6 Mart 2013 Çarşamba

The Walking Dead: The Game


The Walking Dead’in çizgiromanını okumamış olsam da, dizisi çıktığında ilk sezonu izlemiş, senaryosundan pek heyecan alamadığım için bırakmıştım. Tabii ilerleyen bölümlerde değişmiş olabilir ama benim hatrımda kalan, ekranda güneyli aksanıyla konuşan iki boyutlu karakterlerin (bir yanda beyaz atlı şövalyeler, diğer yanda Laff-A-Lympics’ten çıkmış gibi duran gerçek kötüler) birbirine saydırmasıyla geçen sıkıcı dakikalardı. Sevenleri alınmasın, renkler ve zevkler hadisesi. Esasında dizinin yapmaya çalıştığı şeyi heyecan verici bulmuştum, felaketin kendisinden çok yaşama savaşı verenlerin zor anlarda ortaya çıkan gerçek yüzleri ve birbirleriyle olan ilişkilerini izlemek ilgi çekici olacağı için (ve biraz da Battlestar Galactica’nın müziklerini yapan Bear McCreary’nin müzikleri yapıyor olmasının gazıyla) başlamış, ve ne yazık ki hayal kırıklığı eşliğinde 2. sezona devam etmekten vazgeçmiştim.

4 Mart 2013 Pazartesi

Güvenli Yerlere Çıkan Yollar

Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmak. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu gösterir.

Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acılardan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini acıdan korur.

İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanamayacak, hatta belki de asla iyileşemeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki, onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir" sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır.

Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan sakınmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir.

Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.

(Rüzgârın Adı, s. 145)