Üniversite yıllarından beri fantezi romanlarını okumayı bırakmıştım, nedenini ben de bilmiyorum. Yakın zamanda Çavlan’ın beni Buz ve Ateşin Şarkısı, Harry Potter ve Kralkatili Güncesi dünyalarına sokmasından sonra bu türü ne kadar özlediğimi farkettim.
İlk anlatacağım kitap olan Seraphina, ismini kitabın baş karakterinden alıyor: Kendisi müzik konusunda çok yetenekli olan, çalabildiği her enstrümanla dinleyeni duygu seline boğabilen ve bu genç yaşında (16) kraliyet müzisyeninin baş asistanı olabilmiş bir hanım kızımız, ki romanın geçtiği dünyada o yaşta böyle bir konumu elde etmek sık görülen bir şey değil.
Fakat Seraphina’nın omuzlarında ağırlığı taşıdığı bir sır, onu insanlara karşı temkinli yapmaya itmiş. Bu sırla ilgili olarak babasına zamanında verdiği sözden dolayı olabildiğince az dikkat çekmeye çalışıyor, içine ata ata patlama noktasına gelen duygularını açığa vurmaktan mümkün olduğunca kaçınıyor ve bu da bazen çevresinde soğuk biri olarak algılanmasına neden oluyor.
Gel gör ki, insanlar ve ejderhalar arasındaki barış antlaşmasının 40. yıl kutlamaları yaklaşmakta, kraliyet müzisyeni gut hastalığıyla mücadele ettiği için kutlamalar için yapılacak müzik ve gösteri düzenlemelerinin tüm yükü Seraphina’nın omuzlarına bindiği gibi, prens Rufus’un şüpheli bir şekilde ölmesiyle beraber etki alanı artan saray politikaları da onu saklandığı kabuktan dışarıya çıkmaya ve sırrıyla yüzleşmeye zorlamakta.
Seraphina tamamen ana karakterimizin etrafında dönüyor gibi gözükse de, kitabı okudukça oldukça iyi kurgulanmış ve detaylandırılmış bir dünya içinde buluyorsunuz kendinizi. Yazar kesinlikle ejderhalara dair okuduğum en ilginç ve farklı dünyalardan birini yaratmış: Ejderhalar, insanlarla yıllarca savaştıktan sonra, liderleri Comonot ve insanların o zamanki kraliçesinin masaya oturmasıyla aralarında bir barış dönemi başlamış. Bu anlaşmanın bir parçası da, ejderhaların insanların olduğu bölgelerde gerçek görünüşleriyle ortalıkta dolaşıp insanları ürkütmek yerine insan kılığına girmiş olmayı kabul etmesi. Tabii bunun insanlar arasında başka türlü bir paranoyaya yol açmaması için de, özel bir neden olmadıkça boyunlarında ejderha olduklarını belirten çanlarını takmak durumundalar.
İnsanlardan çok daha uzun ömürlere sahip olan ejderhalar, matematiğe ve diğer sayısal alanlara doğuştan hakimler fakat diğer yandan insan duygularından yoksunlar, ve hatta insan kılığı aldıklarında hissetmek zorunda kaldıkları hislerden de genelde hoşnut kalmıyorlar. Bu onları çoğu insanın gözünde daha da korkunç kılarken, çoğu ejderha da insanların anlamsız ve duygusal patlamalarına ve bunların yol açtıklarına karşı büyük rahatsızlık besliyor. Kitap, hem bu önyargılar, hem de bunlarla savaşan istisnai karakterler üstünden farklı olanla karşılaştığımızda sergilediğimiz davranışları mercek altına yatırıyor.
Kitapta Seraphina dışında da bir sürü ilginç karakter var. Ölen prensin kardeşi olan ve yürüttüğü soruşturmayla Seraphina’yı her ilerleyen an biraz daha sıkıştıran zeki prens Lucian Kiggs ve küçüklüğünden bu yana Seraphina’nın öğretmeni olmuş olan Orma (ki kendisi bir ejderha), ve tabii ki Seraphina’nın “zihnindeki bahçe”de yer alan birbirinden farklı ve renkli diğer karakterler...
Kitaba dair en önemli sıkıntım, yer yer anlatımındaki aksaklıklar oldu (çevirisinden mi yoksa yazarın kendi dilinden mi kaynaklanmış bilemiyorum). Bazı cümleleri kafanızda bile düzeltemiyorsunuz, ne demek istediklerini anlamak mümkün dahi olmayabiliyor. Yine de okumaya kesinlikle değer.
Bahsedeceğim diğer kitap olan Ritmatist, yine çok ilginç ve detaylı olarak oluşturulmuş fantastik bir evreninin içinde geçiyor: Bu evrende ritmatist adlı büyücüler var ve basitçe, yere tebeşirle özel çizgiler çizerek savunma ve saldırı yapabilen, çizdikleri yaratıkları canlandırabilen kişiler bunlar.
Bu insanlardan biriyseniz, yani çizdiğiniz çizgilere hayat verebilme gücünüz varsa, objelerin geçmesini engelleyen görünmez duvarlar oluşturabiliyor veya verdiğiniz basit komutları gerçekleştirebilen “tebeşir yaratık”lar yaratabiliyorsunuz. Bu insanlar, aldıkları uzun eğitimden sonra, Nebrask adı verilen yere, vahşi tebeşir yaratıkların dünyaya yayılmasını engellemek için uzun yıllar boyunca savaşmaya gidiyorlar, birkaç yıl sonra döndüklerinde de mali açıdan rahat bir emeklilik onları bekliyor oluyor.
Baş kahramanımız Joel, ritmatist olma şansını kaybetmiş fakat 16 yaşına gelmesine rağmen geçen yıllar içinde ritmatiye karşı olan ilgisini hala kaybetmemiş bir çocuk, sürekli çaktırmadan ritmati derslerine girmeye çalışıyor (bu derslere ve ritmatiyle ilgili bilgilere erişim normal insanlara yasak), hatta çizgilere hayat veremese de bu özel ilgisinden dolayı pek çok konuda yaşıtı olan çoğu ritmati öğrencisinden daha bile bilgili denebilir.
Ritmatistler için özel tebeşirler geliştiren fakat o küçükken ölmüş bir tebeşir ustasının oğlu olmasının da bu ilgiyi göstermesinde etkisi var tabii, zaten o sayede normalde parasını karşılayamayacağı prestijli bir öğretim kurumu olan ve ritmatistlerle ritmatist olmayanların farklı fakültelerinde okuyabildiği Armedius’ta eğitim alabiliyor. Annesi Joel’ın artık bu işe yaramaz hayallerden vazgeçip, eğitimini çöpe atmaması gerektiğini, derslerine ilgi gösterip bir sonraki sömestr için esas alanını seçmekte geç kalmamasını istiyor. Gel gör ki Joel’ın merakı, Armedius’ta öğrenci olan bir ritmatist’in gizemli bir şekilde kaybolmasıyla başlayan bir soruşturmaya bir şekilde dahil olmasına yol açıyor ve biz de Joel’le birlikte bu ilginç dünyanın kapılarını aralama fırsatını yakalıyoruz.
Ritmatist’in sayfa aralarında, ritmatist olan kişilerin kullandığı savunma ve saldırı yöntemleri oldukça detaylı bir şekilde çizilerek anlatılmış. Bunlar başlarda anlam ifade etmeseler de okudukça geri dönüp çizimleri incelemek keyifli oluyor, kendi içinde tutarlı ve hoş bir mantık zinciri üstüne kurulmuş bir sistem yaratmış yazar. Bunun dışında öykünün evreni de sıradan bir ortaçağ fantezi evreninden farklı, daha çok steampunk’ı andıran mekanik icatlarla hayatın kolaylaştırıldığı ve ilginç bir alternatif tarihin yer aldığı bir dünyadayız (United Isles of America, Britannia ve Asya’dan gelip Avrupa’yı işgal etmiş JoSeun imparatorluğu gibi tanıdığımız kültürlere göndermelerle dolu bir dünya bu).
Ritmatist’in sürükleyici öyküsü ve ilginç evreni dışında karakterleri de ayrı bir övgüyü hakediyor, yine okul ortamında geçen fantezi romanlarının çok sık kullandığı stereotiplere (yaşlı becerikli ve iyi bilge adam, dışardan kötü gözüken fakat karizmatik hoca, kahramanın flört ettiği karakter gibi..) başvuracakmış gibi gözükse de, kitap ilerledikçe sizi şaşırtmayı başarıyor, ve bunu karakterlerin gerçekçiliğini bozmadan oldukça doğal şekilde yapıyor.
Ritmatist kesinlikle nelerin olacağını tahmin etmenin kolay olduğu bir kitap değil, bu da iyi çok bir şey. İlginç bir fantezi evreninde sürükleyici bir dedektiflik macerasına çıkmak isteyenler için birebir.
Not: İki kitap da birer serinin ilk kitapları. Ritmatist'in ikinci kitabını Sanderson ne zaman yazar bilinmez, ama Seraphina'nın ikinci kitabı Shadow Scale iki ay önce çıkmış. Türkçeye ne zaman çevrilir, onu bilemiyorum.
İlk anlatacağım kitap olan Seraphina, ismini kitabın baş karakterinden alıyor: Kendisi müzik konusunda çok yetenekli olan, çalabildiği her enstrümanla dinleyeni duygu seline boğabilen ve bu genç yaşında (16) kraliyet müzisyeninin baş asistanı olabilmiş bir hanım kızımız, ki romanın geçtiği dünyada o yaşta böyle bir konumu elde etmek sık görülen bir şey değil.
Fakat Seraphina’nın omuzlarında ağırlığı taşıdığı bir sır, onu insanlara karşı temkinli yapmaya itmiş. Bu sırla ilgili olarak babasına zamanında verdiği sözden dolayı olabildiğince az dikkat çekmeye çalışıyor, içine ata ata patlama noktasına gelen duygularını açığa vurmaktan mümkün olduğunca kaçınıyor ve bu da bazen çevresinde soğuk biri olarak algılanmasına neden oluyor.
Gel gör ki, insanlar ve ejderhalar arasındaki barış antlaşmasının 40. yıl kutlamaları yaklaşmakta, kraliyet müzisyeni gut hastalığıyla mücadele ettiği için kutlamalar için yapılacak müzik ve gösteri düzenlemelerinin tüm yükü Seraphina’nın omuzlarına bindiği gibi, prens Rufus’un şüpheli bir şekilde ölmesiyle beraber etki alanı artan saray politikaları da onu saklandığı kabuktan dışarıya çıkmaya ve sırrıyla yüzleşmeye zorlamakta.
Seraphina tamamen ana karakterimizin etrafında dönüyor gibi gözükse de, kitabı okudukça oldukça iyi kurgulanmış ve detaylandırılmış bir dünya içinde buluyorsunuz kendinizi. Yazar kesinlikle ejderhalara dair okuduğum en ilginç ve farklı dünyalardan birini yaratmış: Ejderhalar, insanlarla yıllarca savaştıktan sonra, liderleri Comonot ve insanların o zamanki kraliçesinin masaya oturmasıyla aralarında bir barış dönemi başlamış. Bu anlaşmanın bir parçası da, ejderhaların insanların olduğu bölgelerde gerçek görünüşleriyle ortalıkta dolaşıp insanları ürkütmek yerine insan kılığına girmiş olmayı kabul etmesi. Tabii bunun insanlar arasında başka türlü bir paranoyaya yol açmaması için de, özel bir neden olmadıkça boyunlarında ejderha olduklarını belirten çanlarını takmak durumundalar.
İnsanlardan çok daha uzun ömürlere sahip olan ejderhalar, matematiğe ve diğer sayısal alanlara doğuştan hakimler fakat diğer yandan insan duygularından yoksunlar, ve hatta insan kılığı aldıklarında hissetmek zorunda kaldıkları hislerden de genelde hoşnut kalmıyorlar. Bu onları çoğu insanın gözünde daha da korkunç kılarken, çoğu ejderha da insanların anlamsız ve duygusal patlamalarına ve bunların yol açtıklarına karşı büyük rahatsızlık besliyor. Kitap, hem bu önyargılar, hem de bunlarla savaşan istisnai karakterler üstünden farklı olanla karşılaştığımızda sergilediğimiz davranışları mercek altına yatırıyor.
Kitapta Seraphina dışında da bir sürü ilginç karakter var. Ölen prensin kardeşi olan ve yürüttüğü soruşturmayla Seraphina’yı her ilerleyen an biraz daha sıkıştıran zeki prens Lucian Kiggs ve küçüklüğünden bu yana Seraphina’nın öğretmeni olmuş olan Orma (ki kendisi bir ejderha), ve tabii ki Seraphina’nın “zihnindeki bahçe”de yer alan birbirinden farklı ve renkli diğer karakterler...
Kitaba dair en önemli sıkıntım, yer yer anlatımındaki aksaklıklar oldu (çevirisinden mi yoksa yazarın kendi dilinden mi kaynaklanmış bilemiyorum). Bazı cümleleri kafanızda bile düzeltemiyorsunuz, ne demek istediklerini anlamak mümkün dahi olmayabiliyor. Yine de okumaya kesinlikle değer.
***
Bahsedeceğim diğer kitap olan Ritmatist, yine çok ilginç ve detaylı olarak oluşturulmuş fantastik bir evreninin içinde geçiyor: Bu evrende ritmatist adlı büyücüler var ve basitçe, yere tebeşirle özel çizgiler çizerek savunma ve saldırı yapabilen, çizdikleri yaratıkları canlandırabilen kişiler bunlar.
Bu insanlardan biriyseniz, yani çizdiğiniz çizgilere hayat verebilme gücünüz varsa, objelerin geçmesini engelleyen görünmez duvarlar oluşturabiliyor veya verdiğiniz basit komutları gerçekleştirebilen “tebeşir yaratık”lar yaratabiliyorsunuz. Bu insanlar, aldıkları uzun eğitimden sonra, Nebrask adı verilen yere, vahşi tebeşir yaratıkların dünyaya yayılmasını engellemek için uzun yıllar boyunca savaşmaya gidiyorlar, birkaç yıl sonra döndüklerinde de mali açıdan rahat bir emeklilik onları bekliyor oluyor.
Baş kahramanımız Joel, ritmatist olma şansını kaybetmiş fakat 16 yaşına gelmesine rağmen geçen yıllar içinde ritmatiye karşı olan ilgisini hala kaybetmemiş bir çocuk, sürekli çaktırmadan ritmati derslerine girmeye çalışıyor (bu derslere ve ritmatiyle ilgili bilgilere erişim normal insanlara yasak), hatta çizgilere hayat veremese de bu özel ilgisinden dolayı pek çok konuda yaşıtı olan çoğu ritmati öğrencisinden daha bile bilgili denebilir.
Ritmatistler için özel tebeşirler geliştiren fakat o küçükken ölmüş bir tebeşir ustasının oğlu olmasının da bu ilgiyi göstermesinde etkisi var tabii, zaten o sayede normalde parasını karşılayamayacağı prestijli bir öğretim kurumu olan ve ritmatistlerle ritmatist olmayanların farklı fakültelerinde okuyabildiği Armedius’ta eğitim alabiliyor. Annesi Joel’ın artık bu işe yaramaz hayallerden vazgeçip, eğitimini çöpe atmaması gerektiğini, derslerine ilgi gösterip bir sonraki sömestr için esas alanını seçmekte geç kalmamasını istiyor. Gel gör ki Joel’ın merakı, Armedius’ta öğrenci olan bir ritmatist’in gizemli bir şekilde kaybolmasıyla başlayan bir soruşturmaya bir şekilde dahil olmasına yol açıyor ve biz de Joel’le birlikte bu ilginç dünyanın kapılarını aralama fırsatını yakalıyoruz.
Ritmatist’in sayfa aralarında, ritmatist olan kişilerin kullandığı savunma ve saldırı yöntemleri oldukça detaylı bir şekilde çizilerek anlatılmış. Bunlar başlarda anlam ifade etmeseler de okudukça geri dönüp çizimleri incelemek keyifli oluyor, kendi içinde tutarlı ve hoş bir mantık zinciri üstüne kurulmuş bir sistem yaratmış yazar. Bunun dışında öykünün evreni de sıradan bir ortaçağ fantezi evreninden farklı, daha çok steampunk’ı andıran mekanik icatlarla hayatın kolaylaştırıldığı ve ilginç bir alternatif tarihin yer aldığı bir dünyadayız (United Isles of America, Britannia ve Asya’dan gelip Avrupa’yı işgal etmiş JoSeun imparatorluğu gibi tanıdığımız kültürlere göndermelerle dolu bir dünya bu).
Ritmatist’in sürükleyici öyküsü ve ilginç evreni dışında karakterleri de ayrı bir övgüyü hakediyor, yine okul ortamında geçen fantezi romanlarının çok sık kullandığı stereotiplere (yaşlı becerikli ve iyi bilge adam, dışardan kötü gözüken fakat karizmatik hoca, kahramanın flört ettiği karakter gibi..) başvuracakmış gibi gözükse de, kitap ilerledikçe sizi şaşırtmayı başarıyor, ve bunu karakterlerin gerçekçiliğini bozmadan oldukça doğal şekilde yapıyor.
Ritmatist kesinlikle nelerin olacağını tahmin etmenin kolay olduğu bir kitap değil, bu da iyi çok bir şey. İlginç bir fantezi evreninde sürükleyici bir dedektiflik macerasına çıkmak isteyenler için birebir.
Not: İki kitap da birer serinin ilk kitapları. Ritmatist'in ikinci kitabını Sanderson ne zaman yazar bilinmez, ama Seraphina'nın ikinci kitabı Shadow Scale iki ay önce çıkmış. Türkçeye ne zaman çevrilir, onu bilemiyorum.
3 yorumcuk:
Seraphina' yı okumuştum.. Dediginiz gibi tuhaf ve okumayı zorlaştıran bir dili var ama yaratılan dünya başarılı ve keyifle okunuyor. Diğerini de alınacaklar listeme ekledim denemeye değer
Fantazi türüne pek yakın olduğum söylenemez ama anlatımınıza göre ikisi de kesinlikle okumaya değer kitaplar gibi görünüyor, şans vereceğim. Zamanında sayenizde öyle çok ve öyle güzel filmler, kitaplar, diziler keşfetmiştim ki... O günlerde ki sıklıkta olmasa da devam etmesine oldukça memnunum. Teşekkür ediyorum :)
b.sanderson'ı mistborn serisi ve kralların yolundan biliyorum. ya'lar için yeni bir fantastik seriye başladığını duymuştum ama kitabı okumamıştım. ritmatist'in dünyası bana çok hitap etmedi bana ama serinin kalan kitaplarını bekleyeceğim, olumlu eleştiriler alırsa başlarım.
seraphina'yı ise hiç bilmiyordum, yazınızı okumadan önce seraphina diyince aklıma sadece ben affleck ve jennifer garnerın çocukları geliyordu :p ejderhaların insan kılığına girdiği bir dünya çok ilginç geldi, okunmalı.
Yorum Gönder