Kayboluş, Grimwood'un ilk kitabı. Ergenliğinden beri nöbetlerle boğuşan epilepsi hastası 26 yaşındaki Elizabeth Austin'in, yeni ve henüz deneysel aşamadaki bir tedaviyi kabul etmesiyle başlıyor. Kızın beyninin epilepsi nöbetleri geçirmesine neden olan bölgelerine mikro elektrotlar yerleştiriliyor ve eline, düğmesine bastığında o frekansa akım gönderecek bir cihaz tutuşturuluyor. Elizabeth her krizden önce gül kokusu aldığından, bu kokuyu duyar duymaz düğmeye basıyor ve yıllardır hayatını kontrol eden bu krizleri geçirmekten kurtuluyor. (Böyle yazdığımda deli saçması gibi görünüyor ama kitabı okurken hiç mi hiç öyle hissetmiyorsunuz, zaten tıpla uzaktan yakından ilgim olmadığı için büyük ihtimalle doğru aktaramamışımdır. Tabii ki böyle bir tedavinin bilimsel olarak mümkün olduğunu söylemiyorum ama romanda bu inanılır geliyor insana, bu açıdan başarılı bir bilimkurgu yani.)
Elbette asıl olay Elizabeth'in epilepsi nöbetlerinin kontrol altına alınması değil; kızın kendisini ameliyat eden doktorun yeni deneyinde beta-tester olmayı kabul etmesiyle, beyninin sessiz bölgelerine de elektrotlar yerleştirilmesinin sonuçları. Ülkenin dört bir yanından yetkin doktorların izleyici olarak gelip katıldığı büyük deney sırasında Elizabeth karakolların teşhis odalarındakilere benzer bir tarafı ayna, bir tarafı cam duvarın köşesinde, kurbanlık koyun gibi oturuyor ve yerleştirilen 12 farklı elektrotun giderek artan şiddette akımlarla tek tek uyarılmalarını bekliyor. Bölgelerin çoğu (kıza korkunç bir korku ve acı hissettiren bir bölge hariç) sessiz kalırken, sonuncu bölge uyarıldığında bir başkasının hayatını yaşamaya (daha doğrusu izlemeye) başladığını fark ediyor kahramanımız: 19. yüzyılda Londra'da yaşayan, Jenny Curran isimli genç bir İngiliz kadının hayatını.
Başlarda Elizabeth'in bu hikayeyi uydurduğunu düşünen doktorları, farklı (ve acı verici) deneylerle öyle olmadığına ikna oluyorlar, fakat bu durumu bilimsel olarak hiçbir şekilde açıklayamayacakları, doğaüstü olaylara inanan insanların bu sonuçları alıp bambaşka yerlere götürecekleri (Elizabeth'in bir önceki hayatını izlediği gibi, ama aslında olanların reenkarnasyonla uzaktan yakından ilgisi yok) ve medyada maskara olacakları için, deneyin sonuçlarını yayınlamamaya karar veriyorlar. Elizabeth'in hiçbir şekilde basınla konuşmaması için de, ağzına bir parmak bal çalmak babında, epilepsi nöbetlerini engellemek için bir düğmenin bulunduğu cihaza, 12. elektronu da uyaran bir düğme ekliyorlar (12 numaralı elektron, kahramanımızın diğer hayatı "yaşamasına" izin veren elektron). Kocası bundan hiç hoşlanmasa da Elizabeth cihazı neredeyse tüm gün kullanmaya başlıyor ve diğer dünyanın, hiçbir şekilde kontrol edemediği ama hissettiği her şeyi hissettiği Jenny'nin yaşamının bağımlısı oluyor. Jenny'nin kocasına aşık olmaya kadar varıyor bu bağımlılık, ama Jenny'nin kendisiyle uzaktan yakından alakası olmadığını ve korkunç bir cinayet planladığını anladığında, işler bir daha asla düzelemeyecek kadar karışmış oluyor.
Sil Baştan'ı okuyalı uzun zaman olduğu için tüm detayları aklımda değil, onun tanıtımı çok daha kısa olacak o yüzden. 1988 yılında başlayan romanda, kahramanımız 43 yaşındaki radyocu Jeff Winston kalp krizi geçirerek ölüyor ve kendini 1963 yılına, 18 yaşındaki bedenine dönmüş buluyor. Son yirmi beş yılın gayet canlı anıları aklında gezinir vaziyette, yaşamını bir üniversite öğrencisi olarak yaşamaya başlıyor (ilk iş yükseleceğini bildiği hisseleri satın alıp acayip zengin oluyor tabii) ve bu, her seferinde farklı olaylarla tekrar tekrar gerçekleşiyor -yani Jeff her seferinde, nerede, hangi durumda olursa olsun 43 yaşında ölüyor ve o yaşamındaki kararları, hataları, sevgilileri ve çocuklarının yok olduğu bir geçmişe, genç haline giderek, bambaşka yaşamlar sürüyor. Bunun neden olduğunu, nasıl duracağını bilmiyor, sadece yaşıyor.
Harold Ramis'in nefis filmi Groundhog Day'e de ilham vermiş bu roman, okuması çok ama çok keyifli bir zamanda yolculuk kitabı. Grimwood'un okuyucuya verdiği mesajlar da (olasılıklar sonsuz, geriye dönüp bakmak faydasız, ne zaman son gününüz olacak bilinmez, güzel yaşayın, hiçbir şey için geç değil vesaire vesaire) basmakalıp da olsa, bu mesajları başta tam tersini söyleyecekmiş ve sadece hataları silme, ikinci şanslar ve gençliğe dönme fantezilerine hizmet edecekmiş gibi duran bir kurguyu kullanarak verebildiği için çok hoş geldi bana. Şiddetle öneriyorum Sil Baştan'ı.
Kayboluş (Breakthrough) 1976'da, Sil Baştan (Replay) ise 1986 yılında yazılmış aslında, ama bizde bu yıl çevrilip basıldı iki roman da. 2003'te yaşamını (ironik ve trajik olarak kalp krizinden, hem de genç sayılabilecek bir yaşta) yitirmiş, ölmeden önce Sil Baştan'ın devamını yazmakta olan Amerikalı yazarın, henüz dilimize çevrilmemiş birkaç kitabı daha var. Benim bunların arasında okumak için en çok sabırsızlandığım, 17. yüzyılda doğan ve ölümsüz olan bir kadını anlattığı Elise isimli romanı. Nadir bulunan bir kitap olduğu için geçtim Türkçeye çevrilmesini, İngilizcesini bile bulabileceğimden şüpheliyim gerçi.
Grimwood'un bu üç kitabında uğraştığı meseleler (ölümsüzlük, zamanda yolculuk, bir başka bedende başka hayatlar, aynı anda iki yaşam, vs.) anlamadığım bir nedenle kafayı taktığım ve çok sevdiğim temalar. Yazar da gayet hakkını vererek işlemiş bu temaları. Herhangi bir edebi tat barındırmayan ama kurgusuyla sizi fena halde sürükleyecek, kendini bir gecede bitirtecek nefis çerez-romanlar yazmış Ken Grimwood.
Elbette asıl olay Elizabeth'in epilepsi nöbetlerinin kontrol altına alınması değil; kızın kendisini ameliyat eden doktorun yeni deneyinde beta-tester olmayı kabul etmesiyle, beyninin sessiz bölgelerine de elektrotlar yerleştirilmesinin sonuçları. Ülkenin dört bir yanından yetkin doktorların izleyici olarak gelip katıldığı büyük deney sırasında Elizabeth karakolların teşhis odalarındakilere benzer bir tarafı ayna, bir tarafı cam duvarın köşesinde, kurbanlık koyun gibi oturuyor ve yerleştirilen 12 farklı elektrotun giderek artan şiddette akımlarla tek tek uyarılmalarını bekliyor. Bölgelerin çoğu (kıza korkunç bir korku ve acı hissettiren bir bölge hariç) sessiz kalırken, sonuncu bölge uyarıldığında bir başkasının hayatını yaşamaya (daha doğrusu izlemeye) başladığını fark ediyor kahramanımız: 19. yüzyılda Londra'da yaşayan, Jenny Curran isimli genç bir İngiliz kadının hayatını.
Başlarda Elizabeth'in bu hikayeyi uydurduğunu düşünen doktorları, farklı (ve acı verici) deneylerle öyle olmadığına ikna oluyorlar, fakat bu durumu bilimsel olarak hiçbir şekilde açıklayamayacakları, doğaüstü olaylara inanan insanların bu sonuçları alıp bambaşka yerlere götürecekleri (Elizabeth'in bir önceki hayatını izlediği gibi, ama aslında olanların reenkarnasyonla uzaktan yakından ilgisi yok) ve medyada maskara olacakları için, deneyin sonuçlarını yayınlamamaya karar veriyorlar. Elizabeth'in hiçbir şekilde basınla konuşmaması için de, ağzına bir parmak bal çalmak babında, epilepsi nöbetlerini engellemek için bir düğmenin bulunduğu cihaza, 12. elektronu da uyaran bir düğme ekliyorlar (12 numaralı elektron, kahramanımızın diğer hayatı "yaşamasına" izin veren elektron). Kocası bundan hiç hoşlanmasa da Elizabeth cihazı neredeyse tüm gün kullanmaya başlıyor ve diğer dünyanın, hiçbir şekilde kontrol edemediği ama hissettiği her şeyi hissettiği Jenny'nin yaşamının bağımlısı oluyor. Jenny'nin kocasına aşık olmaya kadar varıyor bu bağımlılık, ama Jenny'nin kendisiyle uzaktan yakından alakası olmadığını ve korkunç bir cinayet planladığını anladığında, işler bir daha asla düzelemeyecek kadar karışmış oluyor.
Sil Baştan'ı okuyalı uzun zaman olduğu için tüm detayları aklımda değil, onun tanıtımı çok daha kısa olacak o yüzden. 1988 yılında başlayan romanda, kahramanımız 43 yaşındaki radyocu Jeff Winston kalp krizi geçirerek ölüyor ve kendini 1963 yılına, 18 yaşındaki bedenine dönmüş buluyor. Son yirmi beş yılın gayet canlı anıları aklında gezinir vaziyette, yaşamını bir üniversite öğrencisi olarak yaşamaya başlıyor (ilk iş yükseleceğini bildiği hisseleri satın alıp acayip zengin oluyor tabii) ve bu, her seferinde farklı olaylarla tekrar tekrar gerçekleşiyor -yani Jeff her seferinde, nerede, hangi durumda olursa olsun 43 yaşında ölüyor ve o yaşamındaki kararları, hataları, sevgilileri ve çocuklarının yok olduğu bir geçmişe, genç haline giderek, bambaşka yaşamlar sürüyor. Bunun neden olduğunu, nasıl duracağını bilmiyor, sadece yaşıyor.
Harold Ramis'in nefis filmi Groundhog Day'e de ilham vermiş bu roman, okuması çok ama çok keyifli bir zamanda yolculuk kitabı. Grimwood'un okuyucuya verdiği mesajlar da (olasılıklar sonsuz, geriye dönüp bakmak faydasız, ne zaman son gününüz olacak bilinmez, güzel yaşayın, hiçbir şey için geç değil vesaire vesaire) basmakalıp da olsa, bu mesajları başta tam tersini söyleyecekmiş ve sadece hataları silme, ikinci şanslar ve gençliğe dönme fantezilerine hizmet edecekmiş gibi duran bir kurguyu kullanarak verebildiği için çok hoş geldi bana. Şiddetle öneriyorum Sil Baştan'ı.
Kayboluş (Breakthrough) 1976'da, Sil Baştan (Replay) ise 1986 yılında yazılmış aslında, ama bizde bu yıl çevrilip basıldı iki roman da. 2003'te yaşamını (ironik ve trajik olarak kalp krizinden, hem de genç sayılabilecek bir yaşta) yitirmiş, ölmeden önce Sil Baştan'ın devamını yazmakta olan Amerikalı yazarın, henüz dilimize çevrilmemiş birkaç kitabı daha var. Benim bunların arasında okumak için en çok sabırsızlandığım, 17. yüzyılda doğan ve ölümsüz olan bir kadını anlattığı Elise isimli romanı. Nadir bulunan bir kitap olduğu için geçtim Türkçeye çevrilmesini, İngilizcesini bile bulabileceğimden şüpheliyim gerçi.
Grimwood'un bu üç kitabında uğraştığı meseleler (ölümsüzlük, zamanda yolculuk, bir başka bedende başka hayatlar, aynı anda iki yaşam, vs.) anlamadığım bir nedenle kafayı taktığım ve çok sevdiğim temalar. Yazar da gayet hakkını vererek işlemiş bu temaları. Herhangi bir edebi tat barındırmayan ama kurgusuyla sizi fena halde sürükleyecek, kendini bir gecede bitirtecek nefis çerez-romanlar yazmış Ken Grimwood.
12 yorumcuk:
Çok ilgimi çekti. Harika bir tanıtım yazısı olmuş. Notumu aldım, bu kitabı bulup okuyacağım.
replay'i okumuş ve çok sevmiştim,yazarın başka kitapının çıktığından haberim yoktu, çok sevindim :) ilk fırsatta bir kopyasını edinirim.
Çok iyimiş kitaplar :) Özellikle Kayboluş çok ilgimi çekti. Teşekkürler =)
Sil bastan`i yazin okumustum ama sonu
beni tatmin etmemisti devami gelecek hissi vardi.Yazarin olmus olmasi kotu bir haber oldu Kaybolus`u cok merak ettim listeme ekledim
Sil Baştan Kayboluş'tan daha ilgi çekici geldi bana, anladığım kadarıyla siz de daha çok beğenmişsiniz. Önce Sil Baştan'ı alacak, çok seversem Kayboluş'u da düşüneceğim. Teşekkürler!
Sil Baştan'ı yazını okuduktan sonra, tam da bu tip hikayeler okumayı özlediğimden, bugün gidip aldım. Aslında kitapçıya girdiğimde ne alacağımı bilmiyordum fakat söz konusu kitabı görünce senin yazın aklıma geldi... Henüz kitaba başlamadım, ama bahsettiğin kurgunun keyfini çıkarmayı bekliyorum, özellikle gerçekten benim anladığım gibi sinematografik bir kurguya sahipse, okuması keyifli olacak sanırım. Çerez-kitap benzetmen de ayrıca hoşuma gitti :D Bu biraz sanki, kişisel sinemanın ağır ve ağdalı örneklerini izlerken, arada popüler sinemayla daha yüzeysel ve sırf eğlence için örnekler görmeye benziyor.
Yazarın "Sil Baştan" isimli kitabını yazın okumuş, çok hoşlanmış ve dayanamayıp hakkında bir yazı da yazmıştım.
Sayenizde diğer kitapları da öğrendim, teşekkürler..
sil baştanı okumuştum çok ilgimi çekmedi açıkçası
sil baştanı geçen ay şans eseri almıştım. başkla bir sil baştan kitabıyla karıstırdım zamanımda yoktu kitabı aldım ve cıktım kitapçıdan. şansıma çok güzel bir kitap çıktı.
kitabı araştırırken "kayboluş"u öğrendim.geçengün onuda aldım okumaya henüz başladım. sil baştan kitabından sonra çok ümitliyim umarın en az onun kadar güzeldir.
Yazarın diğer kitapları Türkçeye çevrilmemişte olsa bulma şansınız olursa bir zahmet bana da bir mail atarsanız süper olur:))
merhaba
kayboluşu okudum ve çok beğendim..özellikle sonu çok inginçti..hala aklıma takılan şeyler var..mesela biz şu anda başkalarının hayatının yansımaları olabilirmiyiz..birileri bizim gözlerimizden sessizce bizim dünyamıza bakıyor olabilirmi..neden olmasın.
yazını okuduğumdan beri elise'yi aramaktaydım deli gibi zira yazarın çevrilmiş kitaplarını okumuş ve cok sevmiştim..orijinal dilinde de bulamayacağımı anlayınca kitaptan umudu kesmiştim ta ki bugün d&r'da görene kadar! kitap önceki kitapları da basan yayınevi tarafından zaman çarkı ismiyle çevrilmiş ve satışta! arayanlara ve meraklısına duyurulur yani:)
dnzb: ben de geçen hafta keşfettim elise'in türkçesini tamamen tesadüf eseri, çok sevinip siparişini verdim hemen :)
Yorum Gönder