Supernatural harikulade bir bölümden sonra iki aylık bir ara verince diziyi pek bir özlemiştim. Ama aradan önce yayınlanan son bölümde işler çok heyecanlı bir noktada bırakılınca, bir de üzerine iki ay gibi uzun bir bekleme süresi girince ciddi anlamda gelişmelerin olacağı başarılı bölümler bekliyor insan. Karşılanmadı benim beklentilerim. Doğruya doğru, 2. sezondan beri Supernatural'ın 'kötü' bir bölümü olmuyor; ne olursa olsun keyifle seyredilen bölümlerdi geçtiğimiz iki haftada gösterilenler de. Ama az buçuk karakter gelişimi bir yana, bu sezonun asıl olayıyla ilgili hiçbir gelişme barındırmadılar, Castiel'den iz yoktu (ki bu çok çok çok büyük bir eksi), Lucifer yoktu, iki aylık araya girmeden önce bitirdikleri noktadan sonra neler olduğuna dair adam gibi bir açıklama bile yoktu. Lucifer "Death"i diriltmemiş miydi 10. bölümün sonunda? Ölüm nedir, neye benzer, ne yapar, dünyaya getirildikten sonra ne olur?.. Umut da ben de iki aydır Supernatural'sızdık ve özlemiştik, bu nedenle yeni bölümlerden çok keyif aldık, ama bu, Supernatural'ın bu soruları cevapsız bırakmış olması ve 3. sezonun ortalarında bir yere atıp yayınlasalar seyircinin oraya ait olmadığını fark etmeyeceği (yani kısaca fazlasıyla stand-alone) bölümler (hem de çoğul, evet) yayınlamasının aptalca bir hata olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
5.11 Sam, Interrupted
Dean'la Sam, bir canavarı yakalamak için akıl hastanesine sızmak, bunun için de akıl hastası rolü yapmak zorunda kalırlar. Fakat çok geçmeden anlarlar ki tek sorun canavar değildir, gerçekten de üzerine eğilmeleri gereken 'ruhsal sorunları' vardır.
Bu bölüm, standartların bir hayli üstünde bir stand-alone bölümdü. Konu -ve olayların gelişimi- biraz basmakalıp da olsa (kardeşlerin aslında başta göründüğü gibi olmayan bir canavarı alt etmeye çalışırken kendilerini ölümcül bir tehlike içinde bulmaları), Winchester'ların ayrı ayrı ne kadar boktan bir halde olduklarını biraz daha öğrenmemiz, ayrıca sürpriz öğeleri ve kurgu hoştu. Bölümdeki mizah da hiç fena değildi; kardeşlerin yaşamlarıyla ilgili doğruları söylemelerinin hastaneye yatırılmaları için yeterli olması ve Sam'in kafasının iyi hali çok komikti. Martin'e değinilmesi de hoşuma gitti: bir avcının sonu ille de fiziksel ölüm olmak zorunda değil, kendini zihinsel olarak da mahvedebilecek olaylarla karşılaşması an meselesidir, gibi bir mesaj çıkardım ben.
Ama bazı şeyler biraz zorlama gibi geldi bana: "Ellen ve Jo'nun ölümünden sonra Dean'le Sam'in ne büyük ızdırap içinde olduklarını göstermemiz gerek seyirciye, hah gösterdik, yapılması gereken işlerden biri azaldı" gibi bir hava vardı sanki. Yine de delilik sahnelerini, kardeşlerin geçmişleri ve ilişkileriyle ilgili olmasa da, kişilikleri ve korkularıyla ilgili pek çok iyi noktaya değinmek için kullanmayı bilmiş, bu fırsatı harcamamış senaristler. Dean'in suçluluk kompleksi, bıkkınlığı ve gitgide artan ümitsizliği er ya da geç onu yiyip bitirecek, Dean'in bunu görmesi gerekiyordu ve bu bölümde (biraz da hayali seksi doktorun yardımıyla) gördü. Sam ise Dean'den çok farklı bir noktada, öfkesi onu götürüyor. Sam'in suçluluğu kendisine duyduğu kızgınlık ve kendi zayıflıklarını engelleyememekten kaynaklanıyor. Eğer Dean Michael'a teslim olur ve bedenini vessel olarak sunarsa, bu bezginlikten, yenilmişlikten, güçsüz düşmekten kaynaklanacak. Sam Lucifer'a yenilirse ise, duygularını kontrol edememekten, mantığını yitirerek amaçsız bir öfke nöbetine girmekten kaynaklanacak gibi görünüyor.
Bu bölümden çıkacak en önemli sonuç kardeşlerin çok ciddi sorunları olduğu ve bunların nasıl çözüleceğini onların da bilmediği olabilir. Daha sezonun ortalarına yeni yeni girmekte olduğumuz için bunu kabul edilebilir buluyorum, işler yeni yeni derinleşmek üzere ve hiçbir şeyin şıp diye çözülmesi beklenemez. Sonuç olarak bu bölüm bir öncekinin bıraktığı yerden başlamadı ve kafamızdaki soru işaretlerini yok etmedi belki, ama kesinlikle filler bir bölüm değildi. Hikaye çok başarılı, diyaloglar ve oyunculuklar her zamanki gibi mükemmel (Sam'e de alıştım artık), karakter gelişimi gayet yerinde, ortam da biraz ilk sezonları anımsatan, karanlık bir havaya sahipti. Ama Castiel yoktu ve ne olursa olsun stand-alone bir bölümdü. Bu durumda 4 üzerinden 3 yıldızdan fazlasını hak etmiyor.
5.12 Swap Meat
Bir lise öğrencisi, bedenleri değiştirme büyüsüyle Sam'in vücuduna girer. Dean kardeşinin bir içki ve kadın düşkününe (!) dönüşmesini hayretle izlerken, Sam diğer tarafta, yeniyetme çocuğun bedeninde onun ailesi ve okul hayatıyla uğraşmak zorunda kalır.
Geçen bölümden sonra, bir stand-alone bölümün daha gelmesini beklemiyordum hiç. Üstelik daha önce binlerce kez (hem de çok daha başarılı bir şekilde) yapılmış ayna rutininin de pek hoşuma gittiğini söyleyemem.
Dean'in karşısındakinin gerçekten Sam olmadığını anlaması çok, çok, çok uzun sürdü. Bu da (kardeşlerin yakınlığı ve Dean'in zekası ve her gün karşılaştıkları doğaüstü olaylar göz önüne alındığında) bana çok saçma geldi. Ama belki de ("wishful thinking"e kayıyor olabilirim şu an) senaristler bunu bilerek yaptı; Sam, Dean'in her zaman istediği gibi bir kardeşe/dosta dönüştüğü için bu kadar uzun sürdü Dean'in karşısındakinin aslında Sam olmadığını görmesi.
Genelde oyunculuğunu Jensen Ackles'inkinden (Dean) çok daha zayıf bulsam da, Sam'i canlandıran Jared Padalecki'nin bu bölümde hiç de fena olmadığını düşündüm. Belki de bu çocuğa böyle hafif roller vermek gerekiyor, komediye kabiliyeti de var belli ki. Ama o kaşlar yine aynıydı, bir saniye bile yerlerinde durmadılar.
İşlerin karmaşıklaşması (Dean'in başına konan ödül) ve olayın sadece "biraz eğlenmek isteyen bir avuç ergen"le sınırlı kalmamış olması hoş olmuş, hani "big picture'dan o kadar da uzaklaşmış değiliz" diyor bize yazarlar. Savaşın diğer tarafındakilerin Michael'ın vessel'ını elimine etmek istemesi çok mantıklı, şimdiye kadar bunun olmamış olması garipti hatta. Tüm bu beden-değiştirme olayını sezonun genel arc'ına bağlamaları da akıllıca -bu bölümü pek çok anlamda kurtaran da bu. Ama yeterli gelmedi bu bana. Lucifer? Ölüm? Dünyanın sonu? Ve tüm bunların tam ortasında iki hafta üstüste stand-alone bölümler? Gerçekten mi?
Geçen haftaki bölümün ağır ve karamsar havasından sonra Swap Meat ortamı biraz yumuşatmış ve şenlendirmiş olabilir, sonuçta Supernatural her ne kadar fena halde karanlık bir dünyada geçse de mizahtan ödün vermeyen, hatta çoğu zaman mizahtan yardım alan bir dizi. Yine de bu bölüm gereksizdi bana kalırsa. Bölümü izlerken aklımdan geçen düşünceler sırasıyla şunlardı: "Hmm, hafif bir bölüm olacak galiba", "Allah allah, niçin Gary'i görmemiz gerekirken Sam'i, Sam'i görmemiz gerekirken Gary'i görüyoruz, seyirci salak diye mi düşünmüşler, hem Dean niye aşağı bakıyor aslında Sam olması gereken Gary'le konuşurken, sonuçta o Sam'i görüyor ve Sam kendisinden iki karış uzun!", "Üff, saçmalamaya başladı, hem gene bir filler çıktı üstelik." ve tabii ki "Castiel yine mi yok?". Swap Meat'e 4 üzerinden 2 yıldız bağışlıyorum.
...
Sonuç olarak Sam, Interrupted'da iyi bir karakter çalışması izledik, Swap Meat de eğlenceliydi, tamam. Ama bence asıl olaya dönmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Yapımcıların 3 bölüm üstüste aynı boku yemeyeceğine güveniyor ve Castiel, Anna ve Lucifer'ı görmek için cuma gününü bekliyorum.
5.11 Sam, Interrupted
Dean'la Sam, bir canavarı yakalamak için akıl hastanesine sızmak, bunun için de akıl hastası rolü yapmak zorunda kalırlar. Fakat çok geçmeden anlarlar ki tek sorun canavar değildir, gerçekten de üzerine eğilmeleri gereken 'ruhsal sorunları' vardır.
Bu bölüm, standartların bir hayli üstünde bir stand-alone bölümdü. Konu -ve olayların gelişimi- biraz basmakalıp da olsa (kardeşlerin aslında başta göründüğü gibi olmayan bir canavarı alt etmeye çalışırken kendilerini ölümcül bir tehlike içinde bulmaları), Winchester'ların ayrı ayrı ne kadar boktan bir halde olduklarını biraz daha öğrenmemiz, ayrıca sürpriz öğeleri ve kurgu hoştu. Bölümdeki mizah da hiç fena değildi; kardeşlerin yaşamlarıyla ilgili doğruları söylemelerinin hastaneye yatırılmaları için yeterli olması ve Sam'in kafasının iyi hali çok komikti. Martin'e değinilmesi de hoşuma gitti: bir avcının sonu ille de fiziksel ölüm olmak zorunda değil, kendini zihinsel olarak da mahvedebilecek olaylarla karşılaşması an meselesidir, gibi bir mesaj çıkardım ben.
Ama bazı şeyler biraz zorlama gibi geldi bana: "Ellen ve Jo'nun ölümünden sonra Dean'le Sam'in ne büyük ızdırap içinde olduklarını göstermemiz gerek seyirciye, hah gösterdik, yapılması gereken işlerden biri azaldı" gibi bir hava vardı sanki. Yine de delilik sahnelerini, kardeşlerin geçmişleri ve ilişkileriyle ilgili olmasa da, kişilikleri ve korkularıyla ilgili pek çok iyi noktaya değinmek için kullanmayı bilmiş, bu fırsatı harcamamış senaristler. Dean'in suçluluk kompleksi, bıkkınlığı ve gitgide artan ümitsizliği er ya da geç onu yiyip bitirecek, Dean'in bunu görmesi gerekiyordu ve bu bölümde (biraz da hayali seksi doktorun yardımıyla) gördü. Sam ise Dean'den çok farklı bir noktada, öfkesi onu götürüyor. Sam'in suçluluğu kendisine duyduğu kızgınlık ve kendi zayıflıklarını engelleyememekten kaynaklanıyor. Eğer Dean Michael'a teslim olur ve bedenini vessel olarak sunarsa, bu bezginlikten, yenilmişlikten, güçsüz düşmekten kaynaklanacak. Sam Lucifer'a yenilirse ise, duygularını kontrol edememekten, mantığını yitirerek amaçsız bir öfke nöbetine girmekten kaynaklanacak gibi görünüyor.
Bu bölümden çıkacak en önemli sonuç kardeşlerin çok ciddi sorunları olduğu ve bunların nasıl çözüleceğini onların da bilmediği olabilir. Daha sezonun ortalarına yeni yeni girmekte olduğumuz için bunu kabul edilebilir buluyorum, işler yeni yeni derinleşmek üzere ve hiçbir şeyin şıp diye çözülmesi beklenemez. Sonuç olarak bu bölüm bir öncekinin bıraktığı yerden başlamadı ve kafamızdaki soru işaretlerini yok etmedi belki, ama kesinlikle filler bir bölüm değildi. Hikaye çok başarılı, diyaloglar ve oyunculuklar her zamanki gibi mükemmel (Sam'e de alıştım artık), karakter gelişimi gayet yerinde, ortam da biraz ilk sezonları anımsatan, karanlık bir havaya sahipti. Ama Castiel yoktu ve ne olursa olsun stand-alone bir bölümdü. Bu durumda 4 üzerinden 3 yıldızdan fazlasını hak etmiyor.
5.12 Swap Meat
Bir lise öğrencisi, bedenleri değiştirme büyüsüyle Sam'in vücuduna girer. Dean kardeşinin bir içki ve kadın düşkününe (!) dönüşmesini hayretle izlerken, Sam diğer tarafta, yeniyetme çocuğun bedeninde onun ailesi ve okul hayatıyla uğraşmak zorunda kalır.
Geçen bölümden sonra, bir stand-alone bölümün daha gelmesini beklemiyordum hiç. Üstelik daha önce binlerce kez (hem de çok daha başarılı bir şekilde) yapılmış ayna rutininin de pek hoşuma gittiğini söyleyemem.
Dean'in karşısındakinin gerçekten Sam olmadığını anlaması çok, çok, çok uzun sürdü. Bu da (kardeşlerin yakınlığı ve Dean'in zekası ve her gün karşılaştıkları doğaüstü olaylar göz önüne alındığında) bana çok saçma geldi. Ama belki de ("wishful thinking"e kayıyor olabilirim şu an) senaristler bunu bilerek yaptı; Sam, Dean'in her zaman istediği gibi bir kardeşe/dosta dönüştüğü için bu kadar uzun sürdü Dean'in karşısındakinin aslında Sam olmadığını görmesi.
Genelde oyunculuğunu Jensen Ackles'inkinden (Dean) çok daha zayıf bulsam da, Sam'i canlandıran Jared Padalecki'nin bu bölümde hiç de fena olmadığını düşündüm. Belki de bu çocuğa böyle hafif roller vermek gerekiyor, komediye kabiliyeti de var belli ki. Ama o kaşlar yine aynıydı, bir saniye bile yerlerinde durmadılar.
İşlerin karmaşıklaşması (Dean'in başına konan ödül) ve olayın sadece "biraz eğlenmek isteyen bir avuç ergen"le sınırlı kalmamış olması hoş olmuş, hani "big picture'dan o kadar da uzaklaşmış değiliz" diyor bize yazarlar. Savaşın diğer tarafındakilerin Michael'ın vessel'ını elimine etmek istemesi çok mantıklı, şimdiye kadar bunun olmamış olması garipti hatta. Tüm bu beden-değiştirme olayını sezonun genel arc'ına bağlamaları da akıllıca -bu bölümü pek çok anlamda kurtaran da bu. Ama yeterli gelmedi bu bana. Lucifer? Ölüm? Dünyanın sonu? Ve tüm bunların tam ortasında iki hafta üstüste stand-alone bölümler? Gerçekten mi?
Geçen haftaki bölümün ağır ve karamsar havasından sonra Swap Meat ortamı biraz yumuşatmış ve şenlendirmiş olabilir, sonuçta Supernatural her ne kadar fena halde karanlık bir dünyada geçse de mizahtan ödün vermeyen, hatta çoğu zaman mizahtan yardım alan bir dizi. Yine de bu bölüm gereksizdi bana kalırsa. Bölümü izlerken aklımdan geçen düşünceler sırasıyla şunlardı: "Hmm, hafif bir bölüm olacak galiba", "Allah allah, niçin Gary'i görmemiz gerekirken Sam'i, Sam'i görmemiz gerekirken Gary'i görüyoruz, seyirci salak diye mi düşünmüşler, hem Dean niye aşağı bakıyor aslında Sam olması gereken Gary'le konuşurken, sonuçta o Sam'i görüyor ve Sam kendisinden iki karış uzun!", "Üff, saçmalamaya başladı, hem gene bir filler çıktı üstelik." ve tabii ki "Castiel yine mi yok?". Swap Meat'e 4 üzerinden 2 yıldız bağışlıyorum.
...
Sonuç olarak Sam, Interrupted'da iyi bir karakter çalışması izledik, Swap Meat de eğlenceliydi, tamam. Ama bence asıl olaya dönmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Yapımcıların 3 bölüm üstüste aynı boku yemeyeceğine güveniyor ve Castiel, Anna ve Lucifer'ı görmek için cuma gününü bekliyorum.
3 yorumcuk:
Sam Interrupted süper bölümdü. Hem mizah hem hesaplaşmalar vs.-özellikle tımarhane göndermeleri- beni benden aldı. Diğer bölüm gördüğüm en vasat Supernatural bölümlerinden biriydi. İlk iki sezonda olsa yadırgamazdım ama artık bu tarz bölümler beklemiyorum Supernatural'dan. Ve Castiel nerde diye dövünmeyen bir ben değilmişim, sevindim :)) Back To The Future isimli bölümde büyük ihtimalle görürüz hepsini.
şahane bir blog, çok beğendim (:
Sera, yorumuna sevindim çünkü tv.com gibi yerlerde Sam, Interrupted'ın puanını Swap Meat'ten çok daha düşük görünce "bende bir tuhaflık mı var" diye düşünmeye başlamıştım. Ayrıca önümüzdeki bölüm şahane bir şey olacağa benziyor, hem Cass dönüyor hem de zaman yolculuğu falan!
Turist, çok teşekkürler :)
Yorum Gönder