4 Nisan 2010 Pazar

Madeo (Mother)

Yönetmen: Bong Joon-Ho
Yazar: Bong Joon-Ho, Park Eun-Kyo
Oyuncular: Kim Hye-ja, Won Bin, Jin Goo
Tür: Suç|Dram|Gizem|Gerilim
Yapım yılı: 2009
Süre: 128 dk.
Ülke: Güney Kore
Dil: Korece
IMDB puanı: 8.1/10
Çavlan'ın puanı: 4/5
Umut'un puanı: 4/5

Güney Kore'nin Oscar adayı olan Madeo'nun yönetmen koltuğunda, şimdiden kültleşmiş sayılabilecek Salinui Chueok (Memories of Murder) ve Gwoemul (The Host) filmlerinin yönetmeni Bong Joon-Ho var. Son derece mütevazi görünen, ama her yerinden zeka fışkıran bir kurgu ve nefis oyunculuklarla dolu bir film çıkartmış Bong Joon-Ho.

Her şeyden önce bir suç filmi Madeo, ama insani, duygusal bir öykü de anlatıyor aynı zamanda. Kim Hye-ja'nın inanılmaz bir ustalıkla can verdiği aşırı korumacı, aşırı duygusal, aşırı sevgi dolu, her şeyiyle "aşırı" Anne karakteri (adını öğrenemiyoruz), filmin baş kahramanı. 20'li yaşlarda, Do-joon Yoon isimli, zihinsel engelli bir oğlu var. Anne ve oğulun arasındaki hastalıklı sayılabilecek ilişkiye yoğunlaşacakmış gibi başlıyor Madeo (Anne ve oğulun ilişkileri pek sağlıklı sayılmaz, ama geceleri birlikte uyumalarının örneğin, seksüel hiçbir yanı yok. Duygusal bile denemez, ancak son derece tüketici bir ilişki), ama çok geçmeden anlıyoruz ki bu bir şaşırtmaca aslında, filmin görünen kısmında kimin işlediğinizi bilmediğimiz bir cinayet duruyor, onun da altında, annenin oğluna koşulsuz sevgisi var.

Do-joon, bir arkadaşıyla buluşmak üzere gazinomsu bir yere gider bir gece. Saatler ilerler, arkadaşı gelmez, Do-joon zihinsel özürlüdür, bir hayli de içkili. Gazinomsu yerden çıktıktan, ıssız sokaklarda yürürken gördüğü güzel liseli kızı takip etmeye başlar ne yaptığının farkına varmadan. Bir yandan da kıza zararsız görünen laflar atmaktadır. Kız bir süre sonra panik olur ve terk edilmiş, yıkık dökük bir binaya sığınıp, Do-joon'un üstüne epeyce ağır görünen bir taş atar. Neye uğradığını şaşıran Do-joon, kuyruğunu kıstırarak evine, annesiyle paylaştığı yatağına döner.

Ertesi gün polisler Do-joon'u cinayetle suçlayarak gözaltına alır; liseli kız öldürülmüş, binanın terasında sanki herkesin görmesi istenmiş gibi baş aşağı bir şekilde sergilenmiştir. Kızın üzerinden Do-joon'un yüzlerini boyadığı golf toplarından çıkınca, kasabalarında böyle bir şeyle pek karşılaşmadıkları için panik olan ve dosyayı bir an önce kapamak isteyen polisler Do-joon'u içeri alır ve neler döndüğünün farkında olmayan çocuğa itirafname imzalattırırlar.

Do-joon'un suçsuzluğuna sonuna kadar inanan Anne, yalvar yakar pahalı bir avukat tutar, fakat avukat davayla hiç ilgilenmeyip, bir de Do-joon'a cinayeti itiraf ettirip onu birkaç sene akıl hastanesine göndermeyi teklif edince, Anne kolları sıvar, ipleri eline alır ve gerçek katili araştırmaya başlar. Soruşturması onu terk edilmiş fabrikalara, gizlice girilen evlerdeki dolaplara ve çıkmaz sokaklara götürür.



Güney Kore sinemasıyla içli dışlı olanların aşina bulacağı bir mizah tarzıyla başlıyor film, ama komediden drama kayması uzun süre almıyor. İşin hoş tuhafı, dramdan polisiyeye kayması da uzun süre almıyor. Siz sürekli ağlak gözlerle takılan, oğlunu kurtarması için ona buna yalvaran, bağırıp zırlayan güçsüz bir karakteri izleyeceğinizi zannederken (ben öyle zannettim daha doğrusu), o karakter cinayeti aydınlatmak için elinden geleni, kimsenin tahmin edemeyeceği bir kararlılıkla yapmaya başlıyor. Ciddi ciddi bir soruşturma yönetmek, hiç de masum olmayan kasaba halkının kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmak ve evet, sonunda cinayeti çözmek de dahil buna.

Bong ve görüntü yönetmeni Kyung-Pyo Hong, Anne'nin etrafındaki dünyayı çizmekte çok başarılı bir iş yapıyorlar; Anne karenin sadece bir köşesindeyse bile, asıl baskın nesne oluyor her zaman; her şey Anne'nin bakış açısından veriliyor bize, ki öyle de olması gerekiyor -oğlanın asıl katil olup olmadığını bilmemeliyiz ki, Anne'nin oğluna olan koşulsuz inancını anlayabilelim. İnce, yumuşak bir anlatımı var bu filmin, ama bu şiddet yok demek değil bu: kırılan dişlere, yanan bedenlere, kanayan beyinlere ve can yakan gerçeklere rastlamak mümkün Madeo'da. Anne'nin durmaksızın izlemesiyle ulaşılan gerçek sizin ulaştığınız gerçekten farklı olabilir, ama bu onu daha az gerçek yapmıyor, çünkü baştan aşağı Anne'yle ilgili bu film.

Çok da zeki olmayan, sürekli kederli, hayatını oğlunun üzerine kurmuş Anne rolünde Kim Hye-ja inanılmaz başarılı. Zihinsel engelli Do-joon rolünde Won Bin de fena sayılmaz, ama bu filmin asıl yıldızı Anne. Do-joon'un sürprizler ve sırlarla dolu arkadaşı rolündeki Jin Goo'nun da çok yetenekli olduğunu eklemek lazım.

İlk ve son sahnelerinin beni benden aldığını da belirtmeden geçemeyeceğim. Madeo'nun sonlarına doğru, yönetmenin ya vasat, ya da etkileyici bir şey yapacağı o an geliyor. Ve Bong etkileyici olanı seçiyor, ama film bitmiyor. Bir 10-15 dakika geçiyor, ve son sahnede Bong bu sefer hem etkileyici, hem de sarsıcı bir şey yapıyor. Filmin sonunu anlatmadan filmin sonundan bahsetmenin yolu yok tabii ki :) O yüzden şu kadarıyla yetineyim: Madeo'nun son derece rahatsız edici, ama çok da dokunaklı bir sonu var. Tuhaflıklarla dolu bir filmde hiç beklenmedik bir insancıllıkla karşılaşmak dokundu bana.



Film, festivalin Dünya Festivallerinden bölümünde gösteriliyor.

4 yorumcuk:

Kahve Keyfi... dedi ki...

Memories of Murder ve The Host'u seyretmiştim.Her ikisi de çok iyi filmlerdi.Bong Joon-Ho Güney Kore sinemasında Kim ki Duk tan sonra beni en etkileyen yönetmenlerden.

Unknown dedi ki...

Bu yıl izlediğim en iyi yabancı filmlerden biriydi. Güney Kore'nin Oscar adayı olarak gönderilmişti ama maalesef bu yıl çok iyi adaylar olduğundan ilk 5'e kalamadı. Festivalde kaçırılmamasını şiddetle öneriyorum.

Bay Kavun dedi ki...

Çok güzel bir inceleme yazısı. Bende filmi izleme isteği doğurdunuz ilk okuduğumda, izledim, hayalkırıklığına hiç mi hiç uğramadım. Çok etkileyici bir filmdi.

lahanakafa dedi ki...

Filmi blogunuzdan görüp de izlemeye karar verdim ve hiç hayal kırıklığına uğratmadı beni. Oldukça etkileyici bir sona sahip, insan ne düşüneceğini şaşırıyor bitince.