27 Şubat 2011 Pazar

83. Oscar Ödülleri: En İyi Film Adayları

Ricky Gervais'in 5 yıl önce yayınlanan şahane dizisi Extras'ın bir bölümüne Kate Winslet konuk olmuştu. (Aslında fırsattan istifade hemencecik dizinin reklamını da yapayım: Her bölümde bir başka ünlünün konuk olduğu ve kendisini oynadığı dizide Gervais, oyuncu olmaya çalışan bir figüranı canlandırıyor. Biraz Curb Your Enthusiasm'ın İngiliz versiyonu gibi dizi, çok zekice ve eğlenceli.) İşte o bölümde, bir soykırım filmi çekmekte olan Winslet'ın karakterine "Çok alkışlanası bir iş yapıyor, insanların dikkatini Yahudi soykırımına çekiyorsunuz," gibi bir şey diyordu Gervais'in karakteri. Winslet ise "Ben onun için bu filmde oynamıyorum ki, allahaşkına bir tane daha soykırım filmine kimin ihtiyacı var? Oscar almanın tek yolu o da, onun için yapıyorum. Kaç kez aday gösterildim ama bir kez bile alamadım. Oscar almak istiyorsan ya özürlü bir karakteri oynayacaksın, ya da bir soykırım filminde yer alacaksın." diyordu. (Nitekim 2 sene sonra gerçekten de bir soykırım filminde oynadı ve oradaki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını götürdü.)

20 Şubat 2011 Pazar

Misfits


Bafta ödüllü İngiliz dizisi Misfits, son yıllarda izlediğim en komik, en orijinal, en eğlenceli dizi. Bu şahane yapımın sadece iki sezon ve 13 bölüm olması koca bir şaka gibi. Neyse ki devam ediyor ve 2011'in sonbaharında üçüncü sezonla hayatlarımızı güzelleştirmeye devam edecek. O zamana kadar da mümkün olduğunca çok insanı Misfits'ten haberdar etmeyi kutsal bir görev haline getiriyor ve ilk adımı bu yazıyla atıyorum!

Pek de ağır olmayan suçlar işlemiş ve sonuç olarak hapisten yırtmış, ama birkaç ay boyunca kamu hizmeti cezasına çarptırılmış beş gencimiz var. Kamu hizmetlerinin ilk gününde tuhaf bir fırtına çıkıyor ve beşine birden yıldırım çarpıyor, bunun üzerine de zamanı geriye alabilmek, insanların aklından geçen düşünceleri okuyabilmek, görünmez olabilmek ve dokunduğu kişileri şehvetten deliye döndürebilmek gibi doğaüstü güçlere sahip oluyor genç suçlularımız. Böyle bir konuyla karşılaşınca, ABD yapımı fantastik dizilerdeki aşırı steril, yapay, heroic karakterlerle büyümüş bir gençliğin gururlu üyeleri olarak aklımızdan bu insanların kötülüklere savaş açıp dünyayı kurtarmaya girişeceği geçiyor hemen. Ama hayır, Misfits'teki karakterlerin hiç böyle bir dertleri yok. Nitekim Nathan'ın pilot bölümün sonunda söylediği gibi, "Öyle şeyler Amerika'da olur". Bizim misfitler İngiliz, ve benzer dizilerin çekildiği Amerikan yapımlarındaki karakterlere göre çok daha komik, çirkin, pis ve çok daha az karikatürize, kahramanvari ve "ahlaklı"lar. Yani çok daha gerçekçiler, çok daha insan gibiler. Dünyayı kurtarmaya girişmek yerine, her gün turuncu tulumlarını giyip, çöpleri toplamaktan parklardaki bankları boyamaya çeşit çeşit, keyif keyif görevler içeren işlerini yapmaya devam ediyor, o arada da hayatlarını sürdürebilmeye çalışıyorlar. Hepsi bu.

6 Şubat 2011 Pazar

Copie Conforme

(Certified Copy)
Yönetmen: Abbas Kiarostami
Yazar: Abbas Kiarostami
Oyuncular: Juliette Binoche, William Shimell
Tür: Dram
Yapım yılı: 2010
Süre: 106 dk.
Ülke: Fransa | İtalya | İran
Dil: Fransızca | İtalyanca | İngilizce
IMDb Puanı: 7.2/10
Çavlan'ın puanı: 8/10
Umut'un puanı: 8/10

Copie Conforme'nin sadece başındaki değil, ortalarındaki ve sonundaki olaylardan da bahsetmeden bu filmle ilgili istediklerimi yazabilmem imkansız, yani filmi zaten izlemediyseniz bu yazıyı okumanızı önermem.

Kiarostami'nin son filminin konusunu, oyuncularını, İtalya'da çekildiğini vs. duyduğumda çok heyecanlanmıştım, ama hâlâ anlayamadığım nedenlerle ta Filmekimi'nde oynayan film sinemalarda bir türlü gösterime girmedi, nihayet girdiğinde de İstanbul'da iki salonda gösterilmeye başlandı ve başka hiçbir kente dağıtılmadı. Artık umudumu kesmiş, malum ortamlara düşmesini beklemeye başlamıştım ki, tamamen tesadüf eseri burada (Ankara) birkaç sinemada oynanmaya başladığını gördüm, sessiz sedasız. İşin komiği ilk vizyonlara girişinden haftalar sonra. Zaten bu yıl görmek istediğim filmler ya saçmalık derecesinde geç geldi/gelecek (Black Swan, The King's Speech, Let Me In, True Grit), ya hiç gelmedi (Another Year, Blue Valentine, Scott Pilgrim, The Ghost Writer, Winter's Bone), ya da gelip gelmeyeceği belli bile değil. Ama filmsiz kalıyor da değiliz yani, mesela bir zamanlar en sevdiğim sinema salonu olan Kızılırmak'a baktığımda şu birbirinden önemli ve olmazsa olmaz filmleri oynattığını görüyorum: Aşk Tesadüfleri Sever, Eyyvah Eyvah 2, Hür Adam: Bediuzzaman Said Nursi ve Kurtlar Vadisi: Filistin. Bunların tümünün de dandik Türk filmleri olduğunu söylememe gerek var mı? Sanırım sinemalardan umudu kesip iyice eve kapanmak dışında bir çare yok, ama filmler de screener kalitesinden biraz daha iyisini bekleyenler için öyle pat diye riplenmiyor. Neyse, konuyu daha fazla dağıtmadan başlığını attığım filmle ilgili bir şeyler yazmaya girişsem fena olmayacak.

3 Şubat 2011 Perşembe

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Harry Potter Dursley'lerde uzun, sıcak ve sıkıcı bir yaz geçirmektedir. Onu farklı kılan tek şey, Ron ve Hermione'nin mektuplarının Voldemort'un dönüşüne dair doğru dürüst bilgi içermemesinin ve her yerini saran dışarıda bırakılmışlık hissinin merkezde olduğu öfke ve depresyonudur. (Harry ergenliğini, en çok bu kitapta yaşar.) Gelgelelim, iki tane Ruh Emici Muggle ve banliyö cenneti Little Whinging'in güneşli sokaklarında boy gösterip de kendisine ve kuzeni Dudley'e saldırdığında, öfkesini ve depresyonunu -el mahkum- bir kenara koyup, Ruh Emici'leri uzaklaştırmak için büyü yapar. Çok geçmeden, Bakanlık'tan, küçük yaşta büyü kullanımından dolayı bir disiplin duruşmasına çıkması gerektiğine dair bir baykuş alır; Hogwarts'tan atılıp atılmayacağı bu duruşmanın sonucunda belli olacaktır.

Paçayı zar zor kurtarıp okula dönen Harry, işleri bıraktığından çok farklı bulur: Hagrid belli ki devlerle ilgili olan görevinden hâlâ dönmemiştir ve kimse nerede olduğunu bilmemektedir; Dumbledore sanki Harry'yle yalnız kalmak istemiyor, mecburen karşılaştıklarında da gözlerine bakmayı reddediyor gibidir; yaz boyunca Bakanlık'ın ve kontrol ettiği büyücü basınının Voldy'nin dönüşünün yalan olduğu, Harry'yle Dumbledore'un da yalancı olduğu yönündeki yayınlarına boğulmuş olan öğrencilerin büyük kısmı Harry'ye inanmamakta ve ona düpedüz keçileri kaçırmış muamelesi yapmaktadır; Harry okul arazisinde Ron'la Hermione'nin göremediği etsiz atlar görmektedir ve bütün bunlar yetmezmiş gibi, yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmenleri, Bakanlık'ın Dumbledore yönetimi altındaki Hogwarts'a müdahele etme çabasının bir sonucu olarak Yüksek Müfettiş ünvanını da taşıyan, Harry'ye kendi kanıyla ödevler yazdıran, o kanayan ellerden de Quidditch ve Sirius'la haberleşme imkanı gibi Harry'nin Hogwarts'ta en sevdiği şeyleri alan, dehşet verici bir kadındır. Bu yıl Harry için pek kolay geçmeyecek gibidir.