(Survivor 20.1 - 20.2)
Online Oyunlar serisinin 4. yazısını bir türlü bitiremeyince, Çavlan’ın Survivor yazısına gelen yorumlardan güç alıp, önceki sezonların en iyilerini “Heroes vs. Villains” konsepti altında bir araya toplayan 20. sezonun ilk iki bölümüne dair bir şeyler karalamaya karar verdim. Bir reality show’a dair yazmak/konuşmak ve bunu başkalarıyla paylaşmak biraz paranoyakça ve ucuz geliyor esasında ama söz konusu şey Survivor olunca bu yorumu yapıp geçmenin basmakalıp olacağını düşünüyorum: İlk izlediğimden beri beni saran tek reality show olan bu programda basit röntgencilik duygularına oynamaktan öte muhteşem bir social experiment var esasında: Farklı kişilerin bir araya gelen karakterleri ve fiziksel koşullara karşı dayanmanın zorlukları gibi görünürde olan şeylerin yanında, büyük farklılık yaratan şeylerden biri de elenecek yarışmacıları seyircilerin değil, bizzat yarışmacıların belirlemeleri. Kafese tıkılmış hayvan misali, kendisini alıcısına (görmediği milyonlarca insana) beğendirmeye çalışan insanlardan ziyade, gerek takım oyununa dayanarak, gerek bireysel oyunlarına ağırlık vererek, sona vardığında elediği insanların kendisi için oy vermesini sağlamaya çalışan, stratejinin ağır önem taşıdığı gerçekçi bir simülasyon izliyorsunuz. Hele ki bu simülasyon, yeteneklerine önceden tanık olduğunuz adamlar/kadınlar arasında olunca, daha ilk bölümlerden çok renkli senaryolar ortaya çıkıyor..
Online Oyunlar serisinin 4. yazısını bir türlü bitiremeyince, Çavlan’ın Survivor yazısına gelen yorumlardan güç alıp, önceki sezonların en iyilerini “Heroes vs. Villains” konsepti altında bir araya toplayan 20. sezonun ilk iki bölümüne dair bir şeyler karalamaya karar verdim. Bir reality show’a dair yazmak/konuşmak ve bunu başkalarıyla paylaşmak biraz paranoyakça ve ucuz geliyor esasında ama söz konusu şey Survivor olunca bu yorumu yapıp geçmenin basmakalıp olacağını düşünüyorum: İlk izlediğimden beri beni saran tek reality show olan bu programda basit röntgencilik duygularına oynamaktan öte muhteşem bir social experiment var esasında: Farklı kişilerin bir araya gelen karakterleri ve fiziksel koşullara karşı dayanmanın zorlukları gibi görünürde olan şeylerin yanında, büyük farklılık yaratan şeylerden biri de elenecek yarışmacıları seyircilerin değil, bizzat yarışmacıların belirlemeleri. Kafese tıkılmış hayvan misali, kendisini alıcısına (görmediği milyonlarca insana) beğendirmeye çalışan insanlardan ziyade, gerek takım oyununa dayanarak, gerek bireysel oyunlarına ağırlık vererek, sona vardığında elediği insanların kendisi için oy vermesini sağlamaya çalışan, stratejinin ağır önem taşıdığı gerçekçi bir simülasyon izliyorsunuz. Hele ki bu simülasyon, yeteneklerine önceden tanık olduğunuz adamlar/kadınlar arasında olunca, daha ilk bölümlerden çok renkli senaryolar ortaya çıkıyor..
Laff-a-Lympics diye bir çizgi film vardı eskiden (belki hâlâ vardır), Scooby-Doo’lar, Yogi’ler ve Really Rottens’dan oluşan üç takım yarışırdı. Really Rottens kötülerden ve hilebazlardan oluşurdu, çocuklara verilmek istenen mesajlardan olsa gerek, sürekli kaybederlerdi. Gerek iyiler (Scooby Doo) çok sıkıcı ve dümdüz yarıştıklarından, gerekse kötünün beyaz ekrandaki daimi karizmasından dolayı üzülürdüm kaybetmelerine.
“Heroes vs. Villains”ın ilk iki bölümünde ise, kötüler üst üste iki kez tribal council’den kurtuldu ve sözüm ona kahramanlar iki üyelerini kaybetti. Bu yarışmadaki heroes tribe’ını izlemek Watchmen’i izlemek gibi zaten, sözde kahramanların her birinin ayrı sorunları var (başta patlamak üzere olan egoları olmak üzere) ve bunlar takım olmalarını engellediği gibi, bireysel oyunları adına da onlara çok şey kattığından şüpheliyim. Kendi sezonlarında sevilesi insanlar olarak gözüken tipler, bir araya gelince, heroes isminden de aldıkları gazla sürekli sidik yarıştırır haldeler. Villains tarafı ise, çok daha uyumsuz insanlardan oluşuyor gibi gözükmesine ve yarışmalarda fiziksel üstünlüğe sahip olmamasına rağmen, her seferinde bir şekilde zekalarını kullanıp kaybetmekten sıyırıyorlar. Haliyle bu da izlemesi eğlenceli bir ortam sunuyor.
İki bölüm uzunluğunda olan sezon açılışı, sanırım izlediğim Survivor bölümleri arasında en gaz açılışa sahipti. Daha önce yarıştığını gördüğüm inanılmaz ilginç karakterlerin bir araya gelmesi, helikopterlerin onları takımlar halinde adalara bırakması, klişe olduğunu bilsem de arkada çalan müziğin hero’larda pek bir epik giderken, villains gelince star wars darth vader theme’i gibi karanlık bir hale dönüşmesi ... O noktada çocuk gibi heyecanlandığımı itiraf etmem gerek :)
İlk reward challenge’ın takımlar adaya ayak basar basmaz olması etkileyiciydi. Herkes o kadar gaza gelmiş ki, birinin kolu çıktı, birinin ayak parmağı kırıldı. Her şeye rağmen, fiziksel efora dayandığı için geneli güçlü tiplerden oluşan hero’lar kazandı, yalnız herkesin dalga geçtiği Coach’ın, Colby’i durdurması ilginçti. Immunity challenge’da ise, fiziksel etapta villain’lar geriye düşmüş olsa da, Boston Rob puzzle kısmında hero’ları alt etmeyi başardı, sözüm ona kahramanlar ise bulmacayı bitirmeye yakın bile değillerdi.
İkinci bölümde ise immunity ve reward challenge birleşikti, villain’lar yine fiziksel kısımda geri kalmalarına rağmen, bulmaca kısmında öne geçti. Yine Boston Rob doğal bir liderlik yeteneği gösterdi. Çoğu kişi bundan gayet memnun gözüküyor, zira adam sürekli tribe’ı kurtarmaya devam ediyor, yalnız Russell bu olayı biraz kişisel alıp hırslanmış gözüküyor. Esasında bunu geride bıraksa, Boston Rob’la bir şekilde birlik olup ilerleseler çok deli olurdu ama, ah ah..
Genel olarak ilk iki bölümü izlemek, farklı sezonlardan tanıdığım oyuncuların ilk etkileşimlerini incelemek adına güzeldi. Villain’ların hoşuma giden tarafı; egolarının heroes tribe'ındakiler gibi tavanda olmasına rağmen, kendilerini daha iyi göstermek adına egolarını ikide bir konuşturmaya ihtiyaç duymamaları, yeri gelince bastırabilmeleri. Kameralara konuştukları anlar dışında, egolarını açıkça göstermiyorlar, sanırım şimdilik herkes birbirini tartıyor, bu da takım oyununa iyi etki ediyor. Heroes’rakiler ise ben-merkezcil tartışmaları yüksek sesle yapmaktan kaçınmıyorlar ama bu kadar erken ve bu kadar açıktan her şeyi tartışmaya girişmek, hem takım oyunu adına hem de bireysel oyun adına mantıklı değil. (Tam futbol yazarı gibi konuştum şimdi)
Oyunculara gelirsek;
Heroes
James: İki bölümdür immunity kaybederek çalkalanan tribe’da, herkese ego’larını bastırıp tek bir kişiyi dinlemek gerektiği söyleyen mezar kazıcımız, kendi egosunu pek kontrol edemiyor gibi gözüküyor. Stephenie’ye ulu orta bağırıp çağırması, onu günah keçisi ilan edip kız elendikten sonra bile “kapa çeneni” demesi diğer yarışmacıları da kötü etkiliyordur bence. Yarışma öncesinde, önceki sezonlardan arkadaşları olan Cirie ve Amanda’yla muhtemel bir alliance içinde olduğu belli oluyor, yoksa Cirie ve Amanda pek katlanmak zorunda hissetmezdi sanırım James’e, zaten Tom-Stephenie-Colby alliance’ını eninde sonunda bozmak isteyeceklerdi. Elinde iki tane immunity idol varken elenebilen bir adamın, hayatı boyunca bu kadar kaybetmediğini iddia etmesi de komikti, eminim ilerde yine benzer bir şekilde bir yerine patlayacak bu James efendinin. Hiç şansı yok bu yarışmada.
Tom: Daha önceki sezonunda izlememiştim. Stephenie giderken, bunu göre göre alliance’ına sadık kalması ve tribal council’de onu savunma şekli, hitap şeklinin düzeyi falan... pek bir hoşuma gitti bu adam. Ayrıca stratejik zekası da hiç fena değil, oturup kaderini beklemiyor. Umarım önümüzde bir şekilde twist'ler olur da, az sayıdaki adamdan oluşan alliance’ıyla birlikte (ki şu anda sadece Colby kaldı onunla birlikte) elenmez en baştan.
J.T. : Bu adamı kendi sezonunda sevmiştim ama pek öyle taktik bir zekası olduğunu falan düşünmüyordum. O da, kazanmış olmasına rağmen bunun eksikliğinin sorun olabileceğini düşünmüş ki, şimdiden aktif olarak oyunun içinde ve bunu pek de kötü götürmüyor, bu açıdan en olgun hero elemanlarından biri diyebilirim. Yalnız “James’le pek bir ısındık” falan diyordu başlarda, şu anda ne düşünüyordur acaba. Stephanie giderken elleri arasına almıştı başını, belki de yanlış alliance’ı seçtiğini farkederse oyunun yönü değişir gibi bir umudum var ama... bakalım.
Cirie: Baştan beri bu kadının heroes’da ne işi var anlamadım. Her zaman villain’di, bu sefer geçmiş yarışmalarda kaybetmenin acısıyla daha bir villain, daha bir manipülator olmuş. Yine de oyuna kattığı renk açısından gitmesini istemiyorum ve katkılarını izlemenin çok zevkli olduğunu düşünüyorum. Ama öte yandan, taaa yarışma başlamadan önce eski sezonlarda birlikte oynadığı kankalarıyla kurmuş olması yüksek ihtimal olan o alliance’ın da sonuna kadar dayanmasını istemiyorum, izlemenin zevki kalmayacak öyle de, herkesi sıra sıra eleyecekler kim ne derece iyi oynamış olursa olsun.
Villains
Boston Rob: Sanırım iki bölümdür karizmasını tazeleyen yegane yarışmacı Boston Rob. Yarışmalarda geriye düşen takımı sürekli gazlayan, yönlendiren veya tek başına puzzle’ları çözerek kazandıran bir adam olunca, herkes saygı duyuyor adama. (Coach ayrı bir “saygı” duyuyor nedense, hastalanınca anne şefkatiyle sarılmalar, yarışmayı kazanınca arkadan atlamalar falan...) Randy kameralara “Böyle ateş mi yakılırmış, ayrıca provider rolüne bürünerek insanların oyunu elde edemeyeceğini biliyorsun değil mi ” dedikten sonra eski sezonlarından farklı olarak soğukkanlılığını koruması, çakmaktaşı olmadan ateş elde etmesi ve Randy’i içler acısı bir duruma düşürmesi de cabası. Haliyle, başta “akılları varsa bu adamı en başta gönderirler” diyordum ama bu kadar tehlikeli olmasına rağmen kendine en sağlam yer edinen ve kötü adamların hepsinin yegane sevdiği kişi şu an Rob gibi duruyor. 2. bölümde hastalanmasını rol yaptığına yoranlar oldu ama bana pek öyle gelmedi, öyle bir şeye kalkışacak gibi durmuyor Rob bu sezon, pek bir aile adamı olmuş. Bu sakinlik ona şu ana kadar yaradı ama umarım hırsını kaybedip bunun kendisini kötü etkilemesine izin vermez Rob.
Russell: Geçen sezondan gözümüzün nuru olan Russell, bu sezon ne immunity idol arıyor ne de ortalığı eski tribe’ındaki kadar karıştırıyor (Çorap yakmak falan yok yani bu sefer). Belki de tribe’ını bu sefer içten içe seviyor (ne de olsa villain hepsi) ve bu sefer takım olarak challenge’ları da kazanmak istiyor. Şimdilik kendini sürekli Boston Rob’la kıyaslamaktan öte bir şey yapmıyor, ama bu hırsı ona challenge’larda yardım ediyor gibi (Boston Rob yemek olarak istiridye bulunca, onun gidip tavuk avlaması gibi.. Ya da Rob challenge’da tek başına koca kutuyu kaldırınca, bir sonraki kutunun altına kendisini atması gibi.. ) Bakalım bu sezon kendine has manevralara ne zaman başlayacak Russell birader.. Bunlara çok erken başlamaması elenmemesi adına iyi olmuş bile olabilir ama ekranda daha fazla eski Russell’i görmek için sabırsızlanıyorum.
Parvati: Bu sene yine sonlara kalacağını, belki de yine final two’ya kalacağını tahmin ediyorum. Muhtemelen Amanda-Cirie-James ile beraber yarışma öncesi ally oldular. Bu kişiler daha önce onun yendiği kişiler aynı zamanda, bu yüzden Parvati’yi erkenden elemek isteyebilirler ama sonuçta Parvati önceden yarışmayı kazandığı için, başka bir kazananla beraber final two’ya kalmadığı sürece başkaları için çok tehdit olmadığı düşünülebilir. Ayrıca bir şekilde herkesin suyuna gidebilme özelliği var ve bu Amanda’nınki gibi antipati uyandırmıyor. Mesela Russell, kamera arkasında herkese tehditler savururken “sadece Parvati’yle ilerlemeyi isteyebilirim” benzeri bir konuşması olmuştu. Yani dumb-girl alliance taktiğini yine uyguladığını gördüğümüz Russell’ın fırsat olursa Parvati’yle ilerleyeceğini ve farklı olarak ona pek dumb-girl muamelesi yapmayacağını tahmin ediyorum. Ama Parvati Russell’a kapılır mı bilinmez, korkum da Russell’ın sonunun Parvati’nin elinden olması.
Tyson: Bu adamı izlemek çok komik. Daha fazla göstersinler. Eski sezonlarda diğer yarışmacılar için inanılmaz sinir bozucu şeyler söyleyip bizi güldürüyordu sürekli, yine başladı bombalarına ilk bölümden: “I can only imagine what Colby is thinking… I may as well become a woman because there is no point on trying to maintain my masculinity now.” (Kimsenin şans vermediği Coach, ilk bölümde fiziksel açıdan çok daha üstün gözüken Colby’e geçit vermeyince)
Coach: Jerry'e aşık oldu adam, çok eğlenceli.
(Esasında gözümüzün süsü olsun diye Amanda, Candice, Danielle fotoları koyacaktım ama haklarında yazacak pek bir şey yoktu bu bölümler için. Bir dahaki sefere.)
“Heroes vs. Villains”ın ilk iki bölümünde ise, kötüler üst üste iki kez tribal council’den kurtuldu ve sözüm ona kahramanlar iki üyelerini kaybetti. Bu yarışmadaki heroes tribe’ını izlemek Watchmen’i izlemek gibi zaten, sözde kahramanların her birinin ayrı sorunları var (başta patlamak üzere olan egoları olmak üzere) ve bunlar takım olmalarını engellediği gibi, bireysel oyunları adına da onlara çok şey kattığından şüpheliyim. Kendi sezonlarında sevilesi insanlar olarak gözüken tipler, bir araya gelince, heroes isminden de aldıkları gazla sürekli sidik yarıştırır haldeler. Villains tarafı ise, çok daha uyumsuz insanlardan oluşuyor gibi gözükmesine ve yarışmalarda fiziksel üstünlüğe sahip olmamasına rağmen, her seferinde bir şekilde zekalarını kullanıp kaybetmekten sıyırıyorlar. Haliyle bu da izlemesi eğlenceli bir ortam sunuyor.
İki bölüm uzunluğunda olan sezon açılışı, sanırım izlediğim Survivor bölümleri arasında en gaz açılışa sahipti. Daha önce yarıştığını gördüğüm inanılmaz ilginç karakterlerin bir araya gelmesi, helikopterlerin onları takımlar halinde adalara bırakması, klişe olduğunu bilsem de arkada çalan müziğin hero’larda pek bir epik giderken, villains gelince star wars darth vader theme’i gibi karanlık bir hale dönüşmesi ... O noktada çocuk gibi heyecanlandığımı itiraf etmem gerek :)
İlk reward challenge’ın takımlar adaya ayak basar basmaz olması etkileyiciydi. Herkes o kadar gaza gelmiş ki, birinin kolu çıktı, birinin ayak parmağı kırıldı. Her şeye rağmen, fiziksel efora dayandığı için geneli güçlü tiplerden oluşan hero’lar kazandı, yalnız herkesin dalga geçtiği Coach’ın, Colby’i durdurması ilginçti. Immunity challenge’da ise, fiziksel etapta villain’lar geriye düşmüş olsa da, Boston Rob puzzle kısmında hero’ları alt etmeyi başardı, sözüm ona kahramanlar ise bulmacayı bitirmeye yakın bile değillerdi.
İkinci bölümde ise immunity ve reward challenge birleşikti, villain’lar yine fiziksel kısımda geri kalmalarına rağmen, bulmaca kısmında öne geçti. Yine Boston Rob doğal bir liderlik yeteneği gösterdi. Çoğu kişi bundan gayet memnun gözüküyor, zira adam sürekli tribe’ı kurtarmaya devam ediyor, yalnız Russell bu olayı biraz kişisel alıp hırslanmış gözüküyor. Esasında bunu geride bıraksa, Boston Rob’la bir şekilde birlik olup ilerleseler çok deli olurdu ama, ah ah..
Genel olarak ilk iki bölümü izlemek, farklı sezonlardan tanıdığım oyuncuların ilk etkileşimlerini incelemek adına güzeldi. Villain’ların hoşuma giden tarafı; egolarının heroes tribe'ındakiler gibi tavanda olmasına rağmen, kendilerini daha iyi göstermek adına egolarını ikide bir konuşturmaya ihtiyaç duymamaları, yeri gelince bastırabilmeleri. Kameralara konuştukları anlar dışında, egolarını açıkça göstermiyorlar, sanırım şimdilik herkes birbirini tartıyor, bu da takım oyununa iyi etki ediyor. Heroes’rakiler ise ben-merkezcil tartışmaları yüksek sesle yapmaktan kaçınmıyorlar ama bu kadar erken ve bu kadar açıktan her şeyi tartışmaya girişmek, hem takım oyunu adına hem de bireysel oyun adına mantıklı değil. (Tam futbol yazarı gibi konuştum şimdi)
Oyunculara gelirsek;
Heroes
James: İki bölümdür immunity kaybederek çalkalanan tribe’da, herkese ego’larını bastırıp tek bir kişiyi dinlemek gerektiği söyleyen mezar kazıcımız, kendi egosunu pek kontrol edemiyor gibi gözüküyor. Stephenie’ye ulu orta bağırıp çağırması, onu günah keçisi ilan edip kız elendikten sonra bile “kapa çeneni” demesi diğer yarışmacıları da kötü etkiliyordur bence. Yarışma öncesinde, önceki sezonlardan arkadaşları olan Cirie ve Amanda’yla muhtemel bir alliance içinde olduğu belli oluyor, yoksa Cirie ve Amanda pek katlanmak zorunda hissetmezdi sanırım James’e, zaten Tom-Stephenie-Colby alliance’ını eninde sonunda bozmak isteyeceklerdi. Elinde iki tane immunity idol varken elenebilen bir adamın, hayatı boyunca bu kadar kaybetmediğini iddia etmesi de komikti, eminim ilerde yine benzer bir şekilde bir yerine patlayacak bu James efendinin. Hiç şansı yok bu yarışmada.
Tom: Daha önceki sezonunda izlememiştim. Stephenie giderken, bunu göre göre alliance’ına sadık kalması ve tribal council’de onu savunma şekli, hitap şeklinin düzeyi falan... pek bir hoşuma gitti bu adam. Ayrıca stratejik zekası da hiç fena değil, oturup kaderini beklemiyor. Umarım önümüzde bir şekilde twist'ler olur da, az sayıdaki adamdan oluşan alliance’ıyla birlikte (ki şu anda sadece Colby kaldı onunla birlikte) elenmez en baştan.
J.T. : Bu adamı kendi sezonunda sevmiştim ama pek öyle taktik bir zekası olduğunu falan düşünmüyordum. O da, kazanmış olmasına rağmen bunun eksikliğinin sorun olabileceğini düşünmüş ki, şimdiden aktif olarak oyunun içinde ve bunu pek de kötü götürmüyor, bu açıdan en olgun hero elemanlarından biri diyebilirim. Yalnız “James’le pek bir ısındık” falan diyordu başlarda, şu anda ne düşünüyordur acaba. Stephanie giderken elleri arasına almıştı başını, belki de yanlış alliance’ı seçtiğini farkederse oyunun yönü değişir gibi bir umudum var ama... bakalım.
Cirie: Baştan beri bu kadının heroes’da ne işi var anlamadım. Her zaman villain’di, bu sefer geçmiş yarışmalarda kaybetmenin acısıyla daha bir villain, daha bir manipülator olmuş. Yine de oyuna kattığı renk açısından gitmesini istemiyorum ve katkılarını izlemenin çok zevkli olduğunu düşünüyorum. Ama öte yandan, taaa yarışma başlamadan önce eski sezonlarda birlikte oynadığı kankalarıyla kurmuş olması yüksek ihtimal olan o alliance’ın da sonuna kadar dayanmasını istemiyorum, izlemenin zevki kalmayacak öyle de, herkesi sıra sıra eleyecekler kim ne derece iyi oynamış olursa olsun.
Villains
Boston Rob: Sanırım iki bölümdür karizmasını tazeleyen yegane yarışmacı Boston Rob. Yarışmalarda geriye düşen takımı sürekli gazlayan, yönlendiren veya tek başına puzzle’ları çözerek kazandıran bir adam olunca, herkes saygı duyuyor adama. (Coach ayrı bir “saygı” duyuyor nedense, hastalanınca anne şefkatiyle sarılmalar, yarışmayı kazanınca arkadan atlamalar falan...) Randy kameralara “Böyle ateş mi yakılırmış, ayrıca provider rolüne bürünerek insanların oyunu elde edemeyeceğini biliyorsun değil mi ” dedikten sonra eski sezonlarından farklı olarak soğukkanlılığını koruması, çakmaktaşı olmadan ateş elde etmesi ve Randy’i içler acısı bir duruma düşürmesi de cabası. Haliyle, başta “akılları varsa bu adamı en başta gönderirler” diyordum ama bu kadar tehlikeli olmasına rağmen kendine en sağlam yer edinen ve kötü adamların hepsinin yegane sevdiği kişi şu an Rob gibi duruyor. 2. bölümde hastalanmasını rol yaptığına yoranlar oldu ama bana pek öyle gelmedi, öyle bir şeye kalkışacak gibi durmuyor Rob bu sezon, pek bir aile adamı olmuş. Bu sakinlik ona şu ana kadar yaradı ama umarım hırsını kaybedip bunun kendisini kötü etkilemesine izin vermez Rob.
Russell: Geçen sezondan gözümüzün nuru olan Russell, bu sezon ne immunity idol arıyor ne de ortalığı eski tribe’ındaki kadar karıştırıyor (Çorap yakmak falan yok yani bu sefer). Belki de tribe’ını bu sefer içten içe seviyor (ne de olsa villain hepsi) ve bu sefer takım olarak challenge’ları da kazanmak istiyor. Şimdilik kendini sürekli Boston Rob’la kıyaslamaktan öte bir şey yapmıyor, ama bu hırsı ona challenge’larda yardım ediyor gibi (Boston Rob yemek olarak istiridye bulunca, onun gidip tavuk avlaması gibi.. Ya da Rob challenge’da tek başına koca kutuyu kaldırınca, bir sonraki kutunun altına kendisini atması gibi.. ) Bakalım bu sezon kendine has manevralara ne zaman başlayacak Russell birader.. Bunlara çok erken başlamaması elenmemesi adına iyi olmuş bile olabilir ama ekranda daha fazla eski Russell’i görmek için sabırsızlanıyorum.
Parvati: Bu sene yine sonlara kalacağını, belki de yine final two’ya kalacağını tahmin ediyorum. Muhtemelen Amanda-Cirie-James ile beraber yarışma öncesi ally oldular. Bu kişiler daha önce onun yendiği kişiler aynı zamanda, bu yüzden Parvati’yi erkenden elemek isteyebilirler ama sonuçta Parvati önceden yarışmayı kazandığı için, başka bir kazananla beraber final two’ya kalmadığı sürece başkaları için çok tehdit olmadığı düşünülebilir. Ayrıca bir şekilde herkesin suyuna gidebilme özelliği var ve bu Amanda’nınki gibi antipati uyandırmıyor. Mesela Russell, kamera arkasında herkese tehditler savururken “sadece Parvati’yle ilerlemeyi isteyebilirim” benzeri bir konuşması olmuştu. Yani dumb-girl alliance taktiğini yine uyguladığını gördüğümüz Russell’ın fırsat olursa Parvati’yle ilerleyeceğini ve farklı olarak ona pek dumb-girl muamelesi yapmayacağını tahmin ediyorum. Ama Parvati Russell’a kapılır mı bilinmez, korkum da Russell’ın sonunun Parvati’nin elinden olması.
Tyson: Bu adamı izlemek çok komik. Daha fazla göstersinler. Eski sezonlarda diğer yarışmacılar için inanılmaz sinir bozucu şeyler söyleyip bizi güldürüyordu sürekli, yine başladı bombalarına ilk bölümden: “I can only imagine what Colby is thinking… I may as well become a woman because there is no point on trying to maintain my masculinity now.” (Kimsenin şans vermediği Coach, ilk bölümde fiziksel açıdan çok daha üstün gözüken Colby’e geçit vermeyince)
Coach: Jerry'e aşık oldu adam, çok eğlenceli.
(Esasında gözümüzün süsü olsun diye Amanda, Candice, Danielle fotoları koyacaktım ama haklarında yazacak pek bir şey yoktu bu bölümler için. Bir dahaki sefere.)
7 yorumcuk:
teessüf ederim, niçin sadece kendi cinsini düşünüyorsun? bizim de gözümüzün süsü olsun diye bi colby falan koymak yok mu?
son 5'e boston rob, russell, parvati, courtney ve cirie kalsın, tek isteğim bu, ne oluyorsa olsun sonra. gerçi tom'a da gayet sıcak hisler beslemekteyim, en azından seksist domuzların ağzının payını gayet iyi veriyor. 6. olsun o da.
Siz survivor hakkında yazınca acaip mutlu oluyorum, sanki yalnız değilmişim türkiyeden bir tek ben takıntılı insanlar gibi her bölümünü indirip indirip heyecanla izlemiyormuşum gibi bişey :) İlk bölümler muhteşemdi iyilerle kötülerin gelişi o anda verilen müzikler falan gerçekten süperdi resmen heyecanlanmamız için yapmış yani adamlar, bu kadar olur. İkinci bölüm de çok güzeldi, şu an ki tek sıkıntım her bölümün arasında 1 hatfa gibi uzun bir süre olması!
Sugar'ın gitmesine çok sevindim ama aynısını stephanie için söyleyemiyceğim. Çok aptalca davranıyor "kahraman"lar, yani eğer derdin challenge'larda iyi olup daha fazla tribal councila gitmemekse ne bileyim orda bir candace dururken en güçlü kadınını göndermezsin. Yok derdin statejik olarak sana rakip olabilecek güclü yarışmacıları en baştan elemekse, o zaman da rupert dururken amanda dururken steph'i göndermezsin. Salaklar. Çok doğru gözlemlemişsiniz tek dertleri egoları. Hayır bunu hak edecek bir şey yaptıklarını da görmedik. Mesela tamam steph'in egosu da çok yukarlarda ama hak ediyor o doğuştan liderlik gücü, yarışmalardaki gücüyle falan. Ama diğerleri? Kesinlikle villains'i tutuyorum, zaten ilk üçümde russel, parvati ve stephanie vardı stephanie gidince kimse kalmadı heroes'dan. James'ten de nefret ettim zaten. Rob'a bile eskisi kadar gıcık olmuyorum yani olgunlaşmışmı adam büyüyüp aile kurunca nedir anlamadım valla :) O, coach, jerri bile yaa inanılır gibi değil ama jerri bile eskisi gibi gıcık gelmiyor, villains'i çok sevdim bi tyson gitsin ordan bi sandra tamam, onun dışında villains hiç kayıp vermeden kalsın mümkünse! Yaşasın kötüler!
Acaba izlesem mi ben de? Hakkaten canım çekmiyor değil, ilk yazıyı da okudum, bunu da başından sonuna kadar, zevklerini beğenilerini kendimin kilere acaip yakın bulduğum iki insanın bu kadar tutkuyla bahsettiği programı izlemek istediğime karar verdim. Ama sadece istek olarak kalıcak sanırım çünkü yok altyazı bulmanın bir yolu değil mi, yani imkansız anlamam benim ne türkçe ne ing.ce altyazısı varsa, bir de dizi de değil yani lafı dolayıp dolaştırıp heceleri yutarak konuşur burdakiler şimdi garip aksanlarla ):
Altyazı olayı sorunlu ne yazık ki, her bölümün bulunmuyor, bulunanlar da ingilizce genelde. :( Ben de özellikle aksanlı konuşan adamları anlamakta güçlük çekiyorum ama sonuçta alışıyor insan bir şekilde, bence normal dizileri altyazısız izlemekten daha kolay, öyle bir cümle kaçırdığında konuyu kaçırmadığın için. Bir de Çavlan tek başına izlemiş zamanında ama bence iki kişi bir arada izlemesi daha zevkli, iyi İngilizce bilen birini kandırıp onunla da izleyebilirsin :)
survivor i Gabon dan itibaren ben de her hafta netten indirip izliyorum. arada netten 2, 7. ve 8. sezonu da bulup seyrettim :) Gecen Samoa sezonundan itibaren de kiz arkadasimla birlikte izliyoruz biz de her cuma heyecanla :)
ben de yabanci dizi manyagi turk gencliiinin neden survivor gibi bi yarismayi takip etmediklerine sasiyordum blogu gordum heyecan yapip ben de bi yorum yapiyim dedim :)
vlla ben coach u seviyorum ya adam agladi gecen hafta beni sevin die sempati duyuyorum adama :)
james'e de gick kaptim bacagi da sakatlandi tom u yollicaklarina onu yollasalardi sakat adami tribe da tutarak heroes daha cok immunity kaybetmeye mahkum ...
favori yrsmacilarim da rob, parvati ve colby. rupert ayrica bu sezonda nedense beni sinir ediyo bayaaa. bi de onceki yazinda colby nasil heroes olmus diyorsun 2. sezonu seyretmedigin icindir buyuk ihtimalle, allstar da bayaa erken elenmisti.
göktuğ: 16. sezonu da izleyin, en güzellerindendi o sezon, fans vs. favorites yani.
coach bana da sevimli gelmeye başladı, ciddi ciddi nefret ederdim kendisinden ilk sezonunda, bu sefer çok sempatik buluyorum, artık hiç kimse onu ciddiye almadığı için midir, çok komik olduğu için midir bilemedim. yazık adam rob'a aşık oldu ama şimdi russell'in idol'üne kanıp rob'cuğu arkadan vurur mu? ondan korkuyorum.
colby'e ifrit olmuyorum eskisi gibi, tribe'ındaki ego manyağı gerizekalılardan çok daha hero gibi duruyor gerçekten. zaten bir tek all-stars'da izlemiştim onu ben.
rupert beni de sinir ediyor, hiçbir şey yapmadan kendine sudan bir alliance buldu, körü körüne onları izliyor, bir de neymiş efendim james o üzerine basamadığı diziyle bile tom'dan güçlüymüş, hadi ordan. amanda da james'i abisi gibi görmesiyle, james'e kokonalar gibi yavaş çekim kollar diklemesine uzun uzun koşmasıyla, bir de james'in dönememe olasılığına resmen ağlamasıyla gıcık etti beni. james'e hiç girmeyeyim, gerizekalının teki. candice olsa da olur olmasa da. başka kim kaldı ki heroes'dan? j.t. evet, tom'u gönderen dallama. o kadar saçma bir şekilde oynuyor ki bu sezon hiçbir sempati duyamıyorum kendisine. yani colby dışındaki heroes'un tümü birer birer gitse hiç itirazım olmayacak, sürekli kaybetmelerine de acayip seviniyorum açıkçası.
russell umut'un da benim de favorimizdi bu sezonun başında ama doğru dürüst oynamıyor, ne kadar iyi olduğunu söyleyip durmaktan başka bir şey yapmıyor gibi, bir de oynadığında da samoa'daki taktiklerinin birebir aynısını yapıyor, oysa bu sefer karşısındakiler çok farklı... yani bu halde kalırsa çok da umrumda olmayacak akıbeti ama biraz geçen sezonki gibi oynamaya başlarsa favori üçüme girer kendisi. diğerleri de parvati ve boston rob tabii ki.
çavlan hakkaten fikirlerime tercüman olmuşsun . coach un rob a aşık olması tribe da en cool gördüğü insanın zavallıca en yakın arkadaşı olmaya çalışmasa acınası ve bana izlemesi eğlenceli geliyor : )
bunun dışında colby hakkaten de heroes da tom gittıkten sonra kalan tek düzgün adam. russell da dediğin gibi hep oyunun piri olduğunu tekrar edip duruyor ama sıkmaya başladı.
bu arada jeff in her bölümden sonra yazdığı bir blog da mevcut nette haberin var mı bilmiyorm, jeff in düşüncelerini de okumak zevkli oluyor. google da jeff probst blogs survivor villains vs heroes episode x die aratman yeterli : )
Yorum Gönder