31 Temmuz 2012 Salı

Film/Kitap Günlüğü (Kısa Kısa #10)

(La Belle Personne, Les Chansons D'Amour, 47 Numaralı Kamara, The Squid and the Whale, The Avengers, Secretary, The Cabin in the Woods, Atonement)


23 Temmuz 2012 Pazartesi

Film/Kitap Günlüğü (Kısa Kısa #9)

(Ne Le Dis A Personne, Another Earth, A Dangerous Method, Ils, Karanlık Fotoğraf, Bayan Kimble, Zaman Çarkı, Mektup Aşkları)


16 Temmuz 2012 Pazartesi

Dizi Günlüğü (Kısa Kısa #8)


13 bölümlük ilk sezonunun ardından düşük reytingler nedeniyle iptal edilen Awake, çok kısa sürmüş olsa da kaliteli dizi yokluğunda bize hoş zaman geçirtti, bundan sonra kadrosunda Jason Isaacs olduğu sürece her şeyi izlemeye hazırım artık zaten (bakınız bir sonraki paragraf). Konusu kısaca şöyle: Dedektif Michael Britten, bir gece karısı ve oğlunun da içinde olduğu bir araba kazası geçirir ve bu kazayla birlikte gerçeklik algısı ikiye ayrılır: birinde karısının öldüğü ve oğlunun sağ kaldığı, diğerinde ise oğlunun hayatını kaybedip karısının yaşadığı iki farklı gerçeklikte yaşamaya başlar Britten ve bu dünyaların hangisinin gerçek, hangisinin rüya olduğunu bilemez, bilmek de istemez. Derken iki tarafta da uğraştığı suç vakaları içiçe geçmeye başlar, ve tabii olaylar gelişir. Son derece haksız iptal kararı nedeniyle dizi finaliyle değil sezon finaliyle biten Awake yine de izlenebilir bence, gayet başarılı final bölümü sayesinde seyircide bir tatmin hissi oluşturarak bitiyor.

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Kitap Günlüğü (Kısa Kısa #7)


Biri çocuk yaşta zorla bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen, biri de annesi ölü, babası hapiste kimsesiz bir mezarlık çocuğu olmak üzere iki farklı Derda'yla ilgili ve Hakan Günday'ın alıştığımız tarzından da bir hayli uzak olan Az, yılın en iyileri anketimizde birinci olmuştu. Okurların verdiği ödüllerin galiplerine film, dizi ve oyun alanlarında katılsam da edebiyatta pek katılamadım; sadece bizim ankette değil medyada da "yılın en iyi kitabı" gibi ödüllere layık görülen Az, benim için okuması keyifli, bilhassa ilk yarısı çok ilginç ve sürükleyici bir kitap oldu son kertede, hepsi bu. O kadar ciddiye alınacak bir eser gibi göremedim kendisini. Kitabın kopardığı tantanadan da, Hakan Günday'ın kaleminin geçirdiği değişimden de çok haz ettiğimi söyleyemeyeceğim. Ekşi Sözlük'te pinup isimli kullanıcı "Bence edebiyatımıza bir tane Elif Şafak yeter, daha da artmasın." diye bir yorum yapmış, al benden de o kadar.

10 Temmuz 2012 Salı

Film Günlüğü (Kısa Kısa #6)

(Miss Bala, The Awakening, Hugo, Last Night, Life in a Day, Submarine)


9 Temmuz 2012 Pazartesi

Film/Kitap Günlüğü (Kısa Kısa #5)

(22/11/63, Cafe de Flore, Öptüm Seni, Life's Too Short, Şahane Hatalar: Talihkuşu, Darbareye Elly, Kancık, Botanicula)


6 Temmuz 2012 Cuma

90'ların En İyi Yerli Dizisi Anketi

Tek bir yerli dizinin bile incelemesinin olmadığı bu blogun konseptine biraz ters gelebilir bu anket, ama TRT'nin Şaşıfelek Çıkmazı'nın tekrarlarını verdiği, benim de kendimi bile şaşırtarak sektirmeden izlediğim ve biraz da nostalji hastalığına tutulduğum şu günler, çook eskiden izleyip de sevdiğim Türk dizileri olduğunu hatırladığım bir dönem oldu. Anketi 90'lı yıllarda çekilmiş dizilerle sınırlı tutmamın nedeni şu: Öpüşmelerin, sigaraların, içki kadehlerinin, hatta eşcinsellikle ilgili diyalogların (evet) bile sansüre uğrayarak buzlandığı ya da kesildiği, bir bölümünün reklamlı üç buçuk, reklamsız iki buçuk saat sürdüğü günümüz dizilerini kendi adıma çok itici buluyorum. Anketin seçeneklerini çok keyfi biçimde oluşturduğumu da itiraf edeyim, kendi sevdiğim dizileri aldım sadece (80'lerin sonundan ve 2000'lerin başından da birkaç dizi var, mazur görünüz). Sizin seçiminiz şıkların arasında yoksa, ankette "diğer" şıkkını seçip dizinin adını yorum bölümünde belirtebilirsiniz. En çok sevilen diziyi 10 gün sonra, 16 Temmuz Pazartesi günü bu yazının sonuna ekleme yaparak açıklayacağız :)


4 Temmuz 2012 Çarşamba

The Stanley Parable


The Stanley Parable, başını Davey Wreden isminde bir sinema öğrencisinin çektiği küçük bir ekiple yapılmış olan ve bedava olarak indirebileceğiniz bir Half-Life 2 modu. Aynı Half-Life 2 gibi karakterimizin gözlerinden bakarak oynanan ama ateşli silahlar ve kafamıza yapışan yaratıklar içermeyen bir oyun. Oyundaki ana karakterimiz Stanley, çalıştığı şirkette tüm gün boyunca kendisine karşısındaki monitörden verilen direktifler doğrultusunda önündeki düğmelere basmaktadır. Fakat bir gün garip bir gelişme olur ve Stanley uzun süre beklemesine rağmen, kendisine emirleri ileten monitörde hiçbir şey belirmez. Böylece Stanley neler olduğunu öğrenmek üzere odadan çıkmaya karar verir ve bu noktadan sonra mutlu mesut gitmekte olan hayatı sonsuza kadar değişecektir.

Oyunu daha fazla anlatıp süprizini bozmadan onu özel yapan şeyi özetleyebilmem sanırım imkansız. Bana kalsa oldukça subjektif olacak olan şu tek cümlelik tanımı yapıp bırakmak isterim ama doğal olarak okuyucu için hiçbir şey ifade etmeyebilir: Stanley Parable şu ana kadar oynadığım oyunlar arasında, anlattığı şeylerin görece olarak anlamsızlığına ters düşen bir şekilde, oyunlarda hikaye anlatımı ve yaptığımız seçimler üzerine yapılmış olan en anlamlı oyunlardan biri (hatta muhtemelen en anlamlı olanı). Oyunun toplam 6 sonu var her biri bizim seçimlerimize göre şekilleniyor.