1 Nisan 2010 Perşembe

Lost 6.10: The Package

Jin ve Sun'la ilgili hoş sahnelerin olduğu, bana eski Lost bölümlerini anımsatan, gayet iyi bir bölümdü The Package. Ama benim için "gayet iyi" yeterli olmuyor artık, kendi içinde olduğu kadar, sezon (ve hatta tüm sezonlar!) içinde bakıldığında da tatmin edici olmalı bölümler bu noktadan sonra. Bağımsız ele aldığımızda çok başarılı bir bölüm, ancak şu koskoca tv fenomeninin bitmesine sadece 8 bölüm kalmışken, daha fazla şeyin açıklanması gerekiyormuş gibi geliyor bana.

Hiçbir şekilde sonuçlanmayan bir flash-sideways hikayesi, bir de çok yavaşça da olsa her şeyin tıkır tıkır ilerlediği bir ada hikayesi var bu bölümde. Yine de bu ilerleme zorlama durmuyor, olaylar şu insanı çıldırtıcı yavaşlığında geliştiğinde ya da hiç gelişmediğinde bile birileri bizi oyalıyormuş gibi hissetmiyoruz, ben hissetmedim en azından. Karakterlerin davranışları -önceki bölümlerin büyük kısmının aksine- tutarlı olduğundan belki. Şu "adadan kurtulmalıyız", "hayır hemen adaya dönmeliyiz!", "gitmeliyiz bu adadan!" "en iyisi adada kalmak!"lar artık biraz sıksa da (dile kolay, altıncı sezondayız), lostie'ler son derece aptalca kararlar alıyor olsalar da, bu kararları alma nedenleri açık ve mantıklı en azından artık.

Bir de "The Package"in Desmond olduğunun açık edildiği an var ki, her ne kadar bilmemkaç sahne öncesinde kör göze parmak şeklinde bize çaktırmış olsalar da bunu, sevinmemek elde değil; herkesin en sevdiği karakterlerden biri olan bu eski asker/keşiş/zaman yolcusu/aşığın dönüşü, beni de Lost'a döndürmeye yetti açıkçası. Nedense birden umutlandım, şıp diye sonraki bölümlerin nefis olacağına inanıverdim, ve de gerçek şu ki önümüzdeki bölümler boktanlıkta sınır tanımasa da, Desmond brotha ekranda olduğu sürece zevkten dört köşe vaziyette izleyeceğim artık.



Los Angeles

Sun ve Jin'i dördüncü sezonun sonundan beri ilk kez birarada gördük, ama aslında şimdiye kadarki flash-sideways arasında en az tatmin edici olanıydı (Sawyer'ınki de çok anlamsızdı gerçi, ama en azından devamını ne zaman göreceğimizi hatta görüp görmeyeceğimizi bile bilmediğimiz bir cliffhanger'la bırakmamışlardı bizi onda). Diğerleri kadar etkili olamamasının en önemli nedeni Alt-Sun ve Alt-Jin'in bizim Sun ve Jin'imizden çok uzak, çok farklı karakterler olması bence.

Şimdiye dek yeni zaman çizgisindeki karakterlerin adadaki hallerinden basbayağı farklı olduklarını görmüştük, doğru, ama Sun ve Jin, dizinin ilk sezonunun ilk bölümündeki yerlerinde bile değillerdi hayatlarında, tam altı sezonluk karakter gelişimini saymasak bile, bizim onları ilk tanıdığımız zamandan dahi o kadar uzaklardı ki.. Aynı insanlar değil onlar demek bu. Bu da bu yeni karakterlere ne olacağının, seyircinin pek de umrunda olmaması demek.

İşin en kötü yanı, bu flash-sideways'in hiçbir şekilde bizi tatmin edici şekilde sonlanamayacağını bilmek. Eğer bu Los Angeles'taki Sun ve Jin'i son görüşümüzse, ta baştan niye gördük ki, niye o kadar vakit harcadık onlarla? Sonuçta bundan sonra onlara ayrı birer bölüm çekilemeyeceği kesin, o zaman hikayenin bir cliffhanger'la bitmesi gereksiz değil mi? Jin'in Sun'ı götüreceği hastanede ona ve bebeğine bakacak doktorun Jack ya da Ethan çıkacağı kesin mesela, ama ne zaman? Ayrıca bir anlamı var mı ki? Artık hafif hafif bu flash-sideways'in ne olduğu ortaya çıksa fena olmayacak, ne izlediğimi bilmeden izlediklerimi kabullenmek zor olmaya başladı artık.

Paralel bir dünya mı izliyoruz, beşinci sezonun sonundaki Incident'tan sonra kırılarak oluşan yeni zaman çizgisinde gerçekleşen? Eğer öyleyse birbirlerine teğet geçecek iki gerçekliği izlemenin anlamı ne, ya da birbirlerine teğet geçmeyecekler de bir şekilde dokunacaklar mı, biri birine sızacak mı mesela, bir şekilde kesişecekler mi ya da bir tanesi yaşanmamış sayılacak ve "asıl" gerçekliğe mi dönüşecek diğeri? Yoksa aslında henüz yaşanmamış bir geçmişin flash-forward'larını mı izliyoruz, dizinin finalinde olacaklardan sonra karakterler fabricate edilmiş sahte anılarla geçmişe yollanacak da, asıl hayatları bundan sonra Los Angeles'ta izlediklerimiz mi olacak? Yani aslında dizinin sonu mu bu? Ne çıkarsa çıksın hayalkırıklığına uğramayacağım, söz, yeter ki belli olsun :)

Artık kocasından kaçmaya çalışmayan –çünkü evli olmayan :)– Sun, İngilizce öğrenmemiş doğal olarak. Paralel dünya bilindik, eski, sıcak dünyamıza yavaş yavaş sızmaya başladı belki. Alternatif Sun İngilizce konuşamıyor, eh, artık adadaki Sun da konuşamıyor. Alt-Ben etik bir ikilemle karşı karşıya kaldığında güç açlığını bastırıp iyi bir insan olmayı seçiyor, aaa, tam da o zamanlarda bizim Ben de doğru yolu seçiyor, 'iyiler'e katılıyor. Alt-Jack bizim Jack'ten çok ama çok daha sakin, mantıklı, nefret edilmeyesi bir adam, bizim Jack de çok sakinleşmedi mi son bölümlerde yahu? Bu haftaki "absürd Lost teorileri" kotamı da doldurmuş olayım böylece :)

Sun herhalde bu gerçeklikte Lee'den hamile kalmış değil, peki ama nasıl Jin baba oluyor, kısırlık falan? Sun ve Jin'in evli olmamaları, Jin'in Sun'ın babasının yanında çalışmaya başlama nedeninin muğlaklığı ve Sun'ın İngilizce öğrenmemiş olması gibi farklılıklardan daha başka bir detay gibi geldi bana bu. Neyse.

Birinci sezonda Jin'in Michael'i uğrunda neredeyse öldüreceği saatin bu bölümde Keamy'nin Jin'i öldürmesine karşılık alacağı, üstelik de öldüreceği adamdan teslim alacağı hediyeye dönüşmüş olması pek hoştu. Sun'ın hırkasındaki düğmelerle ilgili tartışma da ilk sezona göndermeydi, fakat onda da, düğme meselesinin Jin'in Sun'ı azarlamasından, Sun'ın Jin'i baştan çıkarmasına dönüşmüş olması pek hoştu.

Bu haftaki ayna ayna söyle bana anı: Sun'ın, otel odasındaki aynada yansımasına bakarken, gözle görülür uzunlukta duraklaması.



Ada

Flocke'ın altı adayın altısını da yanına alıp adadan uzaklaştırma planı mantıklı, adaylardan herhangi birisi bile kalırsa o da adayı terk edemez çünkü. Peki Jack nasıl uyacak bu plana, şimdiden o kadar kaderini kabullenmiş, hatta yaşamına bir amaç kattığı için mutlu olmuş, hatta karakterlerin tamamı birinci ve ikinci sezon modundayken, onlardan acayip farklı olarak neler döndüğünün farkına varmış görünüyor ki, Jacob No.2 gibi sunuluyor şu bölümlerde, bu durumda izleyici için de onu yüzyıllar boyu sahilde takılıp papaya, mango falan yerken hayal etmek hiç zor değil. Ama sanırım yazarların istediği de bizim böyle düşünmemiz, o yüzden belki de çok daha farklı biri alacaktır Jacob'ın yerini. Sun ve Jin, örneğin. Ne de olsa Kwon'ın tek kişiye işaret ettiğini kimse söylemedi bize, belki öylesine ayrılmazlar ki, ikisi birden aday ve ikisi birden kalacak adada. (hmm gerçi bir kızları vardı uzaklarda. neyse.) Peki şu üzerlerinde bir siyah, bir de beyaz taş çıkan, Locke tarafından Adem ile Havva isimleri verilen iki iskeleti hatırlayan var mı? Sun ve Jin'i getirmiyor mu kimsenin aklına bu iskeletler? (yine uçtum.)

Man of Science ve Man of Faith, rolleri tamamen değişmiş durumda. Jack'in yavaş bir şekilde inanç adamına dönüşmesine tanık olduk, bu bölümde Sun'a "buraya getirilmemizin bir nedeni var" demesiyle dönüşüm tamamlandı. Locke yani Flocke da, insanları "kurtarmak" için adadan kaçış planları düzenleyerek Jack'in eski rolüne büründü.

Sun'ın Flocke'tan kaçarken başını vurması afaziyle sonuçlanıyor, İngilizce konuşamıyor artık ama konuşulanları anlıyor. Bu da Sun'ın konuşulanları anladığı, ama bilinçli bir şekilde kimseyle konuşmadığı, çünkü İngilizce bildiğini Jin'den saklamak istediği ilk sezona gönderme olmuş. Ama Los Angeles'taki Sun da İngilizce bilmezken bunun olması ilginç geldi bana.

Sun ve Jin'le ilgili en önemli şey, etraflarında olup biten bu olağanüstü hikayenin umurlarında bile olmaması sanırım. Tek istedikleri birbirlerini bulup evlerine dönmek, çocuklarına falan kavuşmak. Hurley ve Jack gibi karakterler bile görevlerini kabul etmiş, Sawyer ve Kate gibi karakterler de başka seçenekleri olmadığı için de olsa olayların içindeyken, Sun ve Jin'in tek dertleri birbirlerine olan aşkları. E kavuşturun o zaman şunları, yeter artık.

Sayid var bir de. Ne oluyor Sayid'e? Şu hiçbir şey hissetmeme meselesi, hani içindeki karanlıkla kucaklaşıp adam öldürdüğü için mi? Yoksa ortada daha somut bir şeyler mi var, Dogen'ın bahsettiği enfeksiyon (ki başlarda pek inanmamıştım aslında) vücuduna yayılmaya başladı da, Sayid bundan dolayı mı bir kabuğa dönüşmeye başladı?

Desmond'ın (nihayet) gelişi, benim en çok merak ettiğim gizemlerin başında gelen "kuralların ona işlememesi, çok eşsiz biçimde özel olması"nı açıklar umarım. Widmore da artık oğlu Faraday'den mi, kendisi de bir gizem olmayı koruyan Eloise'den mi bilmiyorum ama bir şekilde bu gerçeği öğrenmiş ve yaklaşan savaşta Desmond'ı gizli silahı olarak kullanmak üzere getirmiş olmalı. Widmore'un Dharma'nın adanın nerelerinde elektromanyetik alanları araştırdığını Jin'e sormasının nedeninin de Desmond'la bir ilgisi olmalı, sonuçta Desmond'dı daha önce Swan'daki fail-safe'i aktive ederek yüksek miktarlarda elektromanyetizmaya maruz kalan. Sonuçta, adanın hastalıkları mucizevi bir şekilde iyileştirme gücünden tutun haritada yerinin bulunmasının zorluğuna kadar adada olan esrarengiz şeylerin çoğunu elektromanyetizmle açıkladılar. Peki ne işine yarayacak ki bu Widmore'un? Flocke'ı yenmesine yardımcı olacak mı? Ayrıca Jin güvenlik görevlisi değil miydi, niçin haritadaki elektromanyetik noktaları işaretlesin ki? Her halükarda, ben teolojik göndermelerden çıkıp eski bildik sulara döndüğümüz için mutluyum.

Flocke, Claire'e, Kate'in adaylardan biri olmadığını söyledi, bu durumda üç olasılık var.
1. Kate gerçekten de adaylardan biri değil. O zaman 6. aday kim? Sayıları ve yanlarındaki isimleri hatırlayalım: 4-Locke, 8-Hugo, 15-Sawyer, 16-Sayid, 23-Jack, 42-Kwon. Locke öldüğüne göre, artık adaylardan biri olamaz. Şayet Kate aday değilse, 6. adayımız gene belirsiz demektir. Kwon ismine tek bir sayı verilmiş olsa da, niçin iki ismi birden kast ediyor olmasın o sayı (üstelik en büyük sayı!), bilemiyorum. Bu şekilde düşününce matematik de arkamızda hem :) Hugo, Sayid, Sawyer, Jack, Jin ve Sun. Buyrun size altı adet aday.
2. Kate adaylardan biri, fakat Flocke bunu bilmiyor. Sonuçta lighthouse'taki listede adı silinmeyen tek hatundu Kate. Evet özel bir sayısı yok belki diğerleri gibi, ama adının üzeri çizilmemişti işte, bu yeterli olmalı bence. Eğer lighthouse Jacob'ın, mağara ise Flocke'ın idiyse, Flocke'ın, Kate'in adaylardan biri olduğunu bilmeme ihtimali gayet güçlü. Bu durumda Kate'le işi bitince onu "eti senin, budu benim" şeklinde Claire'e teslim etmesi, sonra da adadan onsuz ayrılamayacağını fark etmesi çok eğlenceli olmaz mıydı? Claire'in Kate'e yapmayı planladıkları kadar ilginç olmazdı tabii :)
3. Kate adaylardan biri, Flocke da bunun farkında, sadece Claire'e kendini iyi hissettirmek için ya da Claire'in bunu bilmeye ihtiyacı olmadığını düşündüğü için ya da Claire ona sorun çıkarmasın diye yalan söyledi ve Kate'le işleri bitince onu öldürebileceğini ima etti. Ben sanırım bu olasılığa inanmaya meylediyorum. Gerçi her şeyin sonunda Claire Kate'in gözlerini yediği sürece, Kate aday olsun olmasın, tüm olasılıklara varım.



Önümüzdeki hafta Desmond'ın dönüşüyle işler çok daha heyecanlı hale gelecek diye umuyorum. Bölüm Desmond odaklı mı olacak bilmiyorum (keşke), sonuçta Desmond'lı bölümlerin şahane olmak gibi bir özellikleri var, bir de sanırım diğer zaman çizgisi (ya da her neyse işte Los Angeles'ta olanlar) konusunda bizi aydınlatabilecek tek karakter Desmond. Bir diğer olasılık da, Desmond'ın nasıl olup da "The Package" olarak denizaltına geldiğini bize göstermek isteyecek olmaları, bunun da Widmore flashback'leri üzerinden olması muhtemel. Widmore odaklı da olsa, Desmond ekranda göründüğü sürece o bölümü öpüp başıma koyacağım, alternatif evreni hack'leyebilecek tek brotha'dan bahsediyoruz sonuçta! Namaste.

15 yorumcuk:

gxix dedi ki...

Alternatif evrendeki Sun ingilizce biliyor bence. özellikle havaalanında Jin'in taşıdığı paraya el koyan polisin ve otel odasında Martin Keamy'nin önünde sergilediği tutum bunu gösteriyor, zira sadece bu iki durumda ingilizce konuşması gerekiyordu ve iki durumda da Jin yanındaydı. Yani Sun ve Jin alternatif evrende evli değiller ama yine de Sun ingilizce bildiğini Jin'den saklıyor.

Asıl soru da bu zaten, neden saklıyor?

Günay Orbay dedi ki...

Wikipedia Desmond bolumu geliyor diyor.

http://en.wikipedia.org/wiki/Happily_Ever_After_(Lost)

Desmond bizi su gune kadar hayal kirikligina ugratmadi. beklentiler yuksek :)

Persephone dedi ki...

Sideways konusunu burada bırakacaklarını sanmıyorum ben, Sun boşu boşuna vurulmuş olamaz. Çünkü genelde sidewayslerde bir şekilde closure oluyor karakterler için; Sawyer, Jack, Sayid hepsinde vardı. Tahmin edici olur mu bilmem de, bunun arkasından da ilginç bir şeyler gelir diye tahmin ediyorum - daha çok umuyorum diyelim.

Bu arada, 'gayet iyi' bölümlerin tatmin etmediğini söylemişsin, sonuna kadar katılıyorum da eğer haftalarca 'muhteşem!' diye reklamını yaptıkları Ab Aeterno bölümü böyleyse, nolur muhteşem bölüm yapmasınlar. :P Gayet iyi'yle de yetinirim ben. :P

kalın dedi ki...

sun'ın ingilizce bilmediğini nereden çıkardınız? belli ki -önceki bölümlerde olduğu gibi- kocasını gücendirmemek için ingilizce bildiğini saklıyor. hatta bir kaç yerde teşebbüs eder gibi olup vazgeçiyor.

light winston dedi ki...

dostum yazıların pek keyifli, fakat içerikteki düşüncelerin, öngörülerin biraz fazla dayanaksız.

http://www.frmtr.com/lost/3371852-lostun-6-sezonda-anlatacagi-gercekler-2-desmond-odakli-istek-uzerine.html

eminim bu yazıyı okuduğunda kafanda bazı şimşekler çakacaktır.

good luck and namaste.

Çavlan dedi ki...

gxix ve kalın, alt-sun ingilizce bilmiyor, çünkü hayatını kurtarma pahasına da olsa konuşmadı. ayrıca alt-jin'le evli değil lax'te. hatırlarsanız kocasını terk edebilmek için ingilizce öğrenmişti zaten. lax'te böyle bir evlilik olmadığı için, ingilizce öğrenme ihtiyacı da duymamış. yine de ikna olmadım diyorsanız buyrunuz: http://forum.thefuselage.com/showthread.php?p=2315539 http://www.pastemagazine.com/articles/2010/03/and-found-lost-the-package-610.html

light winston, beni aydınlatma konusundaki girişimlerine teşekkür ederim (!), fakat ben pek bir teori üretmiyorum zaten, bölümün incelemesini yapıyorum sadece. O yüzden tam olarak neyi "dayanaksız" bulduğunu pek anlayamadım açıkçası :) kafamda şimşek de çakmayıversin boşver :)

persephone, evet kesin bırakmazlar burda, ne olduğunu görürüz de ne zaman, hangi konseptte, yani bitmesine 8 bölüm kalmışken ancak 3 bölüm kala göstermesinler bize sun'ı? ayrıca ben lax'teki sun vuruldu diye üzülemiyorum ya da merak edemiyorum, ne yapayım. neyse desmond gelsin evler şenlensin :)

Persephone dedi ki...

tahmin edici derken tatmin edici demeye çalışmıştım bu arada, alakasız olmuş. :P He, tamam, o konuda aynen katılıyorum. zaten sidewayslerin hala hangi amaca hizmet ettiğini algılayamadım, haliyle orada olanlar benim de pek bir umurumda olmuyor şahsen. Bir an önce eğer normal zaman çizgisiyle sidewayslerin bir bağlantısı varsa açıklasınlar, çünkü 40 dakikalık bölümlerin 20 dakikasını çöpe atmış gibi hissediyorum...

Ve, bakın ceykıp dokanmasaydı böyle olacaktı hayatları gibi bir cevap çıkarırlarsa karşıma, yakarım o seti, o tek bir bölümde de halledilebilecek bir şey çünkü..

Çavlan dedi ki...

ahah aynen :) ama yok yani her şeyi jacob'ın dokunuşuyla what if'lere bağlayacak kadar pislik olamazlar, güveniyorum hala ben yazarlara, kesin bir biçimde çakışacak ya da birbirini etkileyecek iki dünya, ya da geleceği izliyoruz, dizinin finalinden, adadaki büyük savaştan sonra olacakları, ya da belki daha kimsenin akıl edemediği bir şey...

even better than the real thing dedi ki...

Süper bir review olmuş. İzledikten sonra kendime bölümde pek de birşeyin olmadığını söyleyip bloga gelip yazını okuduktan sonra aslında ne çok şey varmış diyorum :D

Öncelikle çoğul dünyaların birbirine sızması fikrin dediğin gibi absürd gelmedi bana. LAX'deki Sun ingilizce bilmezken adadaki SUn'ın da ingilizce konuşamamaya başlaması bilinçlerin birbirine sızdığını gösteriyor olabilir, ayna sahnesi de öncekilerden çok daha uzun ve garipti gerçekten, sadece öylesine serpiştirilmiş bir metafordan daha öte birşey gibiydi. Ama ben hala bu izlediklerimizin dizinin finalinden sonra karakterlerin yaşayacakları olduğuna inanıyorum,kırılmanın 1977'de olduğuna değil. Nasılsa Des'in dönüşüyle öğreneceğiz, LAX'de neler olduğunu o gösterecek bize diye ümit ediyorum. Ayna sahneleri gitgide uzuyor, sıra Des'e geldiğinde, aynaya baktığında başka bir gerçeklik olduğunu anlayan kişi o olacak diyorum ben, "through the looking glass" hesabı.

MIB niye Smokey formunda suyu geçemiyor, benim kafama bu takıldı en çok. Smokey'nin adada adadaki üç farklı pocket tarafından sağlanan elektromanyetik dalgaların olduğu noktalarda hareket edebildiğini düşünüyorum ben. Jin'in imzaladığı haritada gösterilen pocket'larda yani (biri Swan, diğeri de Orchid, üçüncüsü neresi acaba). Des'i de bu yüzden getirdi, Smokey'i yoketmenin bir yolunu buldu kanımca Widmore. Ama sMokey'i, Man in Black'i değil. Çünkü MIB geçebiliyor sudan, demek ki bu iki form birbirinden ayırılmış durumda. Flocke'ın formundayken başka bir insanın biçimine de giremiyor, tamamen başka bir varlık şu an. Yani Smokey yokedilince asıl MIB ölmüş olmayacak.

Sayid bence gerçekten enfekte olmuş durumda, ruhu yok olmuş, bir zombi gibi geziniyor. Hareketlerinden de sorumlu değil demek bu, iyi birşey yani.

Sun'ın nasıl hamile kalabildiğini ben de anlamadım, Jin kısır değil demek bu ama bu kadar kökten birşey değişmesi garip.Jacob Jin'e dokunmayınca Jin kısır da kalmamış herhalde. Zira çocukken değil Jin'le Sun'ın düğünlerinde dokunmuştu Jacob ikisine de diye hatırlıyorum, eğer böyleyse anlamlı.

Bence Flocke Kate'in aday olduğunu bilmiyor. Deniz fenerine daha önce hiç gelmemiş olabilir. Ama altıncı adayı kim zannediyor o zaman?

Mİkhail'in LAX'te çıkması sırf fanların ağzına bal çalmak için gibiydi sanki, pek bir anlam göremiyorum alakasız karakterleri bir araya getirmelerinde LA'de, sonuçta o karakterle ilgili yeni bir bilgi verilmiyor bize. Course correction, ne olursa olsun bu insanlar bir şekilde birbirinin hayatına girecek, bu mesajı defalarca verdiler ama, abartmanın manası yok. Yalnız ölürken gözünden vurulmasına bittim. :)

zizou dedi ki...

Sun hastaneye gider, karşısında juliet'i görür kadın doğum uzmanı olarak. o sırada sawyer polis tabi, çatışma olayını araştırır bilmem ne.

aaaa juliet & sawyer.

coming soon.

Unknown dedi ki...

Bu bölümde Sun aynaya dalıp gittiğine göre belki de aday odur diye düşüneniniz oldu mu hiç?
bu benim teorim,

--

iş arkadaşımın teorisi de şu;
Kwon soyadı Sun'ın değil Jin'in, dolayısıyla orijinal Kwon olması sebebiyle Jin aday

--

hadi bakalım :)

sfdgdfgdf dedi ki...

bilader ben light winston.

iyi niyetimi su istimal ettin. seni evinden alırım ona göre!

so far so good so what dedi ki...

Lost'un son sezonuna baslamamistim her hafta tirnaklarimi yiyerek bekleyip sonra da ofkeden kopurmemek icin, dizi bitince butun sezonu ayni hafta icinde izleyecekim guya ama evdeki hesap carsiya uymadi, cok fazla spoiler yemeye basladim orda burda,sonunu ogrenip bir gidimcik keyfimi mahvetmeyeyim diye oturup birikmis bolumleri izledim. Pismanim :)

Bir kere bolum incelemeleriniz cok leziz, her bolumden sonra buraya gelip okumak cok ama cok keyifli oluyor. Ayrica izlerken kacirdigim ayrintiları ya da dusunemedigim ihtimalleri de yakaliyorum. Bunda da oyle oldu ozellikle Flocke'la ilgili Kate'in aday olmasina dair olasiliklar ve LA X zaman dilimiyle ilgili yazdiklariniz cok hosuma gitti.

Fakat genel olarak memnuniyetsiz bir ruh halinde oldugumu belirteyim :) Lost'un son sezonunu sevmedim, sevemedim. LA X'in ne oldugu hala belli degil ama 10 bolumdur her bolumun 10 dakikasi buna ayriliyor. Her sey cok yavas ilerliyor, son sezonda boyle olmamalı. Ayrıca dizi geneliyle cok "fantastik" bir yere kaymis. Aciklamaya gerek kalmamis bizim deliler gibi merak ettigimiz seyleri. Mesela: Jacob dokundu iste olumsuz oldu, boyle yahu Jacob kime dokunsa istedigi gucu verir, Jacob da yuce bir varlik nasilsa.

Umarim finalde de boyle olmaz... Basladim artik,el mahkum devam edecegim ancak 2 ay boyunca her hafta yapimcilara sinirlenip icimden kufrederek izlemek hic cekici gelmiyor :)

elma tarçın dedi ki...

merhaba,
mağarada soyadları yazılıydı hepsinin yanlıs hatırlamıyorsam. shephard acaba jack mı yoksa chrıstıan mı? claıre ın de aynı soydan geldıgını dusunursek claıre mı? claıre ın soyadını ogrenmedık henuz kaldı ki bu akıl hastası hallerıyle pek aday olabılcekmıs gıbı gorunmuyor gerıye baba ogul kalıyor. locke öldugu halde ısmı cızılmemiş. belkı chrıstıan da adaydı ve sydney de olumu plan dahılınde degıldı?? eger tum adayların adadan gıtmesı gerekıyorsa sıyah duman locke un bedenınde gıdecek, bu kapsamda dusunursek daha once sıyah dumanı chrıstıanın bedenınde gormustuk. belkı o zaman tek olu aday chrıstıan ıdı. ve sıyah duman onun bedenınde gıdecektı adadan. ama sımdı eger shephard dan kasıt chrıstıan ıse onun bedenını nasıl goturcekler ve dahası bedenı nerde?? çok mu uçtum :D bılemedım kafam karıstı. var mı bu konuda yorumu olan?

evvah dedi ki...

"Gerçi her şeyin sonunda Claire Kate'in gözlerini yediği sürece, Kate aday olsun olmasın, tüm olasılıklara varım." :D:D:D kesinlikle!!

yalnız umduğumuz gibi kate'e bişicikler olmazsa dizi bittikten sonra bu kate sokakta kolay kolay dolaşamaz (en azından Türkiye'de epey bi düşmanı var :P)
kurtlar vadisinde çakır diye bi karakter vardı o öldüğünde öldüren adam epey tacize uğramıştı sokaklarda :):)kate de hatırı sayılır bir gıcıklığa sahip ::)

güzel inceleme wesselam :)