiden sadece 1'i beğenmiş dizinin finalini. Biraz içler acısı.
Şayet büyük resim için izlediyseniz Lost'u; gizemli bir ada ve mitolojisi idiyse ilginizi çeken, finali büyük bir başarısızlık olarak görüyorsunuz muhtemelen. Ben bu gruba giriyorum. Sezonlar boyunca ada hakkında sürüyle bilgi edindiğimiz doğru —bitki örtüsü nasıldır, üzerinde yüzyıllar boyu kimler yaşamıştır, hangi şaşırtıcı olaylara ev sahipliği etmiştir o ormanlar vs.—, ancak bu bilgilerin arkasındaki "neden"leri asla öğrenemedik. Görünüşe göre bunun nedeni, yazarların da bu konuda bir fikri olmaması.
Bu bölümle ilgili önceden tahmin etmeyi becerdiğim ve en çok hoşuma giden iki şey, Rose ve Bernard'ın 70'lerin sonunda bizimkilerle birlikte 2007'ye geçmiş ve adada şöyle uzun, bol huzurlu bir hayat yaşamış olmaları ile, Juliet'in LA X'te Jack'in eski karısı olarak ortaya çıkması ve "uyanış"ının Sawyer sayesinde gerçekleşmesiydi (aynısı Sawyer için de geçerli). Karakterlerin uyanışlarını aşırı duygusal ve manipülatif bulduğumu gizleyemem, ama Juliet'li, Sawyer'lı ve Apollo'lu sahnede benim bile gözlerim doldu. Juliet ve Sawyer'ın ilişkisi, Lost'un son iki sezonunun duygusal açıdan özünü oluşturuyordu bana kalırsa. Juliet dizinin en güçlü karakterlerinden biriydi, Kate ve Claire gibi aslında pek bir varlık gösteremeyen kadın karakterlerin aksine, hem gerçekçiydi Juliet, hem de çok güçlü. Hurley'nin yeni Jacob olması (aa bunu da bilmişim) ve Ben'in Hurley'nin sağ kolu olarak çok sevdiği adasında kalması ile LA X'teki Jack'in boynundaki ve karnının oralardaki yara izlerinin adada aldığı bıçak darbelerinden oluşması da [bunu da bilmiştim ama galiba bu dört (rakamla: 4) ayrıntı dışında önceden tahmin edebildiğim hiçbir şey yok, bravo bana gerçekten], finalle ilgili hoşuma giden nadir öğelerden. Bölümle ilgili hoşuma gitmeyen şeylerin başında ise, LA X'te yaşanmış her şeyin, orasının salt varoluşsal bir bekleme odası, bir araf olduğu gerçeğiyle önemsiz hale gelmiş olması ile, bu sezon ortaya atılan Jacob ve Flocke çekişmesi hatırına, önceki sezonlarda yaşananların tamamen hiçe sayılmış olması geliyor.
Yazarların amacı sadece cevaplanmamış sorulara aldırmayacak ve karakterlerin en sondaki reunion'ından etkilenip coşacak izleyiciye hitap etmek idiyse bile, o izleyiciyi (ki ben o izleyici değilim hayır) 6. sezon boyunca LA X'in gerçek doğasına dair kandırmaları gerekti -ki en sondaki biraraya geliş şaşırtıcı ve etkileyici olabilsin. Ama LA X'in ne olduğunu bilerek geriye baktığımda, burada olanların büyük kısmı mantıksız geliyor bana. Örneğin ben Sun olsam, öldükten sonra "ışığa doğru" gitmeden hemen önce sevdiğim insanlarla olabilmek için bilinçaltımda yarattığım bir nevi bekleme odasında (bu cümlenin kulağa ne kadar deli saçması geldiğine dikkat etmeyelim lütfen), yine bilinçaltımda bana ateş edip hastanelik edecek bir Keamy yaratır mıydım mesela? Adanın okyanusun dibinde olduğunu gösterdikleri sahne neydi örneğin, evet amaç seyirciyi LA X'in alternatif bir zaman çizgisi olduğuna inandırarak, dizinin sonunda daha çok şaşırmasını sağlamaktı tamam, ama LA X'in sadece araf olduğunu ve içindeki hiçbir şeyin gerçek olmadığını bilerek izleyen seyirci, sular altına gömülmüş ada hakkında ne düşünür? LA X'te geçen tüm sezonu, orada yaşananların ve oradaki karakterlerin hiçbir anlamı olmadığını, LA X'in sadece karakterlerimizin kim olduklarını hatırlamaları için bir "patika" olduğunu, sonra da bir kiliseye gidip oradan ışığın içine geçiş yapıp yok olacaklarını öğrenmek için izlemişiz. Flash-sideways aslında sadece, çoktan ölmüş eski karakterlerin dönüşünü kullanarak izleyicilerin ağzına çalınan bir parmak balmış. Ama aslında seyirciye istediği değil, farkında olmadan gereksindiği şey verilmelidir; Juliet ve Sawyer'ı tekrar birlikte görmeyi istiyor olabiliriz (ki herhalde bunu en çok isteyenlerden biriydim ben) ama onları birleştirmek, ta başta ayrılmış olmalarının sarsıcı etkisini azaltıp anlamsız kılmaktır. Sun ve Jin'in ölümlerine üzülebilmemizi istiyorlarsa, iki bölüm sonra onları birlikte ve mutlu olarak göstermemeleri gerekir mesela. Herkes için mutlu son söz konusu olduğunda, sonuçların hiçbir önemi, anlamı ve mantığı kalmamış olur. Bu da hikayecilikteki en büyük falsolarından biri oldu Lost'un, ama elbette nedenini anlamak zor değil (neydi hatırlayalım: seyirci başka şeylerden şikayet edemesin diye ağzına bal çalmak). Lost'un karakter-merkezli bir dizi olduğunu iddia edip bununla övünüp duran yazarlar, flash-sideways'in karakterleri nasıl harcadığının farkında mı acaba? Aslında buna çok benzer bir sorun flashback'lerde de vardı ve final de aynısından nasibini almış vaziyette: karakterler üzerine olan dizilerde karakter gelişimi diye bir şey olur, karakteri bulup çıkarma değil. Lost'un başından beri yaptığı sadece buydu; karakterleri bize parça parça göstererek onları "keşfetmemizi" sağlama. Derinleştirme ya da geliştirme adına hiçbir şey yapmama.
Ada gerçekten de, cehennemi ait olduğu yerde tutan, dünyaya yayılmasını engelleyen bir tıpaymış demek. Sadece metaforik olarak değil, ciddi ciddi cismen bir tıpa varmış adada yani. Tıpa çıkarıldığında, adadaki kurallar geçersizleşiyor, ışığın koruyucusu ve Dumancık ölümlü hale geliyor, ada sallanmaya, sarsılmaya başlıyor, tıpa yerine konulmazsa yok olacak (diye tahmin ediyoruz). Across the Sea bölümünü sevenlerin, bu tıpa olayını da sevdiğini tahmin ediyorum. Ben sevemedim.
Lost her ne kadar "kurallar"dan bolca bahsetmiş olsa da, o kuralları istikrarlı bir şekilde belirlediği söylenemez; örneğin Smokey'le ilgili gerçekte neler olup bittiğine asla değinmemiş olması, Flocke'ın ölümünü rastgele ve keyfi hissettirdi bana. Ab Aeterno ve Across the Sea bölümlerinde gördüğümüz, Titus Welliver'in canlandırdığı karakterle, karakterin iki sezondur gördüğümüz Locke versiyonu, tamamen farklı motivasyonlara sahip, ayrı varlıklar gibiydiler. Terry O'Quinn de, Titus Welliver de süper oyuncular, buna rağmen hiçbir zaman aynı karakteri canlandırıyorlarmış gibi hissedemedim ben. Düşününce, Flocke'ın bu sezon yaptıklarının büyük kısmı anlamsız. Bu bölüme bakacak olursak, Flocke'ın planı aşama aşama şöyleymiş:
— Jacob'ı öldürebilmek için koşulların kusursuz olmasını iki bin yıl beklemek,
— Jacob'ı öldürmek,
— Sawyer'a "birlikte adadan gidelim" teklifi yapmak (adayı terk edemeyecek olsa da),
— Desmond'ın ayağına gelmesini beklemek, sonra da onu bir kuyuya atmak,
— Sonra Desmond'ı öldür(t)meye karar vermek ama gerçekten ölüp ölmediğini kontrol edecek kadar da önemsememek,
— Adayların kalanının ayağına gelmesini beklemek,
— Onları denizaltıyla adayı terk etmeye ikna edip hepsini öldürmek,
— Onları öldürmenin bir önemi olmadığını, sadece Desmond'a ihtiyacı olduğunu açıklamak,
— Aslında adadan ayrılmaktan çok adayı yok etmek istediğini açıklamak,
— Desmond'ı bulup da adayı yok etmek için kullandıktan sonra, başından beri sahip olduğu yelkenliyle adayı terk edeceğini açıklamak (adaylar hayatta olsa da, olmasa da).
Hmmm, peki.
Adanın ve kaynağın koruyucusu yani yeni Jacob olunca, herhangi bir bilgi, farkındalık, hiçbir şey kazanmıyormuşsunuz. Bunun bana çok ama çok saçma geldiğini gizleyemeyeceğim. Ne yapacağını, Dumancık'ın ne olduğunu ve nasıl yenilebileceğini, ışığın, tıpanın, kaynağın ne olduğunu, adanın ne menem bir şey olduğunu, kendisinin nasıl bir varlığa dönüştüğünü, kaç yıl yaşayacağını bilmiyordu Jack, hiçbir fikri yoktu. Neden bunu yaptıklarını anlayabiliyorum elbette, ancak Jack hiçbir şey bilmezse istenilen sona ulaşılabilinir ve seyirciye nihai reunion ve Jack'in gözünün kapandığı son sahne sunulabilirdi. Ama sırf Jack'in gözü, ilk bölümün ilk sahnesinde açıldığı yerde kapansın da etkileyici olsun diye, Jack'i o noktaya getirebilmek için bir hayli aptalca şeyler yaptırmalarını anlamıyorum. Kahramanımızın Flocke'ı yenmek için büyük planı, Flocke ne isterse onu yapmasına izin vermek, sonra da işlerin iyiye gideceğini ummaktı mesela, sonuçta da bu kötülüğün vücut bulmuş (güya) epik halini yenmek için yapması gereken bir kez ateş edip bir de tekmeyle uçurumdan ittirmek oldu. Bıçaklandı, buna rağmen adayı boydan boya kat edip uzun bir ipten tırmanabildi, tıpkı Dumancık'a dönüşen Jacob'ın kardeşi gibi kaynakta patladı etti ama ölmedi, tüm bunlardan sonra ormanı tökezleyerek de olsa geçebildi, tek amacı da ilk bölümün başında kendini bulduğu noktaya varıp huzurlu bir şekilde orada ölebilmekti. Buna da peki.
Benjamin de, bu sezonki hikayesinden mantıksızlık akan karakterlerden. Bir bölüm önce büyük bir soğukkanlılıkla Widmore'u öldürüp daha da bir sürü insanı öldüreceğini söylemişti, bu bölümdeyse bunlara değinilmedi bile. Eğer son iki bölüm olmasa, Ben'in kefaret ödeme hikayesi sıkıcı da olsa mantıklı sayılabilirdi. Peki niçin tövbe etmişken caydı ve eski karanlık haline döndü, kızının mezarını gördü diye mi? Hadi bir nedenden oldu bu diyelim, finalde niçin bütün sezon boyunca gördüğümüz iyi kalpli haline döndü, Flocke adayı yok edeceğini açıkladı diye mi? Bu soruları hâlâ soruyor olmam çok saçma ama elimde değil, her şeyden önce Benjamin Linus niçin yıllaaaar önce Henry Gale rolüyle bizimkilerin kampına sızmıştı ki? Jack'in kendisini ameliyat etmesini istiyordu tamam, ama belki en baştan Jack'e gidip rica etse, her şey daha kolay olurdu, Libby ve Ana Lucia da ölmezdi, falan. Ölmek üzereyken birilerini kandırması, tutsak alınması, sonra başkalarını kaçırıp onları tutsak alması ve bu arada çok değerli haftaları kaybetmesi gerekmiyordu herhalde.
Neredeyse her karakterin diziye romantik bir buluşmayla dönüş yapmış olmasını çok garip buluyorum açıkçası, özellikle de ilişkiler hiçbir zaman Lost'un merkezi olagelmemişken. Düşünsenize, Faraday'den Jack'e, Claire'den Hurley'e bütün karakterlerin "gerçek aşk"larıyla buluşup öpüşüp yiyişmelerini izledik, tamamen ajitasyona dayalı ilk sezondan görüntüler eşliğinde. Üstelik Sayid'in ruh eşi Shannon mıydı şimdi, hadi oradan demek istiyorum. Daha birkaç gün önce Flocke'la yaptığı anlaşma Shannon'ın değil, Nadia'nın hayatta olduğu bir dünyaya dönebilmek üzerine kuruluydu.
Gerçek dünyada neler yaşadı insanlar, Jack'in ölmesi ile kurtulan karakterlerin ölümünden sonra araftaki kilisede buluşmaları arasındaki zaman diliminde neler yaşandı, hiçbir fikrimiz yok. Hurley ve Ben kaç yıl yaşadılar, kaynağı (ve şu kahrolası tıpayı) nasıl korudular, sevgilileri olmadı mı hiç? Desmond adadan ayrılıp Penny'sine kavuşabildi mi? Kate, Sawyer, Claire, Miles ve Lapidus uzun ve sağlıklı birer yaşam sürdüler mi? Kate ve Sawyer kaybettikleri aşklarının tesellilerini birbirlerinin kollarında mı buldular? Aaron büyüyüp de önemsiz, sıradan bir adam mı oldu? Bunlara aldırdığımdan değil ama, karakterlerin öldükten sonraki hallerini bu kadar uzun (tüm sezon boyunca hatta) görecek idiysek, ölmeden önce neler yaşadıklarını da şöyle genel hatlarıyla bilmek fena olmazdı.
Lost, mutlu son verebilmek adına araf ve cennet kavramlarıyla oynayarak ucuz bir numaraya girişti ve hikayenin ada kısmını (yani asıl kısmını) son tahlilde son derece gereksiz bir fazlalığa dönüştürdü. Eğer hepsi sonunda buluşacak idiyseler, Jack'in başarılı olup olmamasının, Sawyer'ların uçağı yakalayıp yakalamamasının, hatta Dumancık'ın serbest kalıp herkesi öldürüp öldürmemesinin ne önemi kaldı ki? Jack'in kendini feda etmesi mesela, manasızmış aslında, ne de olsa öldükten sonra sevdikleriyle elele tutuşup ışığa doğru gidebilirmiş. Öldün mü Jack, ne olacak ki, arafta yine bir doktor olabilirsin, hatta bonus, bir de oğlun olabilir! Üstelik bu sadece ilk kısmı, o bittikten sonra tam olarak ne olduğunu kimsenin bilmediği cennete gideceksin ama herkesin gülümsemelerle koşar adım gittiği bir yer olduğuna göre, araftakinden de şahane olmalı! Sadece kaçınılmaz olanı yani ölümü erteliyordu karakterler, ölümden sonrası bu kadar harikuladeyse ertelemeseler daha bile iyi olurmuş üstelik. Altı yıl boyunca Lost'ta olup biten hiçbir şeyin ehemmiyeti yokmuş, konu dışıymış her şey, anlamsızmış, yersizmiş, gereksizmiş.
Lost'a dair yazdığım son yazıyı aklımda kalan sorularla bitirmek istiyorum, dizinin genel temasına da uyacaktır böyle bir veda :) Ben çok sıkı ve dikkatli bir takipçi sayılmam, üstelik ikinci sezonu örneğin tam üç sene önce izledim, buna rağmen bir oturuşta bu kadar soru çıkarabiliyorsam, tüm bölümleri arka arkaya ve bu yıl içinde izleyip de çok daha fazla ayrıntıyı yakalayabilmiş ve benim gibi bir sürü şeyi unutmamış olanların listelerinin kaç sorudan oluşacağı merak konusu :) Tabii bu soruların şu noktadan sonra hiçbir anlamı kalmadı, özellikle yazarların bizden bile daha az şey bildiğini öğrendikten sonra. Olsun. Yazayım, eksik kalmasın.
- Richard neden 1970'lerin sonunda Dharma'da çekilmiş bir fotoğrafta bizimkileri göstererek hepsinin öldüğünü gördüğünü söyledi?
- Adayı bulmak niçin bu kadar zordu? Neden dışarıdaki dünyayla arasında 30 dakikalık fark vardı? Nasıl oluyor da hareket ediyordu?
- Adanın efsunlu özelliklerinin kökleri neye dayanıyordu, nasıl oluyor da felçlileri ve kanserleri iyileştiriyordu, merkezindeki altın renkli parlak enerjinin niçin korunması gerekiyordu, korunmazsa ne olurdu?
- The Others, Hostes Cindy'i nasıl oldu da kendi taraflarına çekti?
- Walt'un özel güçleri mi vardı?
- Mikhail niçin bir türlü ölmedi?
- Neden Sayid son sezonda birden İngiliz aksanıyla konuşmaya başladı?
- The Others niçin Walt'u kaçırdı? Bu kaçırılma sırasında niçin Walt üzerinde bir takım testler yapıp durdular?
- Kate'in adada görüp durduğu siyah at ne işti?
- Walt nasıl Swan'daki bilgisayarın başındaki Michael'la chat yapabildi?
- Niçin Eko'nun geçmişinde sahtekar falcı olarak görünen adam, Aaron'ı Claire'in yetiştirmesinin çok önemli olduğu konusunda ısrar etti ve Claire'ı nerdeyse zorla Oceanic 815'e bindirdi?
- Juliet'in kocasının ölmesini nasıl sağladı The Others? Juliet'in kardeşini nasıl iyileştirdiler ayrıca?
- Niçin Dogen hayattayken Flocke tapınağa giremiyordu?
- Niçin şu arafta ve kilisede Michael ve Walt'tan iz yoktu?
- Hurley'nin kötü şansının kaynağı neydi, piyangoyu kazanmak için kullandığı numaralar gerçekten de "lanetli" miydi?
- Locke'ın babası nasıl oldu da adada bilmemne kutusundan çıktı?
- Jacob'ın kulübesinin etrafındaki külümsü madde neydi?
- Jacob'ın kulübesi niçin özellikle Hurley'e göründü ve yer değiştirip durdu?
- Neden adaya dönebilmek için, adaya ilk düşüşlerindeki koşulların aynısını yaratmak zorundaydılar?
- Swan patladığında, Locke oradan nasıl kaçtı? Aynı patlamadan Eko nasıl kurtuldu?
- Jacob hangi amaçla şu ünlü listeyi yaptı, o listede kimler vardı?
- Walt niçin Locke'a hatch'i açmamasını söyledi, hatch'le ilgili ne biliyor olabilirdi ki?
- Tawaret heykelini kim, niye inşa etti?
- Niçin Ben Locke'a düğmeye basmazsa hiçbir şey olmayacağını söyledi?
- Niçin Dharma Swan'ın üzerinde, Jacob'ın kalan son adaylar için kullandığı sayıları kullandı?
- Neden Sun Jin'e sırf çocukları hem öksüz hem de yetim kalmasın diye "hayır benimle birlikte ölme, git kızımıza babalık et" demedi?
- The Others nasıl oldu da kimlerin "iyi", kimlerin "kötü" olduğunu bildi, dosyalarda falan bulunamayacak pek çok gizli bilgiye ulaştı? Ayrıca ne olacaktı yani "iyi"leri kaçırınca?
- Niçin ve nasıl Ben dümeni çevirdiğinde 2004'ten 2005'e gitti?
- Niçin adadaki herkes değil de, sadece bizim kahramanlarımız (tabii bir de karavan) zamanda yolculuk yaptı?
- Hamile kadınlar neden ölüyordu adada?
- Juliet bomba patladıktan sonra, ölmek üzereyken niçin ve neyi kast ederek "İşe yaradı" dedi?
- Niçin Ajira uçağından düşen Jack, Kate, Hurley ve Sayid zamanda 30 yıl geriye gitti de, diğer yolcular; Sun, Ilana, Lapidus, Ben ve Locke'ın cesedi günümüzde kaldı?
- Şu "hastalık/enfeksiyon" neydi, insanlar nasıl kapıyordu bunu, ne oluyordu yani kapınca?
- Kulübenin etrafındaki kül çemberini kim bozdu?
- Walt ölmediği halde nasıl oldu da Shannon'a, Sayid'e ve daha nicelerine görünüp durdu?
- Sayid'in ruh eşi ne zaman Shannon oldu? Nadia'ya yazık değil mi?
- Nasıl oldu da akıl hastanesinde Hurley'i ziyarete gelen ölü Charlie'yi, Hurley dışında başkaları da gördü?
- Libby?
- Dharma?
- Widmore?
- Numaralar?
- Zaman yolculuğu?
- Eloise Hawking?
- Okunmuş üflenmiş şarap?
- Flocke'ın yani Smokey'nin yani Adam'ın yani Man in Black'in yani Jacob'ın kardeşinin ismi?
"Hayatın anlamını bulmayı mı bekliyordunuz bir diziden," diyorlar beğenenler beğenmeyenlere. Her yerde bu lafı görüyorum ve dizinin yıllar boyunca ortaya attığı gizemlerin çözülmesiyle hayatın anlamı arasındaki bağlantıyı gerçekten kuramıyorum. Dramatik eserlerde, izleyicinin bir sonraki bölümde ya da sahnede ne olacağını merak etmesini sağlamak önemli bir unsur, ama asıl mühim olan, nihai olarak yapılması gereken, tüm olayların toplarlanması, açıkların kapatılması, soruların cevaplanmasıdır. Aksi takdirde, izleyicisini aptal yerine koymuş olur o yaratı ("Sağabildiğimiz kadar sağalım," mentalitesi.) "Bu bir televizyon dizisi, ne bekliyordunuz ki," diyenlere buradan selam göndermek istiyorum. TV dizileri de anlamlı, mantıklı ve kaliteli olabilir dostlar. Televizyonda sanat yapmanın dahi mümkün olduğuna inanıyorum ben. Enayilik, ne yapalım :)
Eğer ilk sezonun sonunda böyle bitseydi Lost, söyleyecek hiçbir şeyim olmazdı. Yine araf, kilise, tıpa, ışık gibi bazı öğeleri sevmezdim ve olayların nihai olarak bağlandığı yer bana hitap etmezdi, ama şu an yaptığım gibi eleştirmezdim kesinlikle, çünkü kendi içinde tutarlı ve mantıklı bir son olmuş olurdu o. Oysa ilk sezonda bitmedi, seyircisinin asla sonlandırılmayacak binlerce çözümsüz gizemle karşılaşıp şaşırması ve bir gün onların çözüleceği umuduyla heyecanlanması için, tamı tamına beş yıl daha izlettirdi kendini. Kabul etmek gerekir ki, deliler gibi yeni bölümleri beklememizin, üzerine kafa yormamızın, teoriler üretmemizin, arkadaşlarımızla hakkında konuşmamızın ve üzerine yazılar yazmamızın, kısacası bu kadar sevmemizin en büyük nedeni, bizde merak uyandırmasıydı. Evet flashback'ler şöyle yaratıcı fikirdi de Evangeline Lilly böyle güzel bir hatundu, Terry O'Quinn şöyle şahane bir oyuncuydu da müzikler böyle nefisti falan filan, ama bunların tümü ikinci plandaydı benim için, yan öğelerdi bir bakıma; Lost'u asıl Lost yapan, sezonlar boyunca ilginç, yaratıcı gizemler atmasıydı ortaya. Ve bunu yapmak kolay, hele hele arkanda ABC gibi bir network, elinde de doğru dürüst bir bütçe ve bu kadar yetenekli oyuncular varken. Zor olan, izleyici tarafından Lost'un bittikten sonra da başarılı ve kaliteli bir yapım olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan, bu gizemleri çözülebilmesi, olayların toparlanıp parçaların yerli yerine oturtabilinmesi.. Bu bağlamda yazarlar 'zor'u başaramadılar. Büyük ihtimal zora gelemediklerinden (!) değil de, başından beri bir cevapları, bir planları olmadığından. Ki neyi nereye bağlayacaklarını bilmemeleri, daha en baştan kafalarında bir şey olmadan yola çıkarak, dizi tuttukça ortaya daha fazla soru atmaları, hikayeyi iyice çetrefilleştirmeleri ve asla toparlayamayacaklarını bildikleri halde sırf daha fazla ekmek yiyebilmek için çamura daha fazla gömülmeye razı olmaları bir fiyasko bana göre, ama yine de böyle olacağını son sezonun ikinci yarısında hafif hafif anlamaya başlamış, beklentilerimi ona göre ayarlamış, finalin başına oturmadan dokuz yüz beş bin altmış üç milyon soruya yanıt alamayacağımızı bilerek izlemeye başlamıştım; beklediğim şöyle sürprizli, şaşırtıcı, aksiyon dolu bir final izlemek, çok fazla cheesy duygusal sahneyle karşılaşmamak, çok fazla teolojik öğeyle de karşılaşmamak, bir de altıncı sezonun başında ortaya çıkmış olan flash sideways'in açıklamasını mantıklı ve tatmin edici bulmaktı. O bile olmadı.
PS: Lost'un final bölümüyle ilgili anket kapandı, blogdan kaldırmadan önce sonuçların kalıcı olması için burada belirteyim dedim. 1522 kişi oy vermiş, bunların 378'i yani %24'ü "nefisti", 327'si yani %22'si "asap bozucuydu", 817'si yani %54'ü "hayal kırıklığına uğratıcıydı" şıklarını seçmiş. Bu da demektir ki izleyen 4 kişiden sadece 1'i beğenmiş dizinin finalini. Biraz içler acısı.
90 yorumcuk:
çok yazık oldu...Yaza dvdsi cıkacakmış cevaplanmayan soruları dvdde acıklıycaklar'mış'
Çavlancım bütün duygu ve düşüncelerime tercüman olmuşsun, kalemine sağlık.
Ellerine sağlık! Detaylı ve uzun bir yazı olmuş. Bende aynı saygınlıkla sonuna kadar okudum. -Ki gördüm; düşüncelerimiz, sorularımız ve fikirlerimiz örtüşüyor. Sorduğunuz sorular haricin de mesela bir kaç tane daha soru var kafamda; Hurley'in kuşu neydi? Dharma erzakları ve bir keresinde kargo uçağı ile atılması neydi? Nasıl ulaştılar? MAğara dediler, içini görmek için can attık, son bölüm gösterdiler oh be dedim ama oda ne! Tıpa var! Eee tıpanın altında ki ne? Göremedik tabiki de!
Birde, dün gece üşenmedim takıldığım yerleri 3-5 saat boyunca izledim! Evet yaptım bunu...5. sezon sonunda olan Juliet sahnesi, 6. sezon başı Juliet sahnesi. Tekrar tekrar izledim. İşe yaradı diyor, peki ne işe yaradı? Kate neden yarı işitme engelli bir vaziyette ağacın tepesin de uyandı? Bomba patladığı için mi? Evet patladı! Lan peki koskoca hidrojen bombası patlıyor ve sadece kısa süreli işitme sorunumu yaşıyorsunuz? Herkes hayatta! Nasıl yani lan!? Bomba patladı aloooo! Herkesin ölmüş olması lazım diye düşünüyorum. İzliyorum tekrar tekrar, yok ölmemişler! Lanet olasıca 6. sezonda yaşıyorlar adada (kafiyeli!), hemde flashsideways denen yerde. İyi de hidrojen bombası patladı be emmi, nasıl hayattasınız?
Lanet olsun demiyorum, diyemiyorum (ilk 5 sezon hatırına) ama bravo (6. sezon yüzünden!) da demiyorum. Böyle olmamalıydı, böyle bitmemeliydi. Umarım hatalarını anlarlar da, açıklayıcı bir sinema filmi yahut dvd gibi bişi hazırlanır.
Çok güzel yorumlamışsın çavlan tüm söylediklerine katılmamak elde değil. Özellikle benden başka kimse farketmedi mi ne bu saçmalığı dediğim sadece lostie lerin parlayıp zamanda gezip, Richart Alpert ve ekibi olan others ların aynı zamanda kalması ve bunun adayı taşıyan çark ile olması kısmını sormana sevindim.
Karakterler onlarında şunlar şunlar önemliydi bakın ne güzel birlik oldular adada diyorlar. Amaç neydi onları birleştiren? Adadan çıkmak. MIB nin amaç neydi? Adadan çıkmak. Demek ki Kaste veya Jack olmayınca amacın ne olduğu değil kim olduğun önemliymiş karakterlere yoğunlaşacaklar ya. :)) MIB hakkında çok yazabilirim nasıl oluyor da bu şey ışık yüzünden BS olmuş bedeni çürümüş de ışık sönünce tamamen yok olmuyor hala etli kanlı kan dolaşımlı Locke olarak kalıyor sorusundan, o adam öldürüp adayı terketmek istedi diye niye sürekli pataklanıp Bs a dönüştürülüp hala bir de şeytan ilan ediliyor ve seyirciyi yönlendirmek için psikopat gibi gösterilip saçma saçma aksiyonlara girip onu bunu bıçaklıyor şeklinde.
Duygusal sahnelerin duygulandırmış olması hiç umurumda değil bende Juliet i değil Sawyer ı öpünce ilk gördüğümde duygulandım sevdiğim sağlam bir karakterdi çünkü. Arafta ölü Claire in ölü Aaron u bebek olarak doğurması ve bebek hali ile ölü Aaron un gerçeğin farkına varmış olmalı ki ışığa yürümesi diğerleriyle ve Penny nin orada ne işinin olduğunu hiç sormuyorum. Ölü Keamy nin tekrardan nasıl öldüğünü de.
J.J Abrams bir de açıklama yapmış ona denk geldim. Öyle bir açıklamış ki özürü kabahatinden büyük. Christian kilit değildi neden öyle zannettiniz diyor kendileri gözümüze sokmamış gibi widmore un gemisinde, ada dışında falan. Ondan beteri LAX araf değil, paralel evren kilise paralel evrenlerin birleştiği platform, ada paralel evrenler arası geçiş noktası diye açıklıyor. Yani bu durumda başımıza bir de kilise çıktı LAX de hidrojen bombası patlayınca uçak düşmeyen alternatif evrenmiş.
Biraz uzatacağım ama sormak istiyorum bu açıklamatya herkes de pek beğenmiş tatmin olmuş çok güldüm buna çünkü. LAX paralel evren ise ada orada battığına göre ışık söndü BS kazandı veya ışık korunamadı demek değil mi? O zaman dünya yok olmaz mı gene? Orada adayı batırmış ki sanki tek yönlü geçiş olsun da sadece LAX dekiler adadaki yaşamı anımsasın gibilerinden. Ama o zaman LAX yok olur bir, bunun olması için LAX de ada olmalıydı öbür paralelde BS veya lostie ler adayı batırmış olmalıydı bu iki. Hani en önemli şey adanın korunması ışığın korunmasıydı battığına göre ne paralel gerçeği öldü herkes demek? Ayrıca Christian neden Jack e ölüsün sende burada şimdi yok dedi paralel gerçek ise?
Çok fena çok tam bir fiyasko. Açıklamalarla DVD ek bölüm ile kıvırmaya pazarlamaya çalışıyorlar hala. Altından kalkamayacakları bilim kurgu öğellerini yanlış ve sırf merak uyandırmak maksadıyla keyiflerine göre kullandıkları için resmen sıçtılar ve finali de gala havasında çekimler bitti,beraber fotoğraf çektirip eve gidiyoruz gibisinden ortamı parlatarak sonlandırdılar. Rezaletti.
Paniğe gerek yok dercesine lindelof'un canlı yayında açıklamış...
"heykel: hades heykeli, isadan sonra 149 yılında adaya gemiyle gelen yunanlılar tarafından inşa edildi. adanın merkezindeki ışığı ve jacob'u gören bir yunanlı jacob'un hades, ışığın ölüler diyarı olduğunu iddia ederek heykeli yaptırdı.
black smoke: aynı şekilde black smoke'u ışığın çevresinde gören bir yunanlı kendisine ölüler diyarının koruyucusu olan kerberos'un ismini verdi. bu isim yıllar yılı black smoke'a yapıştı kaldı. radzinsky* bile black smoke'u kerberos sanıyordu. ancak black smoke'un gerçek ismi esav'dı.
charles widmore: ışığı elde edebilmek için jacob'u öldürmeye çalıştı ancak bunu başaramadan ricardus tarafından etkisiz hale getirildi. herhangi birine zarar vermediği için jacob kendisine yeniden ihtiyaç duyana kadar sürgün edildi. jacob'u öldüreceğini söylediği tek kişi olan benjamin'e bu nedenle büyük bir kin besledi. jacob ise widmore'un benjamin'e asla zarar verememesini sağlayarak onu ödüllendirdi.
kulubede help me diye bağıran adam: fişi çektiği sırada kendinden geçen desmond bize 1 dakika gibi gelen süreyi 100 yıl olarak yaşadı. fişi çekmenin cezası olarak uzun bir süre vücutsuz bir şekilde hapsedilmekle mahkum edildi. kulübenin sürekli yer değiştirmesi kara dumanın kendisini bulup gelecek hakkında bilgi sahibi olamaması içindi. etrafındaki küller de kara dumanın içeri girmesini engellemek içindi. olayın yaşandığı sırada kara dumanın pek ortalarda gözükmemesinin nedeni kulübeye girebilmek için bir loophole aramasındandı."
he he he. çok komik açıklamalar bunlar için kullanma kılavuzu lazım, çünkü hiçbirisi senaryoda mevcut değildi. Lindelof un sallamasyonları bunlar. Ne zamandan beridir Hades in başı timsah olmuş, mısırın tawaret heykelini insan bedeniyle inşa edince (orjinali insan biçimli değil vücudu farkı o) hades mi oluyormuş :)) Dizi bitmiş arkasından yeni ek senaryo yazıyor Lindelof hades tir kerberostur falan ben Black Smoke u sadece Anubisin karşısında gördüm o da eğer o ise ki olsa olsa Apophis olur yılana benziyordu kerberos nereden çıkmış? Desmond bir iki inledi tıpanın yanında demek 100 yıl zamanda gezmiş bedensiz? Jack da oraya girdi hem de nedense ölmedi de onu neden göremedik hiç bir yerde, yeni BS da olmadı niyeyse ? Komik.
Şimdi bir şey daha var aslında. Bakalım hikayeye, BS'e odaklanalım. Annesi öldürüldüğü için ona isim verilemedi dendi. Tamam makuldur. Jacob ve BS yıllarca uyumlu bir biçimde geçindi çocukluk yıllarında. Ancak Annelerinin de demesi ve teorilerle de gördüğümüz üzere BS daha özel bir çocuktu, hatta belki daha yetenekli, özel güçleri olan. Oyun sahnelerini ve Jacob la diyaloglarını hatırlayın. Gerçek annesini görmesi...Ve gerçeği öğrenmesi. Dolayısı ile adanın dışında bir hayat olduğunun bilincine iyiden iyiye varması ve buradan çekip gitmek istemesi. Peki ne yaptı bu adam? Gücü bulmaya çalıştı, sahte anası tüm köyü ve kazı alanıyla birlikte insanları öldürdü (yada öldürttü buda bir muamma)...Gitmesine izin vermemek için. Zaten annesinin katili olduğun için, adadan gitmesine izin vermediğin için, özgün iradesini kullandırtmadığın için; BS seni bıçakla öldürdü. Buraya kadar tamam. Pişman oldu, göz yaşı döktü ve kardeşini ikna etmeye çalıştıysada dinletemedi! Tek istediği sadece adadan gitmek ve ada ötesinde ki yaşamı görmek. Varmıydı her hangi bi amacı; Dünyayı Ele Geçiricem Lan! Tripleri? Yoo...Peki neden izin vermediniz gitmesine? Sonra kardeşi kaynağa atınca BS oldu dedik. Ne yaptı, yılmadı sadece adadan "gitmek" üzere uğraştı, kardeşinden izin istedi, sal beni dedi. Dinletemedi. Doğal olarak ezip geçmesi gerekti, ama direkt bunu yapmadı bakın iyi düşünün! Önce teklif etti, zorla tutsak tutulunca kardeşini öldürüp adadan gitmek istedi. Şimdi bu adama neden Şeytan benzetmesi, yada kötülüğün ta kendisi benzetmesi yakıştırılıyor? Ne yaptı ki adam? Sadece adadan gitmek istedi!. Katil Kate, Ben, Said den ne farkı var? Hele ki Ben! Ben amaçsız öldürdü hırsları yüzünden. Ama BS e bakın, hep mecbur bırakıldı diye düşünüyorum.
Şimdi nasıl oluyordu BS kötü/şeytan oluyor bu nokta da ben bunu da anlayamıyorum! Cidden bu temel soruları en azından cevaplasalardı bu kadar içim yanmazdı...
Evet hakikaten de çok komik. Deli saçması (ve asıl merak ettiklerimizle alakasız) açıklamalar olmasını falan geçtim, öyle şey mi olur? Dizi bitmiş, biri çıkmış diyor ki "bu böyle oldu, şu da şöyleydi" Oldu, peki. Yedik biz de. Dizide yarattığınız gizemi dizide çözün kardeşim! Desmond için bir saniye geçtiğini görmüşüz, sonra biri çıkıp "aslında 100 yıl geçti, zamana sıkıştı o" dedi diye ona mı inanacağız, algılayışımız mı değişecek? Bu mümkün olsa fanlar tarafından yaratılan, internette gezinen onlarca adam gibi teoriden birini benimserim ben, hiçbir bok bilmeyen ve bizi aptal yerine koyan dallama yapımcının söyledikleri yerine.
Çavlan incelemen mü-kem-mel olmuş, ekleyecek hiç birşeyim yok. Lost'un kendisini olmasa da senin Lost yazılarını özleyeceğim :)
Güzel noktalara değinmişsin. Finalin bir çok kişiyi tatmin etmediği belli. Her sezon başında yaptıkları gibi, geçmiş sezonlarda yaşananları özetleyen ve açıklayan bir bölüm yapabilir senaristler. Ya da DVD felan çıkartırlarsa iyi olur. Verecek pek bir cevapları olduğunu zannetmiyorum ama bir umut işte benimkisi :)
Açıkçası ben de bu sezonun yarısından hatta daha öncelerinden toparlayamayacaklarını düşünüyordum. Çünkü beş sezon boyunca bir sürü soru sorulmuştu. Bu soruları cevaplamak bütün bu sezonu kaplardı zaten. Tüm bunlara rağmen sorular cevapsız kalsa da bir kaç mantıklı açıklama bekledim.
Siz çok geniş bir şekilde özetlemişsiniz ama buna rağmen daha çok soru var. Hemen şu an aklıma gelen; ilk sezonda adada bunları kovalayan kutup ayılarına ne oldu?
Çok büyük hayal kırıklığı yarattı. Bir sürü birikmiş soruya bir sürüsünü daha katarak iyice çıkmaza soktular. Sonrada tıpkı söylediğin gibi, aslında hiçbirinin bi anlamı yokmuş mantığında bir son yaptılar. Oysa bir sezon daha o soruları çözümleyici biçimde gidebilirdi. Belliydi böyle olacağı çünkü sığdıramayacaklardı. Bence önceki sezonlarda warolan tüm senaryoyu unuttukları için, okumaya da tenezzül etmeyerek hadi uykumuz geldi, bitsin rahatlığıyla ölsün kurtulsun jack gözünü açıp kapadı o oldu gibi bi finale bağladılar.
En komik meseleyse, Jack'in Hurleyi yeni jacob yaparken şişe istemesei, Ben'inde anamm burda var bitane diye pet taşın arkasından üstünde etiketi hala olan bi pet şişe çıkarmasıydı.
Yazık oldu finaline. Zamankaybı olarak düsünenlerden değilim ben de ama finali hakkaten hüsran.
yorumlar, aciklamalar tam yerinde, agzina saglik..
Jimmy Kimmel Show'daki alternatif sonlar görülmeye değer. Jeff Brobst gelip Sayid'in meşalesini söndürüyor ya aaahahahh Burda.
ahahaha mükemmel olmuş, jeff'i tanımayan ada sakinlerini kınamak lazım :p sayid'in "elenme sonrası konuşması" da çok komik :d
Juliet bomba patladıktan sonra, ölmek üzereyken niçin ve neyi kast ederek "İşe yaradı" dedi?
sorusuna cevaben;
sawyer apollo almaya çalışırken gofret takıldı ya hani, fişi çekip gofreti alması aklını veren julietti. işe yarayınca yani sawyer gofretine kavuşunca it worked dedi diye hatırlıyorum. yanlış mıyım? ha ölmeden önce neden it worked dedi bir gofret için miydi derseniz susar, senaristlere söverim orası ayrı.
En sevdiğim cümlen Lost'u yaratanların bile bizden az şey bilip bizden az soru sormalarını hatırlattığın cümle oldu.
Soruları listelemişsin ya, cevapları ya yok, ya da dvd satmadan cevap vermeyecekler. Ben de kutup ayısında kaldım mesela:) Herşeyi geçtim kutup ayılarına ne oldu?
kardeşim anlamıyorsunuz altyapıyı sadece çamur atıyorsunuz. sorduğun birçok sorunun cevabı dizinin içinde gizli ve açık bir şekilde duruyor. Adamlar sizin bu sorularınıza cevap vermek için senaryo yazsalardı bu dizi pembe diziye dönerdi. Birçok şey gizli tutuluyor. lostu lost yapan şeyleri eleştirdiğinizin farkında mısınız. sezon finali ile ilgili olarak daha neyi bekliyordunuz ki zaten. desmond jacke hic birşeyin önemli olmadığını söyleyip duruyordu. biliyordu ne olacağını. çünkü heriki boyutun da farkındaydı.
Yakup'un sorusunun cevabı da yazıda gizli.
oh, ellerine sağlık. aklıma takılan, nefret ettiğim (hatta sevdiğim şeyleri bile) aynen yazmışsın, bu kadar olamazdı. :D Ama artık şu salak dizi konusunda daha fazla yorum yapamayacağım, oldu bitti işte, zaten yeterince de yazdım. 6 sezon izlediğim için pişman olanlardan ben de değilim, neticede öyle ya da böyle bir dönem yaşattı bize bu dizi ama finalde yaşadığım kandırılmışlık hissinin kolay geçeceğini sanmıyorum.
Yazı harika olmuş teşekkürler ki bu yazının üstüne yorum yapılamaz.. Ama ben yine de finalin güzel olduğuna inanmak istiyorum...
Eee Çavlan ilerde hangi dizi incelemelerini görücez ? :)
Söylenebilecek herşeyi yazmışsınız, benimki ise bilmeyenler için bir uyarı olsun! dilekosmanoğlu adlı arkadaşın yazdığı "Paniğe gerek yok dercesine lindelof'un canlı yayında açıklamış..." ile başlayan yorum, yanlış hatırlamıyorsam ekşisözlük yazarlarından owencan'a ait bir entry'dır. Owencandır ne yapsa yeridır deyip kendisi hakkında bilgi edinmenizi tavsiye ediyorum yeni bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için...
tamam finlde walt niye özel öğrenemedik bazı sorular havada kaldıda hepsi birdek ışığa gittiler diyede diziye küfredenlere ben ne diyim artık bilmiyorum..bu ışık 2. sezonun başından beri ara ara görünmeimi bize. desmond anahtarı çevirdiğinde sawyer jack kate kaçırıldığında..zaman yolculuklarında juliet hidrojen bombasını patlattığında. gittikleri ışıkta aynı ışık işte.O kadarda yerden yere vurulcak bir final değildi sadece bazı seyleri açıklasalardı dahada süper olucaktı neyse artık bütün bilimkurgu senaryolarının sonu hayalkırıklığı oluyor nedense
Siyahlı abi, üvey annesine arkadan bıçağı saplayınca kadının ağzından fısıltı halinde "esau" gibi bişey çıkıyor. Bence isimsiz sandığımız siyahlı abinin adı Esau olabilir.
Ayrıca Jack tıpayı yerine soktuktan sonra aynı siyahlı abinin ışıklı mekana düşmesinden sonra olduğu gibi dere kenarına ortaya çıkıyor. O zaman Jack yeni kara duman olmuş olabilir mi?
Ya da kara duman, siyahlı abiden evvel var olan birşey miydi?
Siyahlı abiye veda etmek için kuyuya inen üvey anne nasıl aşağıya sessizce süzüldü?
Işıkla suyu karıştırıp çarkla adadan nasıl ayrılınabilirdi?
Üyev anaları kuyuyu ve köyü nasıl yıktı?
Köyü yakan, kuyuyu yıkan üvey anne miydi, başka birşey miydi?
Bunlar da benim aklıma gelen bir kısım sorular.
http://www.youtube.com/watch?v=_PPCCcXarkc
o numaraların cevabını dharma'nın amacını üç sene önce vermişlerdi zaten "Lost experience" diye internet oyununda.
Yazdıklarına tamamen katılıyorum ve yanıtlanmayan sorulara ek olarak "Ada sakinlerine gökten yağan Dharma yiyeceklerini kim göderiyordu?
Madem ada bulunamıyor o zaman o yiyecekleri getiren uçağın pilotu ne ayak?" demek istiyorum ^.^
yine iyi bir degerlendirme olmus ama ben o kadar da karamsar dusunmedım ızlerken fınalı.bence cok da kotu degıldı tamam butun bu cevapsız kalan sorular kısmı sınır bozucu olabılıyor ama suna anlam veremedım.neden ınsanlar bu kadar yuksek bır beklentı ıcıne gırdıler
.sadece bu sezon ıcın demıyorum en basından berı.yanı bır ucagın dusup de(hem de 3 parcaya ayrılarak)ıcınden 40 kusur ınsanın sag cıktıgına eyvallah edılıyor da ısın sonuna gelındıgınde mı hadı canım demek akıllara gelıyor.aslında lost en basından sacmalıklarla baslamıstı ama hadı neyse dur bakalım sonunu gorelım dıye bu kadar yıl gectı gıttı.bu yazdıgım ılk sezondan sadece bır ornektı yada olayın baslangıcı dıyelım.aslında yazmak ıstedıgım bu degıldı.bence fınalle su bı kere daha ıspatlandı aslında dızının senatıstlerı de coook zekı ınsanlar degıllermıs.dertlerı aslında para kazanmakmıs dıyebılırız..herseye ragmen yıne de keyıfle ızledıgım bölümler ıcın tesekkurler lost
insan ölmek istemiyor, ölüme direniyor, ölümü kabullenemiyor. insan doğasındaki bu yaşama bağlılık içgüdüsü yüzünden, kendi ölümlerini hazırlayan sebepleri ve olayları birer birer değiştirip ortadan kaldırdığı hayali bir yaşam hazırlayıp kısa bir süreliğine de olsa ölümden çaresizce kaçmaya çabalıyor insan. fakat çoktan ölmüşlerdi. ama bunu bilmek istemiyorlardı inatla. ta ki gerçek yaşamlarının son anlarında en yoğun iletişimi kurdukları bazı insanlar, yani bu hayali yaşamda veya rüyada rol verdikleri insanlar, onlara gerçeği yavaş yavaş hatırlatmaya başlayana kadar. ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu görmeye başladıklarında ise eski yaşamlarındaki en iz bırakmış anları hatırlayıp ölümün ilk defa farkına varırlar. bu izler, onları ölüme çıkartan merdivenin basamaklarıdır aslında. ve bu basamaklar ne kadar çoksa ölüme o kadar geç ulaşırlar. en son jack tırmandı o basamakları. çünkü o, adada en çok iz bırakan adamdı. ve lost benim de adamdı :)
şu resimlere bakıp sinir oldum, salak salak öldüklerine mutlu olup birbirlerine sarılmalarıyla bittigine, hele kilisede ışıga yürüdüklerine inanamıyorum.
dördüncü sezonun sonunda "we have to go back" neydi, nedendi o halde, saçmalık yani..o son 2 sezonu çekmeyecektin lost!!
Yazdıklarınız elbette ki kendi yorumunuzdur, saygı duyarım. Ancak öyle görünüyor ki Lost'u Lost yapan değerlerin ayrımında boğulmuşsunuz biraz. 6 sene boyunca bu mantıkla izlemişseniz şayet, sorularınıza cevap bulamadınız diye hayal kırıklığına uğramanız makul görünüyor. Ki... dile getirdiğiniz pek çok soru işaretinin de cevabı dizi boyunca verildi. Tek tek "şunun cevabı buydu" diyecek halim yok. Yalnız en fazla takıldığım nokta karakterlerin herhangi bir değişim ve gelişim süreci geçirmediğini iddia etmeniz olmuş ki, 'daha ne olsun' demek zorunda hissettim kendimi. Flashback'lerde gördüğünüz karakterler ile ada içinde gördükleriniz bire bir aynı mıydı? Adanın onlara kattıklarını nasıl görmezden gelebiliyorsunuz?
Lost her açıdan beni tatmin eden bir diziydi. Finaliyle bile başardı bunu kanımca. Bir oyunu bitirebilmek sizin kendi stratejinize bağlıdır. Lost izleyicileri de Lost'u başarılması gereken bir oyun olarak görmediler mi? Aksi takdirde bu kadar dil dökerler miydi? Sonuç mu? Nasıl bir çıkarım yapabildiyseniz odur kanımca.
alt alta dizdiğin soruları hatırlamak bile keyifli ve son sezona kadar başarılı bir dizi izlediğimi hatırlamama neden oldu.
ya etik olup olmadığını düşünmeyi bir yana bırakıp biraz iş konuşalım :P, bu adamlar gerçekten çok zekiler diye düşünmeye başladım (saygısız ve zeki), bu yaptıkları çok çok çok iyi bir formüldü, sonuçta absürt teoriler gizemler aksiyonlar karakterler ortaya atmak çok kolay ki,,, senin de dediğin gibi bunları bağlamayacaksan bir yere iyice kolay,,, düşünsene istediğin kadar uçabiliosun kuantum fiziğini kullanıosun fantastik öğeler serpiştiriyorsun hayal gücünü istediğin kadar zorlayabiliyorsun. böyle herşeyden dilediği gibi kullanan gizemli bir yapı oluşturmak ve bunların aslında sebebini hikmetini açıklayacak gibi yapmak...böyle bir yapım tabi ki keyifli olur rating rekoru kırar. kaç yıldır tv prodüksiyon işleriyle uğraşıyoruz, eli ayağı düzgün programlar tasarlamak projeler geliştirmek için kafamızı patlatıyoruz,biyerlerimiz yırtıyoruz,,, ohh be ne güzel böyle bir formülü gerçekten kullanmalıyız :)
çavlan yine döktürmüşsün heralde yabancı siteleri de araştırsak finalle ilgili daha kapsamlı daha zekici bir inceleme bulamayız.yazdığın her cümleye (hatta her harfe katıldığım için ekliycek birşey bulamıyorum. sadece "siz anlamadınız lost müthiş bitti daha ne olcaktı ki nankörler" diyip de bize saldıranlara burdan lost ve yerli diziler dışındada dizileri ucundan kıyısından izlemelerini ve gerçekten kaliteli, seyircisini salak yerine koymayan bir tv yapımı nasıl olur öğrenmelerini öneriyorum. başlangıç için : battlestar galactica, caprica, supernatural,24, six feet under ve death note.
ben buradaki arkadaşların düşüncelerine pek katılmıyorum, bence son derece duygusal ve güzel bir sondu, tüm soruların cevaplarını bence özellikle vermediler ki, seyircilere yorum yapmaları için açık alan bıraksınlar, insanların hayal güçlerini çalıştırmaları ve kesin bir kanıya varamamaları için özellikle bazı şeylerden kaçınılmış bence. buradaki arkadaşların fikirlerine de ayrıca saygı duymaktayım, herkes farklı bir beklenti içindeydi dizinin son bölümünden, ancak 6 güzel sene ve bundan sonra üzerine konuşulacak, fikirlerin tartışılacağı bir son bence LOST'un en güzel yönü olarak kalacaktır.
Emeğinize sağlık,ben diziyi takip ederken bu kadar nette fanları dolaşmamıştım,dizi bitti kim ne anlamış diye fan fan geziyorum:((((((..Böyle olmamalıydı,her sorunun cevabı olmalıydı mutlaka,dünya para verip bi ürün almışımda hi işe yaramamış gibi hissediyorum,sadece hiç düşünmediğim felsefe,fizik,mitolejik,tarih vs,olaylarına merakımı uyandurdı düşündürdü gizemiyle merak yarattı diye sevebilirim diziyi ama yarım kaldı hepsi,sanki dalga geçildi,senaristler bile bilmiyomuş sonunu hepsi merak uyandırmak içimiş,milyonların üzerinden para kazanmanın başka bir versiyonu,buda bir nevi hırsızlık!!.....
Bu soru listesi uzar gider,bende aklıma geldikçe yazayım,hatta listede olmayanları ekleyin böyle bir arşiv hazırlayın:)))..
Hurley diye bağıran kuş ne ayaktı?
Adaya uçakla atılan erzaklar kim tarafından atılıyordu,düzenli bir şeyse adayı nasıl buluyolardı?
Poulo,Nichole neyin nesiydi,gömülürken gözünü açma sebebi sadece heyecan olsun diyemi konuldu?
Orkide ile BS nin inşa etti kuyu aynı yerdemiydi,Orkide sanki yamaçta biyerdeydi,Ben çark için giderken bi kutu bulup ayna tuttu,ordaki mantık neydi,ve 15 yıldır oraya hiç gidilmemişmiydi?
Jacob kardeşini ışığa attığında duman hemen çıkıverdi,oysaki orası mağara gibi,uçurum sonradanmı oluştu,zira yüksek biyerdi BS ordan düşüp ölmese bile ciddi yaralanırdı,nasıl olduda ordan düştü kalktı suya girdi?
Jack manyetizmadan etkilenmedi,normal bir insan duman oluyosa ona neden bişey olmadı,güçlerini Hugoya devretmişti aslında )oda ayrı kmedi)?
Üvey ana şaraba okudu üfledi,Jacob suya üfledi,peki Jack Hugoya verirken neden okumadı,su çamurlu diyemi??:))
Tapınaktaki suyun gizemi neydi,o su ışıklı su olsaydı Jack iyileşirdi,zaten Jack haybeye öldü,başladığı noktaya getirtip ölmesi için saçmalamışlar orda,bu sezon başlı başına saçmaydı zaten..
Karaduman başlarda bedenini kullanırken sonra neden kullanamadı,rahip Yeminin cesedi yoktu,tabutta CS yoktu,ama Locke tabuttaydı,BS nin orjinal cesedide mağarada duruyordu??
BS,Cs benim dedi Jacke,ama CS dış dünyaya geldi Ocenic 6 lısı kurtulduktan sonra,dış dünyaya geçebiliyomuydu,tabiki hayır öyle olsa bu kadar tantana neden?..Ayrıca Michealede patlayan gemide gözüktü,su üstünde gidemediğini öğrendik bu sezonda...
Ölüler BS den öncede geziyomuş adada,daha çocukken annesini gördü siyahlı,bu durum acaba diğer cesetler cs değilmiydi sorusunu getiriyor aklıma,Ben annesini,Richerdo eşini görmüştü..Belkide syahlıda Hugo gibiydi,çünkü oda özeldi doğumunda anladı bunu üveyana ve öz anayı vahşice öldürdü..
Bazı esrarengiz sahneler,Locke ilk sezonda dumanla karşılaştı orda bişeyler oldu bence,sonra yine dizi başında dumandan kaçıyodu Kate,Jack ve Charlie,o zamanda Jack sanki kaybolmuştu yada benmi çok fazla detay aradım acaba..
Walt geleceği görüyordu galiba onunda mistik bir özelliği vardı,onun flashbacklerinde bir kuş olayı hatırlıyorum ama izlemem lazım,Locke dokundu kapağı açma dedi..Daha sonra Miless gördü onu ama onuda hatırlamıyorum,büyükannesi çağırmıştı Milessi galiba..Belkide test ettiler onda ne özellik varsa adadan şutlanması gerekiyodu yolladılar,yoksa Ben babasının hayrına söz verdim diye yollamaz..
Daha çoookk soru çıkar bende uzatmayım,ayrıntı çok çünkü,rüyalar vardı mesela Claire le ilgili,sonra Waltın kayıp ilanı..Baştan izlemeyi düşünüyordum ama bu şekilde izlemek yarısı yırtılmış kitaba başlamak gibi olur...
"Bir diziden hayatın anlamını bekliyorsunuz, nesi kötüydü son bölümün?" diyen arkadaşları idrak etmekte güçlük çekiyorum. Gizem türünde dizilerin başarısı sadece soru sormasında değil, cevap da verebilmesindedir.
Ayrıca dizinin senaristleri bizzat kendileri bütün röportajlarında yıllar öncesinden bütün soruların cevabını vereceklerini üzerine basa basa vurgulamışlardı. 6 yıl reytingin sefasını sürdükten sonra diziyi böyle bir finalle bitirmek tam anlamıyla ahlaksızlık.
Bence Lost yapımcıları, senaristleri vs. hepsi türlü platformlarda protesto edilmeli, mail yağmuruna tutulmalıdır.
Yukarıda şu soruyu sormuştum, kimse de cevaplamamış :(. Kendim araştırıyorum bulamıyorum. Yahu ciddi takıldım bu konuya, lütfen rica ediyorum biri şunu açıklayıp bana bir cevap verebilir mi? Cidden takıldım!
"-Birde, dün gece üşenmedim takıldığım yerleri 3-5 saat boyunca izledim! Evet yaptım bunu...5. sezon sonunda olan Juliet sahnesi (bomba), 6. sezon başı Juliet sahnesi. Tekrar tekrar izledim. İşe yaradı diyor, peki ne işe yaradı? Kate neden yarı işitme engelli bir vaziyette ağacın tepesin de uyandı? Bomba patladığı için mi? Evet patladı! Lan peki koskoca hidrojen bombası patlıyor ve sadece kısa süreli işitme sorunumu yaşıyorsunuz? Herkes hayatta! Nasıl yani lan!? Bomba patladı aloooo! Herkesin ölmüş olması lazım diye düşünüyorum. İzliyorum tekrar tekrar, yok ölmemişler! Lanet olasıca 6. sezonda yaşıyorlar adada (kafiyeli!), hemde flashsideways denen yerde. İyi de hidrojen bombası patladı be emmi, nasıl hayattasınız? Bu bomba patlaması ve flashsideways olayı kafamı karıştırdı, yoksa hepsi patlama da öldümü? Öldüler se, 6. sezon boyunca izlediklerimiz neydi lan!?
"
Karaefendi, bu dizide ciddi ciddi mantik aradigini soyleme bana :) Evet koskoca hidrojen bombasi patladi, ama bizimkileri oldurmek yerine zamanda ileriye atti, 2007'ye gittiler. Hatch de patladiginda hem Locke,hem de Mr Eko kurtulmustu hatirlarsan. Juliette'in "İse yaradi" demesi sadece bizi yaniltmak icin, biz o sirada paralel dunya olustuguna inanalım ve flash sideways'i hep oyle izleyelim diye. Bunun disinda simdi flashsideways'in ne oldugunu bilerek geriye donup bakince Juliette'in o lafi son derece mantiksiz, Cavlan yazisinda bundan da bahsetmis zaten. Mantiksiz olan binlerce sacmaliktan sadece biri :)
3. sezon finaliydi; eşim dedi ki: "artık ben bu diziyi izlemeyeceğim, bunlar artık hayatta kıçı toparlayamazlar". Dedim ki "ya olur mu, bak süper beyin takımı, lindeloff, abrams, onlarca zekice teori vs.". Ama o izlemedi. Israrla 3 yıl boyunca bana "boşuna izliyorsun, hiçbiryere bağlayamayacaklar" dedi. Ab Aeternum'dan sonra (hatta 6. sezonun ilk bölümlerinden itibaren daha hiçbirşey cevaplamadıklarını gördükten sonra hafiften kıllanmaya başlamıştım) ciddi şüphelendim. Ve artık gördüm ki benim eşim aşmış arkadaş. Boynum kıldım ince. Ey lost'un kapitalist senaristleri: Eşime ne muhteşem bir koz verdiğinizin farkında mısınız? Değilsiniz tabii. Yazık!
tam olarak kilise değildi bence o son buluştukları mekan daha çok bi cenaze eviydi. jackle babasının konuşup ağlaşıp sarıldıkları mekanda ki camda değişik dinlerin semboleri vardı. benim seçebildiklerim islamiyet-ay ev yıldız-,hristiyanlık-haç-, yahudilik-8 köşeli yıldız-, ying-yang- falan filan benmi yanlış yorumluyorum acaba
doğru yorumluyorsunuz, tabutun olduğu oda da her dinden semboller vardı, Buddha heykelleri, ay yıldız, musevi yıldızı, yin yang, tüm oradakilerin dinini temsilen yapılmış bir "Allah'ın eviydi" bence. Tek merak ettiğim bahçede duran heykel kimdi?
Karaefendi;
Julıet in ''işe yaradı'' demesinin sebebi patlamanın işe yaradığı,sonuçta uçağın sağ sağlim indiğini gördükya:),ama bunu ''Julıet nasıl anladı?''diye sorma bunu bunu o gerzeklerde bilşmiyor..(hah argıyada başladım)..
Bomba patladı ve 2 evren oluştu,biri Dharmanın olduğu yani bombanın patladığı evrendi,bu evrende bomba patladı ada 6.sezon başında gördüğümüz gibi evlerle beraber okyanusa gömüldü ve 815 düşmeden üzerinden geçti..
Diğer evrende uçağın düştüğü 6 sezondur olaylarn yaşandığı ada evreniydi,bomba patladı ve parlama oldu,bizimkiler tekrar o evrene ışınlandı,kulakların sağır olmasıda ışınlanmanın etkisidr belki ben artık mantık aramıyorum:)))Zaten dizinin mantıkla hiç bir ilgisi yok..Ben kendi mantığımı bu şekilde inandırabildim:)
Yanıtını verdikleri diğer cvplar tatminkarmıydı sanki,fısıltılar örneğin..Adem Havva cesedi,en güzel o açıklandı,Jacob cesetleri bırakirken bulunma sahneleride aynı anda verildi,hepsi o şekilde cvp bulmalıydı görsel olarak,ama Jack o cesetlere 40-50 yıllık demişti sanki,dr tabiki bilebilir bunu,ama gördükki bin-ikibin yıllık,yine iyi sağlam kalmışlar o kadar zaman içinde iskelet olarak,bence onuda apar topar düşündüler....
Ahmet Bey;Mail değilde en güzeli kurşun yağmuruna tutulmalı:))
Emine Unal, son bolumu kacirdiniz mi? Biz de tum sezon boyunca ucagin dusmedigi iki ayri evren oldugunu saniyorduk, ama son bolumde acikladilar ya (belki acikladiklari tek sey de buydu), paralel evrenler falan hikayeymis, 6. sezon boyunca ucagin dusmedigi evren diye izlediklerimiz aslinda arafmis. Karakterlerin hepsi oldukten sonra gitmisler oraya. Yani biz gelecegi izliyormusuz bir anlamda. Ama 6. sezon biter bitmez olanlari da değil, çünkü Kate, Sawyer, Hurley ve digerleri olmedi finalde, onlar da oldukten sonra belki 20 yil, belki 100 yil sonrasi zaten Chirstian dedi ya "zamansiz bir yer burasi"diye. Ayni sekilde kilisenin kapisinde Hurley Linus'a dedi ya "Çok iyi bir 2 numaraydin" diye. Yani bundan anliyoruzki uzun yillar adanin gardiyanligini yapmis Hurley, Ben de onun yardimcisi olmus. Onlarin hepsinden sonra yani Los Angeles'ta gecenler. Cennete gitmeden, "move on" etmeden once sevdikleri, hayatlarinda iz birakmis kisilerle olabilmek icin kafalarinda bir yer yaratmis karakterler, bilinçaltlarinda. Araf iste. Oymus izlediklerimiz. Hepsi uyaninca, hatirlayinca da cennete gitmeye hazir hale geldiler. Gittiler isiga dogru. Kilisedeki farkli dinlerin sembollerini de cok zekice buldum, zeki kelimesiyle demek istedigim cakal yani. Cok cakalca gercekten de yazarlarin yaptigi. Insanlarin cok buyuk bir kısmı bir tanriya inanıyor, ama hristiyanlik ama muslumanlik bir dinleri var cogunlugumuzun. Boylece kimsenin birsey diyemeyeceği herkese hitap edebilecek, herkesi susturacak bir son yapmis oldular dini kullanarak. Uyusturdular bizi resmen.
açıklanmasını istediğim en önemli soru şudur ben birşeymi atladım ama finalle en çok çelişen konu şudur bence birinci sezonda kate ve sawyer şelalenin oluşturduğu gölette cıbıcıbı eder iken kate'in uçak koltuğunda ölmüş olan, birbirine kelepçeyle bağlı, bir kadın birde erkek iskeleti bulması ve o cesetlerin koltuğunun altından aldığı çanta, çantanın içinden çıkanlar, resmen o zaman verilen mesaj o cesetlerin kate ve onu la e götüren polise ait olduğuydu. ellerinde uçaktaki yolcuların listesi vardı o listeyi sayıp check ettiklerinde o iki kişiyide saymışlar mıydı. eğer la x araf ise hem ceset olup hem adada gerçek hayatı yaşamak nasıl oluyor, yok araf ada ise aynı soru geçerliliğini devam ettiriyor. yok paralel evrenlerde farklı gerçeklikler yaşanıyor ise ada da aynı anda farklı zamanlar farklı olaylarda yaşanabilmekte ve bu parlamalar magnetik ve doğa üstü etkiler sonucu bunlar birbirine mi girmekte. ama böyle olsa la x te ışığa yürüme olayı nedir arkadaş. yüzyıllarca ada üzerinde yaşayıp diğer medeniyetlerden, aranan ışıktan, kulubeden, kasabalardan, hydra adasından, vericiden tapınaktan, tapınakta yaşayan insanlardan haberi olmayan richarddan, lostielerden, dharmacılardan ve otherslardan. adaya gelmek o kadar zorken isteyenin ve ya jacop'ın istediğinin yatla, gemiyle, helikopterle, denizaltıyla, balonla(ki balonla gelenler hakkında hiç bir bilgi verilemmiştir onca 6 sezon ve ya gene ben atladım), uçakla bi şekide adaya ulaşması, herşeyin farkında olan eloise bile sarkaçlı markaçlı makine icad etmişti sırf adaya giden uçağı (ajira uçağını) bulabilmek için yıllarca emek verdi. penny taaaa kutuplara araştırma heyeti gönderdi. of allahım of şu finali sezonunu izlemesem yeminle daha mutlu olurdum. bu kadar salınıp koyverilmez arkadar isterse 100 tane dvd çıkarsın zenginlikte bill gatesi geçsin senaristler genede şu dakkadan sonra bir allahın kuluda sorulan sorulara cevap verebileceklerine inanmaz. keşke diyorum keşke 3. sezonda o güzelliği ile bıraksaydım. tüm sorular o şekilde ya cevapları var ise mantığıyla kalsaydı ama sadece ben bilmiyorum bu cevapları deseydim.
karaefendi sorduğun sorunun cevabı plum tree ve emine ünal vermiş. Yani bomba patladı ama manyetizma baskın gelip elemanları 2007 ye salladı. O arada bir de güya alternatif evren oluşmuş o da uçağın düşmediği LAX imiş. Kate neden ağacın tepesindeydi? Artislik olsun diye başka sebebi yok ağaca tırmanmayı inmeyi çıkmayı seviyormuş hatun öyle diyorlardı bir ara başka mantıklı nedeni yok onun. Juliet de yeraltında mahsur kaldığı için 2007 de hatch in içinde çıktı. Kate o ara havada uçuyomuş demek ki zaman 2007 ye atlayınca altına ağaç denk gelmiş. :)))
Şimdi bazı arkadaşlar çavlan ın yorumundan da hareketle sanıyorlar ki biz sadece cevaplanmayan sorulara kızıyoruz. Hayır öyle bir şey yok kendinizi kandırmaya çalışmayın boşu boşuna. Tüm sorular cevaplanmayabilir mesela adem ve havva açıklanmasaydı bence bir şey kaybetmezdik sorun o değil. Cevaplar çelişki yaratıyor asıl sorun orada. Sen tutup LAX de adayı batık gösterip sonra herkese ölü diyip ardından da işte bomba patlayınca oluştu orası alternatif boyıut orası o yüzden juliet işe yaradı dedi o yüzden anımsadılar ada geçiş tıpasıydı diye açıklarsan gülerler bu duruma doğal olarak.
Bütün bilim kurgu unsurlarının kullanımında sıçtılar diziyi her şekliyle benimseyenler işin bu kısmının önemsiz olduğu iddiasında bence komik olan da bu. Bilim kurgu unsurlarına biraz da gizem katalım derken yarattıkları çelişkiler örneğin adanın batık olup olmaması, adanın ve kaynağın korunmasının şart oluşu gibi LAX de bunları bertaraf eden bir finale bağlanınca sıçmış oldu. Bariz olarak ortada ki final diyaloglarından da belli bu LAX alternatif boyut değil araf olarak düşünülmüş. Önceki sezonlara göbnderme yapılarak aslında orası alternatif demek işi daha da karıştırmış çünklü alternatif ise ada orada da varolmak zorunda sağlam olarak batmamış olarak korunmuş olarak. Eğer BS kazanmamış ışık sönmemiş ise, BS olmasa da ışık sönmemiş ise. Eğer o alternatif hidrojen bombasından ötürü uçağın düşmemiş olduğu alternatif boyut ise BS\MIB nin orada ölmemiş olduğu da aşikar çünnkü o bu olaydan çok öncesine dayanıyor. BS u öldürmek için tıpayı çıkarıp LAX boyutunda adayı batırdıysan diğer paralelde Jack in kendini feda etmek uğruna yaptığı şey gerçekleşmemiş, ışık söndürülmüş ve bu nedenden ada denizaltına batmış demektir. Bu ise kaçınılması gereken kıyamet senaryosuydu. Dolayısıyla da LAX deki hayatın olağan bir alternatif olduğu düşünülemez kafa karıştırmakl için burada zaman yok (şimdi yok) dedirttiler ölü Christian a herkes ölü dedirttiler bir yandan da Hurley benjamin diyalogları ile orası gerçekmiş gibi göstermeye çalıştılar fakat bunlar birbirini çürüten durumlar.
Bunun gibi sayısız çelişki anlatabilirim neden sadece LAX boyutundakiler öbürünü gerçek olarak algılayıp uyanıyor şeklinde eğer paralelse diğerini anımsamak iki taraf içinde geçerli olmalı ve ada LAX de batık ise gösterilenin tersine LAX de değil diğer paralelde batık olmalıdır gibi. Yani aslında Jack, Hurley, BS adayı batırmış olsaydı ve LAX de biz adayı batmış görmeseydik bu final daha mantığa otururdu şu halinden. Adayı batıramazsın eğer paralel bir yaşayanlar evreninden bahsediyorsan.
Bunları hiç dikkate almayanlar, magazin mantığı ile sırf kim kiminle beraber kim mutlu diye bakanlar karakterlere odaklanıp adayı boşverenler anca bu kadar açıklanabilirdi diye saçmalıyorlar bence kusura bakmasınlar çünkü ortada açıklamadan ziyade sıçış var açıklamalar dizideki tüm temaları çürütüyor.
plum tree:İzledim ama birde toparlayabilsem:))..
Araf olarak düşünemiyorum ben,daha doğrusu düşünmek istemiyorum..
Ama Araf olarak düşünürsem o ''ölü evinde'':))tüm ölü veya ilerde ölecek olanlar toplandıysa,ki CS Jacka ''herkes ölecek,kimi senden önce kimi çok sonra''dedi,o zaman diğer elemanlarında orda olması gerekiyordu,Ana Lucia yanlarındaydı sırası gelmemiş,hadi önemli karakterler orda olmalıydı mantığıyla yola çıkarsam Walt, babası,Eko bunlarda önemliydi bence..Ben ve Hugonun muhabbetini düşününce,CS yi düşününce araf olabilir desemde aslında herşeyin insanların bilinçaltında kurdukları kurgudan ibaret olduğunu düşünmeye başladım..Aslında istedikleri hayatı yaşıyolardı La x da,bir çok karakterin burda hayatı diğer hayata göre daha iyiydi,bilinçaltında hemen hepsi iyiydi çünkü..Ajira uçağında kurtuldularmı öldülermi önemini yitiriyo,belkide onlarda öldü,Auron da öldü,hepsi herşey yalan oldu sonuç olarak:(((Kafam hepten çorba oldu şimdi:))
Dipciknot:Blog sahibi keşke kelime doğrulamayı iptan etse:)
detaycı sorularınızın cevapları önceki bölümlerde verildi biraz dikkat yeterli olacaktı.
arkadaşlar yapmayın etmeyin nolursunuz.hala kutup ayısını soran var(sevgili asu_naz),nasıl izlediniz sayın lost severler(!),sonuçta hepimiz aynı diziyi izledik değil mi?
elbette gözden kaçırdıklarınız,hatırlamadıklarınız olabilir,ama böyle saldırmamak,yerden yere vurmamak lazım.
"**Hurley ve Ben kaç yıl yaşadılar, kaynağı (ve şu kahrolası tıpayı) nasıl korudular, sevgilileri olmadı mı hiç? Desmond adadan ayrılıp Penny'sine kavuşabildi mi? Kate, Sawyer, Claire, Miles ve Lapidus uzun ve sağlıklı birer yaşam sürdüler mi? Kate ve Sawyer kaybettikleri aşklarının tesellilerini birbirlerinin kollarında mı buldular? Aaron büyüyüp de önemsiz, sıradan bir adam mı oldu?
Bunlara aldırdığımdan değil ama, karakterlerin öldükten sonraki hallerini bu kadar uzun (tüm sezon boyunca hatta) görecek idiysek, ölmeden önce neler yaşadıklarını da şöyle genel hatlarıyla bilmek fena olmazdı..."
öldükten sonrasını izlediğimizi bilmiyorduk,öğrendik,ama artık ölmeden önce kim ne yapmış nasıl yapmış diye didiklemenin gereği var mı? nasıl öldüğü neler yaptığı fark eder mi?hani karakterler için izlediğiniz bir dizi değildi ya o yuzden sormak istedim.
adaslar bu kadar düz mantık ve gerçekçilik aradıysanız neden bu diziyi izlediniz sorabilir miyim? adamlar zamanda yolculuk yaptılar,ölülerle konustular,ölümsüz oldular vs vs...
bunlara aklınız yatıyor ama "vay efendim Neden Sun Jin'e sırf çocukları hem öksüz hem de yetim kalmasın diye "hayır benimle birlikte ölme, git kızımıza babalık et" demedi?"
diye dizide mantık hatası bulabiliyorsunuz.
peki lütfen birisi çıkıp söylesin,nasıl bir son sizi tatmin ederdi.
ama lütfen cevabınızı "herşeyi cevaplayarak" diye vermeyin gözünüzü seveyim.
eger tek derdiniz ki çoğunun cevabı verildiği halde yinede madde madde ccevaplar bulmaksa keske dizi sonunu yazılı maddeler halinde verselerdi,yada daniel çıkıp kara tahtaya tebeşirle tek tek yazaydı...
bu mudur?
irem yapma etme ışığa yürüyünce yani çok güzel duygusal son ile her şey tatlıya mı bağlanmış varsayıyoruz? Yani bazen sırf 6 sezon izlenen bir şey olması, merakla takip edilmiş olması bu duruma özür teşkil etmiyor. Sezonluk dizi mantığı ile yaratılan merak eğer bu şimdi önemsiz bulduğunuz ayrıntılar olmasaydı acaba sizler bu kadar beğenecek miydiniz ki sorusunu beraberinde getirir. Daha LAX in neresi olduğu bile belli değil hem alternatif boyut hem araf hem herkesin birleştiği hem gerçekten varolan bir yer ne ki burası ada da batık. Bir taneniz de çıkıp şumnu cevaplamıyor aranızda şu LAX de adanın batık olmasını bir şekilde mantığa oturtun da görelim. Oturtamazsınız çünkü 6. sezondan beri engel olunmaya çalışılan, bu olursa dünya yok olur herkes ölür hepimiz cehennemi boylarız denilen bir durum var orada ve geçiştirip iki gülücüğe tav olmaktasınız. Sonra da diyorsunuz siz bu diziyi nasıl izlediniz. Ciddiye alarak gerçekten de yaratıcılık var zannederek merakla izledik meğer işkembeden sallamış temelini oturtamadan öylesine yazılmış abidik gubidik bir şey izlemişiz 6 sezon :))
Finalin nasıl bitmesi mi mantıklı olurdu tatmin ederdi?
1. MIB yi zorla şeytan yapmayarak, her yere bir tıpa takmayarak. Bedeni çürümüş MIB nin bedensiz bir öfke bilinci ile BS a dönüşümünü yerine takılı tıpaya dayandırdıysan o tıpayı çıkarınca da ışık ile beraber BS da aynı nedenin (ışığın) negatifi olarak varolmuş bir şey ise madem; onu etli kanlı sahte locke olarak öldüremezsin onun bir bedeni yok orjinalde. Napacaksın? Tıpayı çıkardığında BS a dönüşüp kaynağa dönecek sahte Locke acı haykırışlarla naptım ben kendi sonumu da hazırladım diyerek. Ya da bu planı hiç yapmayacak Jack ona ada dışını anlatacak gösterecek Jacop dan aldığı bazı güçleri göreceğiz (kül ne ayaktı mesela) sonunda nefretiyle yüzleşecek MIB yi de kurtaracaklar adamın suçu neydi ki saçmasapan bir durum o da.
2. İlla ki sonunu mutlu sona bağlamak istiyorsun madem herkes için 3. bir alternatif boyut oluştur çark odası vasıtasıyla ne bileyim çark odasını patlat. Yqa da zamanı daha geri al o arada bize antik dönemleri de göster nedenmiş o tapınaklar falan nerden çıkmış bu ada.
3. zamanda yolculuk mu yaptıracan elemanlara? Hiç J. Locke u Alpert ın yanına gönderme. Zaten Alpert ölümsüz olduğu için sıçtılar her zaman var adam. Locke u farklı farklı zamanlardaki Richard Alpert larla karşılaştırmak için sadece lostie leri adada zamanda yolculuk yaptırdılar oldu mu yani böyle? Madem böyle bir kurgu yapacaksın daha düzgün yap. Çark ile yolculuk ile adada bulunanlar arasında bir ilişki kur adayı mı taşıyosun zamanda seçilmiş adamlarınmı çark adam nasıl seçmiş kimini zamanda gezdirmiş kimini gezdirmemiş belli değil. Saçmasapan. O bölümlerde zaten hadi be sıçtılarr işte şimdi dedim zaten ama şans tanıdım. Bu kadarını düşünen finali de bağlar heralde diye. Nasıl bağladı peki? Bunlar önemsiz ayrıntılardı diyerek. Olur mu önemsiz çok önemli tersine. Yapamayacaksan hiç deneme madem zamanda yolculuk temasını biz de meraklanmayalım ne oluyo vay be diye.
Çok Uzatıyorum özür dilerim ama devam edip anlatayım yukarıdaki yazıya. Bunların da çözümü çok basit. Çarkı çevirince o an adada olan herkes zamanda gezmeye başlar. Others lar Richard falan bunu bilmiyordur. Benjamimn çarkı oturtamadığından parlamalar başlar adada ve adadaki herkes zamanda gezmeye başlar others lar da dahil. BS ortaya CS şeklinde tekrar çıkar ve J. Locke a adamlarının hepsini tapınağa yolla ve sen Jack lerle dönene dek beklemelerini emret bunun için ölmen gerekebilir de Richard ı falan olaya hiç karıştırma. Ya da illa karıştıracaksan zaten geçmişte bizim adaylar adada olmadıkları için 1954 de 74 de falan yine yabancı olarak bilineceklerdir gerek 1954 deki Richard için gerek dharma için. Burada senaryoda tek yapılacak şey final sezonuna kadar bilmediğimiz Christian Sheppard ı daha sık göstermek olacak, bu da merakı zaten azaltmaz arttırır. Ama keyfine göre aynı adada bulunan kimilerini zamanda gezdirip öbürünü muaf tutarsan saçma olur ve bunun nasıl olduğunu da açıklamak zorunda kalırsın. Finali duygusal bitirmek bu çelişik ve mantık dışı duruma özür teşkil etmez, kuantum kuramı da seni kurtaramaz.
3. Bütün dizi boyunca kullandığın bir temayı mesela adanın korunması, ışığın korunması, adanın batırılmaması gibi keyfine göre finalde bir LAX yaratıp orada batırırsan gene sıçarsın ve gene bu finali duygusal bitirmen bu durumu kurtarmaz kuantum da kurtarmaz çünkü o temayı sen koydun ve kabul ettirdin en baştan seyirciye. Keyfine göre yok sayıp değiştiremezsin alay konusu olursun böyle. İlaa alternatif boyutlar arasında adadaki manyetizma vasıtasıyla Desmond üzerinden duygular üzerinden ilişki kuracaksan bütün bunlara neden olan ana unsur adanın özel konumu olduğu için kiliseyi kullanamazsın. Adamlar kilisenin özel bir kozmik platform olduğunu söylüyorlar final bittikten sonra durumu kurtarmak için bunu nerede belirttin? Her iki alternatif evrende ölü olan CS ın ne işi var orada tabutu niye var zamandan bağımmsız ise aynı zamanda? Olmaz öyle sıçmışlar resmen.
Yani kafalarına göre takılmışlar temanın hiç bir önemi yok kendileri nasıl istiyorsa öyle değiştiriyorlar sonra da bazı arkadaşlar ağzına 6 sezon bal çalmışlar diye savunmaya geçiyor ne bekliyordunuz diye. Kusura bakmayın, film dizi otoritesi değilim ama bu kadar da salakça bir senaryo hayatımda görmedim işlerine gelsdiği gibi bitirip bir de şirinlik taslamışlar dalga geçercesine izleyiciyle, aptalca olmuş.
Duygusal son bağlamak da hiç zor değil ayrıca bu son duygusalsa eğer. Amerikan yaşam tarzını korumuşlar finalde o yüzden sıçık olmuş adada buluşturamamışlar kilisede buluşturmuşlar herkesi saçma bir temayla bu son u duygusal ve güzel bulanları anlamak da mümkün değil o nedenle.
Burada yaptığım eleştiri de Lost u severek merakla izlediğim için bir borcum varmış gibi hakkını vermek adına iyi yön bulmak mecburiyetinde olduğumu da sanmıyorum. Senaryo dizi,film her neyse tutarsız olursa oluşturduğunu iddia ettiği güzellikleri suistimal etmiş olur. Bende yaparım öyle ne var yani herkes yapar. Milyonlarca dolar harca bir sürü tema kullan sonra neymiş önemli olan sevgiymiş demeye çalıştık. Yok yaa, yedik biz de. Beceremedik, bu konularda çok amatördük ilk defa denedik sıçtık demektir bunun adı lakin öyle de sonuçlandı Lost u düşününce gülüyorum şimdi ABC nin topuna birden. AH o bilinç bir de seyircisinde olsa keşke o zaman daha ciddiye alırlar seyirciyi bir şey yaratırken. :))
en ince ayrıntısına katılıyorum
plum tree, emine ünal ve orgoron cevaplarınız için çok teşekkürler :)
Şimdi şöyle bir şey daha geldi aklıma; bizim dumancığı bir bölümde Ben çağırmıştı gizli odasından hatırlarsanız, peki bu dumancık ile şu bizim BS aynı dumancık mı? Ben olduklarını sanmıyorum...Çünkü neden itaat edip gelsin, yada bi tuşumu var bunun kardeşim? Sanki başka bir ışık koruyucu duman var gibi geliyor, kara bölge diye bişeyler vardı 2-3 sezon da hatırlarsanız o bölümler de "ada güvenlik sistemi" olarak anlatılmıştı...Yani muhtemelen sıçmıyorsam eğer :) bir kaç dumancık var. Zaten mib ve jacob un anlatıldığı bölümde köyü ve kuyuyu dağıtan bir kadın olamaz herhalde? Çünkü kadın ada koruyucusu idi, koruyucularında bi şekilde güçlerini biliyoruz, böyle yakıp yıkma gibi bi durumları yok, o zaman dumancik yıkmıstır diye düşünüyorum, e daha o sırada mib yasadıgına göre baska bi dumancıktı, yada tumden karıstı olay...
Offf lost off, tutarsızlıkların, cevap veremeyişlerin, tıpayı taktık hacı bide ışık verdik olay bitti işte budur, demelerin bitirdi lan bizi!
arkadaşlar uzun yazacağım,aklımdaki herşeyi aktarmaya çalışacağım,umarım okursunuz.
jacob un ve kara dumanın nasıl ortaya çıkısını, magnus ve alvar hanso nun geçmişi ve dharma girişimini, bütün bu olayları bu 6 sezonu izleyip bir sıraya koyduğunuzda aslında taşlar yerine oturmuş oluyor,ama en büyük taş aslında en son yazacağım yerde olacak ancak lütfen önce bunları okuyunuz. he havada sorular mutlaka kalıyordur ama genel yapı oturuyor.(havada kalan sorulardan kastım kastım atlar,kutup ayıları değil ahah). şimdi olayların adanın ne olduğundan ve adanın koruyucusunun yaptığı bir hatadan dolayı başladığını öğreniyoruz(jacob'ın kardeşini o ışığa atması) buna göre bir zaman akışı yapalım;
ada nedir?
hepimiz adanın ne olduğuna dair somut net bir gerçek istedik, fakat yazarlar buna net bir yere bağlamaktansa (uzaylılar,kaybolmuş bir kıta atlantis yada mu adası gibi,araf…. vb gibi ) adayı yaşam kaynağı olan bir gücün saklandığı bir yer olarak nitelendirdiler, yani ada ölümü, yaşamı,iyiliği ve kötülüğü, yani insana hayat veren gücün bir parçasının saklı olduğu bir yerdi (6. sezon 15 nci bölümde açıkladılar) ,bu kaynak dünya var olduğundan beri orda durmaktaydı ve bir tıpa görevi görüyordu dünyadaki dengeleri sağlayan bir tıpa(jacob'ın richard'a tıpayı anlattığı bölümü hatırlayın), ve bu kaynağı koruyan özel güçlere sahip bir seçilmiş kişi her zaman olmuştu, ayrıca bu gücü ele geçirmek isteyen insanlarda... bu seçilmiş kişinin görevi adadaki bu kaynağı bu insanlara karşı korumaktı.
jabob un ve black smoke ‘un var olması ve büyük hatanın başlangıcı;
adanın bekçiliğini üstlenen son seçilmiş kadın, artık bu görevinden yorulmuş ve bu görevi birisine vermek için beklemekteydi fakat insanlardan nefret ediyor ve hiçbirine güvenmediği için görevini teslim edecek bir aday bulamıyordu, ve bir gün adaya hamile bir kadın geldi, bu onun için bir fırsattı,artık görevini devredebileceği tamamen kendi yetiştireceği ve korkmadan güvenebilceği bir aday yetiştirebilecekti.anneyi öldürüp çocuğunu kendi çocuğu gibi yetiştirecek ve zamanı geldiğinde görevi devredecekti, fakat hiç beklenmedik bir olay oldu ve hamile kadın ikiz çocuk doğurdu, annelerini öldüren kadın, iki çocuğuda kendi çocukları gibi yetiştirmeye başladı günü geldiğinde görevini birisine verecekti, fakat sonradan doğan ikinci çocuk asiydi ve adadan ayrılmak istiyordu,bu asi olan çocuğun bu ışığın gücünü ele geçirmek isteyen insanlara katılması büyük bir felaketin başlangıcı oldu, onun ışıga adanın gücüne ulaşmamasını isteyen koruyucu kadın önce görevini jacob a devretti, ve son görevini yerine getirerek adanın gücüne ulaşmak isteyenleri yok etti ama duygularına yenilerek esas tehlikeyi yani jacob un kardesini yok edemedi çünkü onu seviyordu. ama asi olan kardeş adadan ayrılmayacak olmanın siniriyle adanın koruyucusu olan ona annelik yapmış kadını öldürdü, onu öldürebildi çünkü kadın güçlerini jacob a devretmişti, jacob annesini öldüren kardeşine asla yapmaması gereken bir şey yaptı; onu adanın o yaşam kaynağına gönderdi.kimsenin girmemesi gerektiği halde oraya atılan asi kardeş öldü,karaduman(kötülük) serbest kaldı,ve asi kardeşin bedenini kullandı.
magnus hanso ile beraber richardın gelişi ve dharma nın başlangıcı
jacob ve black smoke arasında bir savaş başlamıştı, black smoke adayı yok etmek ve ayrılmak istiyordu fakat jacob onu adada tutmakta ve adanın kaynağını korumakta kararlıydı, aynı zamanda adanın gücünü ele geçirmek isteyen insanlarda adaya ulaşma çabasındaydı, bunlardan biride magnus hanso idi, hanso tesadüf eseri bulduğu adadaki gücü fark etmiş ve onu ele geçirmeye çalışmaktaydı, fakat jacob bunu engelliyordu, yine magnus hanso black rock(gemi) ile adaya geldiğinde gemisinde richard diye bir köle vardı, gemi sahile vurduğunda black smoke gemiye saldırarak orda jacob a karşı kullanabilceği birini aradı ve bulduğu kişi richard dı , richard ı kullanarak jacob u yok etmek istedi bunun içinde richard ın karısını kullandı, fakat jacob richard ı etkisi altına aldı,onu elçisi yaptı ve ona sonsuz yaşam verdi.(bunu isteyen richard dı)
alvar hanso dharma girişimi ve benjamin:
ailesinin izinden giden alvar hanso , black rock kaptanı olan magnus hanso nun seyir defterini bulur ve adaya ulaşmayı başarır. adaya en iyi bilim adamlarını toplayarak dharma girişimini başlatır, dharma girişimi, adanın kaynağına ulaşıp gücü kullarak dünyanın dengelerini değiştirmektir , kaderi tekrar yaratmaktır, fakat dharma girişiminin karşısında yine jacob ve onun elçisi olan richard vardır, ve jacob richardla beraber adaya getirdikleri ile others denilen yerli halkı oluşturur bu yerli halk adanın tapınaklarında saklanmaktadır, ve görevleri jacob un emirlerini yerine getirmektir,dharma ve others arasında bir savaş vardır, others dharmanın ışığa ulaşmasını engellemek istemektedir, jacob benjamin adında umutsuz yalnız kalmış bir çocuğu seçer, richard ı göndererek çocuğu kendi tarafına çeker ve yıllar sonra günü geldiğinde onu kullanarak dharmayı yok eder, artık dharmanın yerinde others vardır ve yeni dharma onlardır.
desmond sayılar ve 815 in düşmesi;
jacob adayı insanlardan korumak için artık teknolojiyi kullanmaya başlar ve yeni dharmanın bilim adamları güvenlik sistemleri kurmaya başlar,bu güvenlik sistemi hem black smoke a karşı bir önlem hemde dış dünyadan insanların adayı bulmasını engellemek içindir , ve bu oluşumun başında da benjamin vardır. fakat jacob bütün bunlar olurken kendisinin yerine geçicek kişiyi aramakta ve black smoke ile yapacağı savaş için aday listesi yapmaktadır, bunuda deniz fenerinde aday olabilecek insanların hayatlarını gözlemleyerek yapmaktadır, bir liste oluşturur, bu liste jacob un listesidir,jacob seçtiği insanlara dokunarak onları aday yapar ve black smoke tarafından öldürülmemelerini garantiye alır.
bu listeyi richard'a verir ,listedeki herkezi adaya getirmek için onların tüm yaşamlarındaki bağlantıları kontrol altında tutmaktadır, desmond bu listede kilit noktadır, onu çok daha önceden adaya getirir ve adanın manyetik alanında ki bozukluğu korumak için bir sistemin başına geçirir(desmond ın manyetik bir mutanta dönüşme sebebi budur) ve 6 rakam verir, bu 6 rakamı her 108 dakikada bir girerek bir önceki dharmanın sebeb verdiği adanın kaynağından gelen enerji kaçağını durdurmaktır, fakat bu 6 rakam tesadüf bir rakam değildir, bu 6 sayı aynı zamanda jacob listesinde en önemli olan 6 kişiyi simgelemektedir, ve jacob zamanı geldiğinde bu 6 kişi ve onlarla bağlantılı olan herkezi 815 de toplar , bunu onların kaderlerine müdahale ederek yapar, bu 6 rakam bu 6 adayın hayatına her zaman yön vermiş ve onları o gün için hazırlamıştır, ve zamanı geldiğinde richard ve adamlarını kullanarak tüm adayları ve seçilmişleri 815 de toplar ve onları adaya getirir.
jacob’un listesi; kazazedeler ve others savaşı
815 ve adayların gelmesiyle black smoke harakete geçmiştir, black smoke da adadan ayrılmak ve jacob u yok etmek için plan yapmaya başlar, önce 815 gelen tüm insanları kontrol etmeye başlar ve seçilmiş olanları,öldüremeyecek olanları tek tek tespit eder, kurala göre jacob un adaylarına dokunamamaktadır, fakat black smoke aday olmayanları kullanmaya başlar ve işi bittikçe de onları yok eder, black smoke öncelikle adaya getirip ölen insanları bedenleriyle jacob un adaylarını kullanmaya başlar ,onların yaşamlarına bakarak farklı görüntülerde görünüp jacob u saf dışı bırakmaya çalışır, benjamin aslında jacob dan emir aldığını sanarak adada lider olma hırsına yenik düşer ve black smoke un kölesi haline gelir.(KARAEFENDİ ŞİMDİ ANLADIN MI KARA DUMAN NEDEN YARDIM ETTİ BENJAMİN'E?) black smoke un ikinci hedefi locke dur, locke un adaya olan bağlılığını kullanarak onuda etkisi altına alır ve desmond un 6 rakamı girmesini engelleyerek adanın manyetik gücünü serbest bıraktırır, desmond bunu engellemek için kendini feda eder ve manyetik alana müdahale ederek onu durdurur fakat desmond bu manyetik patlama sonucunda özel bir yeteneğe sahip olur artık desmond adadan aldığı güçle zamanda sıçramalar yaşamakta ve gelecekte yada geçmişte yaşadığı olayları hatırlamaktadır, fakat bu olay sadece desmond un bu gücü kazanmasına sebeb olmaz adanın yerinin ortaya çıkmasına da sebeb verir. adanın gücünü ele geçirmek isteyen wildmore bunu değerlendirir ve kızınıda kullanarak adanın yerini tespit ederek bilim adamlarından ve askerlerden oluşan bir ekibi adaya gönderir.... bunların görevi hem othersları yok etmek hemde adanın gücünü ele geçirmektir.
zaman atlamaları ve adadan ayrılış
adadan ayrılmak isteyen kazazedeler, desmond un zamanda gidip gelmeleri sayesinde adanın dış dünyaya karşı savunma mekanizmasını kapatır ve wildmore un adamlarının adaya ulaşmasını sağlarlar. benjamin ve locke black smoke dan aldığı emirlerle bunu engellemeye çalışır ama başarılı olamaz ve wildmore un adamaları adaya gelir, fakat kazazedeler gelenlerin asıl niyetlerinin bunları kurtarmak değil adanın gücü için orda olduklarını öğrendiklerinde bir savaş yaşanır savaşın sonunda 6 kişi adadan ayrılmayı başarır, oysa ki black smoke adadan ayrılmak için o 6 kişi içindeki adaylara ihtiyacı vardır onları yok etmek için adaya geri dönmeleri gerekmektedir, bu yüzden yine benjamin i kullanarak çarkı çevirir ve ada zamanda hareket etmeye başlar ,adadan ayrılan 6 kişi yine desmond un zamanda zihinsel olarak gidip gelmeleriyle penny ulaşırlar ve adadan kurtulurlar, benjamin çarkı çevirmesiyle kendini tunusta bir çölde bulur, benjaminin amacı wildmore ve onun adamlarını saf dışı bırakmaktır ve sayid i kullanarak bunu gerçekleştirmeye başlar, adada kalanlarsa çarkın çervrilmesinden dolayı zamanda atlamalar yaşamaya başlar bütün bu zaman atlamalarında black smoke locke üzerine oynar ve onuda aynı benjamin gibi kendine köle haline getirir, ve onu adanın dışına gönderir , görevi adadan ayrılan 6 kişiyi geri getirmektir,(bu görevi lock a ne zaman verdi diyecekseniz hani şu lock ormandayken ne gördü acaba diye merak ettiğimiz anın cevabıdır bu) benjaminin görevide son olarak locke u öldürüp cesedini adaya yani black smoke a geri götürmektir.(diğer adayları kandırmak için lock un bedenine ihtiyacı var)
adaya geri dönüş ve bombanın patlaması;
jack dışardayken bir şeylerin yanlış olduğunu hissetmektedir, içten içe geri dönmek zorunda olduğu hissediyordur(ne haldeydi hatırlayın), benjamin black smoke dan aldığı emirlerle önce wildmore adamlarını yok etmiş ardından locke u öldürmüş ve adadan ayrılan 6 kişiyi geri dönmeleri konusunda ikna etmeyi başarmıştır, geri dönmek için kullacakları kişi yine daha önce adadan yaşamış othersla beraber jacob a hizmet etmiş olan faraday ın annesini(elenor) kullanır, adaya geri dönüş koordinatını tespit eden elenor , ajira ile adadan ayrılanları geri gönderir, ajira adaya düşer bu sırada jacob un adayları , diğer adayların yanına gider zamanda atlama yaşanmıştır, artık adaylar 1977 yılında beraberlerdir, adada kalan adaylarsa dharmaya sızmıştır, ve ayrılanlarla birleşirler, faraday adanın manyetik alanı yok ederek uçağın düşmeyeceğini düşünür ve bu konuda jack i ikna eder , halbuki bu patlama 815 i düşmesini engellemeyecektir çünkü zaten uçak düşmüştür,olan zaten olmuştur, orası 1977 de olsa aslında gelecektir, juliet in son anda patlattığı bomba adada bir kez daha zaman atlamasına neden olur, ve tüm adaylar esas zaman olan 2007 yılına geri dönerler.
jacob'un ölmesi ve black smoke un locke olması;
bu sırada ajira ile adaya geri dönen benjamin ve locke un cesedi, black smoke için hazırdır, black smoke locke un kimliğine bürünür, richard ve diğer jacob un adamlarını kandırmayı başarır , çünkü locke aslında jacob un listesindeki adaylardan biridir , buna inanan richard locke(black smoke) ve benjamin i jacob un yanına götürür, burda locke asla öldüremeyeceği jacob'ı,zaten kölesi haline getirdiği benjamin'e öldürtür, bu sırada richard locke un gerçekten locke olmadığını öğrenir (gerçek lock un cesedini görür)ve jacob un gizli adamlarıyla beraber ona karşı gelir fakat onu durdurmayı başaramaz.
yeni jacob'un doğuşu black smoke 'un yok olması ve ışığa yolculuk the end
geri dönen adaylar özellikle 6 kişi black smoke un ilk hedefidir adaylar ve jacob ölmeden adadan ayrılamayacaktır, onları kandırmaya çalışarak birbirlerini öldürmeye zorlar çünkü kendi bunu yapamayacaktır, bunda kismen başarılı olur bazı adayları yok etmeyi başarır ama jacob un hurley ile gönderdiği mesajlarla jack ve richard durumun farkına varır, daha sonra bunlara diğer adaylar kate ve sawyer da eklenir, artık son savaş kaçınılmaz hale gelmiştir, desmond un wildmore tarafından adaya getirilmesi , herşeyin kaderini değiştirecektir, jacob son kez son adayların karşısına çıkar ve aslında zaten belli olan tek aday jack e görevini teslim eder ve tüm güçlerini ona devreder, artık adanın koruyucu jack'dir. jack de desmond un gücünün farkındadır ve onu bulmak için yola çıkar.planı hazırdır, locke ile karşı karşıya gelirler ve son savaş başlar , fakat black smoke bir hata yapar ışığı yok ederse kurtulacağını düşünür fakat aslında onu hayatta tutan ona o gücü veren ışığın kendisidir, bundan habersizdir bunu tahmin eden jack ışığın kaynağına desmond un gitmesine izin verir, desmond ışığı kapatarak black smoke u normal insan formunda kalmasına sebeb verir.artık jack de black smoke da ölümlü hale gelmiştir, jack locke'ı öldürerek black smoke u yok etmiş olur.
artık tek yapması gereken adanın kaynağını tekrar aktif etmektir ve bunu başarır, bu sırada sağ kalanlar uçakla adadan kaçmayı başarır(miles sawyer kate vs), jack ölmeden önce görevini hurley e devreder , hurley her zaman adada kalmak isteyen benjamini yardımcısı olarak atar. jack görevini tamamlayarak ölür, hurley ve benjamin yeni adaylar bulana kadar belki yıllar boyunca adanın korumalığını yapar, adadan ayrılan,sağ kalan insanlar,kate sawyer clarie gibi, yaşamaya devam ederler, fakat beraber başardıkları bu olay onlar için dönüm noktasıdır, hepsi öldüğünde aslında olmayan bir gerçeklikte tekrar biraraya gelirler, birbirlerini hatırlarlar , birbirlerini hatırlamak zorundadırlar çünkü birbirlerine bağlıdırlar.ama cristian shephard'in dedigi gibi herkes olum anindaki o birkac nanosaniyelik zaman diliminde ayni yanilsamayi yasadi. 815 sayili ucusun oldugu gune geri donuyorlar, ucaktan sapasaglam iniyorlar ve tamamen yanilsamalardan ibaret bi hayati yasiyorlar, ta ki desmond onlari ayiltana kadar.
bu yanilsamalar gercek degil, hepsnin olmeden once zihninde canlanan hayaller,hepsi kendisini nasıl görmek istiyorsa öyle.misal sawyer polis olmuş ve kötü adamların peşinde(yani ailesini öldüren sawyer denen adam da dahil).
aslında jack in bir oğlu yok(lock olayın farkına vardığı zaman jack e bunu söylüyor ztn),ama jack in babasıyla arasında olan(olamayan) ve içinde kalan baba-oğul ilişkisini kendi oğluyla yasamak istemiyor,babası gibi olmak istemiyor jack kendi oğluna karşı.
sawyer ın kate e "sende hiç katil tipi yok" dediği zamanki kate in suratındaki sevinci hatırlayın,çünkü kate hernekadar bir adam öldürmüş olsada bunu annesini koruma içgüdüsü ile yapmıştır.
sayid i düşünün.abisine"ben artık o işleri bıraktım" diyor,hep hayalinde olduğu gibi yani.
sun ve jin"artık babamızdan kaçmamıza gerek yok" diyor,sun ın babasından kaçmadıkları bir hayatın isteğindeydiler zaten hep.
benjamin normal hayatta olanın aksine hırslarından arınmış(müdürlüğü alex için reddedebilmesi)iyi bir insan.alex de ona çok düşkün bir kız,hatta onu babası yerine koyacak kadar seviyor.(normal hayatta ondan nefret etmesini hatırlayın).
ne bileyim hugo şanslı bir adam oluyor,o sayılar ona şans getiriyor,lotoyu kazanıyor,cok zengin oluyor vs.
fizikçimiz daniel kendisini piyano çalarken görüyor..neden?çünkü küçükken o piyona çalmak isterken annesi onu kendi istekleri doğrultusunda yönlendiriyor,daniel istemeye istemeye piyanodan vazgeciyor.
hepsini yazmıyayım anladınız heralde ne demek istediğimi.
yani "herkesin cenneti kendine" mantığı böyle bişey olsa gerek,kendini olmak istediğin şekilde görmek.
o yuzden zaman kavrami yok. herkes ölurken bunu yasiyor ve "simdi" kavraminin olmadigi bu hayal evreninde kendisi icin verilen ilahi karar ile yuzlesiyor. yani iyi bir insan olarak olmusse cennete, kotuyse cehenneme (dizi aslinda cehennem betimlemesinden ozellikle kaciniyor, daha cok cennete giremeyeceklerin kaldiklari yer demeyi tercih ediyor) gidiyor.
bu yuzden ölüm evi,araf herneyse adlandırdığımız yerde mr. eko,michael vs gibi karakterleri göremiyoruz,çünkü onlar kendilerine verilen 2. şansı iyi değerlendiremediler.arafta kalmayı bile hakedemediler.
benjamin in içeri girmeme sebebi belki alex e hatırlatma yapmak istemesi belkide kendisini suçlu hissettiği için girmeye hazır olmaması olabilir.
şimdi sözüm meclisten dışarı olsun ki kimseyi kırmıyım ama "6 yılımı geri verin ulan!!" diye böğürenleri anlayamıyorum. diziyi nasıl bir at gözlüğüyle izlediniz bilmiyorum ama artık onu çıkarsanız iyi olur. bu dizinin esas konusu kuantum fiziği, uzay-zaman eğrisi, elektromanyetizm, metafizik gibi konulara dayandırılıyormuş gibi görünse de, ana temasının "KADER" olgusu olduğunu görmemek için gerçekten kör olmak lazım. daha ilk bölümden beri karakterlerin adaya bir amaç için getirilmiş olduğu, özellikle seçildiği, hepsinin hayatlarının en başından beri adayla ve birbirleriyle bağlantılı olduğu, ilk sezondan, hatta ilk bölümden beri belliydi.
belli olmayı da geçtim, başta john locke olmak üzere, bazı karakterler tarafından üstüne basa basa tekrar edilip durdu. jack bile sonunda john locke'ın sözüne geldi.ya charlie nin elinde "fate" yazıyordu arkadaşlar,nedir türkçesi?KADER!
bu dizinin esas teması, en başından beri işlediği konu "kader" ve dizideki ana karakterlerin manasız hayatlarının adayla beraber yavaş yavaş anlam kazanmasıdır. sayılar, dharma, elektromanyetizm, vs. bunların hepsi teferruattır kader konusunun yanında.yani siz dizinin temelini atamamışsınızki üstüne sağlam fikir dikesiniz.
kadere inanırsınız, inanmazsınız o sizin bileceğiniz iş. ama en başından beri bunun farkına varmayıp, bunu son bölümde anladıysanız da hepinize en içten tebriklerimi sunuyorum!!!!!
illede kutup ayısına takıldım diyenlere gelsin bu da benden son kıyak;
kutup ayıları konusuna çoktan kapattık sanıyordum, ama anlaşılan o ki kaçırılmış. neden kapatıldı onu da söyliyeyim. kutup ayılarını "dharma" adaya getirdi. bildiğimiz gibi çeşitli konularda bilimsel deneyler yapan dharma zooloji konusunda da çalışmalar sürdürüyordu. 3. sezonda kate ve sawyer'ın kapatıldığı kafeslerde normalde kutup ayıları vardı ve eğitliyorlardı. eğitmek için de tıpkı köpeklerin eğitildiği gibi "ödül" sistemini kullandılar. bir mekanizmayı sırayla çalıştırıp, sonunda "ödül"lerine yani yiyeceklerine ulaşıyorlardı. 4. sezonda charlotte'ın flashbackinde, tunus'taki arkeolojik bir kazıda boynunda dharma tasması olan bir kutup ayısı iskeleti bulmuştu. önce anlamdıramamıştık bu bağlantıyı ama 4. sezonun sonunda benjamin'in girdiği soğuk çark odası ve çarkı çevirdikten sonra çıktığı yerin tunus olması sebebiyle, taşlar yerine oturdu. dharma, kutup ayılarını çarkı çevirmek veya benzeri görevler için eğitiyordu, hatta bir deneylerinde de başarılı olmuşlardı.hala kutup ayısı diyen bi zahmet yorum yapmasın bu diziye,belliki izlememişsin bari sus değil mi?
neyse.
Sevgili irem, ilk 20 yorumuna tamam, görüşlerini kendine göre aktarmak istemişsin emeğe saygı bişey diyemem ama son yorumlarında burayı seviyesi düşük lost forumlarına çevirmişsin. İsteyen beğenir isteyen beğenmez, kimse sana gelip "nasıl beğenirsin zekana hayran kaldım!!!!!!!! salaksın belli ki sus o zaman!!!" gibi şeyler yazmıyor.
io9: 50 Questions Lost Needed to Answer... a report card!
Lostpedia: Unanswered Questions
Heavy.com: Top 10 Unanswered Questions from Lost
Bunlar da internetteki profesyonel web siteleri tarafından hazırlanmış lost'un cevaplanmamış sorularının listeleri. İngilizcem yok diyorsan altını yorum çöplüğüne çevirdiğin yazıyı zahmet edip okumanı ve çavlan'ın listelediği sorulara bakmanı öneririm. Hayır aslında umrumda da değil yani bak ya da bakma, sana bişey kanıtlama derdinde değilim, hatta bu lost konusu bitsin artık istiyorum öğk geldi son günlerde. Ama gerçekten anlamıyorum yani bu saldırganlık neden, herkes sevmek zorunda mı siz sevdiniz diye?
Arkadaşlar ben bu diziyi izlemeyi hiç istemedim bu güne kadar, kendi bloğumda yazdığım yazıma özellikle Sevgili Çavlan senin yorumlarını bekliyorum ve merak ediyorum çok büyük bir ikilem arasında kaldım sıkıştım
http://renklitivi.blogspot.com/2010/05/losta-dair-anlayamadklarm.html
burayı seviyesi düşük görseydim o yazıları buraya yazmadım.sadece belki kafanızdaki soru işaretlerini kaldırırsınız die yardımcı olmak istedim.
sayılara,dharma ya,adaya,diğer tarafta bazı kişilerin neden olmadığına,siyah atlara kutup ayılarına,daniel in neden piyano çaldığına,jack in neden bir oğlu olduguna ve daha burda okudugum ama aklıma gelmeyen birkaç soruya daha cevap yazdım kendimce.he sizi tatmin eder etmez bilemem.
kendimi savunmak istemiyorum ama kimseye beğenmek zorundasınız demedim.
sadece ağzından köpükler çıkararak eleştirecekse insan bir konuyu,önce o konu hakkında herşeyi bilmelidir,yoksa bu yargısız infaz olur.
sitedeki yorumları birdaha okursan seviyenin düşüklük sorununun benimle yada benim söylediğim herhangi bişeyle alakası olmadıgını belki anlarsın.ve eger yazdıklarımı kafanda kendi söyleyeceklerinden sıyrılarak tekrar okursan sitedeki ve videodaki bazı soruları net cevapladıgımı da görebilirsin.
;)
Ha ha ha. İrem kendi lost senaryonu yazmışsın tebrik ediyorum :)) Ancak o anlattıkların bizim saçma bulduğumuz kısımları açıklamadığı gibi çoğu yerde de kafadan atmışsın senaryoda olmayan şeyleri. Böyle herkes kendi kafasına göre bağlarsa internetteki binlerce teoriden birini benimser ona göre tamam derim bende dizide olmayan bağlantıları kafadan yapmakla olmuyor. BS u neden ayrı varlık yaptın ki sen hem Jacop dedi ya onun öyle olma nedeni benim diye kardeşine değinerek. :)) Benjamini de BS a köle yapmış bilmem ne bir sürü sallamışsın öyle herkes açıklar. Bizi tatmin etmedi çoğu yerde de çelişki var senaryoda yukarıda yazmıştım çelişkileri. O çelişkileri açıklamadıktan sonra senin kişisel olarak neye inandığının önemi veya çok seviyor olmanın başkaları açısından bir önemi yok. Çavlan da durumu son derece güzel özetlemiş zaten fazlasıyla. Arka arkaya yazdığın 16 yorum ile 6 sezonun özetini geçmene hiç lüzum yoktu cidden sıkmış yani. :))
Karaefenndi o dediğin kısımların üzerinde durmadılar, zaten hiç bir şeyin üzerinde durmadılar adaya düşenlerin hayatı ölümü ilişkileri dışında. Benjaminin dumanı çağırma hikayesi ise onun söylediğine göre yine BS un bir hilesiydi o çağırdığı için değil benjamine ihtiyacı olduğundan onu askerlerden korumak için gelmiş, o olaydan sonra Benjaminin tamamen kendini kaybedeceğini biliyordu sonuçta. Oradaki tıpa ne ayak o mağara ne ayak açıklamadılar birçok şey gibi onu da gereksiz asyrıntı görmüşler. :))
Boşverin lost u falan artık daha güzel ve tutarlı bilim kurgu fantazi dizileri var onları izleyin. İnsan ilişkilerine çok meraklıysanız da drama izleyin Lost bunların hepsinden biraz alıp konu bolluğu yarattı sadece ancak temelde tüm bu unsurları saçma ve vasat bir şekilde kullanıp bağlayamadı bile. Çok para yapcaz reyting ve izlenme rekoru kıracaz diye ne buldularsa kullanıp bulamaç haline getirip sonunda rezil oldular oh oldu işte.
FlashForward neden bitti? Kuvvetle muhtemel reytinglerinden dolayı. TV'de sanat yapılabilir fikri güzel, ama romantik bir fikir. Ön planda olan olmayacaktır hiçbir zaman. Ve evet iyi örnekleri vardır; yukarıda adı verilen "Six Feet Under" gibi. İstisnadır ama bu. Televizyonun amacı ile de pek bağdaşmaz. Sanat özünde maddiyatı barındırmaz; Lost gibi bir pazarlama harikasından da bunu beklemek abes olur.
6 sezonun kapanışı hariç her bölümünde haftaya ne olacak sorusunu sordurdu bu dizi. Açık şekilde görünen bir başka olgu da, kimsenin kafasında bir alternatif son olmayışı. Bunun nedeni de basit; heyecanı tepede tutma adına(ki pazarlamadır bunun adı) her hafta izleyicinin kurduğu yapıyı yıktı Lost. Kimilerine göre dağıttı hikayeyi, kimilerine göre ise en başından sonu belliydi. Tamamı farazi konuşmalar bunlar. Detaycı yaklaştığımızda içinden çıkamıyoruz problemlerin. Bir de oluşmuş mevcut bir önyargı var; ortada bir cevap varsa da, hali hazırda saçma ve anlamsız bulunuyor, bulunacak. Tamamen beklentilerin yarattığı illüzyonlardan ibaret bu. Geçen bölümün incelemesine de bıraktığım yorumda olduğu gibi; diziyi tamamen keyifli vakit geçirmek için seyreden biri olarak nirvanaya ulaşmadım ama, gayet keyif aldığım bir final seyrettiğimi söyleyebilirim.
Abrams'ın Alias'ını seyretmiş olsanız, zaten Lost için bu denli yüksek beklentilere girmezdiniz kanımca. Zira bir Rambaldi çılgınlığı ile 5 sezon çeken, aynı Lost'ta olduğu gibi tonla ilgi çekici bilimsel, metafiziksel, felsefi olayı kullanarak heyecanı arttıran Abrams yine dizinin geneline göre yetersiz bir sonla bitirmiştir. Detaycılığa girildiğinde işin içinden çıkılamayacak konuları kullanıyor maalesef, oluşan yanılgıların temelinde bu var. Yoksa adada bir tane heykel olmasının ve onun nereden geldiğinin, açıkçası önemli bir sorun teşkil ettiğini düşünmüyorum. Ve yine oldukça mantıklı bulduğum sorular sorulduğunu da söyleyebilirim. Tamamen beklentilerin getirisi bunlar. Ama önce de belirttiğim gibi; finali beğenmeyenlerin çok önemli bir bölümünün kafasında alternatif bir son yok. İş bu noktada "ışıkmış" dalgası yapmak komik geliyor bana.
6 sene geçmiştir ve dizi bitmiştir. Şimdi ne olacak durumu yoktur ve önemli bir kesimin de bu sıkıntıyı yaşadığını düşünüyorum. Sonuç olarak bir sona erdi, hepimize büyük geçmiş olsun.
Ayrıca benim mantığıma göre kimsenin fikir beyan etmemesi falan diye bir şey söz konusu da değil. Yazdığım yorumun neresinden çıktığını bilmiyorum ama, maalesef yazılı iletişim kaynaklarında bu tarz anlam kaymaları yaşanabiliyor. Bir tavsiyedir, ne kadar gereksiz işler peşindesiniz ayarı değil. Zaten öyle olsa oturup okuma, yorum yapma zahmetine girmezdim.
Nitekim 2.sezonun sonundan itibaren herhangi bir tartışma yapmadan, herhangi bir şey okumadan izleyen biri olarak beklentilerim karşılandı. 2 saatlik sinir harbinden(kastım sen değilsin) daha iyidir sanırım. Ha, beklenti sınırlarımı düşük bulan, zevksiz diye niteleyen insanlar da var. Savunmam hala izlediğimiz şeyin Bergman filmi değil, TV dizisi olduğu...
Teşekkür ederim, kolay gelsin...
İrem güzel bir özet olmuş,ben beğendim:)) çokta emek vermişsin..Ana konunun kader,insanların seçimi,iradeleri vs.olduğu konusunda aynen katılıyorum,bence hayatın kendisini anlatmış dizi,bazen yaşadıklarımla bile bağdaştırıyorum diziyi,adadaki halüsünasyonlarda karakterlerin bilinçaltı,at olayı haricinde birde Sawyerin domuz olayı vardı,ona dadanmıştı ve aynı anda flashbacklarindede yaşadığı bir hikaye anlatılmıştı ama tam hatırlamıyorum...
Herkesin algılaması,zeka yapısı farklıdır saygı duymak gerekiyo,ben ne zekiyim nede dizideki fizik teorilerine mantıklı bir açıklama yapacak kadar kültürlü,ama diziyi seviyorum ve artık yok,bi süre buraları okumayarak takılmak istiyorum,belki dikkat etmediğim bir ayrıntı duyarım izlemiş gibi olurum:))..Bu şekilde bitirmelerinin sebebide bu harhelde,hayranları bitirmesin bi süre tartışsın,ama tartışmanın sonucu küfüre varınca işte o zaman yapımcılara toplu küfür şart oluyo:))..Ama ben yinede ayrıntıların açıklanmasını beklerdim,herşeyin mantıklı bir açıklaması olacak diyen kendileri idi,ne mantık var ortada ne açıklama,şimdi ben bu kadar ustaca yazılmış,herşeyin taa baştan planlanmış olduğunu düşündüğüm bir senaryonun aslında öyle olmadığını düşünüyorum,fazıl dağıldı ama toparlanamadı,sonuna gelince bıkkınlık verdi alelacele uyduruldu kimi parçalar,şimdi biz kalan parçalara yer arıyoruz ama uyduramıyoruz,ben hapten dağottım zaten:))))en iyisi gidip patik öreyim:))
Karaefendi;Biliyosun bazı şeylerin cevabı araya sıkıştırıldı,senin takıldığın yerin cvabınıda Ben odasında gizli bölümü açarken verdi,''gerektiğinde canavarı çağırabileceğimin söylendiği biyer,tabi beni çağıranın O olduğunu anlamadan önce böyleydi''demişti Milles ona sorduğunda..Ben aynı zamanda canavar tarafındanda yönderiliyordu,Ben i korumalıydı çünkü O na lazımdı intikam planları için..
Lütfen burda diğer fanlardaki gibi takışma olmasın,ben taip edeceğim burayı unutana kadar:))))
can güzel bir yorum yapmış,en azından objektif yaklaşmış.
benim demek istediğim genel parçalara bakalım,atmış,eşekmiş,domuzmuş,o ona neden kızımıza git dememiş gibi mink detaylarla ugraşmayalım manasındaydı.
-o kadar dağ bayır tepen hugo neden zayıflamadı,sürekli meşaleyi nerden buluyorlar,neden kursunlar hiç bitmiyor,neden amele yanıkları yok gibi elli tane dizide mantık hatası bulabiliriz:)
neyse şaka bi yana.
Emine nin de dediği gibi zamanında bizi şaşırtan,kafamızı kurcalayan bazı ufak soruların da bilerek havada kalmasını istemiş olabilirler,sonuçta her bölüm ardından sözlüklerde olsun arkadaşlar arasında olsun deli gibi teori üretmemize neden olmuştur bu dizi.
"her sorunun cevabı açıklanacak" dediler evet,kimine göre açıklandı,kimine göre açıklanmadı,kimi gözden kaçırıyo yada hatırlamıyor,kimini tatmin etmiyor vs vs vs...burda da CAN ın söylediği ortaya çıkıyo;beklentiler farklı.
yazdığım yazıyı okumaya zahmet eden gercek bir lost takipçisi eminim esas büyük parçaları oturtacaktır.
lütfen polemik yaratmayalım,kişisel takışmalara girmeyelim ama diziye ara veren,bölümleri hızla geçiştiren,bilmem kaçıncı sezondan sonra izlemeyip sadece yorumlarla takip ederek fikir sahibi olanlar var,burda da var belliki."gercek bir lost takipçisi" derken bu anlattıklarımın aksine sıkı sıkıya takip etmiş kişileri kastettim.bu dizide 9 aylık aralar verildi arkadaşlar,normaldir,kınadığımdan değil,gerçekten umursuyorsanız bastan izlemenizi tavsiye ettiğimdendir bu yazdıgım.
*michael ın neden kilisede olamdığına dair önceki yazılarımda fikrimi sunmuştum,aklıma gelmişken hemen belirtmek istedim ki michael adada sıkışıp kalmıştır(ruhu).o yuzden diğerlerinin gittiği arafa geçemez.hugo ile konuştukları yerde bunu gayet net açıklamaışlardır.
*yukarıdan uçakla atılan yiyecekelr için benim fikrim;
dharma ile irtibatları kopsada tam olarak neticeyi bilmedikleri için hayatta kalmış olanlar olabileceği düşüncesiyle erzak yollamaya devam etmiş olabilirler.
kişisel takışmaya cevirmek istemiyorum ama biraz fazla üstüme gelen arkadaşa birkaç söz söylemeyecek kadar erdemli sabra ulaşamadım henüz azizim.
karaefendi nin sorusuna cevap verdim yukarıda satırlarca...benjamin ve BS ilişkisi hakkında gayet de detaylı yazdım.
yazdıklarımla dalga geçen,ayrı bir senaryo yazdıgımı düşünen(bunu neden yapacaksam)ORGONON benim yazdıklarımla dalga gecerken,karaefendi ye verdiğim cevabın aynısını vermiştir;
" Benjaminin dumanı çağırma hikayesi ise onun söylediğine göre yine BS un bir hilesiydi o çağırdığı için değil benjamine ihtiyacı olduğundan onu askerlerden korumak için gelmiş"...demiştir.
şunu kabul etmeliyiz ki biz toplumca oturup sakin kafayla konu üzerine düşünmektense eleştirmeye ve yermeye bayılırız.'muhalefet olmuş olmak olsunda ne olursa olsun' cu insanlar da daha ayrı bir kategoridedir. beda bunun en güzel örneğidir.
yinede ben 'peace' diyorum ve sorusuna cevap vermek istiyorum;
"BS u neden ayrı varlık yaptın ki sen hem Jacop dedi ya onun öyle olma nedeni benim diye kardeşine değinerek. " demişsin,
bs ayrı bir varlıktır,kardeşini mağaraya atmakla onun serbest kalmasına,kardeşinin ölümüyle de bedenini kullanmasına sebep-neden olmuştur jacob.
eğer biraz dikkatli okusaydın bu sorunun cevabını yukarıda yazmıstım.
istersen başka siteleri,hatta sözlükleri gezebilirsin,bu benim kişisel görüşüm olmaktan çıkmış,toplu görüş olmuş ve hatta üzgünümki aslında olanın ta kendisidir.
irem BS diye ayrı bir şey yok ki serbest kalsın? Can adlı arkadaş güzelce açıklamış işte dizinin nasıl bir mantalite ile kurgulanıp neden finali bağlayamadığını hatta buna ihtiyaç duymadığını. Hem diyorsun sırf muhalefet olmak için eleştiriyorlar hem de diyorsun biz millet olarak böyleyiz. :) Sosyolog psikolog oldun şimdi de başımıza, lütfen. Üstelik sanki dersin tek otorite kendinsin bu konuda, açıkladım demekle senaryo yerine kendi teorini yazıyorsun oraya. Dizinin genel mantalitesinden de finalinden de belli BS un ne olduğu hala neyin iddiası bu anlamak mümkün değil yani. Madem BS ayrı varlık, madem Jacop açığa çıkmasına neden olmuş yeraltından, yeniden nasıl soktular yok ettiler onu, taşı kaldırmakla olmaz ki gene çıkar? Canavar değil o ortaya çıksın sebebi kaynak zaten başka bir şey değil MIB orada ölmeseydi BS da çıkmazdı ikisi aynı onların. Anlamamışsın bir de sayfalarca yazıyorsun açıklama diye. Beğenmeyene de laf ediyorsun anca eleştirmeyi bilirsiniz diye küçümseyerek, hemde tüm millet ile birlikte küçümseyip kendini tek anlayan farz ederek yapıyorsun bunu diğer sorgusuz lost fanatikleri gibi. Aslında kendiniz anlamıyorsunuz bence, kurnaz hocanın dini bir ayeti kılıfına uydurması gibi senaryoyu kılıfına uyduruyorsunuz. Kaynak MIB nin bilinci nedeniyle BS u yarattı o yüzden taş kaldırılıp ışığın etkisi kaybolunca BS yokoldu çünkü gücü manyetizmadan geliyordu onun, ayrı bir varlık falan değil o. Defalarca da açıklandı gerek sahte annenin oraya girersen ölümden beter olursun deyişi olsun, gerek Jacop un onun BS a dönüşmesine ben neden neden oldum demesi olsun, gerek MIB nin hem MIB görünümündeyken hem de locke kılığındayken eskiden ben de insandım demesi olsun. İşine gelmeyinbce bu kısımları yok farzedip kafadan atıyorsun BS ayrı bir şeydi ölülerin bedenini kullanıyordu diye bir de o kadar olmadık yerden açıklama çıkartıyorsun da dizide bariz açıklanmış olan bu unsuru neden hiç görmezden geliyorsun anlamıyorum. Çeşitli şekiller almış olması kafanızı karıştırıyor sizin. Tabi bunda senaristlerin Jacop öldükten sonra BS un istediğinde neden başka şekil alamadığını açıklamaması da etkili, Benjamin buna değinmiş, İlana da artık böyle kalacak demişti neden öyledir belli değil tabi. Kül neden BS u durduryor belli olmadığı gibi. Jacop ve IB nin birbirini öldürememesini sahte anne nasıl sağlamış o da belirsiz, kül ün bununla alakası ne o da belirsiz. Klubedeki görünmez adam da belirsiz nedeni., sonra çıkıyor bir senarist diyor Desmond tıpayı çıkarınca oldu o 100 yıl geçti onun için o şekilde. : )) Oldu yedik bizde niye geçmişe gitti nerede değindin buna sallıyorlar sorunca da oh ne ala. Bende bilirim sallamayı kuantum prosedürü, ada paralel evrenler arası geçiş, kilise kozmik buluşma platformu, LAX araf değil paralel evren ile paralel evrenlerin kesiştiği odak noktasından ibaret hidrojen bombası yüzünden oluşmuş fantastik bir yer karışımı bıdı bıdı öyle bir şey işte. Boşverin önemli olan adadakiler kendini buldu mecazi anlamda kaybolarak de sonra da oh ne güzel senaryo yazdık. : ))
BS un kullandığı bedenler ayrı konu, zaman zaman istediği biçimi alıyordu Yemi olsun, Alex olsun, Christian olsun bu şekillerde kalma zorunluluğu yok zaten söylemişti Jack e baban gibi görünen bendim diye,defalarca dumansı şey benimn de dedi sahte locke da ama o MIB nin öfkesinden oluştu yeraltından çıkan bir canavar değil ayrı olarak. Zaten bunları düzgün oturtamadıkları için eleştiriyoruz bizde gerek fantastik unsurları gerek zamanda yolculuk temalarını.
Sen bana açıklasana nasıl çark adayı zamanda taşırken sadece others lar bundan muaf olabiliyor o anda aynı adada değil mi bunlarda? Şunu da açıkla sonra, zaman atlamaları başlarken others zamanda atlamadığına göre ve helikopterle adaya dönmeye çalışanların gözünde ada kaybolduğuna göre Richard ve others o zaman zarfında nereye kayboldu bunların zamanı helikoptele gelmeye çalışanlarla aynıydı çünkü zamanda gezmedikleri için ? :)) Adaylarla da alakası yok Charlotte, Miles, Faraday, Juliet, hatta Bernard falan tanışamadığımız bazı ölenler de dahil (alevli oklarla) zamanda atlarken Richard ve others atlamadı. Açıklayamazsın çünkü sırf Locke u Richard ile farklı zamanlarda denk getirip Richard ın da bundan hep habersiz olmasını istediler ve bu çelişkiyi önemsemediler yeter ki izleyici meraklansın. Her izleyici aptal değil ama keyif almak önemli diyerek saçmalayanlara gülerken de senaryo ve kurguda keyif alıyorum çünkü ben. BS ise kaynağın negatifi sebebi de MIB nin bilinci BS MIB olarak tanıdığımız kişiden başkası değil, şeklinin bir önemi kalmadı ona dönüştükten sonra. Manyetizma adanın merkezine toplanınca da (taşın yani tıpanın kaldırılması) BS manyetik bir güç olduğu için etkisini yitirdi MIB Locke bedeninde sıkıştı tamamen artık BS olamadı ve öldürüldü. Ete kana büründürdükleri için ise saçma oldu tabi. Eğer dediğin şekilde bir varlık ise tıpa çıkınca yine kendiliğinden yokolması gerekiyordu insana dönüşemez. Bu mantaliteye göre de insana dönüşemez her şekilde sıçtılar orada sırf Jack ile onu kavga ettirecez aksiyon yaratacaz, kötüyü uçuruma yuvarlayacaz diye. (niye kötü olduğu da göreceli üstelik suçu adadan çıkmak istemek inatla Jack kate bunun için adam öldürünce sorun yok) Dizide bunlara değinildi zaten ayrıca açıklamana gerek yok olmayan şekillerde bizim gibiler açıklamaların tutarsızlığını da çelişki ve saçmalıklarını da eleştiriyoruz, iki romantik sahne bir kaç tıpa bolca ışık koyup mutlu yüzler göstermekle olmuyor bu iş yıllardır bu tür yapımları gerek bilim kurgu gerek fantazi sıkı şekilde takip ederim bu konulara da meraklıyım bu kadar aptalcasına da kurgu olarak ilk kez rastladım kimse kusura bakmasın. Çok konuşulma nedeni iddiasıydı Lost un herşeyi mantığa oturtacaz dediler hep, çok unsur kullanıp izleyicinin merakından faydalandılar bir iki tema ile çok daha ucuz yapımlar var evet ancak çok sayıda temayı bir temele oturtamazsan, oturtamadığın gibi pişkin şekilde o önemli değil, ana tema bu değil, biz aslında kazazedelere değindik vs vs diye kaçamak yaparsan berbat bir ucuz senaryolu yapımdan çok daha kötüsünü yapmışsın rezil olmuşsun sayılır. Peace demene de gerek yok, kafamızdan onu bunu değiştirirsek çok kolay o zaman finali izlemeye de gerek yok hiç yani. Kafadan bağlayalım sonunu bazı yerleri açıklama sayıp senaristlerin yönlendirmeye çalıştığı gibi açıklanamayan çelişki yaratan unsurları önemsiz ayrıntı sayalım senin de yaptığın gibi. :))
Eleştirim sevenlere biraz sert gelebilir anlıyorum dramatik kısımları ve baş karakterler ilgilerini çekmiş çünkü ve işin bilimsel mantığı sanırım o kadar ilgilerini çekmiyor ne deseler kabul ediyorlar olduğu kadar diye. Ancak demek istediğim şu ki, ben bilimsel kısmını eleştirmeye başlamadım bile ona da bir girsem LAX paralel evren ise ada batmış ise nasıl, paralel ise diğer evreni hatırlamak ne alaka, paralel evren geçiş noktası ile zamanda yolculuk ne alaka, sadece adayı nasıl zamanda gezdiriyorsun yeryüzünden kopuk mu bu ada diye bir girersem zaten işin içinden çıkılmaz o kısımları eleştirmedim bile amacım bilimsel ukalalık yapmak da değil, tutarlılık aramak yani.
saygılar...
Son olarak aklıma gelmişken, burada link vermek ne derece kurallara uygun veya doğru bilmiyorum ama, lost severlerin finalden sonra hayal kırıklığına uğrayıp eleştirenlere karşı söylediklerine dair bir video var nessima da ona bakabilirler. :))
http://www.nessima.com/lost-6-sezon-finalini-izleyen-hitlerin-tepkisi/
şunu da demeden geçemeyeceğim son demiştim ama :)) Çeşitli sitelerde bizim gibilere gidin aşk-ı memnu izleyin yaprak dökümü izleyin deniliyor her şey açıklansın istiyorsanız. O dizileri seyretmedim ilgi alanımda değil. Aynı nedenden ve pek TV izlemediğimden kitaplarını da okumadığım için diziler ne şekilde işlenmiş bilemiyorum, dizi mantığı ile biraz güncellemişlerdir sanırım. Ancak eserlerin yazarlarından biri Halit Ziya Uşaklıgil, diğeri Reşat Nuri Güntekin. Yani Lost un senaristleri bunlardan daha mı üstün olmuş oluyor onu da anlamış değilim bu dizilere gönderme yapıldığına göre. Lost un senaristleri kim ki, sadece senarist televizyona popüler ve izlenebilir reyting e yönelik şeyler yazıyorlar. Sanki Arthur Clarke Isaac Asimov dan, Frank Herbert den veya Homeros dan, J.R.R. Tolkien den falan bahsediyoruz mübarek, bu da bana oldukça komik geliyor o yüzden. Yüksek bütçe ve yüksek reyting ile ne yapılırssa o iyidir mantalitesi bu olsa gerek hele de yapanlar amerikalı ise elşeştirince de Türk insanının her şeyi eleştirme alışkanlığı oluyor o nedenle. Öyle olduğunu hiç sanmıyorum ama en çok eleştirenler bu coğrafyadan çıkıyorsa bu bence iyi bir şey olurdu, olumsuz bir şey değil. :))
Aralıklı olsa da ard arda 4 yorum oldu irem 16 yorum yapınca cesaret aldım sıktıysam üzgünüm napayım sıkılmasaydınız,sadece asıl yorumcu cavlan dan dilerim özür başlıkta gereksiz tartışma ve gerilim yaratıyorsunuz diye düşünebilir. Biz yorumcuyuz sadece sonuçta yorumların içeriği konudan uzun olmamalı bence çünkü : ))
Bu konu hiç bi yere bağlanıcakmış gibi görünmüyo.Konuşmak ve yorumlamakta zaman kaybı gibi gürünüyo sanki.Lost tamamen popüler kültüre hizmet etmiştir buda bunun sonucu o yüzden yakarışlarda bulunmak yapımcıların haksız kazandığı paraları ,seyircideki hayal kırıkları vb. bütün durumları adaletli bi hale getirmeyecek.Boşlukları biz dolduracakmışız öyle diyor sayın yapımcı e bizde onu yakalarsak doldururuz o boşlukları saygılar...
Ya her ince detayı analiz etmek yerine hikayeyinin sizi sarmasına ve karakterlerin yaşadıklarını hissedip sinirmeye çalışsaydınız belki o zaman bu görkemli finalden de zevk alırdınız.Dizinin yazarlarının bile dizinin temelindeki gizemini koruyacağız açıklamalarına rağmen bu final niye size bu kadar şaşırtıcı geliyor bunu anlamak güç.Yazarlar dizi karaker merkezli dedikten sonra ,ki bu 6 sexon boyunca açıkça ortadaydı, bu beklenti nerden geliyor peki.Belki de sihirlerin büyünün gizemlerin içine gömülmek yerine lostun temeelde ne olduğunu ne anlatmaya çalıştığını anlamaya çalışsaydınız belki o zaman final size de güzel gelebilirdi.
Lostu en son 3. sezon 5. bölümde bırakmıştım bu yaz devam etmeyi düşünüyordum ama burada okuduklarım ve arkasında bıraktığı bu kadar sorudan sonra izlememeyi tercih ederim sanırım...
ARAGON VE İREMDEN ÖĞRENMEK İSTEDİĞİ İKİ ŞEY VAR;
1)jack ilk gözlerini açtığında ve sonrasında kapadığında ağaca asılı spor ayakkabı neden eskimiş?
2)jack in babası kliseden çıkarken ayağında spor ayakkabı var.Ağaçta asılı ayakkabı bu çiftten bir tanesi ni?
syg
kukuruzu buna hiç dikkat etmemiştim ama senin sorunun içinde verdiğin tahmini cevap gayet mantıklı geldi.
iyi günler.
peki irem;o zaman nasıl bir tahmin yürütebiliriz.ilk göz açıldığında ayakkabı yeni ise göz kapanana doğru eskiyse geçen zamanlar gerçekti.jack in babası kliseden çıkarken dikkat edersen o ayakkabıları giyiyor...
biraz detaylandıralım istersen.ne dersin?
ha bu arada 6 yıl için tek bir şey söylenebilir;herşey güzel bir rüyadı seyirci için ama biz rüya içinde rüya görüyormuşuz onu fark edemedik.ayrıca son; akıcılık ve fantastik bir öykü olarak algılanırsa doyurucuydu.gerisi tamamiyle bizim hayal gücümüz.aslına bakarsanız yaptığımız tüm yorumlar o kadar sıkı ki yazarlar bence şunu düşündüler...AKILLI SEYİRCİ neden sonuçları hep bulur.O zaman bırakalım puzzle yarım kalsın onlar tamamlasın mantığıyla hareket ettiler.bu yüzden fazla tırmalamaya gerek yok.herşey ortada.tabi anlayana!!!!!
Ben finali beğendim arkadaşlar. Daha iyi olabilir miydi? Elbette. Ama beni tatmin etti.
Bazı soruların havada kalmasından şikayet etmekte haklı olunabilir ama benim yaklaşımım şu şekilde:
Bir kadınla 6 sene çok iyi vakit geçirdiğinizi, nefis bir aşk yaşadığınızı düşünün. Sonunda evleneceğinizi düşünürken bir sabah çekip gittiğini belirten bir notla karşılaşıyorsunuz.
Bu durumda bazıları aldatıldığına dair yakınma içeren binlerce cümle kurabilir. Bence mühim olan 6 sene boyunca beraber yaşadığımız heyecan ve güzelliklerdir. Buruk bir gülümsemeyle de olsa onu ve yaşadığımız güzel günleri iyi hatırlamaya devam ederim. Varsın sonu telli duvaklı bitmemiş olsun.
Ne demişler:
“It is good to have an end to journey toward; but it is the journey that matters, in the end”
Kötü bir sezon finali yapmadan önce herkesin beynini öylesine yıkadı ki senaristler, aslında tüm cevapları geçen sezonlarda vermiş olmalarına rağmen hala "neden açıklanmadı ki" sorusunu sorduttular izleyenine.
Mesela uzun bir biçimde sorduğun soruların yarısından çoğu 6. sezon öncesinde cevaplanmıştı. Ama detaycılık Lost gibi dizilerde gerekirken her bölüm sonunda yaptıkları büyülü kapanışlar akıl bırakmadı doğal olarak.
Tabi çok kötü bir sezon finali var. Şu 2 saati aşkın süre çok iyi olsaydı kimse bu soruları sormazdı.
1. sezona geçen hafta başladım ve şimdi 5. sezondayım. Üzerinden 2 yıl geçti ve hazır bilgiler unutulmuşken nerede hata yapmışım diye şu an gözlemliyorum tek tek.
Aslında senaristler bize o kadar çok bilgi vermişler ki, bilinçli bir izleyici olamadığımız için bütün suçu sezon finaline atmışız. Belki 3. sezonun ortasında kararlaştırılan "5. ve 6. sezon fikri" olmasaydı, 4. sezondan sonra 16 bölümlük kararlanan kapanış olsaydı şu an çok farklı yerde olurdu. Gereksiz uzadı Lost, özellikle 6. sezonda.
Zirve sezonu ve tüm zamanların en muhteşem dizi sezonu 4. sezondur benim için. Çıta mıta bırakmamışlardır.
irem, çok güzel yazmışsın. Bazı yerlerine katılmıyor olsam da, beğendim.
irem içi "kendi senaryonu yazmışsın" demişsiniz. Haklısınız. Ben de kendi senaryomu yazdım. Ama burada önemli olan bir şey var. "Senaristler ne yapacaklarını bilmedikleri için sorulara cevap veremediler" diyorsunuz. Oysa internetteki bir çok teoride bu sorulara insanlar kendilerince cevap verebiliyorlar. O halde diyebiliriz ki: "Bu sorular, dizinin mantığına göre cevap verilebilen sorulardı". Madem ki öyleydi, senaristler de aynı şekilde cevaplar verebilirlerdi. Yani "Senaristler ne yapacağını bilmiyorlardı, cevaplayamayacakları soruları atıp atıp sonra kaçtılar" diyemeyiz. Senaristler bu soruların cevabını bilmiyor olsalar bile cevap bulabilirler değil mi? Hemde hepimizden daha iyi cevap bulurlar. Peki madem cevap bulabiliyorlardı, neden bulmadılar? Tabii ki buldular. Hatta bana göre cevap falan bulmadılar. Kurguladıkları pek çok cevaptan, soru üretip bize sundular. Peki neden dizide bu sorulara cevap vermediler? Şu artık hepimizin aklında kesin olmalı: "BİZ CEVAP BULABİLİYORSAK, ONLAR EN KALİTELİSİNİ BULABİLİRLER ÇÜNKÜ İŞİN İÇİNDELER" haliyle "ONLAR TÜM SORULARIN CEVAPLARINI BİLİYORLAR" ama açıklamıyorlar. Açıkladıklarında bile bir sürü soru havada kalıyor. Neden? Bana göre bu da onların yaptıkları işe saygılarından geliyor. Evet insanlar çok kızıyorlar ama neticeye bakın: "YILLAR SONRA HALA TARTIŞILABİLEN BAŞKA DİZİ VAR MI?" Cevapları özellikle vermediler. Vermeyecekler de. Çünkü tüm cevaplara sahip olduğunuz an dizi biter. Tekrar izleyip cevap bulmak ya da forumlarda bunu tartışma gereği duymayız. Dizi ölür. Onlar bu ölümü engellediler. Senaristler cevap bilmiyor olsalardı bile, internette şuana kadar dolaşan onlarca teoriden birini seçip güzelce kendilerine uydurup bunu açıklayamazlar mıydı? Yapabilirlerdi. Neden yapmıyorlar? Amaçları ortada. Haliyle, "SORULARIN CEVAPLANMAMASININ NEDENİ, SENARİSTLERİN CEVAP BULAMIYOR OLMALARI OLAMAZ." Bence de "eleştirelim de nasıl olursa olsun" mantığıyla yaklaşıyoruz. Senaristlerin bunca cevap içinde cevap bulamadığını düşünmek, çelişkidir. Cevap vermemeyi özellikle istedikleri bence açık...
Yorum Gönder