15 Ağustos 2011 Pazartesi

Film Günlüğü (Kısa Kısa #1)

(The Secret Life of Words, Dawn of the Dead ve Hot Fuzz)

The Secret Life of Words
(Isabel Coixet, İspanya, 2005, 4/5)
İrlanda'da yaşayan ama aksanından Doğu Avrupalı ya da Rus olduğu izlenimini veren fabrika işçisi genç Hanna (Sarah Polley) neredeyse tamamen sağırdır. Kulağında sürekli bir işitme cihazıyla dolaşır, bu da dilediği anlarda cihazı kapayarak kendini de dünyaya kapamasını kolaylaştırır. Arkadaşı, sevgilisi, görünürde bir ailesi olmayan gizemli kadının inanılmaz basit bir hayatı vardır. Kimseyle konuşmaz - ya fabrikada çalışır, ya evde kanaviçe işler, fabrikada öğle tatilinde evinden getirdiği nugget, pilav ve elmadan oluşan yemeği yer, akşam evde de aynı yemeği yer, buzdolabında başka hiçbir şey yoktur. Dört yıl boyunca hiç tatile çıkmamasından, tek bir gün bile rapor alıp işi kaçırmamasından kıllanan diğer çalışanların etkisiyle patronu onu zorla bir tatile gönderince şehirde bir otele yerleşir Hanna, fakat restoranda tanık olduğu bir telefon konuşmasının sonucunda denizin ortasındaki bir petrol platformunda geçici hemşire olarak çalışmaya başlar. Görevi, bir kaza sonucu fena halde yanmış ve geçici körlük yaşayan bir adam olan Josef'e (Tim Robbins) bakmaktır.

Film İspanyol yapımı ama oyuncuların çoğu Amerikalı, konuşulan dil de İngilizce. Coixet bu filmden iki yıl önce çektiği My Life Without Me'de Sarah Polley'ye vermişti başrolü, burada da ikili harikalar yaratıyor birlikte. Polley ve Tim Robbins dışında Hable Con Ella'dan tanıdığımız Javier Cámara da İtalyan aşçı rolünde döktürüyor. Müzikleri de harika olan film naif, sessiz, sade ama çok etkileyici, hatta vurucu. Çok zor bulunuyor ama inat yapınca bulunuyor.



Dawn of the Dead
(Zack Snyder, ABD, 2004, 3/5)
Hemşirelik yapan Ana (yine Sarah Polley) bir sabah sevgilisiyle yatak keyfi yaparken komşusu içeri dalar ve sevgilisini boynundan ısırarak öldürür. Sevgili iki dakikada dirilip, Ana'yı yemeye çalışan bir zombiye dönüşür. Bir gece içinde dünya amansız bir virüsün ışık hızıyla yayılıp neredeyse herkesi insan etine susamış beyinsiz zombilere çevirdiği bir yere dönüşmüştür. Ana sevgilisini öldürerek kaçar, kendisi gibi zombiye dönüşmemiş bir avuç insan bulur ve hep birlikte bir alışveriş merkezine sığınırlar. Bir kurtarma ekibi gelene kadar orada kalmaya karar veren grup, dışarıdaki binlerce zombinin alışveriş merkezini çevirmesi üzerine içlerinden birinin teknesini alarak enfeksiyonun yayılmadığını tahmin ettikleri adalardan birine kaçma planları yapmaya başlar.

1978 yapımı George Romero klasiğinin yeniden çevrimi olan filmde yönetmen koltuğuna benim Watchmen ve Sucker Punch'tan bildiğim Zack Snyder oturmuş bu sefer ve elbette orijinal filmin eline su dökemeyecek, ama hiçbir şekilde de yeniden çevrimlerde alışageldiğimiz gibi berbat olmayan, gayet keyifle izlenen bir zombi filmi çıkarmış ortaya. Orijinalinin aksine tüketim toplumuyla ilgili sosyal tespitler de yapmıyor yenisi, ya da varsa bile çok incelikli (!) şekilde yapmış bunu ve ben fark edemedim. Müzikler şahane; Disturbed'ün Down with the Sickness'i ile bitiyor diyip susayım. Eğer kıyamet günü filmlerini ve zombi temasını seviyorsanız, Dawn of the Dead'i de izlemediyseniz, durmayın.



Hot Fuzz
(Edgar Wright, İngiltere, 2007, 3.5/5)
Londra'da yaşayan İngiliz polisi Nicholas Angel yaptığı işte o kadar mükemmeldir ki, ekibin geri kalanını kötü gösteriyor diye uzak bir kasaba olan Sandford'a sürülür. Bu yeni kasabada başta yasadışı hiçbir şey olmuyor gibidir, etraf Angel'ı çıldırtacak kadar sessiz sakindir. Derken iki tiyatrocunun kafaları kesilerek ölmesiyle bir dizi gizemli cinayet başlamış olur. Herkes bunun bir "kaza" olduğunu söyler, kasaba polisi de dosyayı kapatır, ama insanlar tuhaf şekillerde ölmeye devam eder. Angel da, ortağı Danny'yle birlik olup cinayetlerin iç yüzünü aydınlatmaya girişir.

Hot Fuzz ünlü İngiliz aktörleri geçidi tadında ilerleyen, komik, hatta yer yer çok komik bir film. Mizahın zorlama geldiği anlar olmuyor değil, ama pek alışkın olmadığımız bu komedi tarzına başta bir kez kaptırınca pek sorgulamadan gidiyorsunuz. Filmin yönetmeni, Shaun of the Dead ve Scott Pilgrim vs. the World gibi nefis filmlerin yönetmeni olan Edgar Wright. Başrolde, Shaun of the Dead'in de başrolünde olan ve senaryoyu Wright ile ortak yazan Simon Pegg var - nitekim Hot Fuzz'ın senaryosunu da ortak yazmışlar. Bunlar tek başına bile Hott Fuzz'ı kesinlikle izlenmesi gereken bir film yapmaya yetiyor zaten.


3 yorumcuk:

Moris Mecker dedi ki...

kısa kısa konseptini çok sevdim çünkü sayesinde uzun zamandır boş olan izleme listeme iki film ekledim, iyişallah hazırlamaya devam edersiniz..

filmcankisi dedi ki...

oooh hot fuzz inanılmaz komikti! secret life of words'u ilk fırsatta izlemeye çalışıcam..

yesillimon dedi ki...

ben de hot fuzz'i izlemistim, kardesim sen ingilizlerin taslama mizah tarzini seversin, bak izle diyerek getirmisti. yazida da gectiği gibi zorlama ve absurt buldugum yerler olsa da genel olarak eglenceli bir filmdi... fakat shaun of the dead'i daha cok begenmistim. daha komik degildi belki ama tum alanlarda bakildiginda daha doyurucuydu... belki zombi filmlerini ayrica sevdigim icin boyle dusunuyorum. demek dawn of dead isimli film de en kısa zamanda izlenecek demektir bu.. :)