Kate Winslet, kuşkusuz çağımızın en yetenekli oyuncularından biri. Her filminde biribirinden farklı kişiliklere büyük bir ustalıkla bürünen 36 yaşındaki İngiliz gülü, tatil yaptığı Richard Branson'ın evinde çıkan yangında Branson'ın 90 yaşındaki annesini alevlerin arasından dışarı taşıyarak kurtarıp bir de kahraman oldu. Ben de Winslet'ın kaçırdığım filmlerini bulmak, sevdiğim filmlerini tekrar izlemek ve her birinden kısaca bahsedeceğim bir yazı yazmak için daha iyi bir zaman olamaz diye düşündüm. İşte aktrisin seslendirme yaptığı animasyonlar hariç oynadığı tüm filmler, kronolojik sırada:
Heavenly Creatures
Çocukken vhs bir kasete çekip tekrar tekrar izlediğim bir filmdi Heavenly Creatures, ancak geçtiğimiz ay orijinal halini seyretme imkânı bulunca ATV'nin zamanında filmi ne kadar kesip kuşa çevirmiş olduğunu fark ettim. Filmin konusu gerçek bir öyküye, 1954 yılında Yeni Zelanda'da gerçekleşen bir olaya dayanıyor. İlk dakikaları bir hayli korkutucu: yüzleri ve giysileri kana bulanmış iki genç kız ormanda isterik bir halde çığlık atarak koşuyorlar, adının Pauline olduğunu sonra öğreneceğimiz esmer olanı "Annem ağır yaralandı!" diye bağırıyor. Ardından bir yıl öncesine, bu iki kızın tanışma anına dönüyoruz. Kate Winslet okula yeni gelen Juliet Hulme'u, yalnız ve mutsuz bir kız olan Pauline'in hayatına balıklama dalan ve kısa sürede en iyi arkadaşı haline gelen ukala İngiliz kızını canlandırıyor. Film bu iki kızın birlikte yarattıkları fantastik dünyaya yoğunlaşıyor başlarda, ama aileler yakınlıklarından rahatsız olmaya ve onları engellemeye başladığında sorunlar da başlıyor. (Yönetmen: Peter Jackson, Oyuncular: Melanie Lynskey, Kate Winslet ve Sarah Peirse, Yapım yılı: 1994, Tür: Suç|Dram, IMDb puanı: 7.6/10, Benim puanım: 7.7/10)
Sense and Sensibility
Jane Austen'ın Türkçeye Akıl ve Tutku ile Kül ve Ateş olarak iki farklı şekilde çevrilmiş romanından uyarlanan film, birbirlerine geceyle gündüz kadar zıt iki kız kardeşle; mantıklı Elinor ile coşkulu Marianne'le ilgili. Winslet Marianne'i oynuyor, ablası Elinor rolünde ise aynı zamanda eseri senaryolaştıran Emma Thompson var - biraz yaşı büyük kaçmış sanki bu rol için. Elinor'un aşkı Edward Ferrars'ı Hugh Grant canlandırıyor, ki tıfıl, saf bir genç olması gereker Ferrars ne yaparsa yapsın suratındaki o çapkın ifadeyi silemeyen Grant'ın elinde bir hayli değişmiş. Yine de tipik bir Jane Austen romanı havasında başladığı gibi bitiveren, hafif ve eğlenceli bir film Sense and Sensibility, oyuncu kadrosu genel olarak muazzam, her köşe başından bir tanıdık yüz çıkıyor. Ayrıca Alan Rickman, Hugh Grant ve Hugh Laurie üçlüsü tadından yenmez bir kıvamda arz-ı endam edip gözlere bayram ettiriyorlar. (Yönetmen: Ang Lee, Oyuncular: Emma Thompson, Kate Winslet ve Alan Rickman, Yapım yılı: 1995, Tür: Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.7/10, Benim puanım: 7.5/10)
Jude
Thomas Hardy'nin romanından uyarlanan Jude, Winslet'ın en az bilinen filmlerinden, oysa benim en sevdiklerim arasında. Başrolde, filme adını veren Jude'u canlandıran Christopher Eccleston var; Jude umutsuzca üniversite eğitimi almaya çabalayan çoban. Çocukluğundan beri tek hayali Christminster'a kabul edilmek, uyanık geçirdiği her dakika elinde bir kitapla geziyor o yüzden. Eccleston çok başarılı bir oyunculuk sergiliyor ama film çekildiği sırada sadece 20 yaşında olan ve Jude'un görür görmez aşık olduğu kuzeni Sue rolündeki Kate Winslet da onun yanında hiçbir şekilde gölgede kalmıyor. Jude karanlık ve trajik, ama çok da güzel bir film. Ayrıca yeni Doctor Who'nun ilk sezonunda dokuz numaralı doktoru canlandıran Eccleston'un, onuncu doktor Tennant ile kısacık da olsa karşılıklı bir sahneleri bile var filmde, daha ne olsun :) (Yönetmen: Michael Winterbottom, Oyuncular: Christopher Eccleston, Kate Winslet, Rachel Griffiths ve Liam Cunningham, Yapım yılı: 1996, Tür: Dram, IMDb puanı: 7/10, Benim puanım: 8.2/10)
Hamlet
Bildiğimiz Hamlet; Danimarka kralının oğlu babasının ölümü üzerine evine döner ve annesini amcasıyla evlenirken bulur, amcasının babasını öldürdüğünü keşfeder, falan filan. Kenneth Branagh Shakespeare'in Hamlet'ini onu asla tiyatroda izlemeyecek ya da oyununu okumayacak insanların evlerine, televizyonlarına getirerek çok saygı duyulası bir iş yapmış. Yapım değeri de dört dörtlük, oyuncular ve performanslarıyla ilgili söyleyecek bir şey zaten yok. Ama bana çok ağır geldi bu film. Altyazısız izlemek zorunda kalınca hemen her sahnede ne dediklerini anlamaya çalışarak geçirdim 4 saati ama altyazılı izlesem de çok bir şey değişmeyecekti muhtemelen :p Kate Winslet Ophelia olarak pek hoştu, o ayrı. (Yönetmen: Kenneth Branagh, Oyuncular: Kenneth Branagh, Julie Christie, Derek Jacobi ve Kate Winslet, Yapım yılı: 1996, Tür: Dram, IMDb puanı: 7.7/10, Benim puanım: Hamlet'e puan verebilmekten acizim.)
Titanic
Titanic'i izlememiş ya da duymamış kimse yoktur herhalde. Katiyen batmaz denip de batan gemi Titanic'te geçen fakir çocuk zengin kız aşkı hikayesi. Sinema tarihinde en çok şişirilen filmlerden biri kesinlikle, ama hoş bir seyirlik olduğu da doğru, hiç olmadı kızıl saçlı bir Kate Winslet barındırmasından ötürü. Oyuncunun Amerikan aksanı "yaptığı" ilk film de bu galiba. (Yönetmen: James Cameron, Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Kate Winslet ve Billy Zane, Yapım yılı: 1997, Tür: Macera|Dram|Romantik|Tarih, IMDb puanı: 7.5/10, Benim puanım: 6.5/10)
Hideous Kinky
İki çocuğuyla Fas'ta yaşamaya giden anneyi canlandırıyor Hideous Kinky'de Kate Winslet. Orada aşık oluyor, para sorunları yaşıyor, oradan oraya giderek yeni serüvenlere yelken açıyor vesaire. Batının materyalizminden mi nesinden sıkıldıysa hayatının anlamını doğuda arayan insanlarla ilgili oryantalist filmler bana artık çok bayıcı geldiği için pek sevemedim bu filmi, zaten ne anlatmak istediğinden de emin değilim. Ama akıcıydı, ille de tutturulursa sıkılmadan izlenebilir. Ama izlenmese de olur. (Yönetmen: Gillies MacKinnon, Oyuncular: Kate Winslet, Bella Riza ve Saïd Taghmaoui, Yapım yılı: 1998, Tür: Dram, IMDb puanı: 6/10, Benim puanım: 5.8/10)
Holy Smoke
Hindistan ziyaretinde bir gurudan çok etkilenip dini bir tarikate katılan küçük kızları Ruth'un yıkanmış beynini tekrar yıkayarak onu kendine getirmeye (!) çalışan anne-babası, bu iş için özel bir adam tutar ve ikisini Sydney'nin çorak ve ıssız arazilerinden birindeki kuş uçmaz kervan geçmez bir kulübeye kapatırlar. Tabii bu birkaç günde iki karakterin de yaşamları sonsuza dek değişecektir, falan. Fikir iyi aslında, Harvey Keitel ve Kate Winslet zaten çok iyi, birkaç ilginç yeri de var filmin ama genel olarak senaryo mu çok dağınık kalmış, kurguda mı zayıflık var bilemedim ama sonuç olarak olmamış bir film. Duyduğum en inandırıcı sahte-Avustralya aksanlarından biri bu filmdeydi, Kate hanımın aksan yapma konusunda ayrı bir yetenekli olduğunu kabul etmek gerek sanırım. (Yönetmen: Jane Campion, Oyuncular: Kate Winslet ve Harvey Keitel, Yapım yılı: 1999, Tür: Dram, IMDb puanı: 5.8/10, Benim puanım: 5.5/10)
Quills
Marquis De Sade’ın son yıllarından yola çıkan Quills'in kadrosu çok güçlü, özellikle akıl hastanesine kapatılmış Marquis de Sade'ın kendisi rolündeki Geoffrey Rush şahane bir oyunculuk sergiliyor. Filmde Sade, Madeleine isimli çamaşırcı kız (K. Winslet) sayesinde son kitabı Justine'i dışarı ulaştırmayı başarır, fakat Napolyon kitaptan haberdar olunca, akıl almaz "tedavi" yöntemleri uygulayan Dr. Royer-Collard'ı (Michael Caine) Marquis De Sade'ın üzerine salar. (Yönetmen: Philip Kaufman, Oyuncular: Geoffrey Rush, Joaquin Phoenix, Kate Winslet ve Michael Caine, Yapım yılı: 2000, Tür: Biyografi|Dram|Tarih, IMDb puanı: 7.3/10, Benim puanım: 7.8/10)
Enigma
II. Dünya Savaşı sırasında Alman denizaltı filosunun kendi aralarında iletişim için kullandığı Enigma kodunu değiştirdiğini fark eden İngiliz Gizli İstihbarat Servisi, geçmişte bu kodu kırabilmiş tek kişi olan Tom Jericho'dan yardım ister. Bu arada Tom, aşık olduğu Claire'in ortadan yok oluşuyla ve kadının Alman casusu olduğu şüpheleriyle uğraşmaktadır. Claire'in en yakın arkadaşı utangaç Hester'la (Winslet) esrarı çözmek için kafa kafaya verir. Konusu hoş ama uygulamada vasat kalmış bir film Enigma, kendisine uygun gördüğüm 7 puanın 1 puanı sırf Danimarkalı Nikolajcık var diye ki kendisi Jamie Lannister olarak arz-ı endam etmekte televizyonlarımızda iki yıldır. (Yönetmen: , Oyuncular: Dougray Scott, Kate Winslet ve Nikolaj Coster-Waldau, Yapım yılı: 2001, Tür: Dram|Gizem, IMDb puanı: 6.4/10, Benim puanım: 7/10)
Iris
Filme adını veren Iris, yazar Iris Murdoch'un Iris'i. Eşi John Bayley'nin Iris Murdoch üzerine yazdığı bir kitaptan uyarlanan film, Murdoch'un Bayley ile ilişkisine yoğunlaşıyor. Yazarın gençliği ve yaşlılıği olmak üzere filmde iki ayrı zaman çizgisi var; John Bayley'le tanışmalarının ve ilişkilerinin başlangıcının anlatıldığı dönemdeki gençliğini Kate Winslet, Alzheimer hastalığına yakalanıp da bambaşka bir insana dönüştüğü yaşlı halini Judi Dench oynuyor. İhtiyarlamış John Bayley rolündeki Jim Broadbent (ki dünyanın en şirin ihtiyarı herhalde kendisi) bu rolüyle akademi ödüllerinde en iyi yardımcı erkek oyuncu heykelciğini almıştı. (Yönetmen: Richard Eyre, Oyuncular: Judi Dench, Jim Broadbent, Kate Winslet ve Hugh Bonneville, Yapım yılı: 2001, Tür: Biyografi|Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.1/10, Benim puanım: 7/10)
The Life of David Gale
Teksas’ta bir üniversitede öğretim görevlisi olan ölüm cezası karşıtı David Gale, tecavüz ve adam öldürme suçundan hapse düşer ve idam cezasına çarptırılır. İnfazın gerçekleştirileceği haftaya kadar kimseyle konuşmayan Gale, son üç gününde bir dizi röportaj vermek üzere Bitsey Bloom ismindeki bir gazeteciyi talep eder ve öldürülmesine birkaç gün kala, geçmişe dönüşlerle olanları anlatmaya başlar. The Life of David Gale hak ettiği ilgiyi görmemiş, Amerika'daki adalet sistemini yerden yere vuran, idam cezası karşıtı bir film. Charles Randolph'un yazdığı senaryo çok zekice, kurgu da çok başarılı. Mutlaka ikinci kez, her şeyi anladıktan sonra bir de o gözle izlenmesi gereken filmlerden. (Yönetmen: Alan Parker, Oyuncular: Kevin Spacey, Kate Winslet ve Laura Linney, Yapım yılı: 2003, Tür: Dram|Suç|Gerilim, IMDb puanı: 7.3/10, Benim puanım: 8/10)
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Dünya bizim dünya, tek farkı, insanların gidip kendilerine acı veren eski sevgililerini anılarından "sildirebilmeleri", yaşadıkları ilişkiyi ve o kişiyi tamamen unutabilmeleri. İşte bu dünyada nevrotik bir kadın, mızmız sevgilisini belleğinden sildirir, bunu fark eden adam da acıyla başa çıkmanın yolu olarak aynı işlemi kendi beynine yaptırır. Birbirini hatırlamayan bu ik insan, bir gün trende tesadüf eseri yeniden tanışırlar. Zamanda ileri geri sıçrayışlarla ilerleyen, Joel ve Clementine'ın ilişkisiniyse bize sondan başa gösteren Eternal Sunshine of the Spotless Mind son yıllarda biraz fazla abartılmış, hayranlarından Clementine içimizden biriciler kendini Amelie zanneden kızlardan sonra sosyal medya semalarında ikinci sıraya kurulmuş olsa da, hakkını teslim etmek gerek ki harikulade bir film. (Yönetmen: Michel Gondry, Oyuncular: Jim Carrey, Kate Winslet, Tom Wilkinson, Kirsten Dunst ve Mark Ruffalo, Yapım yılı: 2004, Tür: Dram|Romantik|Bilim Kurgu, IMDb puanı: 8.4/10, Benim puanım: 8.3/10)
Finding Neverland
Film, Peter Pan'in yazarı J.M. Barrie'nin hayatının bir yılına yoğunlaşıyor. 1903 yılının Londra'sında Barrie (Johnny Depp) bir süredir bir şey yazamamaktadır, henüz en büyük eseri kabul edilen Peter Pan'i yazması için ona gerekecek ilhamı verecek kimseyle tanışmamıştır, karısıyla arası iyi değildir, son oyunu da kötü eleştiriler almıştır. Kate Winslet'ın canlandırdığı dört çocuklu, dul Sylvia Lleweyn Davies'le tanıştığında hayatı birden değişmeye başlar; Sylvia onun ilham perisi, çocukları da ilham kaynağı olur ve Barrie, hepimizin bildiği, büyümek istemeyen çocuklarla ilgili oyunu yazmaya koyulur. İnsanların anlamadıklarından ne kadar korktuklarını ve nasıl da hemencecik yargıladıklarını, dış dünyanın ne yaparsa yapsın masumiyeti -ve masumları- yıkıp dökmek gibi bir huyu olduğunu anlatıyor Finding Neverland. Biyografi bana uzak gelen bir tür, o yüzden en ayıla bayıla izlediğim Winslet filmlerinden olamadı ama şahane oyunculukları, büyülü müzikleri ve su gibi akıp giden hikayesiyle kesinlikle izlenmesi gereken bir film. (Yönetmen: Marc Forster, Oyuncular: Johnny Depp, Kate Winslet ve Julie Christie, Yapım yılı: 2004, Tür: Biyografi|Dram, IMDb puanı: 7.8/10, Benim puanım: 7.3/10)
Romance & Cigarettes
Kitty (Susan Sarandon) kırk yıllık kocası Nick'in (James Gandolfini) Tula isimli hoppa kızıl güzelle (Kate Winslet) onu aldattığını keşfedince, araları bozulur. Komikti falan ama biraz fazla tuhaf bir filmdi. Müzikal bir de üstelik. Yine de Kate'in yaptığı dünyanın en komik aksanı için izlenebilir belki, bilemedim. (Yönetmen: John Turturro, Oyuncular: James Gandolfini, Susan Sarandon ve Kate Winslet, Yapım yılı: 2005, Tür: Komedi|Romantik|Müzikal, IMDb puanı: 6.2/10, Benim puanım: 5/10)
All The King's Men
1949'da Robert Rossen'ın Robert Penn Warren'ın kitabından uyarlayarak çektiği aynı isimli filmin yeniden çevrimi olan All the King's Men, gözünü hırs bürümüş, yozlazmış bir politikacı olan Willie Stark'ın yükselebilmek için yaptıkları, ve de tabii ki düşüşü üzerine. Filmin yapım değeri verdiğim puanın kat kat üstünde, kadrosunaysa diyecek hiçbir şey yok, ama artık konusu bana hitap etmediğinden mi, yoksa o konu cidden çok beceriksizce işlendiğinden mi, izlerken en çok sıkıldığım Kate Winslet filmi oldu bu. (Yönetmen: Steven Zaillian, Oyuncular: Sean Penn, Jude Law, Kate Winslet, Mark Ruffalo ve Anthony Hopkins, Yapım yılı: 2006, Tür: Politik|Dram|Gerilim, IMDb puanı: 6/10, Benim puanım: 3/10)
Little Children
Kocası ve çocuğuyla bir banliyö evine taşınan ama kendini oradaki kadınlardan biri gibi hissedemeyen antropolog Sarah'yla, karısı belgesel çekerken evde oturup hukuk fakültesine hazırlanan çok da büyüyememiş Brad bir gün çocuk parkında tanışır ve eşleri dışarıda çalışırken her gün parkta ya da halk havuzunda çoluklu çocuklu görüştükleri tuhaf bir dostluk geliştirirler. Bir de iki yıl yattığı hapisten çıkarak mahalleye, annesinin evine dönen çocuk tacizcisi Ronnie ile kendisini Ronnie'yi mahalleden sürdürmeye adamış eski polis Larry dahil olur hikayeye. Tom Perrotta'nın Türkçeye "Aşk Bir Varmış Bir Yokmuş" diye çevrilen romanından uyarlanan Little Children, 2006'nın en ilginç filmlerinden biriydi. (Yönetmen: Todd Field, Oyuncular: Kate Winslet, Jennifer Connelly, Patrick Wilson ve Jackie Earle Haley, Yapım yılı: 2006, Tür: Dram|Komedi, IMDb puanı: 7.7/10, Benim puanım: 8.5/10)
The Holiday
Bazı film türleri herkese hitap etmez, romantik komedi de bana etmiyor. Arada izlediğim oluyor ama ancak türünün çok iyi örneklerindense keyif alarak seyredebiliyorum. The Holiday de öyle işte, romantik komedi ama, bir hayli iyi kotarılmış bir romantik komedi. Filmin yönetmeni de Something's Gotta Give, What Women Want ve It's Complicated gibi kendi türleri içinde gayet eğlenceli sayılabilecek filmleri yönetmiş (ve çoğunun da senaryosunu yazmış) olan Nancy Meyers. The Holiday'de erkeklerle bolca sorun yaşayan Iris ve Amanda, bir süreliğine ev değiş-tokuşu yaparlar ve ikisi de gittikleri yeni ülkelerde (İngiltere - Amerika) aşkı bulur, mutlu olurlar. (Yönetmen: Nancy Meyers, Oyuncular: Kate Winslet, Cameron Diaz, Jude Law ve Jack Black, Yapım yılı: 2006, Tür: Romantik Komedi, IMDb puanı: 6.8/10, Benim puanım: 6.5/10)
Revolutionary Road
Richard Yates'in romanından uyarlanmış olan filmde 1950'lerde Amerika'da yaşayan evli bir çift anlatılıyor. Frank ve April kendilerini her zaman diğer insanlardan farklı ve özel görmüş bir çift, bu nedenle de çocuk yapacakları zaman şehirden ayrılıp banliyöde daha büyük ve daha ucuz bir eve taşınırken, onların içinde yaşasalar da onlardan biri olmama, asla dönemlerinin sosyal kısıtlamalarına sıkışıp kalmama sözü veriyorlar kendilerine. Ama yıllar geçtikçe aslında o küçümsedikleri insanlardan çok da farklı olmadıklarını görmeye başlıyorlar dehşet içinde; Frank her sabah kravatını takıp masa başı işine giden ve işyerindeki genç kızlara göz süzen bir adama dönüşmüş, bir zamanlar aktris olma planları yapan April da mahallenin amatör tiyatrosunda kırk yılda bir başarısız oyunlarda rol almaktan öte bir iş yapmayan, çaresizce yaşamını dolduracak bir amaç arayan, mutsuz bir ev kadınına. Her zamankinden de çirkin bir kavganın ardından bu gidişe bir dur demeli diye düşünen Wheelerlar, geniş evlerinin ve tanıdık mahallerinin rahatlığını bırakıp maaile Paris'e taşınma planı yapar. Orada bir süre April çalışacak, "potansiyeline bir türlü ulaşamamış" olan Frank de, aslında ne yapmak istediğine karar verecektir. Bu film ayrıca Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'ın Titanic'ten 11 yıl sonra ilk kez bir araya geldikleri ve başrolü paylaştıkları film olma özelliği taşıyor. Burada çok daha gerçekçi bir ilişki portresi çizdikleri için mi, çok daha derinlikli karakterleri canlandırdıkları için mi yoksa sadece DiCaprio o tıfıl halinden nihayet kurtulmuş ve oyunculuğunu bir hayli geliştirmiş olduğu için mi bilmem ama burada çok daha iyi bir ikililer. Aynı yıl The Reader'la (o zamana dek dört-beş kez aday gösterildikten sonra en sonunda muradına ererek) En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını alan Kate Winslet, bu filmdeki performansıyla daha fazla hak ediyordu o ödülü bana göre. (Yönetmen: Sam Mendes, Oyuncular: Kate Winslet, Leonardo DiCaprio ve Christopher Fitzgerald, Yapım yılı: 2008, Tür: Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.4/10, Benim puanım: 8/10)
The Reader
The Reader Almanya'da, II. Dünya Savaşı biteli 13 yıl olmuşken başlıyor. Kate Winslet az konuşan, kendisinden hemen hemen hiç bahsetmeyen, sert mi sert bir tramvay kondüktörü rolünde. Kendinden 20 yaş bir çocukla bir ilişkiye giriyor, filmin ilk yarısı onların ilişkileriyle, Michael'ın Hanna sayesinde aşkı keşfetmesi vs.yle geçiyor. Hanna bir gün aniden ve nedensizce ortadan kaybolunca, Michael kalbi kırık halde ortada kalakalıyor. Filmin türü sekiz yıl sonrasının anlatıldığı ikinci yarıda tamamen değişiyor; hukuk öğrencisi Michael Hanna'ya, kadın savaş suçları mahkemesinde yargılanırken rastlıyor. Soykırım filmlerinden gına gelmiş olabilir size de benim gibi ama bu tipik bir soykırım filmi değil, savaşa ve Yahudi soykırımına alışık olduğumuzdan farklı bir açıdan bakıyor. Film bir roman uyarlaması zaten; Bernhard Schlink'in kitabından uyarlanmış. The Reader'ın benim için etkileyici olmasını engelleyen birkaç faktör var: Almanya'da geçtiğine, Alman karakterlerle dolu olduğuna inanmamız gerekiyor ama film baştan aşağı İngilizce, Kate Winslet ve Ralp Fiennes de İngiliz oyuncular. Hafif Alman aksanı yaptırmışlar bir de, ha oldu o zaman, ben de hep iki Alman aralarında kendi dilleri yerine İngilizce konuşabilirler, özellikle aksanlı konuşuyorlarsa bir mantıksızlık, bir sorun yok diye düşünürdüm. Evet başka filmlerde de yapıldı bu ama çok itici ve rahatsız edici geliyor bana, bir kere algımızla oynuyor, mekandan soyutlanmış bir hikaye izliyoruz, kaç seyirci bu filmi izlerken alakasız bir dil duyup da olayların Almanya'da geçtiğini hissederek izleyebilmiştir acaba? Böyle sert bir hikayenin Almanca çekilse daha etkileyici olabileceği gerçeği var bir de. Ralph Fiennes ve Bruno Ganz'ın aynı karakterin farklı yaşlardaki hallerini oynamaları da tuhaftı, ya cidden birbirine çok benzeyen iki insan bulsalarmış, ya da yaşlandırma makyajı diye bir şey var. Sonuç olarak The Reader son tahlilde iyi bir film olabilir ama olağanüstü değil, uyarlandığı roman çok daha iyi en azından. (Yönetmen: Stephen Daldry, Oyuncular: Kate Winslet, Bruno Ganz ve Ralph Fiennes, Yapım yılı: 2008, Tür: Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.6/10, Benim puanım: 7.1/10)
Mildred Pierce (Mini Dizi)
1930'larda Kaliforniya'da, yeni boşanmış çocuklu bir kadının yaşam mücadelesini anlatan Mildred Pierce, James M. Cain'in 1941 yılında yayınlanan romanının uyarlama, her bölümü bir saat uzunluğunda 5 bölümden oluşan bir mini dizi. Aslında 1945'te bir film uyarlaması çekilmiş kitabın, ancak anladığım kadarıyla dizi olan Mildred Pierce, kitaba çok daha sadık kalarak hiçbir şeyi atmadan senaryoya almış, sanırım pek de iyi yapmamış, en basitinden daha kısa olabilirmiş. Mildred'in onu aldatan kocasını evden atarak kendi ayaklarının üzerinde durmaya ve iki kızına bakmaya başlamasıyla başlıyor dizi ve oldukça güçlü ilk bölümü de, ama sonra öykü apayrı, tuhaf yerlere gidiyor. TV tarihinde yaratılmış en sinir bozucu karakterlerden birine rastlıyoruz burada, Mildred'ın büyük kızı olarak. İzlemesi hoş bir seyirlik Mildred Pierce, su gibi akıp gidiyor, döneme ait detaylar çok hoş, oyunculuklar başarılı falan filan, ama sinirleriniz sağlam değilse hiç izlemeyin, kendinizi televizyonun başında gerçekte var olmayan bir karaktere bağırıp çağırıp küfrederken bulabilirsiniz yoksa sonra. (Oyuncular: Kate Winslet, Guy Pearce, Evan Rachel Wood ve Brían F. O'Byrne, Yapım yılı: 2011, Tür: Drama, IMDb puanı: 7.6/10, Benim puanım: 6.8/10)
Contagion
Hava yoluyla bulaşan ölümcül bir virüsün ortaya çıkış aşaması üzerine Contagion. Yönetmen koltuğunda Soderbergh'in oturuyor olmasına, filmin kadrosunun oldukça zengin olmasına ve artık klişe hale gelen "ölümcül virüs salgını" konusuna anlayamadığım bir nedenle hâlâ ilgim olmasına rağmen, sıkıntıdan pat pat patlayacakmış hissiyle seyrettiğim bir film oldu kendileri. Senaryo kendi içinde o kadar kopuk ve zayıf kalmış, karakterler de o kadar yüzeysel ve derinliksiz ki, bir kurgu ürünü değil de, ancak salgın öncesi dönemi anlatan bir belgesel gözüyle bakacak olunursa bir seyir keyfi vadedebilir. (Yönetmen: Steven Soderbergh, Oyuncular: Matt Damon, Kate Winslet, Jude Law, Gwyneth Paltrow, Laurence Fishburne ve Marion Cotillard, Yapım yılı: 2011, Tür: Gerilim, IMDb puanı: 6.8/10, Benim puanım: 4/10)
Carnage
11 yaşındaki bir çocuk kendisini küçük düşüren sınıf arkadaşına bir sopayla saldırıp dişlerini kırınca ailesi, yaralanmış çocuğun ailesinden özür dilemek için evlerini ziyarete gider ve laf lafı açar. Başta son derece uygar, modern ve anlayışlı izlenimi veren fakat sonra çok feci açılıp saçılan bu dört kişi arasında dönen filmin, yanlış hatırlamıyorsam başka oyuncusu yok ve tek mekanda geçiyor. Yasmina Reza'nın yazdığı bir tiyatro oyunundan uyarlanan Carnage, olağanüstü oyunculuklarla, ustaca yazılmış diyaloglarla ve fena halde gerçekçi çizilmiş, hepsi birbirinden sahtekar karakterlerle bezeli, çok eğlenceli bir kara komedi. (Yönetmen: Roman Polanski, Oyuncular: Jodie Foster, Christoph Waltz, John C. Reilly ve Kate Winslet, Yapım yılı: 2011, Tür: Komedi|Dram, IMDb puanı: 7.3/10, Benim puanım: 7.5/10)
Heavenly Creatures
Çocukken vhs bir kasete çekip tekrar tekrar izlediğim bir filmdi Heavenly Creatures, ancak geçtiğimiz ay orijinal halini seyretme imkânı bulunca ATV'nin zamanında filmi ne kadar kesip kuşa çevirmiş olduğunu fark ettim. Filmin konusu gerçek bir öyküye, 1954 yılında Yeni Zelanda'da gerçekleşen bir olaya dayanıyor. İlk dakikaları bir hayli korkutucu: yüzleri ve giysileri kana bulanmış iki genç kız ormanda isterik bir halde çığlık atarak koşuyorlar, adının Pauline olduğunu sonra öğreneceğimiz esmer olanı "Annem ağır yaralandı!" diye bağırıyor. Ardından bir yıl öncesine, bu iki kızın tanışma anına dönüyoruz. Kate Winslet okula yeni gelen Juliet Hulme'u, yalnız ve mutsuz bir kız olan Pauline'in hayatına balıklama dalan ve kısa sürede en iyi arkadaşı haline gelen ukala İngiliz kızını canlandırıyor. Film bu iki kızın birlikte yarattıkları fantastik dünyaya yoğunlaşıyor başlarda, ama aileler yakınlıklarından rahatsız olmaya ve onları engellemeye başladığında sorunlar da başlıyor. (Yönetmen: Peter Jackson, Oyuncular: Melanie Lynskey, Kate Winslet ve Sarah Peirse, Yapım yılı: 1994, Tür: Suç|Dram, IMDb puanı: 7.6/10, Benim puanım: 7.7/10)
Sense and Sensibility
Jane Austen'ın Türkçeye Akıl ve Tutku ile Kül ve Ateş olarak iki farklı şekilde çevrilmiş romanından uyarlanan film, birbirlerine geceyle gündüz kadar zıt iki kız kardeşle; mantıklı Elinor ile coşkulu Marianne'le ilgili. Winslet Marianne'i oynuyor, ablası Elinor rolünde ise aynı zamanda eseri senaryolaştıran Emma Thompson var - biraz yaşı büyük kaçmış sanki bu rol için. Elinor'un aşkı Edward Ferrars'ı Hugh Grant canlandırıyor, ki tıfıl, saf bir genç olması gereker Ferrars ne yaparsa yapsın suratındaki o çapkın ifadeyi silemeyen Grant'ın elinde bir hayli değişmiş. Yine de tipik bir Jane Austen romanı havasında başladığı gibi bitiveren, hafif ve eğlenceli bir film Sense and Sensibility, oyuncu kadrosu genel olarak muazzam, her köşe başından bir tanıdık yüz çıkıyor. Ayrıca Alan Rickman, Hugh Grant ve Hugh Laurie üçlüsü tadından yenmez bir kıvamda arz-ı endam edip gözlere bayram ettiriyorlar. (Yönetmen: Ang Lee, Oyuncular: Emma Thompson, Kate Winslet ve Alan Rickman, Yapım yılı: 1995, Tür: Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.7/10, Benim puanım: 7.5/10)
Jude
Thomas Hardy'nin romanından uyarlanan Jude, Winslet'ın en az bilinen filmlerinden, oysa benim en sevdiklerim arasında. Başrolde, filme adını veren Jude'u canlandıran Christopher Eccleston var; Jude umutsuzca üniversite eğitimi almaya çabalayan çoban. Çocukluğundan beri tek hayali Christminster'a kabul edilmek, uyanık geçirdiği her dakika elinde bir kitapla geziyor o yüzden. Eccleston çok başarılı bir oyunculuk sergiliyor ama film çekildiği sırada sadece 20 yaşında olan ve Jude'un görür görmez aşık olduğu kuzeni Sue rolündeki Kate Winslet da onun yanında hiçbir şekilde gölgede kalmıyor. Jude karanlık ve trajik, ama çok da güzel bir film. Ayrıca yeni Doctor Who'nun ilk sezonunda dokuz numaralı doktoru canlandıran Eccleston'un, onuncu doktor Tennant ile kısacık da olsa karşılıklı bir sahneleri bile var filmde, daha ne olsun :) (Yönetmen: Michael Winterbottom, Oyuncular: Christopher Eccleston, Kate Winslet, Rachel Griffiths ve Liam Cunningham, Yapım yılı: 1996, Tür: Dram, IMDb puanı: 7/10, Benim puanım: 8.2/10)
Hamlet
Bildiğimiz Hamlet; Danimarka kralının oğlu babasının ölümü üzerine evine döner ve annesini amcasıyla evlenirken bulur, amcasının babasını öldürdüğünü keşfeder, falan filan. Kenneth Branagh Shakespeare'in Hamlet'ini onu asla tiyatroda izlemeyecek ya da oyununu okumayacak insanların evlerine, televizyonlarına getirerek çok saygı duyulası bir iş yapmış. Yapım değeri de dört dörtlük, oyuncular ve performanslarıyla ilgili söyleyecek bir şey zaten yok. Ama bana çok ağır geldi bu film. Altyazısız izlemek zorunda kalınca hemen her sahnede ne dediklerini anlamaya çalışarak geçirdim 4 saati ama altyazılı izlesem de çok bir şey değişmeyecekti muhtemelen :p Kate Winslet Ophelia olarak pek hoştu, o ayrı. (Yönetmen: Kenneth Branagh, Oyuncular: Kenneth Branagh, Julie Christie, Derek Jacobi ve Kate Winslet, Yapım yılı: 1996, Tür: Dram, IMDb puanı: 7.7/10, Benim puanım: Hamlet'e puan verebilmekten acizim.)
Titanic
Titanic'i izlememiş ya da duymamış kimse yoktur herhalde. Katiyen batmaz denip de batan gemi Titanic'te geçen fakir çocuk zengin kız aşkı hikayesi. Sinema tarihinde en çok şişirilen filmlerden biri kesinlikle, ama hoş bir seyirlik olduğu da doğru, hiç olmadı kızıl saçlı bir Kate Winslet barındırmasından ötürü. Oyuncunun Amerikan aksanı "yaptığı" ilk film de bu galiba. (Yönetmen: James Cameron, Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Kate Winslet ve Billy Zane, Yapım yılı: 1997, Tür: Macera|Dram|Romantik|Tarih, IMDb puanı: 7.5/10, Benim puanım: 6.5/10)
Hideous Kinky
İki çocuğuyla Fas'ta yaşamaya giden anneyi canlandırıyor Hideous Kinky'de Kate Winslet. Orada aşık oluyor, para sorunları yaşıyor, oradan oraya giderek yeni serüvenlere yelken açıyor vesaire. Batının materyalizminden mi nesinden sıkıldıysa hayatının anlamını doğuda arayan insanlarla ilgili oryantalist filmler bana artık çok bayıcı geldiği için pek sevemedim bu filmi, zaten ne anlatmak istediğinden de emin değilim. Ama akıcıydı, ille de tutturulursa sıkılmadan izlenebilir. Ama izlenmese de olur. (Yönetmen: Gillies MacKinnon, Oyuncular: Kate Winslet, Bella Riza ve Saïd Taghmaoui, Yapım yılı: 1998, Tür: Dram, IMDb puanı: 6/10, Benim puanım: 5.8/10)
Holy Smoke
Hindistan ziyaretinde bir gurudan çok etkilenip dini bir tarikate katılan küçük kızları Ruth'un yıkanmış beynini tekrar yıkayarak onu kendine getirmeye (!) çalışan anne-babası, bu iş için özel bir adam tutar ve ikisini Sydney'nin çorak ve ıssız arazilerinden birindeki kuş uçmaz kervan geçmez bir kulübeye kapatırlar. Tabii bu birkaç günde iki karakterin de yaşamları sonsuza dek değişecektir, falan. Fikir iyi aslında, Harvey Keitel ve Kate Winslet zaten çok iyi, birkaç ilginç yeri de var filmin ama genel olarak senaryo mu çok dağınık kalmış, kurguda mı zayıflık var bilemedim ama sonuç olarak olmamış bir film. Duyduğum en inandırıcı sahte-Avustralya aksanlarından biri bu filmdeydi, Kate hanımın aksan yapma konusunda ayrı bir yetenekli olduğunu kabul etmek gerek sanırım. (Yönetmen: Jane Campion, Oyuncular: Kate Winslet ve Harvey Keitel, Yapım yılı: 1999, Tür: Dram, IMDb puanı: 5.8/10, Benim puanım: 5.5/10)
Quills
Marquis De Sade’ın son yıllarından yola çıkan Quills'in kadrosu çok güçlü, özellikle akıl hastanesine kapatılmış Marquis de Sade'ın kendisi rolündeki Geoffrey Rush şahane bir oyunculuk sergiliyor. Filmde Sade, Madeleine isimli çamaşırcı kız (K. Winslet) sayesinde son kitabı Justine'i dışarı ulaştırmayı başarır, fakat Napolyon kitaptan haberdar olunca, akıl almaz "tedavi" yöntemleri uygulayan Dr. Royer-Collard'ı (Michael Caine) Marquis De Sade'ın üzerine salar. (Yönetmen: Philip Kaufman, Oyuncular: Geoffrey Rush, Joaquin Phoenix, Kate Winslet ve Michael Caine, Yapım yılı: 2000, Tür: Biyografi|Dram|Tarih, IMDb puanı: 7.3/10, Benim puanım: 7.8/10)
Enigma
II. Dünya Savaşı sırasında Alman denizaltı filosunun kendi aralarında iletişim için kullandığı Enigma kodunu değiştirdiğini fark eden İngiliz Gizli İstihbarat Servisi, geçmişte bu kodu kırabilmiş tek kişi olan Tom Jericho'dan yardım ister. Bu arada Tom, aşık olduğu Claire'in ortadan yok oluşuyla ve kadının Alman casusu olduğu şüpheleriyle uğraşmaktadır. Claire'in en yakın arkadaşı utangaç Hester'la (Winslet) esrarı çözmek için kafa kafaya verir. Konusu hoş ama uygulamada vasat kalmış bir film Enigma, kendisine uygun gördüğüm 7 puanın 1 puanı sırf Danimarkalı Nikolajcık var diye ki kendisi Jamie Lannister olarak arz-ı endam etmekte televizyonlarımızda iki yıldır. (Yönetmen: , Oyuncular: Dougray Scott, Kate Winslet ve Nikolaj Coster-Waldau, Yapım yılı: 2001, Tür: Dram|Gizem, IMDb puanı: 6.4/10, Benim puanım: 7/10)
Iris
Filme adını veren Iris, yazar Iris Murdoch'un Iris'i. Eşi John Bayley'nin Iris Murdoch üzerine yazdığı bir kitaptan uyarlanan film, Murdoch'un Bayley ile ilişkisine yoğunlaşıyor. Yazarın gençliği ve yaşlılıği olmak üzere filmde iki ayrı zaman çizgisi var; John Bayley'le tanışmalarının ve ilişkilerinin başlangıcının anlatıldığı dönemdeki gençliğini Kate Winslet, Alzheimer hastalığına yakalanıp da bambaşka bir insana dönüştüğü yaşlı halini Judi Dench oynuyor. İhtiyarlamış John Bayley rolündeki Jim Broadbent (ki dünyanın en şirin ihtiyarı herhalde kendisi) bu rolüyle akademi ödüllerinde en iyi yardımcı erkek oyuncu heykelciğini almıştı. (Yönetmen: Richard Eyre, Oyuncular: Judi Dench, Jim Broadbent, Kate Winslet ve Hugh Bonneville, Yapım yılı: 2001, Tür: Biyografi|Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.1/10, Benim puanım: 7/10)
The Life of David Gale
Teksas’ta bir üniversitede öğretim görevlisi olan ölüm cezası karşıtı David Gale, tecavüz ve adam öldürme suçundan hapse düşer ve idam cezasına çarptırılır. İnfazın gerçekleştirileceği haftaya kadar kimseyle konuşmayan Gale, son üç gününde bir dizi röportaj vermek üzere Bitsey Bloom ismindeki bir gazeteciyi talep eder ve öldürülmesine birkaç gün kala, geçmişe dönüşlerle olanları anlatmaya başlar. The Life of David Gale hak ettiği ilgiyi görmemiş, Amerika'daki adalet sistemini yerden yere vuran, idam cezası karşıtı bir film. Charles Randolph'un yazdığı senaryo çok zekice, kurgu da çok başarılı. Mutlaka ikinci kez, her şeyi anladıktan sonra bir de o gözle izlenmesi gereken filmlerden. (Yönetmen: Alan Parker, Oyuncular: Kevin Spacey, Kate Winslet ve Laura Linney, Yapım yılı: 2003, Tür: Dram|Suç|Gerilim, IMDb puanı: 7.3/10, Benim puanım: 8/10)
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Dünya bizim dünya, tek farkı, insanların gidip kendilerine acı veren eski sevgililerini anılarından "sildirebilmeleri", yaşadıkları ilişkiyi ve o kişiyi tamamen unutabilmeleri. İşte bu dünyada nevrotik bir kadın, mızmız sevgilisini belleğinden sildirir, bunu fark eden adam da acıyla başa çıkmanın yolu olarak aynı işlemi kendi beynine yaptırır. Birbirini hatırlamayan bu ik insan, bir gün trende tesadüf eseri yeniden tanışırlar. Zamanda ileri geri sıçrayışlarla ilerleyen, Joel ve Clementine'ın ilişkisiniyse bize sondan başa gösteren Eternal Sunshine of the Spotless Mind son yıllarda biraz fazla abartılmış, hayranlarından Clementine içimizden biriciler kendini Amelie zanneden kızlardan sonra sosyal medya semalarında ikinci sıraya kurulmuş olsa da, hakkını teslim etmek gerek ki harikulade bir film. (Yönetmen: Michel Gondry, Oyuncular: Jim Carrey, Kate Winslet, Tom Wilkinson, Kirsten Dunst ve Mark Ruffalo, Yapım yılı: 2004, Tür: Dram|Romantik|Bilim Kurgu, IMDb puanı: 8.4/10, Benim puanım: 8.3/10)
Finding Neverland
Film, Peter Pan'in yazarı J.M. Barrie'nin hayatının bir yılına yoğunlaşıyor. 1903 yılının Londra'sında Barrie (Johnny Depp) bir süredir bir şey yazamamaktadır, henüz en büyük eseri kabul edilen Peter Pan'i yazması için ona gerekecek ilhamı verecek kimseyle tanışmamıştır, karısıyla arası iyi değildir, son oyunu da kötü eleştiriler almıştır. Kate Winslet'ın canlandırdığı dört çocuklu, dul Sylvia Lleweyn Davies'le tanıştığında hayatı birden değişmeye başlar; Sylvia onun ilham perisi, çocukları da ilham kaynağı olur ve Barrie, hepimizin bildiği, büyümek istemeyen çocuklarla ilgili oyunu yazmaya koyulur. İnsanların anlamadıklarından ne kadar korktuklarını ve nasıl da hemencecik yargıladıklarını, dış dünyanın ne yaparsa yapsın masumiyeti -ve masumları- yıkıp dökmek gibi bir huyu olduğunu anlatıyor Finding Neverland. Biyografi bana uzak gelen bir tür, o yüzden en ayıla bayıla izlediğim Winslet filmlerinden olamadı ama şahane oyunculukları, büyülü müzikleri ve su gibi akıp giden hikayesiyle kesinlikle izlenmesi gereken bir film. (Yönetmen: Marc Forster, Oyuncular: Johnny Depp, Kate Winslet ve Julie Christie, Yapım yılı: 2004, Tür: Biyografi|Dram, IMDb puanı: 7.8/10, Benim puanım: 7.3/10)
Romance & Cigarettes
Kitty (Susan Sarandon) kırk yıllık kocası Nick'in (James Gandolfini) Tula isimli hoppa kızıl güzelle (Kate Winslet) onu aldattığını keşfedince, araları bozulur. Komikti falan ama biraz fazla tuhaf bir filmdi. Müzikal bir de üstelik. Yine de Kate'in yaptığı dünyanın en komik aksanı için izlenebilir belki, bilemedim. (Yönetmen: John Turturro, Oyuncular: James Gandolfini, Susan Sarandon ve Kate Winslet, Yapım yılı: 2005, Tür: Komedi|Romantik|Müzikal, IMDb puanı: 6.2/10, Benim puanım: 5/10)
All The King's Men
1949'da Robert Rossen'ın Robert Penn Warren'ın kitabından uyarlayarak çektiği aynı isimli filmin yeniden çevrimi olan All the King's Men, gözünü hırs bürümüş, yozlazmış bir politikacı olan Willie Stark'ın yükselebilmek için yaptıkları, ve de tabii ki düşüşü üzerine. Filmin yapım değeri verdiğim puanın kat kat üstünde, kadrosunaysa diyecek hiçbir şey yok, ama artık konusu bana hitap etmediğinden mi, yoksa o konu cidden çok beceriksizce işlendiğinden mi, izlerken en çok sıkıldığım Kate Winslet filmi oldu bu. (Yönetmen: Steven Zaillian, Oyuncular: Sean Penn, Jude Law, Kate Winslet, Mark Ruffalo ve Anthony Hopkins, Yapım yılı: 2006, Tür: Politik|Dram|Gerilim, IMDb puanı: 6/10, Benim puanım: 3/10)
Little Children
Kocası ve çocuğuyla bir banliyö evine taşınan ama kendini oradaki kadınlardan biri gibi hissedemeyen antropolog Sarah'yla, karısı belgesel çekerken evde oturup hukuk fakültesine hazırlanan çok da büyüyememiş Brad bir gün çocuk parkında tanışır ve eşleri dışarıda çalışırken her gün parkta ya da halk havuzunda çoluklu çocuklu görüştükleri tuhaf bir dostluk geliştirirler. Bir de iki yıl yattığı hapisten çıkarak mahalleye, annesinin evine dönen çocuk tacizcisi Ronnie ile kendisini Ronnie'yi mahalleden sürdürmeye adamış eski polis Larry dahil olur hikayeye. Tom Perrotta'nın Türkçeye "Aşk Bir Varmış Bir Yokmuş" diye çevrilen romanından uyarlanan Little Children, 2006'nın en ilginç filmlerinden biriydi. (Yönetmen: Todd Field, Oyuncular: Kate Winslet, Jennifer Connelly, Patrick Wilson ve Jackie Earle Haley, Yapım yılı: 2006, Tür: Dram|Komedi, IMDb puanı: 7.7/10, Benim puanım: 8.5/10)
The Holiday
Bazı film türleri herkese hitap etmez, romantik komedi de bana etmiyor. Arada izlediğim oluyor ama ancak türünün çok iyi örneklerindense keyif alarak seyredebiliyorum. The Holiday de öyle işte, romantik komedi ama, bir hayli iyi kotarılmış bir romantik komedi. Filmin yönetmeni de Something's Gotta Give, What Women Want ve It's Complicated gibi kendi türleri içinde gayet eğlenceli sayılabilecek filmleri yönetmiş (ve çoğunun da senaryosunu yazmış) olan Nancy Meyers. The Holiday'de erkeklerle bolca sorun yaşayan Iris ve Amanda, bir süreliğine ev değiş-tokuşu yaparlar ve ikisi de gittikleri yeni ülkelerde (İngiltere - Amerika) aşkı bulur, mutlu olurlar. (Yönetmen: Nancy Meyers, Oyuncular: Kate Winslet, Cameron Diaz, Jude Law ve Jack Black, Yapım yılı: 2006, Tür: Romantik Komedi, IMDb puanı: 6.8/10, Benim puanım: 6.5/10)
Revolutionary Road
Richard Yates'in romanından uyarlanmış olan filmde 1950'lerde Amerika'da yaşayan evli bir çift anlatılıyor. Frank ve April kendilerini her zaman diğer insanlardan farklı ve özel görmüş bir çift, bu nedenle de çocuk yapacakları zaman şehirden ayrılıp banliyöde daha büyük ve daha ucuz bir eve taşınırken, onların içinde yaşasalar da onlardan biri olmama, asla dönemlerinin sosyal kısıtlamalarına sıkışıp kalmama sözü veriyorlar kendilerine. Ama yıllar geçtikçe aslında o küçümsedikleri insanlardan çok da farklı olmadıklarını görmeye başlıyorlar dehşet içinde; Frank her sabah kravatını takıp masa başı işine giden ve işyerindeki genç kızlara göz süzen bir adama dönüşmüş, bir zamanlar aktris olma planları yapan April da mahallenin amatör tiyatrosunda kırk yılda bir başarısız oyunlarda rol almaktan öte bir iş yapmayan, çaresizce yaşamını dolduracak bir amaç arayan, mutsuz bir ev kadınına. Her zamankinden de çirkin bir kavganın ardından bu gidişe bir dur demeli diye düşünen Wheelerlar, geniş evlerinin ve tanıdık mahallerinin rahatlığını bırakıp maaile Paris'e taşınma planı yapar. Orada bir süre April çalışacak, "potansiyeline bir türlü ulaşamamış" olan Frank de, aslında ne yapmak istediğine karar verecektir. Bu film ayrıca Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'ın Titanic'ten 11 yıl sonra ilk kez bir araya geldikleri ve başrolü paylaştıkları film olma özelliği taşıyor. Burada çok daha gerçekçi bir ilişki portresi çizdikleri için mi, çok daha derinlikli karakterleri canlandırdıkları için mi yoksa sadece DiCaprio o tıfıl halinden nihayet kurtulmuş ve oyunculuğunu bir hayli geliştirmiş olduğu için mi bilmem ama burada çok daha iyi bir ikililer. Aynı yıl The Reader'la (o zamana dek dört-beş kez aday gösterildikten sonra en sonunda muradına ererek) En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını alan Kate Winslet, bu filmdeki performansıyla daha fazla hak ediyordu o ödülü bana göre. (Yönetmen: Sam Mendes, Oyuncular: Kate Winslet, Leonardo DiCaprio ve Christopher Fitzgerald, Yapım yılı: 2008, Tür: Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.4/10, Benim puanım: 8/10)
The Reader
The Reader Almanya'da, II. Dünya Savaşı biteli 13 yıl olmuşken başlıyor. Kate Winslet az konuşan, kendisinden hemen hemen hiç bahsetmeyen, sert mi sert bir tramvay kondüktörü rolünde. Kendinden 20 yaş bir çocukla bir ilişkiye giriyor, filmin ilk yarısı onların ilişkileriyle, Michael'ın Hanna sayesinde aşkı keşfetmesi vs.yle geçiyor. Hanna bir gün aniden ve nedensizce ortadan kaybolunca, Michael kalbi kırık halde ortada kalakalıyor. Filmin türü sekiz yıl sonrasının anlatıldığı ikinci yarıda tamamen değişiyor; hukuk öğrencisi Michael Hanna'ya, kadın savaş suçları mahkemesinde yargılanırken rastlıyor. Soykırım filmlerinden gına gelmiş olabilir size de benim gibi ama bu tipik bir soykırım filmi değil, savaşa ve Yahudi soykırımına alışık olduğumuzdan farklı bir açıdan bakıyor. Film bir roman uyarlaması zaten; Bernhard Schlink'in kitabından uyarlanmış. The Reader'ın benim için etkileyici olmasını engelleyen birkaç faktör var: Almanya'da geçtiğine, Alman karakterlerle dolu olduğuna inanmamız gerekiyor ama film baştan aşağı İngilizce, Kate Winslet ve Ralp Fiennes de İngiliz oyuncular. Hafif Alman aksanı yaptırmışlar bir de, ha oldu o zaman, ben de hep iki Alman aralarında kendi dilleri yerine İngilizce konuşabilirler, özellikle aksanlı konuşuyorlarsa bir mantıksızlık, bir sorun yok diye düşünürdüm. Evet başka filmlerde de yapıldı bu ama çok itici ve rahatsız edici geliyor bana, bir kere algımızla oynuyor, mekandan soyutlanmış bir hikaye izliyoruz, kaç seyirci bu filmi izlerken alakasız bir dil duyup da olayların Almanya'da geçtiğini hissederek izleyebilmiştir acaba? Böyle sert bir hikayenin Almanca çekilse daha etkileyici olabileceği gerçeği var bir de. Ralph Fiennes ve Bruno Ganz'ın aynı karakterin farklı yaşlardaki hallerini oynamaları da tuhaftı, ya cidden birbirine çok benzeyen iki insan bulsalarmış, ya da yaşlandırma makyajı diye bir şey var. Sonuç olarak The Reader son tahlilde iyi bir film olabilir ama olağanüstü değil, uyarlandığı roman çok daha iyi en azından. (Yönetmen: Stephen Daldry, Oyuncular: Kate Winslet, Bruno Ganz ve Ralph Fiennes, Yapım yılı: 2008, Tür: Dram|Romantik, IMDb puanı: 7.6/10, Benim puanım: 7.1/10)
Mildred Pierce (Mini Dizi)
1930'larda Kaliforniya'da, yeni boşanmış çocuklu bir kadının yaşam mücadelesini anlatan Mildred Pierce, James M. Cain'in 1941 yılında yayınlanan romanının uyarlama, her bölümü bir saat uzunluğunda 5 bölümden oluşan bir mini dizi. Aslında 1945'te bir film uyarlaması çekilmiş kitabın, ancak anladığım kadarıyla dizi olan Mildred Pierce, kitaba çok daha sadık kalarak hiçbir şeyi atmadan senaryoya almış, sanırım pek de iyi yapmamış, en basitinden daha kısa olabilirmiş. Mildred'in onu aldatan kocasını evden atarak kendi ayaklarının üzerinde durmaya ve iki kızına bakmaya başlamasıyla başlıyor dizi ve oldukça güçlü ilk bölümü de, ama sonra öykü apayrı, tuhaf yerlere gidiyor. TV tarihinde yaratılmış en sinir bozucu karakterlerden birine rastlıyoruz burada, Mildred'ın büyük kızı olarak. İzlemesi hoş bir seyirlik Mildred Pierce, su gibi akıp gidiyor, döneme ait detaylar çok hoş, oyunculuklar başarılı falan filan, ama sinirleriniz sağlam değilse hiç izlemeyin, kendinizi televizyonun başında gerçekte var olmayan bir karaktere bağırıp çağırıp küfrederken bulabilirsiniz yoksa sonra. (Oyuncular: Kate Winslet, Guy Pearce, Evan Rachel Wood ve Brían F. O'Byrne, Yapım yılı: 2011, Tür: Drama, IMDb puanı: 7.6/10, Benim puanım: 6.8/10)
Contagion
Hava yoluyla bulaşan ölümcül bir virüsün ortaya çıkış aşaması üzerine Contagion. Yönetmen koltuğunda Soderbergh'in oturuyor olmasına, filmin kadrosunun oldukça zengin olmasına ve artık klişe hale gelen "ölümcül virüs salgını" konusuna anlayamadığım bir nedenle hâlâ ilgim olmasına rağmen, sıkıntıdan pat pat patlayacakmış hissiyle seyrettiğim bir film oldu kendileri. Senaryo kendi içinde o kadar kopuk ve zayıf kalmış, karakterler de o kadar yüzeysel ve derinliksiz ki, bir kurgu ürünü değil de, ancak salgın öncesi dönemi anlatan bir belgesel gözüyle bakacak olunursa bir seyir keyfi vadedebilir. (Yönetmen: Steven Soderbergh, Oyuncular: Matt Damon, Kate Winslet, Jude Law, Gwyneth Paltrow, Laurence Fishburne ve Marion Cotillard, Yapım yılı: 2011, Tür: Gerilim, IMDb puanı: 6.8/10, Benim puanım: 4/10)
Carnage
11 yaşındaki bir çocuk kendisini küçük düşüren sınıf arkadaşına bir sopayla saldırıp dişlerini kırınca ailesi, yaralanmış çocuğun ailesinden özür dilemek için evlerini ziyarete gider ve laf lafı açar. Başta son derece uygar, modern ve anlayışlı izlenimi veren fakat sonra çok feci açılıp saçılan bu dört kişi arasında dönen filmin, yanlış hatırlamıyorsam başka oyuncusu yok ve tek mekanda geçiyor. Yasmina Reza'nın yazdığı bir tiyatro oyunundan uyarlanan Carnage, olağanüstü oyunculuklarla, ustaca yazılmış diyaloglarla ve fena halde gerçekçi çizilmiş, hepsi birbirinden sahtekar karakterlerle bezeli, çok eğlenceli bir kara komedi. (Yönetmen: Roman Polanski, Oyuncular: Jodie Foster, Christoph Waltz, John C. Reilly ve Kate Winslet, Yapım yılı: 2011, Tür: Komedi|Dram, IMDb puanı: 7.3/10, Benim puanım: 7.5/10)
20 yorumcuk:
Çok başarılı bir kadın gerçekten ve aynı zamanda güzel. Güzel bir konu olmuş, izlemediklerimi izleyeyim bari.
Sevgiler..
Yej!
http://hippilazman.blogspot.com
izlemediklerim de cok var dogrusu ama bildiklerim arasindan en beggendiklerim eternal sunshine, finding neverland, the reader. hakkaten COK yetenekli bir aktrist.
yine süper bir dosya olmuş :) filmlerin büyük kısmı hakkında yorumlarına katılıyorum, belki revolutinary road'ı biraz daha az, iris'le titanic'ide biraz daha fazla sevdim ama genel olarak uyuşuyoruz. gözden kaçırmış olduğum ve şimdi listeme aldığım filmler ise heavenly creatures, sense &sensibility, jude, quills, iris, ooo baya da varmış :)
süper çalışma olmuş ellerinize sağlık
Benim en begendigim 5 KW filmi Carnage, Revolutionary Road, Finding Neverland, Life of David Gale ve Quills. Eminim ki herkesin favorisi olan Eternal Sunshine'i unutmamak lazim. :) Sense and Sensibility ve Holiday kafa dagitmak icin izlenebilecek ideal hafif filmler idi. Contagion'i sevmistim, kult olabilecek statude degildi ama vaat ettiklerini sunabiliyordu kanimca.
Little Children, en beğendiğim Kate Winslet filmi oldu. Daha sonra ise Reader ve Eternal Sunshine of the Spotless Mind gelir. Bu Contagion filmi ise bence tam bir fiyaskodur. Revolutionary Road ise, filmin güzelliğinden çok Kate'in oyunculuğu için izlemeye değer.
neredeyse yarısını izlemişim kalan yarısında da kendime bir liste çıkardım hemen onları da izleyeceğim çünkü kate winslet benim için çok önemli bir oyuncu. Tavrında, duruşunda, aksanında ve oynadığı karakterlere kattığı ruhta mükemmel bir uyum var. Lİttle children'ı yıllar evvel tv'de izlemiştim sonra bir daha elime geçmedi ama eminim atv filmi kesip kuşa çevirmiştir:)
Yaaaa!! Yaaaaaa! Noel hediyesi gibi olmuş bana, şahane şahane!!:)
Favori Kate Winslet filmim Little Children sanırım. Ama çıktığı zamanlar Hamlet'ten de çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Jude'u ben de çok merak ettim, bulmaya çalışayım.
Derlemenizi çok beğendim, güzel bir fikir çünkü Kate Winslet çağımızın en yetenekli kadın oyuncularından biri, içinde yer alacağı filmleri de büyük özenle seçiyor, çok nitelikli bir filmografisi var. Bu harika paylaşım için teşekkürler.
Umut'un da senin de en en en sonunda birer postayla blog'a dönmüş olmanıza cidden sevinim, ya yazın böyle sıkça olmasa da arada lütfen! Şimdi hiç akılda yokken izleyecek 10 yeni filmim oldu kötü mü :))
Merhaba :) Bir kaç ay bekledik ama uzun bekleyişe değdi, yaratıcı ve dolu dolu bir post ile dönmüşsünüz :) Kate'i biz de çok beğeniyor ve seviyoruz. En sevdiğim filmleri Finding Neverland, ESOTSM, Heavenly Creatures ve (kim ne derse desin) Titanik. Life of David Gale ile Little Children'ı izlememiştim ama bunu okuduktan sonra mutlaka izlerim dedim.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind ve The Reader ile ilgili yazdıklarına harfiyen katılıyorum :)
Kate Winslet filmlerinin çoğunu izlediğimi sanıyordum ama varmış baya izlemediğim
bir an önce izleyeceğim izlemediklerimi de
teşekkürler post için
benim de bir sürü izlemediğim varmış. pek iyi oldu, pek güzel oldu bu liste:)
belki yeri değil ama katıldığım bir roman yarışmasını haber vermek istiyorum, kitabımın ismi the chat - türkiş polisiye
ilgilenen olursa http://www.tefrika.net/tefrikalar38.htm
buradan ulaşabilirler
Keira Knightley için de böyle bir liste yapılmalı :)
benim de izlemediğim bir sürü filmi var, bu yorumun üstüne biraz araştırmak lazım :)
Kate Winslet'ı çok severim çok sevindim bu posta!
so beautifulll..
love kate winslet..:-)
"Oyuncu Doğmak" diyince aklıma gelen ilk oyunculardan biri.Canlandırdığı karakterleri başarıyla seyirciye geçiren doğal yetenekli bir oyuncu.Benim favorilerim Jude*,Okuyucu*,Ölümle Yaşam Arasında,Düşlerin Efendisi çok etkileyiciydi.Bence Kate Winslet böyle güzel daha çok projelerde yer almalı...Marion Cotillard,Charlize Theron,Penelope Cruz,Russell Crowe,Joaquin Phoenix,Reese Witherspoon,Leonardo DiCaprio gibi yetenekli oyuncuların izlettirdikleri bir filmden çok daha fazlası...Elinize sağlık.
Yorum Gönder