28 Ekim 2009 Çarşamba

Surrogates

Yönetmen: Jonathan Mostow
Yazar: Michael Ferris & John Brancato (senaryo), Robert Venditti & Brett Weldele (çizgiroman)
Oyuncular: Bruce Willis, Randa Mitchell
Tür: Aksiyon|Bilim Kurgu|Gerilim
Yapım yılı: 2009
Süre: 88 dk.
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
IMDB Puanı: 6.5/10
Çavlan'ın Puanı: 5.5/10
Umut'un Puanı: 5.1/10

Sıradan insanların evlerinde, bornozları ve eşofmanlarıyla yattıkları, kablolarla bağlandıkları elektronik cihazların onlara, yaşamlarını onların yerine yaşayan son derece çekici Suretlerini kontrol etme/izleme olanağı tanıdığı bir dünya düşünün. Filmin hikayesinin temeli, çok sağlam bir fikir üzerine kurulmuş –uyarlama zaten.- Çok da uzak olmayan bir gelecekte, sibernetik ve sanal gerçeklik geliştirilip birleştiriliyor, böylece Suretler doğuyor. Suretler, insanların yerine geçen, günlük işlerini yapan sibernetik bedenler, insanlar tarafından sadece düşünerek yönetilebiliyorlar; insanlar, hayatlarını satın aldıkları bu robotumsu kuklalar üzerinden yaşıyorlar. Evler dışındaki yaşam yerini tamamen suretlere bırakmış durumda, işyerlerinde, yollarda, barlarda sadece suretler var. Ki bu arada hafif sümüklüböceği andıran insanlar had safhada spor salonu, kuaför ve cilt bakımı (belki de güneş ışığı ve temiz hava?) ihtiyacıyla dört duvar arasında öylece yatmakta.

Suretler, kesinlikle sahiplerinden bağımsız hareket edemiyorlar. Yani filmdeki tehdit, pek çok örneğine alışık olduğumuz insanların kendi yarattığı robotlar değil. Ortada yapay zeka yok, kontrol tamamen insanlarda, tehdit de insanlardan geliyor doğal olarak. Suretler sayesinde insanlar hep görünmek istedikleri şekilde görünüyor, evden dışarı adımlarını atmayarak da öldürülme ya da bir kazada ölme gibi riskleri azaltıyorlar. Sanırım insanlara asıl çarpıcı gelen, sahte bir güven duygusuyla bir koltukta otururken 20 sene öncesine dönebilme, ya da 20 kilo geriye gidebilme şansı.. Suretler, biraz mekanik olsa da sıradan insanlar gibi hareket ediyor, hatta ciddi trafik kazalarında çok yara almayarak, yükseklere zıplayarak, çok hızlı koşarak olağandışı şeyler de yapabiliyor.

Senaryo, bu teknolojinin saklı anlamlarını çok basit, siyah-beyaz çelişkisinden öte keşfe çıkmak için hiçbir çaba sarf etmiyor. Film diyaloglara şaşırtıcı derecede ağırlık veriyor, oysa söyleyecek anlamlı bir şeyi yok. Suretlerin dünyasını gösterirken cimri davranmış senaristler, öyküyü ilk noktadan ikinciye getirmeye yetecek kadar verilmiş hep. Kavramsal seviyede Suretlerin dünyası büyüleyici, o yüzden yazık olmuş.



Surrogates’ın ilk sahneleri (belgeselimsi bir havada başlıyor) beni çok heyecanlandırdı, uzun zamandır ilk kez iyi bir bilimkurgu izleyeceğime inandırdım kendimi, heveslendim. Maalesef, çok kısa sürede gereksiz aksiyon sahneleri ve zorlama gibi duran kalıplaşmış duygusal öğeleriyle bambaşka bir yöne gitti film.

Filmin yönetmen koltuğunda Terminatör serisinin en kötü (Terminator 3: Rise of the Machines) filmine imza atan Jonathan Mostow var. Senaryosu ise, Terminatör’ün 3. ve 4. filmlerinin senaryo yazarları Michael Ferris ve John Brancato’ya ait. Bu isimlerin çalışmalarını Surrogates’tan önce beğenmiyordum. Kesin bir şekilde söyleyebilirim ki Surrogates, bu konudaki fikrimi değiştirmedi.

Willis her zamanki gibi vasatın üstü diyebileceğimiz, özellikle ‘günlük hayattaki kahraman’ rolünü iyi kotaran bir oyunculuk sergilemekte. Zaten karakteri pek derinleştirilebilecek bir karakter değil, evliliğini kurtarmaya çalışan acılı baba, gereğinden fazla klişelerle bezeli bir FBI ajanı olmuş, ki özellikle Willis’in yani başrolün suretinden farkını –sarı peruk dışında- anlatamamış olmak, büyük eksi senaristler için. Mamafih (bu sözcüğü hep kullanmak istemiştim evet), hiçbir karakter için yer verilmiyor bu farka filmde; sadece dış görünümlerinde kalıyor tezatlık. Sims gibi simülasyon oyunlarında kendilerini yaratıp, simlerine kendilerinden son derece farklı karakterler yükler insanların çoğu. Bu, fikir olarak dahi irdelenmiyor filmde.

Suretlerin gencecik, yapılı saçlı, formda vücutlu tipler olması tamam da, gerçek insanların tümünün, istisnasız tümünün orta yaşlı ve çökmüş olmasını, çok ciddi cilt sorunları çekmesini biraz fazla creepy buldum şahsen. Elbette ne denmeye çalışıldığını anlıyorum, onlar ‘insan’ tüm zaaflarıyla, üstelik salıvermişler kendilerini vs. vs., gene de bırr..



Suretlerin kullanımıyla ilgili belirtilen neden, suç oranını düşürmek, ve fantezilerin gerçekleşmesine izin vermek. Fakat bu hedefler birbirine aykırı geldi bana. Suretler tarafından uygulanabilecek arasında en temel keyfi davranışlardan biri şiddet olmaz mıydı? Irkçılığın yok olmuş olması anlaşılır, eğer isteyen istediği ırka sahip olabilirse, ırkçlığın icabına bakar bu, tamam, ama Suretleri olan insanların işledikleri suçun niçin yok derecesinde az olduğuna dair ikna edici bir açıklama yok filmde: Elbette öldürmek anlamsız olurdu (çünkü Suret zarar gördüğünde onu yöneten insana bir şey olmuyor prensipte), ama hedefi cinayet olmayan şiddetin her türlüsü ve hırsızlığın, tersine artmış olması gerekmez mi? Aydınlatılmayan bir diğer nokta da insanlar ve suretleri arasındaki duyular. Restoranlarda masalar hâlâ var mı örneğin, yoksa sadece evlere sipariş servisi mi veriyorlar? Yemeğe çıkmak silinip gidemeyecek kadar köklü bir sosyal aktivite, ne oluyor Suretler ‘yemeğe çıktıklarında’? Suretler, örneğin transeksüeller için ideal çözüm gibi duruyor. Bıçak altına yatmaya gerek yok, avatarlarının cinsiyetini değiştirmeleri yeterli. Ama bu onları tatmin ediyor mu? Gerçek bedenler rafa kaldırılmıyor sonuçta, oradalar hâlâ, tuvalete gidiyor ve yemek yiyorlar (belki yemeklerini de Suretlerine hazırlatıyorlardır?). Bu bir diğer meseleye getiriyor beni: Eğer yaşamınızı yatarak geçirirseniz, kaslarınız çok kısa sürede tembelleşir ve Willis'in karakteri gibi aksiyona girmek şöyle dursun, yataktan kalkıp yürümeniz dahi zorlaşır. Hm, belki de kahramanımız egzersiz yapıyordu ara sıra, insanların çoğunluğundan farklı olarak. Gene de bunlar, filmin (belki de akıllılık ederek) değinmediği noktalar.

Ana hikayeyi biraz olsun derinleştiremezken yan hikayelere kasmış film, oysa bunların çoğu bana artık omuz silkilesi klişeler gibi geliyor: Kahramanımızın mutsuz bir evliliği var çünkü çocuklarını bir kazada kaybetmişler, filan fıstık. Surrogates’la ilgili en mühim şikayetlerimden biri, bana göre en vurucu sahnesinin fragmanında gösterilmesi. İşin kötüsü, bu sahne filmin son dakikalarına ait, yani ciddi bir spoiler vermişler. Amaç seyircinin merakını cezbedecek çarpıcı bir fragman çıkartmak ortaya tamam, izleyiciyi filme çekmiş de oluyor üstelik, ama fragmanı izledikten sonra geriye bir şey kalmıyorsa, filmi ilk kez izleyen seyirci sonunu bilerek seyrediyorsa o seyircinin öfkelenmesi çok doğaldır (seyirci=ben). Yazık seyirciye.

Toparlamak gerekirse, iyi bir film sayılmaz Surrogates. Yılın iyi filmlerinden biri bile değil. Ama gene de hoş bir seyirlik. Alt metni sağlam öncelikle. Çok yüzeysel kalmış, buna rağmen eli-yüzü düzgün denebilecek bir film çıkmış ortaya (çizgiromanı çok iyiydi belki). Eğer hafif bir aksiyon-bilimkurgu izleyip kafa dağıtmaksa amaç, yani beklentiler düşükse, izlerken iyi vakit geçecek demektir.

1 yorumcuk:

Short Skirt Long Jacket dedi ki...

ben sevmiştim flimi ama şimdi yazdıklarınızı okuyunca hak verdim, sanırım bir şey beklemeden sinemaya para ödemeden evde izlemek en iyisi.